Bir kısmını okuduğum, geri kalanını gülmekten okuyamadığım "Kuran eleştirisi" kitabında, kafasının "islam'da kader anlayışı" konusunda feci karıştığını gördüğüm, 2010 yılında vefat etmiş hukukçu.
Kuran'daki "Allah isteseydi iman ederlerdi. Allah dilediğini affeder, dilemediğine gazap eder. Allah isteseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı" mealindeki ayetleriyle "Şüphesiz yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız" mealindeki ayetleri referans gösterip "işte görüyor musunuz? Allah hem dilediğini kafir, dilediğini müslüman yapacağını söylüyor, hem de irade vermediği insanı yaptıklarından sorumlu tutacağını söylüyor. Bu çelişkidir" diyerek muhteşem (!) bir tespitte bulunmuştur.
Öncelikle, ilk kısımda belirtilen ayetler ve benzerleri Kuran'da sıklıkla geçer. Bu ayetler genellikle de islam'ın ilk dönemlerinde inmiştir. Ayetlerden maksat Allah'ın birliğini ve yüceliğini vurgulamak ve Allah'ın iradesinin sonsuz olduğunun altını çizmektir. islam'da Allah iradesi külli, insanın iradesi ise cüzidir. Buradaki cüzilik mukayeseden kaynaklanır. Yoksa, Allah'ın yarattıklarına bahşettiği bu cüzi irade ve cüzi akıl, aynı zamanda insanoğlunu taş yontmaktan atomu parçalamaya, küçücük çiplere kütüphaneler dolusu bilgiyi sığdırabilme kudretine dek götüren sürece imza atan iradedir. Bu, bize muhteşem gelen ve bir kısım insanı da kibire sürükleyen "akıl ve irade" Allah'ın iradesinin yanında en fazla bir kum zerresi kadardır. Vurgulanmak istenen odur. Ama mefta bunu anlayamadı sanırım. Ya da anlamak istemedi.
Ateist forumlarını bilmem ama, Eren Erdem'in son kitabı "Devrimci Peygamber"de öne sürdüğü tez. "Kur'an'da Hz Adem'in ilk insan olduğuna dair hiçbir atıf yoktur." diyor Eren Erdem. Yukarıda bahsi geçen ayetlerin Adem'in ilk peygamber ve ilk insan-ı kamil olduğuna işaret ettiğini savunuyor. Hz Adem'den önce yeryüzünde birtakım ilkel ve barbar insanımsılar olabilir belki de diyor...
Daha çok şeyler diyor Eren Erdem. Mesela yine Adem ile Havva'nın Cennetten kovulma kıssasına farklı bir bakış getiriyor. Yasak meyveyi yiyen Adem ve Havva'nın cennetten yeryüzüne kovulması(indirilmesi) olarak bilinen kıssadaki "indirilme"nin esasında Allah katında Adem ile Havva'nın mertebesinin düşürülmesi olduğunu savunuyor. Peki neden cennetten kovuluyor ya da Allah nezdinde mertebeleri düşüyor Adem ile Havva'nın. Yasak meyveyi yedikleri için... Yasak meyve neyi temsil ediyor: Mülkiyeti... Peki insanın mülk edinmesi (ihtiyacından fazlasını) günah mıdır? Eren Erdem günahın da birkaç adım ötesine gidiyor ve tarih boyunca helak olmuş (edilmiş) kavimlerin başına gelenlerin, o toplumların insan fıtratına aykırı bir şekilde eşitsizlik ilkesini yol tutmalarından kaynaklandığını savunuyor. Erdem'e göre Firavun Hz Musa'nın kavmine "Ben sizin rabbinizim. Bana itaat edin." dediğinde "yaratıcı" olma iddiasında değildi. Firavun da muhtemelen evreni yaratan bir ilaha inanıyordu. Ama o rabb(sahip) olduğunu iddia ediyordu. Tüm mülkün ve hatta insanların rabbi, yani sahibi... Ancak mülk ancak ve ancak Allah'ındı ve bu ilkeye karşı çıkan Firavun ve Firavun'a karşı çıkmayan çıkamayan kavmi helak olmuştu.
Velhasıl kelam, siz de benim gibi "Allah'ım, senin ve senin dininin temsilcileri bu kafa kesenler, adını anıp da yetim öksüz hakkı demeden kesesini dolduranlar olmamalı. Biz senin o kutsal mesajında birşeyleri çok eksik ya da çok yanlış anladık ama neyi?" diye dert edinenlerdenseniz, Eren Erdem'i bir okuyun derim. Önyargısız...
Ağır ajitasyon içerse de beğendiğim dizidir. Seyfi, Fevzi ve Gülali adlı üç genci merkeze alan, arka fonda izmir Gültepe'nin olduğu, şehrin kenara itilmişlerinin hikayesini anlatan dizidir aynı zamanda. izmir'de değil, istanbul'da çekilmektedir. Bu çarşamba ekrana gelmedi. Yayından kaldırırsan hata yaparsın Kanal d...
Yarışmalarda Sahra'nın tokat manyağı yaptığı Serenay'ı eleyerek doğru olanı yapmıştır. Arkandayız Merve...
Tanım: Milli atlettir. Survivor sonrası atletizme kendini vermesini ve esas işi olan bu sporda ülkemize madalyalar getirmesini bekliyoruz kendisinden.
Akp'nin, 1. parti olsa bile, oylarında hatırı sayılır bir düşüş olmasını canı yürekten isteyen bendenizi şaşırtan sonuçlar olmuştur. Kibirin ve hoyratlığın kazandığını düşünüyorum ama birçoklarının aksine Akp seçmenine kızmıyorum, bidon kafalı, Aziz Nesin'in meşhur sözündeki kitle ile özdeşim kurup onları aşağılamıyorum, haddim değil. Bilakis, bu tip horlamaların ters teptiğini düşünüyorum.
Ben de dahil herkes şunu soruyor: Kardeşim kutu kutu paraları insanların gözüne soktular, kuran'ı bile bunkarın içinden bir densiz alaya aldı; onca tapeler kepazelikler.. vs Nasıl hala %45 ya nasıl nasıl?! Cevabı evirip çevirmeye gerek yok. inanmadılar. Bu kadar basit. inanmadılar çünkü Tayyip Erdoğan ile çok kuvvetli bir gönül bağları var. Siz bakmayın mitinglere para karşılığı götürülen, mitingin 10. dakikasında alanı terk edenlere. Şarkıda da dediği gibi Erdoğan'ın yıllardır beklenen lider olduğuna gönülden inanan yüzbinler var. Şimdi düşünün; çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın sizin hakkınızda atıp tuttuğu, hakkınızda ağız dolusu küfürler ettiği bir ses kaydınu adamın biri getiriyor ve önünüze koyuyor. Dinliyorsunuz kasedi, ses de tıpkısının aynısı. Hemen inanır mısınız? Aklınıza bir kurt düşer belki ama "inanmamayı" tercih edecektir ilk başta aklınız ve gönlünüz. Sözün özü, çok fazla kendilerinden biri gibi görüyorlar Erdoğan'ı... Yürüyüşüyle, kızmasıyla bağırması çağırmasıyla, hatta hakaret edişiyle bile çok onlardan biri. Aralarındaki bu tanımlaması zor gönül bağı kopmadan da Erdoğan'ın sırtının yere gelmesi zor. Derdiniz Akp mi? Akp sorun değil, gün gelir üfleseniz yıkılacak noktaya gelir. Ama derdiniz Erdoğan'sa, işte o hiç de kolay lokma değil.
Telefonlardan Küçük jeton ile şehiriçi, orta jetonla şehirler arası, büyük jetonla ülke dışının arandığı zamanları özlemektir.
Sabah gazetesinden kuponla meydan larousse, Hürriyet'ten Ana Britannica toplandığı günleri özlemektir. (30 kupona 2 cilt, 1 senede set tamam)
"Olum metalika var ya bööle civcivleri salıyomuş sahneye bööle üstlerine basarak öldürüyomuşlar" geyiğini mahalkeden arkadaşlarla yapmayı özlemektir.
4 arkadaş ninja kaplumbağalar karakterlerini paylaşıp, "Aytaç sen de Siplintır ol" dendiğinde Aytaç'ın "siktirin lan ben niye fare oluyorum?" isyanını özlemek demektir.
Deli gibi gazoz kapağı oynanan zamanlarda çöpleri karıştırıp da kızılay ya da 7up kapağı bulduğunda deli gibi sevindiğin günleri özlemek demektir.
Evsizler için yazılmış Another day in paradise'ı gezegenin en romantik parçası bellediğin günleri özlemek demektir.
Her türlü etnik, dini, zart zurt kimliğe saygılı olan ben, homolara aynı saygıyı göstermeyi bir türlü beceremedim yıllardır. Bu saygısızlığımdan dolayı kendimden utanıyorum...dersem çok feci yalan söylemiş olurum.
Homofobiğim ve bu fobiden hiç gocunmuyorum.
Sizin gibi dayıların da gelmişini geçmişini, hayattan soğutursunuz insanı pis ipneler!!!
Çok ideal boydaki erkektir efendim... 7 tane çeyrek metre ediyor boru değil!! Bir yetmişbeşşşş... Söylenişinde bile ayrı bir hava var. "Godum mu oturturum" abiliği mi desem, "Ayağını denk al 1.75 diyorum" kararlılığı mı desem, ne desem bilemedim. 1.82 öyle değil mesela... Bir sekseniki...cıkkkk!! Olmaz bundan...
Kendi boyum diye söylemiyorum, iyidir 1.75 iyidir. Yanına bir de 65-70 arası bir kilo koydun mu bundan iyisi bir buçuk iskender... Tabi tercih eden porsiyonu biraz daha büyütüp 1,75 iskender de söyleyebilir. 2 porsiyon fazla gelir, ziyan olur.
"yaratıcı"ya ya da metafizik olarak nitelendireilebilecek hiçbir öğeye inanmama, tümden reddetme hali...
Öncelikle, inanç ya da inançsızlık tamamen basit bir tercih meselesidir. "Parayı hangi elimde tutuyorum bil bakalım?" sorusunu, iki elini de yumruk şeklinde sıkıp kapatarak bize soran birinin rasgele sağ ya da sol elini tercih etmekten çok da farklı değildir yani. Başlangıçta öylesine (ya da zorunlu) bir tercih olan bu durum, zamanla "içsel sorgulamalarla" yıpranır ya da daha da kuvvetlenir.
Eğer inançlı biriyseniz, yaptığınız sorgulamalar, kendinize sunduğunuz argümanlar sizi inancınızı pekiştirmeye sevk edebilir. Bu pekişme halini haladın gittikçe kalınlaşmasına benzetebiliriz. Belli bir raddeye geldikten sonra, halatınız kopmaz; bazen ufak tefek darbeler alsa da... Yaptığınız sorgulamalar ve kendinize sunduğunuz argümanlar sizi aksi yöne de sevk edebilir, eğer kendi içinizde çelişkiye düşer ya da tatmin olmazsanız... Bu durumdaki kişinin de yavaş yavaş inançsızlığa kayması kuvvetle muhtemeldir.
Bu süreç, ilk başta "inançsız" olmayı seçmiş birisi için de birebir aynı şekilde ilerleyecektir. Ya "inançsızlığınızı" git gide pekiştireceksinizdir, ya da tatmin olmayıp inanmayı seçeceksinizdir.
Kısaca, ister inançlı olsun, ister inançsız; herkes ama herkes en başta yaptığı tercihini mantıklı bir zemine oturtabilir kendince... Akıl ve bilim elbette ki çok çok değerlidir ama adı üstünde bu bir "inanç" meselesidir, tercih meselesidir. Tarafların bilim kılıcını kuşanıp da birbirine saldırması kör dövüşünden öteye geçmez.
Yazımı, benim inanç konusundaki tercihimde yol gösterici olan ve Hz. Ali'ye atfedilen bir rivayetle bitireyim. Belki size göre böyle bir olay hiç yaşanmamıştır, hatta belki Hz. Ali diye biri hiç var olmamıştır ve uydurmadır. istediğiniz gibi düşünebilirsiniz. Dedim ya, tercih meselesi:
Bir gün bir müşrik (kafir, ateist, putperest ya da adı herneyse) Hz. Ali'nin yanına sokulmuş ve sormuş. "Ya Ali, Muhammed size bir din getirdi. Allah diye birşeyden bahseder ki ne gördük ne de bildik. Siz Muhammed'in bu dediklerine iman ettiniz: Namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz...vs Hatta bundan gayrı kendinizi bazı dünya nimetlerinden de uzak tutuyorsunuz. Ne için: Hiç görmediğiniz, duymadığınız Allah böyle istiyor diye... Ve o Allah size Cenneti, bize de cehennemi vaad ediyor diye... Hiç düşündün mü ya Ali? Ya Allah yoksa? Ya cennet-cehennem yoksa? Söylenen onca mükafat, onca ceza hepsi birer uydurmaysa? Hiç düşündün mü, ya ben haklıysam?"
Hz. Ali cevap vermiş vakurluğunu hiç bozmadan. "Evet" demiş... "Sen haklıysan benim bunca geyretim nafile. Olmayan birşey için kendimi bir nebze kısıtlamış olurum. Ama hepsi bu, daha fazlası değil. Peki, sen hiç düşündün mü, ya ben haklıysam? Senin halin nice olur?"
.....Ben Hz. Ali'nin haklı olduğuna inanmayı tercih ettim ömrüm boyunca. Böyle de devam etmek istiyorum tercihime eğer inandığım Allah da izin verirse... Siz de ister Hz. Ali'nin haklı olduğuna inanın, ister ona o soruları sorana... Ama tercihiniz ne olursa olsun, karşınızdakini hor görmeyin, küçümsemeyin. Herkesin dinlemeye değer bir hikayesi vardır.
ikisi de pek keyif vermez. 12 yıllık sigara tiryakisi olmama rağmen sabah karnımı doyurmadan, hiç olmadı bir iki lokma birşey yemeden sigara yaktığımı hatırlamam. Çoğu sigara tiryakisi sabah kalkar kalkmaz ilk iş sigara yakar. Boğazınız ağrırken de ister istemez ya azaltırsınız ya da sigaranın yarısına gelmeden söndürürsünüz. Bir zamanlar "ne yardan geçerim ne serden" deyip her faranjit olduğumda Salem alırdım. Bilenler bilir, mentollü sigara * Hem sigara keyfinden mahrum kalmazdım, hem de mentollü olması sebebiyle boğazları pek tahriş etmezdi. Daha doğrusu "tahriş etmez" diye kendimi kandırırdım.
Kullanmadım, bilmiyorum ama kötüleyenleri görünce her nedense "aklımı seveyim aklımı" reklamlarını aklıma getiren telefondur.
Sanki çok makul bir fiyata satılıyormuşcasına deli gibi iphone 5 peşinde koşturan orta gelirli liseli ve üniversiteli kardeşlerimizi düşününce ister istemez...
1 buçuk ay kadar önce internet+dsmart abonesi olduğum, işin dsmart kısmında herhangi bir problem çıkarmayan, ancak internet bağlantımı anca bugün yapabildiğim dijital platform.
internet bağlantımın bu kadar geç olmasının 3 nedeni var:
1) D-smart ve Türk Telekom arasındaki koordinasyonsuzluk
2) Bağlantımın yalın internet olması (sabit telefon olmadan internet olayına henüz ttnet bile alışabilmiş değil)
3) Türk Telekom'un taşeron firma elemanlarının umarsızlığı ve beceriksizliği
Sonuç olarak, 6 saattir aktif olan internet hizmeti için yorum yapmayacağım. Hız gayet iyi şimdilik. işin tv hizmeti kısmında ise memnuniyet oranım %70'ler civarında. Belgesel kanlaarını çeşitli ve yeterli buldum. Tek eksikleri biraz fazla tekrara düşmeleri. Sinema tv hariç diğer sinema kanalları vasat ve vasat üstü kalitede diyebilirim. Daha popüler gişe filmlerini genelde sinema tv yayınlıyor; onu da en üst pakete sahip olarak zileyebilirsiniz.
En güzel şey ise NBA TV, Eurusport, eurosport 2 ve da vinci learning kanalları. Hele hafta içi her akşam da vinci learning'de yayınlanan "Bir varmış bir yokmuş" çizgi filmi yok mu, beni çocukluğuma götürüyor, bayılıyorum lann * Yaşları 30'a yakın olan yazarlar hatırlaycaktır. TRT'de yayınlanırdı... Vücudumuzdaki mikropları, alyuvarları, akyuvarları, hücredeki organelleri...vs kişileştirerek anlatan eğlendirici ve bilgilendirici bir çizgi filmdi... TRT'nin bu çizgi filmi hangi isimle yayınladığını hatırlayıp da bana da hatırlatan olursa sevinirim.
Tüm spor dallarının anası kabul edilen atletizmde, ülkemize ilk olimpiyat altınını getirmiş altın yürekli kızımızdır.
Ne var ki, bir sonraki olimpiyat başarısına kadar pek fazla hatırlanmayacak, hakkında 2016 yılına kadar 3-5 taneden fazla entry girilmeyecektir muhtemelen.
Ülke olarak 1. haftanın sonunda sıçışlarda olduğumuz olimpiyatlardır. Tek bir bronz bile yok!
Herşey madalya mıdır? Acaba biz sporcularımıza gerekli maddi desteği, tesisi, çalışma ortamını sağlayabildik mi? Futbol, belki biraz da basketbol dışındaki sporları olimpiyattan olimpiyata takip eden bir ülkenin insanlarından istikrarlı olimpik başarılar beklemek fazla hayalcilik midir?
Bu soruların hepsi tartışılır fakat ben "Hırsızın hiç mi suçu yok?" diye de sormak istiyorum.
2 gün önce yüzmede başarısız olan bir hanım kızımızın *yarışlar sonrasındaki röportajına dönelim hemen. Şöyle dedi milli yüzücümüz:
---Yani ben burdan özellikle bir siteye çok teşekkür etmek istiyorum. Yaptıkları yorumlar, kullanıcılarının hakkımda yazdıkları tam da yarış günü bana çok büyük moral oldu yani!! Onlar kendilerini biliyor. Çok sağolsunlar gerçekten!!!---
Bu hanım kız, tamda yarış gününün sabahı girmiş nete, hakkında ne var ne yok karıştırırken, ismini vermediği bir sitenin eleştirilerine uyuz olmuş, aklı sıra onlara laf sokuyor; başarısızlığını da onlara havale etmek ister gibi...
Bu ne lan liseli ergen gibi? Koskoca milli yüzücü dersin, yaşı da genç ama boru değil, olimpiyatlarda temsil ediyor bizi... Bir ağırbaşlılık beklersin değil mi? Ne gezer? "Liseli ergen yüzücümüz" kendisi hakkındaki eleştirilere "çok kıl" olmuş, moralceğizi bozulmuş! Nasıl başarı beklersin sen bu kızdan ama değil mi?!!
Ulan senin sabahın bir vakti twitterda orada burada ne işin var? Hayatının fırsatını yakalamışsın. Bırak interneti falan, yarışa konsantre ol değil mi? Hey allahım yaa!!!
kesinlikle ve kesinlikle üye olunmaması, hadi bir hata yapıp üye oldunuz, alışveriş yapılmaması gereken iğrenç ötesi sanal alışveriş platformudur.
Verdiğimiz siparişin üzerinden 3 hafta geçti, ne gelen var ne giden... Kargo takibine bakarsan ürün kargoya verilmiş ve bana ulaştırılmış. Bulunduğum yerdeki bütün kargo firmalarına sordum adıma bir gönderi var mı son 3 haftada diye... Hayır yok!! Adamla resmen daşşak geçiyorlar.
Beşiktaş'ımızın "Ee 4 maç oldu, bir tecavüz şart artık" düsturuyla çıktığı ve bu düsturu yerine getirdiği maç olmuştur. Anadolu Efes "Bey yeter artık belim ağrıdı" demiş olacak ki son 15 saniye oynanmadı.
Buradan, koyu bir Beşiktaşlı(!) olduğunu bildiğimiz Tuncay Özilhan'a da selamlarımızı yolluyoruz. O da keyif almıştır muhtemelen.
power turk'te her yarım saatte bir "boş bardak" klibine denk gelebileceğiniz müzisyen.
Normalde bu kadar sık karşılaştığınız bir şey bünyede tiksinti yaratır, ama hayır hiç de yaratmıyor. Git gide kendini sevdiriyor diyeceğim, o da değil! Ne menem birşey ben de çözemedim.
Bu arada sayın Fettah Can'da hafiften bir piyanist şantör havası da sezinlemiyor değilim. Sağ eline de bir şampanya bardağı, al sana Arif Susam...
Fanatik, çok koyu, felaket koyu bir Beşiktaş taraftarı olarak tüm samimiyetimle buradan iddiacılara sesleniyorum. Fb'ye handikaplı 1 verin, parayı kırın. Yatırabildiğiniz kadar yatırın, karlı çıkacaksınız emin olun.
Alternatif arayanlar iy:1 Ms:1 de oynanabilir.
not: iş bu entryde hiçbir ironi yoktur. arz ederim.
Futbol bilgisi konusunda, sözlüğü boncuk diye ipe dizip tespih diye çekecek kalibreye sahip olmasına rağmen, Barca sempatizanı olması sebebiyle sözlükçüler tarafından tukaka ilan edilmiş spiker.
Ulan düne kadar herkes Barca'nın taşşaklarını yalıyordu... Real'e nou camp'ta mağlup oldu, Chelsea'ye elendi; birden herkes barcelona düşmanı kesildi. Oh çok iyi olmuşmuş, tek numaraları pas yapmalarıymış, rakipler artık bu numarayı yemiyormuş, Barca'yı çözmüş...müş müş müş... O kadar kolay birşeyse, bul 11 tane adam, dizlerin titremeden 10 pas üst üste yap, helal olsun diyelim.