Bir zamanlar katılım gösteren yazarlardan, Uludağ sözlük için "acaba bir gün sözlük olur mu?" endişesini yaşadığı durumdur.
Artık rahatlıkla söyleyebilirim ki, kesinlikle olmaz!
Neden olmaz?
Böylesine açılmış saçma sapan başlıklar olduktan sonra, bu platformun sözlük olma ihtimali hiç yoktur. Olsa olsa, ilköğretim ve lise çağı talebelerinin "geyik"le vakit geçirecekleri, yeni yeni erkek olmanın verdiği dürtüleri ile seks egolarını tatmin edecekleri ortam haline gelir. Zaten her geçen günde bu yolda ilerlemeye devam ediyor.
Bunun yanında, daha yazılmış bir entry'nin kime hitaben yazıldığından bihaber, herhangi bir kanun ve yasalara aykırılığı söz konusu bile olmadığı halde " entry yasal yönden sözlüğü önünde zor durumda bırakabilir." gerekçesi ile sürekli entry silmeleri. Ayrı yazılan "de" ve "da"ları düzeltmekle moderatör olunmuyor maalesef.
Başlığa bakınız.
" cin organ mafyasının zenci cükü nakli yapması"
Bu mudur sözlük mantığı?
Bu mudur sözlük içeriği?
Bu başlıktan ben ancak uzun çüklere meraklı yazar dürtüsü anlarım ancak.
Böylesine içeriğe ve başlığa müdahele etmeyen sevgili moderatörlerimiz, bu iletiyi eleştirisel olarak yazdığım entyimi siliyor.
Neymiş efendim, yazarlarla polemik oluşturan entryler silinirmiş????
iyi o zaman. Sizlere kolay gelsin diyorum. Benim boş laflarla, yeni yetme çoluk çocuğun çoğunluğunu işgal ettiği, seks ve geyikten başka konulara kafası çalışmayanların oluşturduğu ortamlarda işim yok.
Bir ortamda zaman öldürebilmem için öncelikle iki neden ararım. Ya faydalı olabilmeyi, ya da faydalanabilmeyi. Uludağ sözlükte maalesef her ikisini de yapamıyorum.
Türkiye'nin Mayıs 2007'de girdiği Cumhurbaşkanlığı krizinin aktörlerinden Mehmet Ağar, Genelkurmay'ın 27 Nisan'daki bildirisine 256 gün sonra tepki göstererek;
"27 Nisan gecesi e-muhtıra siyasetin zeminini, haritasını alt üst etti" dediği durumdur.
Bildiriden iki gün önce Anavatan lideri Mumcu ile birlikte, silahlı bir kişinin YÖK'e girme çabasını gerekçe göstererek "erken seçim" isteyen ve Mumcu'yu cumhurbaşkanlığı seçimine katılmamaya ikna eden Ağar günah çıkardı.
"Muhtıra haberini 25 Nisan gecesi aldı" iddialarına rağmen, bildiriye tepki göstermeyen Ağar, dün liderliği kırakırken, "27 Nisan gecesi yapılan e-muhtıra siyasetin zeminini, Türkiye'nin siyasi haritasını altüst etmiştir" dedi.
Ağar, birleşme görüşmeleri yaptığı Anavatan lideri Mumcu'yu yalnız bırakarak girdiği seçimdeki yenilgiye de, "22 Temmuz'un hüznü üzerimizdedir. Millete öğretmenlik yapacak değiliz" diye değerlendirdi.
Sayıstaş Başkanı Damar'ın, 5 yıllık görev süresince 41 kez yurt dışına çıktığı, birçoğuna eşini ve kızını da götürdüğü bu geziler için 400 bin YTL harcırah aldığı durumdur.
Gezileri ile ilgili bazı detaylar :
* Sayıştay Başkanı çeşitli ülkelerin Sayıştaylarını ziyaret etmek ve Dünya Sayıştayları Birliğinin (INTOSAI) toplantılarına katılmak için 41 yurt dışı gezi yaptı.
* 22 Mayıs 2002de Sayıştay Başkanlığına seçilen Mehmet Damar ilk gezisini yaklaşık 1 ay sonra 27-30 Haziran 2002 tarihleri arasında KKTC Sayıştayını ziyaret ederek gerçekleştirdi.
* Damar, Lüksemburga 3 kez gitti.
* Damarın birer defa gittiği ülkeler Filipinler, Romanya, Macaristan, ingiltere, iran, Bulgaristan, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Pakistan, Letonya, Azerbaycan, Hindistan, italya, Almanya, Brezilya, Moğolistan ve Çine ikişer kez, isveç, Kazakistan, Rusya, Fransa, Kolombiya, Tunus, Polonya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Arnavutluk, Portekiz, Makedonya, Avusturya, Kuveyt ve Meksika oldu.
* Dalar Macaristan, ingiltere, Bulgaristan, Pakistan, Hindistan, Azerbaycan, isveç, ingiltere, Rusya, Fransa, Bulgaristan, Tunus, Polonya, Arnavutluk, Makedonya, Avusturya olmak üzere 19 ülkeye eşi Arife Damarı da götürdü.
* Sayıştay Başkanı Filipinler gezisine ise kızı Serap Damarı da götürdü.
Genelkurmay'in anıtkabir ziyaretlerinde "patlama" yaşandığını ilan ettiği durumdur.
Anıtkabir, 2004'de sadece iki buçuk milyon vatan evladı tarafından ziyaret edilirken, 2005'te üç nokta sekiz, 2006'da sekiz nokta bir, 2007'de ise... Sıkı durun:
Tam 12 milyon 661 bin 835 adet ziyaret gerçekleştirmiş, Atatürk ve inönü'ye.
Şimdi bu rakamlara bakınca şu soru geliyor insanın aklına ister istemez:
"Anıtkabir'i ziyaret edenlerin sayısı yıllar itibariyle katlanarak artarken, kendisini "Atatürk ve inönü'nün partisi" olarak yedirmeye çalışan CHP hızla irtifa kaybettigine anlam veremediğim durumdur!"
Fazıl Say'ın açıklamalarını "topluma yabancılaşma" olarak nitelendiren TÜRKSAV Başkanı Yahya Akengin, "yabancılaşma, psikolojik bir rahatsızlıktır" dedi.
Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı Başkanı Yahya Akengin, piyanist Fazıl Say'ın açıklamalarını "tanzimat'tan bugüne Türkiye'de yaşanan aydınların toplumuna yabancılaşma sorunu" çerçevesinde değerlendirerek, "Avrupa hayranı, Batı hayranı olup da kendi tarihine uzak düşen, kültürüne uzak düşen aydınlar problemimiz hep olmuştur. Bize Mehmet Akif gibi sentezci aydınlar lazımdır" dedi.
Ankara Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz tarafından Belediye'ye ait Ahlatlı Spor tesislerinde her gün 2000 Cumhuriyet gazetesinin halka bedava dağıtılması olayıdır.
Ayrıca yukarıdaki olay Zaman gazetesinin bedava dağıtılması olayı gibi afaki olmayıp, konu TBMM'de araştırma komisyonu tarafından incelenmesine neden olmuştur.
Bedeli Belediye Bütçesinden karşılanan (yani halkın cebinden) bu gazeteler, üstelik belediye ait resmi araçlarla Cumhuriyet Gazetesinden alınarak, yine belediyeye ait memurlar tarafından halka dağıtılmaktadır.
Gazeteleri taşıyan araç ve dağıtım memurların resimleri gazetelerde yayınlanmış idi.
Aşağıdaki linkten de detaylı bilgi alınabilir ve konuyla ilgili olarak googleden araştırma yapılabilir.
Türlü sebeplerden dolayı sözünde durmayan, sözünü tutmayan, kişiliksiz sanatçıdır.
Fazıl Say : "Türkiye'yi terk etmem!"
Can Dündar'ın sunduğu, NTV'de yayımlanan "Neden?" programına telefonla katılan Fazıl Say, "insanın içinden gitmek geliyor" cümlesinin "hemen terk ediyorum" anlamına gelmediğini söyledi.
Burasının "asla ve asla" sözlük olamayacağı durumudur.
Neden derseniz ?
Öncelikle çoğunluk katılımcıların düzeysizliği, aklı bir karış havalarda daha hayatın ne anlama geldiğinden bihaber genç kesim arkadaşların oluşturduğunu düşünüyor idim. Ha, hala bu düşüncemin arkasında olmakla beraber burasının sözlük olamayacağındaki en büyük etkinin "moderatör"^lerden de kaynaklandığını anlamış bulunmaktayım.
Niye moderatörlerden?
Sözlüğü ayakta tutmanın sadece imla kurallarını düzeltmekten ibaret olduklarını düşünüyorlar. Sözlük moderatörü olmanın yolu "de", "da"ların ayrı yazılmasını sağlamaktan geçmeyeceği gibi, hukuk kurallarından bihaber olmaktan da geçmez!
Neyin, kime hakaret olduğunu azıcık bilmek önemlidir? Yazıda hakaret olup olmadığı, veya yazının kime ithafen yazıldığını bilmek gerekir.
* Amaç, kendi düşüncelerine, fikirlerine ters gelen entryleri türlü bahanelerle silmek ise şayet, bu mantıkla hiç bir yere gidilemez !
Bakın size bir örnek vereyim.
Bugün açılmış bazı başlık:
" anne bugün sözlüge anne seni cok seviyorum diye başlık actım"
"kurbanda noel babayla birleşip geyige girmek"
"henuz beşinci sınıfta 19 cm'lik penise sahip olmak"
???????
Şimdi nedir bunlar? Hangisi tanımdır? Hangisi "sözlük" içerisinde bulunması gereken kelimelerdir, cümlelerdir?
En azından "sözlük nedir?" bilen varmı acaba?
Hepimizin evinde mutlaka kullandığımız bir sözlük vardır. Şöyle içerisini açıpta bir bakmak lazım. Sözlük neleri içerir, nasıl kullanılır?
Bir yayının sözlük olabilmesi için neler gerekir ?
Peki buradaki sözlüğün mantığı nedir, ne olmalıdır?
Bildiğimiz basılı sözlüğün "sanal ortama taşınmış şekli" değil midir? Böyle olmamalımıdır?
Yukarıda örnek verdiğim konu başlıkları bu tanıma uyuyor mudur? Veya burada açılmış yüzlerce başlıktan hangisi bu tanıma uymaktadır?
Peki bunun suçlusu kimde ?
Bana göre, yarısı kullanıcılarda, diğer yarısıda buna fırsat veren, bu durumun oluşmasına imkan sağlayan moderatörlerde.
Elbetteki onların bir amacıda sözlük raytinginin düşmemesi adına bunlara göz yumulmasıdır. Fakat üç beş çocuk kaçmasın diye izin verilen bu düzeysizlikle hiç bir yere varılamaz. Diğer taraftan aklı başında insanları, sözlüğe fayda katabilecek katılımcıları kaçırırsınız. Önemli olan hangisi sizce?
Bu kadar ciddiyetüsiz entrylerin yanında aklı başında yazılmış olan üç beş entryide türlü sebeplerle silme peşindelir ?
"ısrarla siyasi ve hakaret içeren entryler girmeye devam ederseniz çaylak olacaksınız"
Lütfen bir bakınız siyasi içerikli kaç tane konu başlığı açmışım? Kontrol etmeden kafadan sallamak böyle bir şey olsa gerek. Açılmış olan başlıklara siyasi entry girmek ne zamandan beridir suç(!) bu sunucuda???
Ha diyorsanız ki, biz burada "siyasi içerikli iletiler istemiyoruz" bizde bilelim. Ona göre sözlüğe girip girmeyeceğimize karar verelim.
Şimdi hakaret konusuna gelince ?
Kime göre, neye göre?
Başka bir gerekçe:
"Bu entry sözlüğü yasal yönden zor durumda bırakabilir"
Yahu siz hiç gazete okumazmısınız? Burada yazdıklarımın pek çoğu basında yayınlanmış açıklamalar? Siz "işinize gelmeyen her konuyu" yasal yönden zor duruma düşebilir'e sokmaktan vaz geçin ?
"Atatürk'ü törenlede anmak" konu başlığına aşağıdaki iletiyi gönderdim.
--------
Özellikle Ramazan Aylarında türbe ve yatırlara adak adamaya giden, oralara çabut, bez, ıvır zıvır bağlayarak beklenti içine giren çoğunluğunu okumamış Anadolu insanlarının oluşturduğu bu topluluğa alaylı ve küçümseyerek bakmalara karşılık, her koşul ve şartlarda şikayetini ve acizliği karşısında koşa koşa anıtkabire giderek dile getiren, ölmüş bir insandan medet uman kişiye (Bakınız : CHP lideri Baykal), "sosyal, laik, ilerici" gözüyle bakan cahil cühela kesimin gerçekleştirdiği başka bir eylem.
EDiT: Yukarıdaki entr'im "sözlükü yasal yoldan sıkıntıya sokabilir" nedeniyle silindi. Fakat yazdıklarımda ısrarlıyım. Yasal yönden hiç bir sıkıntıya sokmayacak, çok basit bir açıklama / düşünce için, moderatör keyfiyetiyle yazımın silinmesini protesto ediyorum.
Lütfen hala ısrar ediyorsanız yazımın silinmesini, bu enty ile beraber sözlükteki hesabımıza siliniz.
NOT : Herhangi bir yasal yaptırımın olması durumunda yazımın arkasındayım ve açık kimliğimi vermeye hazırım.
-----------
Daha önce silindiği için ikinci kez göndermiştim ve yeniden aşağıda ki gerekçe ile silindi:
"arkasındayım" demenizle olmuyor. sadece sizi zor durumda bıraksa zaten ısrar etmeyiz, ama atatürk'ün anısına hakaret suçu bizi de zora sokar." diyor Sevgili Moderatör.
istediğiniz kadar hukukçuya sorun bakalım. Yukarıdaki satırlardan dolayı, kim ne şekilde yargılanabilir? Yargıyı gerektirecek herhangi bir hakaret var mıdır?
Önünüze gelen her iletiyi kafanıza göre silerek burayı istediğiniz düzeyde sözlük yapamazsınız?
Ancak şu anda olduğu gibi, lise talebelerini doldurarak tamamen "geyik" yapılan, sözlük formatının çok çok dışında chat ortamı haline gelen bir zaman öldürme sayfasına gelir. Zaten şu anda da gelmiş durumda.
Yani anlayacağınız sözlük ölmüş arkasından ağlayanı yok.
Beni uzaklaştırmanız bir şey ifade etmez. Beni uzaklaştırmayın falan diye yazmıyorum bunları. Zira ben, boş zamanlarımı öldürecek bir ortam arayışı içerisinde değilim. Yoğun iş gündemimde, biraz olsun zaman ayırarak fayda görebilmek, faydalı olabilmek adınadır katılımım. Fakat fayda göremediğimi anldığım anda ve/veya faydalı olamayacağımı anladığım anda, fikir ve görüşlerim (gerçekten yasal sınırlar içinde kalmak kaydı ile) moderatörlerin kafasına göre sansürlendiğini anladığım anda terk ederim.
En kısa zamanda bu sözlükte bir şey değişmediği sürece, çeki düzen verilmediği sürece tamamen "geyik" yapılan bir ortam olup çıkacaktır. Zaten bu duruma gelmesine de ramak kalmıştır.
Herkes rahatsız olduğu konuları buradan ayıklamaya kalkarsa bu işin sonu gelmez. Bu durumda benim talebim de her türlü spor / futbol iletilerinin gönderilmesinin yasaklanması olur. Zira futboldan nefret eden bir kişiyim. Böylesine bir uygulamanın, talebin ortaya konulması ne kadar saçma ise sizin gerekçenizde o kadar saçmadır.
Tekrar soruyorum. Siyasi içerikli kaç tane konu başlığımı gösterebilirsiniz????
Özetle;
1. Gerçek yasal zorunluluklar durumu dışında iletimin silinmesi veya sansürlermesi durumunda lütfen hesabımıda beraberce siliniz. (Bu konuyu dünde dile getirmiştim)
Nelerin yasal sıkıntı oluşturup oluşturmayacağını bilmiyorsanız, en azından bilen birine sorunuz.
2. Moderatörlük demek ayrı yazılan "de" "da"lardı düzeltmekten ibaret değildir. Açılmış konu başlıklarına, "geyik" türü iletilere de el atınız.
3. Yeni yetme bebelerin seks egolarını tatmin ettikleri bir ortama dönüşmesine izin vermeyiniz.
Günümüzde pek çok kişi tarafından yaşanan durumdur.
- CHP'lilerin sadece kendilerini tek rejim taraftarı olarak görmeleri,
- CHP'lilerin sadece ve sadece kendilerini Atatürkçü, laik ve çağdaş olarak görmeleri,
- Bazı cumhurbaşkanlarımızın rejime "gitti gidiyor" gözüyle basması,
- Yine bazı cumhurbaşkanlarımızın tek rejim savunucusu olarak kendini görmesi,
- Tüm AKP'lileri şeriatçı olarak görmek,
- Tüm AKP'lileri türban yanlısı ve dindar olarak görmek,
- Tüm AKP'lileri Atatürk düşmanı, rejim karşıtı olarak görmek,
- Tek milliyetçi olarak MHP'yi görmek
- Tüm Kemalist ve atatürkçü insanları Tuncay Özkan hayranı sanmak.
- Tuncay Özkan'dan nefret eden insanı Atatürk düşmanı olarak görmek
- Tuncay Özkan ve Atatürk'ü neredeyse aynı kefeye koyabilmek cehaletini göstermek.
- Türbanlı bir insana yapılan haklısızlığın yanında olmayı Atatürk düşmanlığı olarak kabul etmek
- Türbanlı bir insana yapılan haklsızlığın yanında olmayı rejim düşmanlığı olarak görmek,
- Kafasından uydurduğu her alanı Kamusal alan olarak görmek
- Ve en önemliside sadece kendini Atatürkçü, laik, rejim savunucusu görüpte, karşısındaki insanları bunun karşısında görmek.
vs. vs
Bunları çoğaltmak o kadar mümkün ki. Bir tarafa destekliyor olmakla, rejim düşmanı ilan edilmek, Atatürk karşıtlığı olarak görülmek.
Böylesine cehalet her yerde. Böylesine cahil insanlarımız her yerde. Mecliste, okulda, yollarda, gazete köşelerinde, sözlüklerde vs. vs.
Hatta ve hatta bu cehalet öyle boyutlara ulaşmış ki, yazılan bir kaç satırl kendini müneccim sanan olanlar bile var. Kendilerine bu durum vahiymi oluyor, yoksa malummu oluyor bilemiyorum. Fakat asıl cahil olan böyle düşünen insanlar ki, kendileri bile farkında değil.
Okumakla her zaman adam olunmuyor malumunuz. Zira okumak bazen cehaliti alıyor o kadar!
öğrencileri açısından çok isabetli bir karar olmuş.
Türkiye'de yaşayıpta ayda yaşadığını sanan kesimden biri olarak, yaşadığı toplumdan kopuk, gerçekleri görmekten aciz kişinin vereceği dersi almamak öğrencileri açısından kayıp değildir.
Kararı isabetli olmuş, kendisini tebrik ediyoruzdur.
Zamana ve şartlara göre, "kendi çıkarları için" fikrini değiştiren kişi.
Fikirsiz.
Hemen bir örnekle açıklayalım isterseniz.
Mart ayındaki kurultayda Genel Başkanlık için Deniz Baykal ile yarışacak olan CHP eski Grup Başkan Vekili Haluk Koç.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 şartı için dün ne demişti :
-------------------------------------------------------------
Koç, seçimlerin ilk tur oylamasının hemen ardından da '367 şartı uygulanmadı' iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'nin yolunu tutmuştu. Koç, 367'nin gerekliliğini o günlerde şöyle dile getiriyordu: "Anayasa'nın 102. maddesi çok nettir. Bu maddede karar yetersayısı ve toplantı yetersayısıyla ilgili özel ve istisnai düzenleme getirilmiştir. Buna göre cumhurbaşkanı seçimi her aşamada gizli olacaktır ve üçte iki çoğunlukla yani 367 katılımla yapılacaktır. Oturumu yönetecek olan Meclis başkanının bu sayının var olup olmadığını resmen ve mutlaka göz önüne alması gerekir."
Peki Genel Başkanlık koltuğuna soyunan Sn. Koç bugün ne diyor :
--------------------------------------------------------------
"367 şartı inandırıcı değil idi"
Firmalar tarafından kullanılmak üzere hazırlanmış ticari k.kartıdır.
Piyasada kullanılmakta olan çek ve/veya senet kullanımını sonlandırmak üzere tasarlanmıştır.
Bu kartı diğer kartlardan ayıran en büyük özellik, ödeme tarihinin, kart sahibi ve satıcı mutabakatı üzerine istenildiği tarihi düzenlenmesidir. ister tamamı, isterse belirlenecek taksit miktarı ve ödeme tarihleri pos makinasına girilerek, istenilen tarihe, istenilen miktarlarda satış miktarı girilmektedir.
Metro Gros marketlerde kullanılmak üzere Y.Kredi ve Fortis bank tarafından hazırlanan firmaya özel k.kartıdır.
Bu kart sadece Metro magazalar zincirinde mal alımında kullanılmaktadır. Ve en büyük özelliği ise, ödeme tarihinin kullanıldığı günün 30 ncu günü olmasıdır.
Herhangi bir hesap kesim tarihi olmayan bu kart, kullanıldıktan sonra 30 ncü gün ilgili bankaya tamamı ve kismi (kredilendirilerek) ödenebilir.
Yazdıklarını ciddiye bile alınmayacak Pako'nun babası !
Yaşadığı bu ülkenin insanlarına hakaret etmeyi marifet sayan, oturduğu makamından bir an olsun k.çını kaldırıp da etrafa bakmadan, "gerçekten bu ülkede neler oluyor" demeden, ahkam kesen hakaret makinası !
Sen, "kankin" Çölajanı ile Ay'da yaşarken, bu ülkeyi ve insanlarını anlamaya imkan ve ihtimal yok! Sen masa başında koltuğunu sıcak tutmaya devam et. Hakaret ettiğin bu insanlar / bu seçmenler size ve sizin gibi olanlara nasıl olsa "sandıkta" cevap vermeye devam ediyor , edecektirde.
Sandıklar açıldıkca, kankinle "meğer biz ayda yaşıyormuşuz" demeye devam edersiniz.
Birileri kalkıp:
"parkinson kişinin seks hayatı"
adlı başlıgı açabiliyor. Ve karşılığında benim yazmış olduğum entry'i:
(sağlık sorunlarının "şamata", "gırgır", "geyik" yapılamayacak kadar önemli olduğunu gösteren entry'dir) anında sansür gelerek siliniyor !
Kış mevsiminin sert ve uzun geçtiği Erturum'da, kaldırımlara döşenecek olan ısıtma sistemi ile kışın kaldırımlarda biriken kar ve buzlanma sebebiyle meydana gelen kazaların önüne geçilebileceği tahmin edilen yeni bir sistem.
Lafa geldiği zaman "mangalda kül bırakmayan" paşalarımızın kendi çocukları söz konusu olduğu zaman doğuda askerlik yaptırmamaları. Doğuda şehit olan daima gariban vatandaş çocuğu, fakir çocuğu, torpilsiz gariban çocuğu.
Herkesi kendimiz gibi düşünmeye zorlamak. Olaylara ve dünyaya sadece kendi penceremizden bakmaya çalışarak, bizim gibi düşünmeyenlere hakaret edebilmeyi marifet sanabilmek. Kısaca, "at gözlüğünü" çıkarmayı başaramayacak kadar cahil olmak!