Her evde neredeyse bi yerlere kaldırılmış, ihtiyaç anında annelerin indirmeye üşendiği ve bulaşığı çok çıkacağından elimde doğrarim daha iyi mantığıyla kullanılmamaktadır.
öncelikle buralarda yani tam şu sol taraflarda kaybolmaya çalışıp da her gün ürperen, beyinle çatışmalardan bitap düşmüş kalbimle yazdığımı ifade etmek çok zor.
cümleler arasında patlamış mısırın patlamayanlarını, yananlarını tek tek seçip çıkaracaksan dişimiz kırılır biraz da düşümüz.. bu sebeple lütfen hepsini anlamaya çalış, ben yaşarken sindirmekte zorlanıyorum.
ve şimdi otur beni güzelce dinle.
bizim eski evin bahçesini hayal mayal hatırlıyorsundur, babaannemin çimenleri bile süpürüp çiçeklerle kapladığı, belli bir düzen içinde onun izni olmadan gezemeyen tavuk ve horozlarla bütün olan bahçeyi.
hep düşlerimde bir yaz akşamı orada uzun bir masa, mangalın başında babam, serviste annem ve hala çocukları kuzenler, hep beraber büyük bir aile masasında yapılan keyif ötesi sohbetleri düşünmüşümdür.
ama gerçekler öyle değildi, o bahçenin içindeki evde intikam kavgaları, miras tartışmaları, kardeşlerin birbirine bıçak çekmelerini izledim.
psikologlar hep bireyin çocukluğuna inmek isterler. bu ve buna benzer olaylarla çocukluk yaşadım ben. herkesten mecburi olarak kopartıldım... ve ailem o kadar değerliydi ki çocuk kalbimle onları korumanın yolu çevresindekilere benimde düşman yetişmemden geçiyordu.
sıra geldi teyze çocukları, dayı çocuklarına. dışarıdan bakınca herşey o kadar güzel ve doğaldı ki sevmiştim onları. bünye sürekli bir akraba dayanacak omuz arıyordu. yıllarca yalnız kalmıştım çünkü... kimsemiz olmamıştı. dostluklar, arkadaşlıklar oluyordu ama annemin müdahelesi olmadan ceren lerde kalamıyordum. bazen onlar da samimiyetlerini yitiriyorlardı.
sen öyle değildin. baban, evin en büyük erkek oğlu ve gereğinden fazlaca kardeşi olduğundan herkesin ne ihtiyacı varsa koşuyor, ev durmadan insanlarla dolup taşıyordu. 7 kuşak öteden gelene sofra inmeden, gönderilmez yapısıyla bakılıyordu. oysa bizde öyle değildi, hayıflanılırdı misafire... hizmet edilmezdi. soğuktu toplumumuz. öyle gösterdiler.
her zaman güçlü olmalıydım ben, yıllarca aynı öfke, aynı kin, aynı intikamın kölesi olmak inan haz vermiyor.
şimdi belki bu travmalarla insanlardan kaçışımı, kavgacı, kinci, öfkeli kimliğe sahip oluşumu anlıyorsundur.
belki de anlayamıyorsun. ama ben anlaman için yazdım bunları.
yüksek dozlu kavgalarımızda sorumlulukların üstüme bindiğimi düşünüp hep çıkış yolu ararken, tıkandığımda bütün kapıları kapatmayı tercih ediyorum.
bir kaç zamandır aramızda kalan bu soğuklukta,ilgi açlığı bir vampir gibi beynimi emiyor.
benim senden beklentilerim, senin benden şikayetlerin... hepsinin çözümünün artık ne bir kız arkadaşta ne de bir akrabada olmadığını artık umarım anlaşmışsındır.
ben huzurla bir sabah aynı yatakta uyanıp, ömür boyu bu halimize şükretmek istiyorum. hayat tahminimizden de kısa, insanlar ölüyor, acılar çekiyor.. biz bu kadar birbirimize yakınken uzak etmeyelim.
"geçecek, herşey güzel olacak" cümlelerini içinden sayıklanıyorsan, kalbinden öperim seni.
neyse, şimdi yorulmuş bu parmaklarımın arasına bir çay, bir sigara alıp pencere boşluklarından seni izlemeye koyulma vakti.
Yani sustum genelde
Bazende gülümsedim nazikçe
Dinlemediğim belli olmasın diye
Bitti buraya kadarmış dedim
Unuttum bile dedim
Avuttum kendimi sözde
Ama yinede akıyor gözyaşlarım
Islatıyor yastığımı
Seni özlediğim gecelerde
--spoiler--
geçmişten bugüne laguna görsellerini sıralasak ciddi değişiklikler saptayamayacağız. konfor arttı, sürüş zevkli lakin laguna'nın depertmanındaki otomobil tasarımcısını değiştirmesi gerekiyor. *
--spoiler--
Özbekistan Hava Yolları, bundan sonra uçağa binmeden önce yolcularını tartacağını duyurdu. Havayolları ağır yolcuları uçağa almama kararı aldı.
--spoiler--
--spoiler--
Bütün yolcuların bagajlarıyla birlikte tartılacağını söyleyen hava yolları, ağır sayılan yolcuların uçağa binmesine izin vermeyecek.
--spoiler--
işveren bu soru ile neler yapmayı planlıyor bilmiyorum ama çalışmamaya dair ne varsa yazıyor cv sahibi. sanki müsade edeceksin zorla doldurulmuş "seyahat etmek" cevabına.
firma sahibinden düzenli olarak her hafta para istenir*, iyi bir marketten alışveriş yapıldıktan sonra saçma sapan şeyleri kendilerine göre birleştirip rezil ederler veya yan yana pirinç pilavı, sütlaç, patatesli yemek, erişteli mercimek çorbası yapması hayal değildir. nişasta manyağı olursunuz.
her hafta aynı yemekler...
personel artık ne kadar durumdan hayıflansa, isyan etse de, ne lezzet değişir ne menü becerikli bir aşçı gelmedikçe.