Bir zamanlar katılım gösteren yazarlardan, Uludağ sözlük için "acaba bir gün sözlük olur mu?" endişesini yaşadığı durumdur.
Artık rahatlıkla söyleyebilirim ki, kesinlikle olmaz!
Neden olmaz?
Böylesine açılmış saçma sapan başlıklar olduktan sonra, bu platformun sözlük olma ihtimali hiç yoktur. Olsa olsa, ilköğretim ve lise çağı talebelerinin "geyik"le vakit geçirecekleri, yeni yeni erkek olmanın verdiği dürtüleri ile seks egolarını tatmin edecekleri ortam haline gelir. Zaten her geçen günde bu yolda ilerlemeye devam ediyor.
Bunun yanında, daha yazılmış bir entry'nin kime hitaben yazıldığından bihaber, herhangi bir kanun ve yasalara aykırılığı söz konusu bile olmadığı halde " entry yasal yönden sözlüğü önünde zor durumda bırakabilir." gerekçesi ile sürekli entry silmeleri. Ayrı yazılan "de" ve "da"ları düzeltmekle moderatör olunmuyor maalesef.
Başlığa bakınız.
" cin organ mafyasının zenci cükü nakli yapması"
Bu mudur sözlük mantığı?
Bu mudur sözlük içeriği?
Bu başlıktan ben ancak uzun çüklere meraklı yazar dürtüsü anlarım ancak.
Böylesine içeriğe ve başlığa müdahele etmeyen sevgili moderatörlerimiz, bu iletiyi eleştirisel olarak yazdığım entyimi siliyor.
Neymiş efendim, yazarlarla polemik oluşturan entryler silinirmiş????
iyi o zaman. Sizlere kolay gelsin diyorum. Benim boş laflarla, yeni yetme çoluk çocuğun çoğunluğunu işgal ettiği, seks ve geyikten başka konulara kafası çalışmayanların oluşturduğu ortamlarda işim yok.
Bir ortamda zaman öldürebilmem için öncelikle iki neden ararım. Ya faydalı olabilmeyi, ya da faydalanabilmeyi. Uludağ sözlükte maalesef her ikisini de yapamıyorum.
Son derece doğru bulduğum ve desteklediğim yasaklamadır. Hatta ve hatta sınırları daha da genişletilmelidir.
NOT : Yobazlığın ne olduğunu bilmeden, her türlü yasaklamayı akp'ye, değişik ideoloji ve amaçlara yamamaya kalkma dangalaklığı da bu sözlüğe mahsus bir durum olsa gerek.
Bu ülkede yaşayan, oy kullanma ehliyetine haiz her iki kişiden biri bu iktidara oy vermişse, kesinlikle doğru yolda olduklarını, halkın çıkar ve menfaatlerine göre icraat yaptıklarını, ülkeyi ve üzerinde yaşayanları layık oldukları seviyelere getirdiğini gösteren durumdur.
Unutmayınız ki, herkes hak ettiği karşılığı alır.
Demokrasi ve halk iradesine karşı çıkıp, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto eden ANAP ve DYP'yi sandığa gömer, CHP'yi sürüm sürüm süründürür, başarı ve icaraatlarını desteklediği AKP'yi ise hak ettiği seviyeye çıkarır.
Bunun aksini iddia eden üç peş çapulcunun söyledikleri, ideolojik yaklaşımdan başkası değildir.
Türkiye'nin Mayıs 2007'de girdiği Cumhurbaşkanlığı krizinin aktörlerinden Mehmet Ağar, Genelkurmay'ın 27 Nisan'daki bildirisine 256 gün sonra tepki göstererek;
"27 Nisan gecesi e-muhtıra siyasetin zeminini, haritasını alt üst etti" dediği durumdur.
Bildiriden iki gün önce Anavatan lideri Mumcu ile birlikte, silahlı bir kişinin YÖK'e girme çabasını gerekçe göstererek "erken seçim" isteyen ve Mumcu'yu cumhurbaşkanlığı seçimine katılmamaya ikna eden Ağar günah çıkardı.
"Muhtıra haberini 25 Nisan gecesi aldı" iddialarına rağmen, bildiriye tepki göstermeyen Ağar, dün liderliği kırakırken, "27 Nisan gecesi yapılan e-muhtıra siyasetin zeminini, Türkiye'nin siyasi haritasını altüst etmiştir" dedi.
Ağar, birleşme görüşmeleri yaptığı Anavatan lideri Mumcu'yu yalnız bırakarak girdiği seçimdeki yenilgiye de, "22 Temmuz'un hüznü üzerimizdedir. Millete öğretmenlik yapacak değiliz" diye değerlendirdi.
Sayıstaş Başkanı Damar'ın, 5 yıllık görev süresince 41 kez yurt dışına çıktığı, birçoğuna eşini ve kızını da götürdüğü bu geziler için 400 bin YTL harcırah aldığı durumdur.
Gezileri ile ilgili bazı detaylar :
* Sayıştay Başkanı çeşitli ülkelerin Sayıştaylarını ziyaret etmek ve Dünya Sayıştayları Birliğinin (INTOSAI) toplantılarına katılmak için 41 yurt dışı gezi yaptı.
* 22 Mayıs 2002de Sayıştay Başkanlığına seçilen Mehmet Damar ilk gezisini yaklaşık 1 ay sonra 27-30 Haziran 2002 tarihleri arasında KKTC Sayıştayını ziyaret ederek gerçekleştirdi.
* Damar, Lüksemburga 3 kez gitti.
* Damarın birer defa gittiği ülkeler Filipinler, Romanya, Macaristan, ingiltere, iran, Bulgaristan, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Pakistan, Letonya, Azerbaycan, Hindistan, italya, Almanya, Brezilya, Moğolistan ve Çine ikişer kez, isveç, Kazakistan, Rusya, Fransa, Kolombiya, Tunus, Polonya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Arnavutluk, Portekiz, Makedonya, Avusturya, Kuveyt ve Meksika oldu.
* Dalar Macaristan, ingiltere, Bulgaristan, Pakistan, Hindistan, Azerbaycan, isveç, ingiltere, Rusya, Fransa, Bulgaristan, Tunus, Polonya, Arnavutluk, Makedonya, Avusturya olmak üzere 19 ülkeye eşi Arife Damarı da götürdü.
* Sayıştay Başkanı Filipinler gezisine ise kızı Serap Damarı da götürdü.
"Çıkmadık candan umut kesilmez" bekleyiniz, belkide ilerleyen zamanlardan çıkma ihtimali olan durumdur.
Hem ayrıca, önceki dönemlerden popüler yazarlar çıkmış mıdırki de, beşinci nesil için bu kadar acele ediliyor? Onca popüler yazar var da benim mi haberi yok?
"laf olsun torba dolsun" misali ucuz muhalif, ulusalcı çığırtkanlığıdır.
Yahu neresi satılmış, kim nereyi almış birileri bir anlatsın hele. "Ülke satıldı" demekle satılmaz. Hangi topraklarımız yabancıların eline geçmiş biri bir sıralasında bizde bilelim, engin düşünce fikirlerinden bizler de faydalanalım.
Türkler'in girmediği ülke var mı dünya üzerinde? Onlarda her gittikleri yerlerde gayrımenkul almıyorlar mı? yatırım yapmıyorlarmı? Onların satın aldığı ülkelerde de ülke satılmış mı oluyor? Hiç bir şey bilmiyorsanız Almanya'daki Öger kardeşlerin yatırımlarını bir inceleyin derim. Öger Tour'un Almanya'daki yatırım ve faaliyetleri ile Almanya elden gitmiş mi oluyor şimdi?
Boşverin bunları ucuz muhalefetle bir yerlere varılmaz. Önemli olan ülke geleceği, ülke menfaatleri. Kamunun üzerindeki yükün hafifletilmesi. Bugüne kadar sülük gibi yapışan, yattığı yerden maaş alan insanları ortadan kaldırmak. Ki zaten bu insanlar değilmidir ki, yaygara koparan?
Türkiye'de bazı bankaların %10 - %15 gibi hisseleri yabancılara satıldığı zaman "Vatan elden gidiyor" naraları atmasına karşılık, askerimizin Oyakbank'ın tamamını (yüzde yüz) Hollanda'lılara satmasına karşılık hiç kimsenin gıkını çıkaramadığı durumdur.
Bu hükümet yapınca tut kaka diye bağıran, paşalarımız yapınca nutku tutulan insanlarımızı hayretle seyretmeye devamn ettiğimiz durumdur ayrıca.
- Baykal'ın seçimden önce Rodos'a kadar yüzme sözü
- Baykal'ın 22 Temmuz seçim kararı alınmadan önce kendi grubunda yaptığı konuşmadaki büyük taahhüdü ( Erdoğan'ı seçime gitmeye çağırmış, halkın kendisine yeniden yetki vermesi durumunda kesinlikle Cumhurbaşkanı seçimlerindeki AKP adayına karışmayacağı sözünü verdiği halde tutmaması)
- Baykal'ın daha seçimlere bir yıldan fazla olmasına rağmen Kanaltürk'e hortumladığı 3 milyon doları seçim çalışmalarında harcanmak üzere aktardığını açıklaması.
Bu ülkenin başbakanı tarafından yapılmış olan çok doğru bir söylemdir.
Ancak Ahmet Kaya ve PKK'lılara söylenildiğinde doğru olacak tanımdır.
Fakat açık açık yazamıyorum. Zira bu sözlükte her türlü ahlaksızlık ve bel altı entryler girmek serbest, pkk'lılara hak ettiği tanımı yapmak yasaktır !
En güzeli mini etekli kızlarımız.
En güzeli geyik muhabbetlerimiz.
En güzeli bel altı iletilerimiz.
En güzeli ahlaksızlığın boy gösterdiği sol foramedeki başlıklarımız
Böyle yaptığınız zaman ne entriyiniz silinir, ne eksileriniz artar. O zaman bulunmaz hint kumaşı olur, grubun en artılı, en baba yazarı olursunuz.
Haydi arkadaşlar hep beraber bel altı, ahlaksız entylere!
örnek vermek gerekirse, "değerli (!) Ahmet Kaya" söylemi entry silinme sebebidir. Daha önce defalarcla silinmiştir ve bir ahmet kaya hayranı milliyetçi (!) yazarımızın bu iletiyi okur okumaz admine ispiyonlaması ile bu da silinecektir.
Fakat bu entryin silinmesi Ahmet Kaya'yı değerli (!) yapmaktan alıkoyarmı?
Kesinlikle hayır.
Zira PKK ve destekçileri her zaman "değerli (!)" olmuşlardır ve olmaya da davam edecektir.
Her türlü ahlaksız entryler serbest, her türlü küfürler serbest. Her türlü sözlük formatı dışı iletiler ve ahlaksızlıklar serbest. Fakat pkk'lı şerefsize "değerli (!)" demek yasak.
işte böylesine bir sözlüktür Uludağ sözlük.
edit : Tahmin ettiğim gibi anında iletim silindi. Bende asıl hak eden tanım yerine "değerli" ibaresini koymak zorunda koydum. Siz okurlar, bunun yerine istediğiniz tanımı koyabilirsiniz.
tv yapımcıların ellerinde "maymun" olmuş kişilerdir.
Zira hiç bir tv kanalının umurunda bile değildir onların dertleri. Onların tertlerini çözmek gibi bir amaçları, misyonları da yoktur. Sadece "dedikodu" meraklısı insanlarımızı, başkalarının hayatlarına ve sorunlarına meraklı insanlarımızı çok iyi tanıdıkları için, onları ekranlara çıkararak reyting yapmaktır tüm amaçları.
Peki amaçlarına ulaşıyorlar mıdır?
Kesinlikle EVET.
Her ne kadar sorduğunuz herkes bu programlardan şikayetçi gibi görünse de, "kesinlikle seyretmiyorum" dese de, bu tür dedikodu programları her zaman izlenilirlikte bir numara olmuştur.