birçoğunuz bu parçayı mutlaka duymuştur. ancak bugün klibi öylesine açtığımda birşey dikkatimi çekti. buyrun görselden bakabilirsiniz. daha o zamanlardan mesaj verilmiş.
duygulandırma da sınırları aşmıştır. yüreğinin de milyonlarcasından büyük olduğunu anladık. işte o mektup;
Dostum; Hayal et… Çocuğun kollarının arasında. Ülkeni terk etmek zorunda kalmışsın. Savaştan ve açlıktan kaçıyorsun, gizlenmek zorundasın. Dünyada seni kabul edecek bir yer bulmak için umutsuzca kaçıyorsun. Baştan başlamak istiyorsun. Çocuğuna hak ettiği güzel hayatı sunmak için baştan başlamak istiyorsun. Şimdi hayalini sonlandır. Avrupa gerçeğini gör. Neler olup bittiğini. Savaştan kaçan çocuklar, aynı zamanda bizim de çocuklarımız. Onlar da bir gelecek ve daha iyi bir dünya hakkına sahipler. Bu sorunu çözmek bizim elimizde. Bunu önlemek için kayıtsız kalamayız.”
evet yanlış duymadınız. bundan yıllar öncesine ait, muş ta öğretmenlik yaptığı dönemde çekilen bazı eski resimlerdir. kibarlığı, eski istanbul beyefendiliğinin nereden geldiği belli oldu.
bir kısım sikko kafalılar tarafından sanılan durumdur. gerçekle alakası yoktur. türklük ebedidir. osmanlı gibi karışık ırktan meydana gelen bir isim-devleti gibi cins bi devletle kıyaslanamaz. türklük batan kıta mu'dan başlayıp inkalara, mayalara, hintlilere, uygurlara, göktürklere, tatarlara, türkmenlere, oğuz boylarına ve akıllara dahi gelmeye ırklara ve boylara kadar uzar.
osmanlı ile türklüğü asla ve asla aynı kefeye koymayınız.
james churcward- kayıp kıta mu kitabını okuduktan sonra atatürkün "türk milleti zekidir" sözünü daha iyi anlayacaksınız.
bugün uğradığım bi yerde satıyolardı bende yaklaşık 15 tane aldım. 1960 lı 70 li ve 80 li yıllardan kalma büyük hatıralar, yaşanmışlıklar ve anılar mevcut içerisinde. kim bilir o adresteler mi, yoksa öldüler ya da taşındılar mı diye düşünüyor insan.
1991 yılı seçim sonuçlarında devletin hakimiyetinin güneydoğuda güçlü olduğu dönemde hakkaride bölge bazında ve il bazında bazı şeyleri detaylı inceleme fırsatı buldum. 1991 seçim sonuçlarında diğer(bağımsız) toplamda 458 oy, yani 0,95 oranı yakalamışlar.
ardaından osman pamukoğlu ve diğer komutanlar ile birlikte terör bitme noktasına geliyor. osman pamukoğlu dağ kadro sayısını yarıdan da fazla düşürüyor. bunun akabinde 1999 yılı itibariyle abdullah öcalan talimatıyla örgütün feshi kararı alınıyor ve abdullah öcalan kıskıvrak yakalanıyor.
2002 itibariyle osman pamukoğlu emekli ediliyor ve akp iktidara çörekleniyor. nedense terör bir anda hızlı bir tırmanış gösteriyor. rte nin ekran önünde mücadele değil müzakere ettiğini de bilhassa kendisi söylemiştir. pkk ise bu esnada hem askeri olarak tsk ya büyük kayıplar verdirmiştir.
ne hikmetse terörle mücadele yerine müzakere yapan bu akl-ı evvel ülkeye siyasi, milli, ekonomik ve askeri kayıplar verdirmiştir. şu anda pkk denen örgütün siyasi kanadı hdp dayatmayla, zorbayla ve tehditle oy ala ala egemenliği türkiye cumhuriyetinden pkk aracılığyla almıştır.
2015 seçimi itibariyle 123,607 oy, yani %84,88 oranında bir oy alıyor.
bu da demektir ki, dağları temizlediğinizde halk rahat bir nefes alacak. sağlam ve kendine güvenir bir halle sandığa rahatlıkla gidecektir.
içimizdeki irlandalıyı da bulmak sizlere düşmüştür.
Bu sabah izlerken gözlerim doldu, boğazlarım düğümlendi. Küçücük bir çocuk, henüz babasını bile görmemiş. Babası bile daha gencecik çocuk ki. En çok yaralyan sözü ise;
-Anne, babam bu mu ?
-Babamm bana üzüldün mü sen ? (O sırada toprağı eşeleyerek babasının çıkacağını sanıyor.) Annesi ise arkada içine içine ağlıyor...
Bir Karadeniz Türküsü der ki; "iki damla gözyaşi, yureklerumi yakti ! "
kitap şu anda elimde mevcut ve gün içerisinde vakit bulup okumaya çalıştım. 75 sayfa falan geldim. kitapta şemdin sakık abdullah öcalan ile ilgili bütün rezillikleri yazmış. eşkıya başı apo nun lider ruhlu olmadığı, 3 ay yoğunlaştırılmış eğitim adına kadınlara zorla tecavüz. karnında bebek olan kadınları ajan suçlamasıyla kafasına sıktırması. cinsel ilişkiyi reddeden kadınlar için mahkeme kurdurup idam ettirmesi. şemdin sakık ın dağdaki sevgilisiyle zorla ilişkiye girme, kardeşi osman öcalan ın sevgilisine tecavüz etme.
Emniyet Genel Müdürlüğü, istanbul'daki tüm ilçe emniyet müdürlükleri ve şube müdürlüklerine bir uyarı yazısı gönderdi. Yazıda istanbul'daki metro hatlarında terör saldırısı olabileceği uyarısı yapıldı.
iğrençliğin, aykırılığın dibini görmüş filmdir. 3 seri halindedir. atlaya atlaya geçip izlediğim filmdir. kaçırdıkları insanları anüsten ağızlarını ameliyat ile birleştiriyorlar.
hangimiz istemeyiz ki zeytinlik içerisinde ufak şirin bir baraka tarzı evimiz olsun.
sakin, huzurlu, insanlardan uzak, kavgasız dövüşsüz, yavaş ama güzel işleyen bir hayatın, yanında sevdiğin köpek ve baktığın hayvanlar, kitapların olacak.
çalışma derdi yok, zaman kavramın yok, birilerine birşey ispat etme ya da kendini saat denen zaman kavramına bağımlı tutma gibi derdin yok. sen istediğin kadar saati kullan, eninde sonunda bitecek bu ömür.
müfit can saçıntı'nın filmde dediği gibi
"kaç yaz görecek kadar ömrümüz kaldı ki şu dünyada"
biraz önce başıma gelmiş durumdur. önümde çalışır halde bulunan araca benzin dolduran bir aptal firma. adamı direkt azarladım.
bundan sonra petrol ofisinden hiçbir şekilde benzin almıyorum arkadaşım.
orada patlama olsa ve hep birlikte havaya uçsak nasıl olurdu merak ediyorum doğrusu.
Eski Atina’da bir gün hamalın biri sırtında taşıdığı keresteyi Diyojen’in kafasına çarptıktan sonra: “Dikkat!” diye bağırmış.
Feleği şaşan zavallı filozof o gün hiç ses çıkarmamış. Fakat ertesi gün, eline aldığı kocaman sopayı yolda rastladığı hamalın kafasına aşk ve şevkle indirdikten sonra:
hatırlarsınız, bazı şubelerinde 25 kuruş ya da 50 kuruş olan sosları, başka bir şubesinde ise hiçbir ücret alınmıyordu.
ancak son birkaç senedir dikkat edilen nokta ise şu;
artık soslardan tüm şubeler ekstra para almaya başlaması. mc donalds'da böyle bir durum yok iken, daha dünkü burger king'de bunların yaşanması saçmalık. elbette verilen 50 kuruştan kimse fakirleşmez ya da zengin olmaz. ancak vurguladığım nokta bu tarz restoranların çakallığıdır arkadaşlar. nerden ne koparırsak kardır düşüncesi. kasayı ne kadar fazladan doldururuz düşüncesi.
Yaklaşık 50 yıl boyunca 20’den fazla ülkeye giderek Mu uygarlığı hakkında veri toplayan James Churchward’un ve Mu varsayımını destekleyenlerin Mu uygarlığı hakkındaki görüşleri kısaca şöyle özetlenebilir:
Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta Mu kıtasıdır.
Mu kıtası kuzeyden güneye 3000 mil, doğudan batıya 5000 mil kadar uzanan,üç kara parçasından oluşan büyük bir kıtaydı.[12]
Günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarını oluşturan adalar, muhtemelen bu kıtadan arta kalan kara parçalarıdır.
Bu kıta, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamalara yol açması nedeniyle, yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömülmüştür.
Bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunuyordu. Aynı tarihlerde Mu'lular diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başlamışlardı ki, anavatan dışındaki en büyük imparatorluk, başkenti günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur imparatorluğu’ydu.
Mu dininin öğretimini Naakaller adı verilen rahipler üstlenmişlerdi ve sembolizme dayalı bir öğretimleri vardı.
Mu dininin esası, Tanrı’nın tek oluşuna ve ruhsal gelişim için tekrar tekrar doğmak inanışına dayanıyordu.
Atlantis’teki din Mu’nun tek tanrılı dininden başka bir şey değildir.
"Ra" sözcüğü güneş anlamına gelirdi ki, daire ile ifade edilen güneş sembolü, bir ad ve sıfat vermek istemedikleri, "O" diye hitap ettikleri Tek Tanrı'yı simgelemede kullanılırdı; Mu imparatoru da “Mu’nun güneşi” anlamında Ra-Mu adıyla ifade edilirdi. Ra sözcüğü sonradan diğer kıtalara ve Atlantis yoluyla Mısır'a da taşınmıştır.
Dört ırktan oluşan Mu'lularda yazı dilleri farklı olmakla birlikte, konuşma dilleri ortaktır.
Mu'lular günümüz uygarlığına kıyasla manevi alanlarda çok daha ileriydiler.
Telepati, durugörü, çift bedenlenme, astral seyahat gibi, uygarlığımızda ancak kimi medyumlarda ve mistiklerde görülebilen olağanüstü yetenekler Mu'lularda olağan yetenekler olarak mevcuttu. (Bu, Churchward’un değil, bazı izleyicilerinin görüşüdür).
Mu uygarlığının en önemli çöküş nedeni, teşevvüş adı verilen, bir aşamadan diğerine geçilirken yaşanan kargaşa dönemini atlatamamasıdır. (B.Ruhselman’a göre).
türk eğitim sistemine fazlasıyla pozitiflik katacak durumdur.
1-felsefe insanlara düşündürür ve sorgulatır.
2-düşünen insan herhangi bir ödeve, projeye, konuya daha iyi hakim olur. çünkü sürekli bir teori üretir.
3-sorgulayan insan daha çok mantık arar, daha çok yanlış tezleri çürütür.
4-felsefe, eğitimde dini ve kutsal kitapların gerekliliğini bile daha iyi anlayabilecek kıvama getirir.
5-felsefe okuyan insan küresel sermaye sistemi dediğimiz kapitalizme daha bilinçli bir şekilde kafa tutar. tüm türk toplumu olarak kapitalizm denen bu saçmalığa iyi bir şekilde kalkan hali alırız.
6- felsefe üzerine yapılan eğitim sistemi insanlara empatiyi daha iyi aşılar. olayların bile daha az oluşabileceği zemini yaratır. insanların çoğu bu ülkede düşünebilseydi bu denli olaylar alevlenmezdi. birine yaptığı kötülüğün aynısını kendine yapılsa ne gibi tepki verebileceğini biraz da olsa fazla düşünürdü.
söyleyeceklerim bu kadar arkadaşlar. felsefe gereklidir. okuyun ve okutun.
hepimiz biliriz ya da aramızda konuşuruz, "bu yabancılarda nasıl da para var her yıl yaz kış tatil yapıyor" diye. çözümü çok basit. onlar senin gibi her kazandığı maaşı mülke yatırmıyor aziz kardeşim. onlar senin zihniyetindeki gibi 2. evi, 5. evi, 15. evi alayım derdinde değil. ya da bankaya atıp hava basmıyor. bankadaki para esasında senin değildir. sadece sayısal bir rakamdan ibaret.
o insanlar her yıl çalışır, yıllık kazandığı ortalama 70,000 tl nin giderlerini (kira, elektrik, su, ev kredisi, market vs.) çıkarır. kalan 10 bin ile de yaz ve kış olmak üzere mütevazı ya da fazla abartı olmadan biraz lüks tatil yapıyorlar. sonrasında o yaptıkları tatil sonrası üzerlerindeki iş stresini ve yükünü üzerlerinden büyük çoğunlukla atıp, berrak bir beyin ve hafızayla yeni dönemde işine tekrar başlıyor. ve bu süregelen zaman diliminde bu sistem doğrultusunda herkesten kat kat ileri düzeylere geliyorlar. insanların bilmem kaç ev alalım geleceğe yatırım yapma hevesleri yok. maksimum 2 evi olur tamamdır. bizde ev ve inşaat merakı var millet.
mandıra filozofu istanbul filminde yine her zamanki haklılığı ve doğru konuşmacılığıyla düşündüren mustafa ali bu sefer de soma yı ve acele ile adrese 30 dakika da teslimat yapmaya çalışırken kaza geçirip sakat kalan ya da ölen pizzacıları unutmadı.
--spoiler--
ben hedefe karşıyım. somadaki 301 madencimiz o ay ki hedefi tutturmak için ölmedi mi ? ya da pizzaları 30 dakika da adrese teslim etmeye çalışırken gençlerimiz kaza geçirmiyor mu ?
