bir motosiklet tutkunu olan selçuk yılmaz tarafından yapılan, kurgulanan, sunulan youtube kanalı. motosiklet tanıtımları, ekipman tanıtımları vs yapılıyor.
altın elbiseli adam'dan ilham alarak yola çıktığını söylemişti zamanında. tabii artık kendi çizgisi var. aea'nın zengin-fakir ayrımı yapmaksızın herkese hitap etmesi gibi bir çizgisi yok selçuk yılmaz'ın. yaptığı tanıtımlar vs direkt zengin kullanıcıya hitap ediyor.
ekipmanların ekonomik sebeplerden ötürü pahalılaşmasından filan bahsetmiyorum. örneğin bir eldiven tanıtacak tanıttığı eldiveni motomax gönderiyor ve fiyatı 5-6 bin lira. diğer ekipmanlarda da durum bu. tabii güvenlik önemli para harcamak lazım ama daha alt segmentteki f/p ürünlerini de es geçmemek lazım.
güzel bilgiler veriyor, keyifli bir sohbet sunuyor ama özellikle ürün tanıtımında tam bir kodaman kanalı olmuş durumda ne yazık ki.
kendimi ta leyla ile mecnun'dan beri bir burak aksak fanı olarak tanımlayabilirim. kafama burak aksak bandı bağlayıp küsurat yayınlarının önünde beklemişliğim var. öyle bir bant olsaydı beklerdim diyelim. kafama da takmazdım. bak abi böyle bir şeyler yapmışlar demek için beklerdim.
bu diziyi de merakla bekliyordum. tipik bir bkm yapımı olmuş. bkm filmlerinde/dizilerinde böyle saçma bir durum var: bir iki filmini izledikten sonra "bak burada şu olacak, kesin burada da şöyle olur" filan diyorsun. bayılacak diyorsun bayılıyor, adam ölmedi diyorsun ölmüyor, bak sokaktan kedi geçecek diyorsun geçiyor. ne yazık ki bkm'nin bu saçma hali bu diziye de yansımış.
bir buçuk bölüm boyunca bir türlü gitmedi dizi. netflix yönetiminin kapalı kapılar ardında aldığı "abi nolursa olsun, hangi ülkede yapılırsa yapılsın, ister dizi olsun ister film fark etmez kesinlikle konuya giremiyoruz." kararına burak aksak da kurban gitmiş anlaşılan.
yine bütün bölümleri izleyeceğim. ama umarım bu yukarıda yazdıklarımı çıkışımı giriş yaparak yedirir bana.
günümüzde ırklar, milletler üzerinden değil de kapitalizm üzerinden yürütülmesi gereken akım. zira kendine "milliyetçi" diyen kesim özellikle ticarette bir hayli sahtekar oluyor. oldukça fazla sayıda milliyetçi, namazında niyazında, cumasını aksatmayan, hayır yemekleri düzenleyen ama gel gelelim işçisinin hakkını vermeyen, mesai kavramı nedir bilmeyen, çalışanına "ekmek veriyorum ben ona" diye aşağılama cüretini gösteren kişiyle karşılaştım.
geçenlerde de bir iş aldım. sohbet filan ederken memleketlerden açıldı konu. "aa ben orayı severim. milliyetçi yönünü özellikle. çünkü ben de milliyetçiyim." dedi. aha dedim sıçtık. bu ayın sonunda iş bitiyor, ödeme alacağım. tabii alabilecek miyim emin değilim. "ben milliyetçiyim" demeseydi böyle bir önyargı oluşmayacaktı.
geleli 7 yıl olmasına karşın müziği bırakıp tekrar dönen teoman gibi 2020'nin sonunda tekrar gelmiştir. ama yine de hoşbulmuştur tabi. ama kız da değildir. keşke dünya kadar malım olacağına keşke fındık kadar... neyse...
kendinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetme jargonunu sözlük alemine, forumlara, derneklere, tekke ve zaviyelere bulaştıranların da bu vesileyle yapacağı işi sikeyim diyorum.
ne demiş ünlü bir piyasa düşünürü "ucuz alacak kadar zengin değilim.".
işte bu sebepten dolayı exxen almamakta fayda var. ha bir de insanın kendine saygısı olmalı. ali biçim izlemek için para mı vereceksiniz bir de? ali biçimin size para vermesi gerekirken...
youtube'nin sikimsonik "öneriler" bölümünde karşıma "evrim bitmiştir" başlıklı videosuyla çıkmış, "ne diyor acaba" dedirterek kendini açtırmış ve daha sonrasında "hay ben sizin beyninizi sikeyim" nidaları eşliğinde kanalın youtube sayfasına beni sürüklemiş, orada da "2 deist, 1 müslüman genç! şahadet getirdi mi" adında videosunu görmemle "agam bizle eyleniyyy" dedirtmiş türkiyenin en üyük islami youtube kanalıdır.
bir sürü youtube kanalından "esinlenmiş" ve ortaya acayip saçma videolar çıkarmış. altına da "elhamdülillah" çeken abiler dolmuş.
burada esas suç youtube'nin tabii. ben içinde kuran geçen "ece temelkuran" ismini bile aratmamışken bana neden böyle sikko sayfalar öneriyorsun? mal mısın sevgili youtube?
biz içiciyiz hakim bey dedikten sonra "ah çok pardon ya, geçen de bir kızı öldürdüğünüz için rahatsız etmiştik sizi. lütfen özürlerimizi kabul buyurun. arkadaşlar sizi evinize kadar bırakacaklar." denilerekten salıverilecektir.
bir genç kadını öldürdüğü için bile bu muameleyi görmeyen birinin uyuşturucu gibi "basit" bir şeyden ters kelepçelenmesi sadece göstermeliktir.
bir yerden sonra "saç çıkmazı"na girilecek olan kavgadır. eğer güzel bir aparkat ile rakibinizi dağıtıp bu çıkmazdan kurtulmazsanız saç diplerinizin zarar görmesiyle karşılaşmayı kaybeder ama rakibinizin de aynı derecede zarara uğramasıyla aynı zamanda karşılaşmayı kazanmış olursunuz.
aparkat ile işlerinizi çözümleyemediğinizde hanginiz daha çok saça yapışırsanız rakibinizi alt etme olasılığınız artar.
profesyonel olmayan kavgalarda yani saç baş yolmalı sokak dövüşlerinde saçı olmayan kazanır. bu yüzdendir ki atanmış süleyman soylu bu tarz kavgalardan hep galip çıkmaktadır.
17/25'ten önce kendisiyle ilgili girdiğim girim silinmiş. tabii bunu 7 yıl sonra fark ediyorum. sözlük yönetimi de umarım zamana göre değil de baya baya fiziksel olarak da değişmiştir o günden bu güne. zira din tüccarı pezevenk dediğim için silmişler girimi. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2116200/+
yaklaşık 7 yıl sonraki "deneme" amaçlı ilk girimi girmiş olduğum sözlük.
napıyorsunuz lan keratalar, diye gelmiştim ancak sol frame yine beni benden aldı. güzel yazan ve insanda babaanne evine girince alınan koku gibi hisler uyandıran geleneksel sözlük formatını yaşatan yazarlar, yazarlarımız dışında "ekşici piçler"e selam çakarcasına yazanlar ya da incici götlere özenircesine başlık açanların da mevcut olduğunu gördüm. vedat özdemiroğlu'nu arayıp "abi bunlar azalarak bitmemiş. babadan oğula nesil bunlar" dedim "sen kimsin, seni savcılığa veririm pezevvengin oğlu" deyince de korkarak kapadım telefonu.
velhasıl kalitenin bir uçuktan iki numaralı adresi uludağ sözlük'te klavyemi elime alıp karantina günlerinde genişletmeyi görev bildiğim göbeğim ve üstündeki laptopumla onlayn olmaya geldim.
otuz bir çekemeyip sol frame'ye boşalmaya çalışanlarla, yalnızken bile burnunu karıştırmayanlarla, en sevdiği grup metallica olmayanlarla ve kel olduğu halde kelliğini kabul etmeyen "sırma saçlılar"la işim olmaz.
"piyasa için programa çıkıyor yeaa" diyen değişik kişileri sürekli olarak gözümüzün önüne getirdiği için kızgınım kendisine.
şu açıdan bakalım: hangimiz gıcık olduğumuz astımız ya da üstümüzle "adam değil ya" diyerek iş yapmayı bıraktık? daha net bir ifadeyle kaç kere bırakabiliriz? bir? iki? daha fazla? çok da fazla yürümez bu iş. kendi işini kuracak olsan bu sefer adam değil dediğin müşterinin ağız kokusunu çekmek zorunda kalırsın. yani profesyonel hayat böyledir. ibrahim tatlıses de -hala- cemiyette sözü geçen kişidir. doğal olarak cem yılmaz da olsan ibo'yla iş anlamında ilişkini iyi tutmak istersin. arkasından istersen anasına söv.
ebay'i birbirine katan gözlüktür. o değil de bu gözlükle sınava girmek yasaklanmadan önce bir ales ne bileyim ygs-lys filan patlatmak lazım.* http://www.ntvmsnbc.com/id/25425575/
gençlik bakanının kendi gençliğindeki açlığın şu anki gençlikte de bulunduğunu düşünerek sahip olduğu düşünce yapısıdır. gençliği dizilerden takip ediyorlarsa demek ki...
"ulan gençlik de çok sağlam sanki" diyecek olanlar olacaktır illa ki... ancak gençlik her dönemde bu şekildeydi. çürük bir tarafı elbette vardı. şu an bizi yönetenler işte kendi zamanlarındaki gençliğin çürük tarafıydı. iletişimin bu kadar yayılması gençliği boka batmış bir şekilde göstermektedir. gençlik bakanı da sanırım dizilerdeki gençliği takip ediyor. evet zirzop bir gençlik var ama 60'lardaki gibi bir gençlik de mevcut. ülke sorunlarına sahip çıkan, kendilerinden emin ve nerede ne yapması gerektiğini bilen gençlerin sayısı da hiç az değil.
gençlikten bu kadar korkan bir kesimin öncelikle bu gençliği kendilerinin yetiştirdiği gerçeğiyle yüzleşmesi lazım. sonra yüzleri varsa gençlik hakkında konuşmaları gerekir. gerçi onlardaki yüz kimsede yok ama neyse...
rte'nin, kendileri için daha önce yapılan benzetmelerden biri olduğunu iddia ettiği kavram. 28 şubat ve öncesinde kendisine, arkadaşlarına ve seçmenlerine "parya" muamelesi yapılıyormuş. yahu bunu da alkışlıyorlar arkadaş... fakir edebiyatı ile geldiği başbakanlık koltuğunda hala fakir edebiyatıyla prim yapabilmekte. bunda halkın bilgi düzeyi elbette etkilidir ancak bizim halkımız bu kadar gerizekalı olamaz, olmamalı.
10 yıldır başörtü sorunundan ekmek yiyor, din kardeşlerim diyor ekmek yiyor, gidiyor sağda solda bir devlet adamından beklenmeyecek hareketler sergileyerek onlardan ekmek yiyor... ama hala da başta bu adam.
sık sık kullanılan ve olayı son derece güzel bir şekilde açıklayan şu iki sözü söylemek yeterli sanırım;
üniversitelilerin sürekli sevişip gayrımeşru çocuklar dünyaya getirerek onları ölüme terk ettiklerini söyleyen zihniyete güzel bir malzeme daha vermiş olan kızdır.
iç ve dış borç stokunun artmasından terörü cici gibi göstermeye, özelleştirmelerin ahlaksızlığından adaletteki adam kayırmacılığa kadar birçok şeyin göz ardı edilmesiyle elde kalan şeylerdir.
fiziksel olarak hiç kimseyle ilişkiye girmeyip bakışlarıyla duruşuyla ve bilimum hareketleriyle insanı tahrik eden insanlardır. kadın ya da erkek olması önemli değildir. bu şekilde davranan her kes orospudur.
kimileri tarafından halkların kalleşliği olması için çaba sarf edilen olay. provakatörler tarafından halklar birbirine kırdırılıp ülke kaosa sürüklenerek kalleş adımlar atılmaktadır.
zamanın ruhu anlamına gelmektedir. bu ruhun dışına çıkanlar dünyada kalıcı izler bırakmış kişilerdir. don kişot'u yazan cervantes, robinson crusoe'yi yazan daniel defoe vs zamanın ruhunu aşmış kişilerdir. daha çoğaltılabilir zamanın ruhunun ve kanonun dışına çıkanlar.
berbat bir otobüs firması. saat 22:50'de yola çıkan otobüs * saat kaçta istanbuldan tamiyle çıkar sizce? bizim çıktığımızda saat 01:00'a yaklaşıyordu. sebebi ise alibeyköyden 3 tane yolcu alması. 3 tane yolcuyu yaklaşık 2,5 saatte almaya gitti. yolculuğu bize zehir etti. aferin onlara...