Çocukluğum ! O yıllar. Bir dövüşçü olup Japonya'ya gitmek istiyordum. Şimdi ben bile güldüm bu duruma.
Akrabalardan birileriyle grup kırma oyunu oynardık. Bir yerlerden hadi bakalım kim atlayacak kim yapamayacak diye oynardık. Hayati tehlike atlattığım bile oldu.
Sonra, bir takım ergenlik yaşları ve sonrası olgunluk hikayeleri falan işte.
Hep mi geçmiş aranır ben merak ediyorum. Ölmez de sağ kalırsak, yaşlanınca şu günleri de arar mıyız ? O nu hiç bilemedim şimdi.
işin kısası. Velhasılı. Kahpesin dünya.
Ben çocukken masmavi olan okyanus şimdi de aynısın ve dalgaların yine o günlerde olduğu kadar coşkulu, ama ben öyle değilim. Yaşlanıncada yine sen aynı mavilikte olacaksın, yine dalgaların kıyıya vuracak, ben ölünce de aynısını yapacaksın. Kısaca sen Kahpesin be dünya...
Tek derdim sabah olunca topumla tek vuruş oynarken, arkadaşlarımı yenme hayaliydi. Saklambaç oynardık akşamları. Bazı komşu bahçelerden bahar aylarında erik yolardık. Birileri,
- erik soyan var, erik çalan var.
Diye bağırırdı.
Şimdilerde burda da yazar olan teyze oğlum ubeyit beyin binasına gider, ordaki komşuları olan, Miraç ve ali Kemâl-serkan kardeşlerle top oynar, maç yapardık.
Çocukken hayat hep güzel geliyordu bize. Sonra ne oldu. Demek ki yaşam böyle işte.
Başlığa dön evladım. Bu da ibrahim tatlıses sözü olsun.
Gece olur birden,
Gözlerim kararır,
içimde aşktan bir güneş uyanır,
Aldırmaz çiçeklerim bana,
Bahçemde sararır,
Gece olunca işte bir hüzün çöker,
Hava bulanır.