genelde kedi ve köpeklerin doğum olayına verilen kunnamak fiilinin gerçekleşmesi hadisesidir. doğum kontrol cihazlarını kullanmayıp sürekli kunnayan ailelerin kunnadıkları yavrularını sokağa salmaları ve başlarına herhangi bir kaza gelmesi durumunda çirkeflik yapamaları
efendim isviçreli bilim adamları araştırmışlar fazla makarna yiyen ve karbonmonoksit gazı soluyan insanlar tehlikeyi farketmede diğer insanlara göre %90 daha zayıflarmış. karbonmonoksit ve makarna da bulunan etken maddelerin kişileri duyarsızlaştırdığı, robotlaştırdığı ve etkiye tepki verememe durumları oluşturduğu ortaya çıkmış. bunun yanısıra oluşabilecik her türlü tehlikeyi anlamada ve kavramada problemlerin olduğu da gözlenmlenmiş. makarna ve kömür' ün kalitesi düştükçe farkındalık gittikçe azalmakta imiş. bedava kömür ve bedava makarnanın sonucunu siz düşünün artık.
Haber sitelerine girmeden Facebook' da haber okuyun! sloganıyla ortaya çıkmış bir facebook sayfası. Sayfa henüz yeni kurulduğu için üye sayısı az. Ancak felsefesi ilginç, hem haber okuyun hem haber paylaşın sloganını da kullanan bu facebook sayfası popülerliği artan facebook' un büsbütün her konuda kullanılması için bir çaba sarfediyor ve hem ingilizce hem türkçe son dakika haberlerini üyelerine vererek haber meraklılarına fayda sunuyor.
Türkiye' den dünya çapında bir medya çıkartalım diyen WORLDNEWS PAGE, isteyen kişilere yöneticilik de veriyor.
a.tolga akpınar' ın şehitler için yazmış olduğu deneme, günün anlam ve önemine çok uygun olsa gerek;
Perdeler açık, galiba evdeler, babam bu saatlerde dışarıya çıkmaz, sabah fırına gidip ekmeğini, Ali abiden de gazetesini almıştır. Annem de kesin çalıştırmıştır elektrik süpürgesini. Çok titizdir benim annem. Babamı uyutmaz bu yüzden adamcağız da erkenden uyanır... Benim geldiğimi öğrenseler ne mutlu olacaklar kim bilir. Keşke geleceğimizi haber verseydik, annem o zaman yaprak dolması ile tarhana çorbası yapardı bize. Bizim yaprakları köyden ninemle dedem yolluyor, taptaze yani. Tarhanada hazır tarhana değil annem kendi yapıyor. Titiz olduğu kadar hamarattır da benim annem. Tek oğullarıyım ya benim üzerime çok düşerler. Hep benim dediğim yemeği yapar annem. Babam bu yüzden kıskanır beni. Şaka bir yana severler beni. Keşke geleceğimizi haber verseydik, ama o zaman da sürprizi kaçardı.
Neyse iyi oldu böyle ikisi de çok sevinecek. Hem biliyor musunuz bu hafta evi boyatacaklardı. Annem, "baban yaşlı nasıl yapacak bilmiyorum, keşke sen şimdi burada olsaydın oğlum" demişti telefonda. Yazın düğünüm var ya, ev temiz olsun, gelen giden olur diye boyatacaklardı evimizi. Şimdi görünce ne sevinecekler, yardım da ederim ihtiyarlara... Evleneceğim dedim de, akşama kadar otururuz sonra ben 1–2 saat sizden ayrılırım darılmayın, Ayşe’ye de sürpriz yapayım. Onun da haberi yok geldiğimden. Ayşe benim nişanlım, üniversite de tanışmıştık. Ben işletme okurken o da sınıf öğretmenliği okuyordu. Ortak arkadaşlarımız tanıştırdı. O’da buralı, alt mahalle de oturuyor. Söylemesi ayıp sevdik birbirimizi. 4.üncü sınıfta nişan yaptık, askerden gelince de düğün yaparız diye kararlaştırdık. Benim onu görmem lazım, darılmazsınız değil mi? Hem ataması olacaktı bugün, akşam öğrenirim, atanamazsa da teselli ederim. Neyse çok konuştum, girelim eve artık... Çok sevinecek bizim ihtiyarlar.
Açın kapıyı ben geldim anne.
Açın kapıyı ben geldim baba.
Açtılar işte kapıyı, ama kim haber verdi geleceğimizi, Ali komutan mı dedi acaba... O kadar da tembih ettik oldu mu şimdi ya?
Bak ben geldim anne, ben geldim baba!
Şaşırdınız değil mi, ondan ağlıyorsunuz... Şafağa daha 10 gün vardı ama terhis ettiler beni... Geldim işte, hem de temelli...
Neden sarılmazsınız bana, kötü bir şey mi yaptım bilmeden, kırdım mı sizi? Bakın bunlar asker arkadaşlarım; Yusuf ve Mehmet. En yakın arkadaşlarım... içeri buyur etsenize onları da...
Bak ben geldim anne, ben geldim baba! Neden ağlarsınız, neden ağlıyorlar içeridekiler, içeri alın beni de... Ninemin sesi geliyor, adımı söylüyor bakın. Nineme de mi haber verdiniz? Dedem de gelmiştir o zaman. Beni içeri alın anne, baba... Ellerinizi öpeyim.
Ben geldim anne, ben geldim baba! Aaa, Ayşe sen nerden duydun geldiğimi? Sürpriz yapacaktık sana da... Ali komutanda niye haber verdi sanki ağlamayın işte geldim, buradayım artık... Gitmeyeceğim bir daha...
Ben geldim anne, ben geldim baba! Neden almazsınız içeri, odamı özledim, yatağımı özledim... Yoldan geldim yorgunum, açım, uykusuzum... Beni boş verinde arkadaşlara ayıp olacak, ne olur alın içeri...
Ben geldim anne, ben geldim baba! Alın içeri, hem ev boyanacaktı ya hani, sizi yormayacağım, her şeyi ben yapacağım. Ben geldim işte ağlamayın artık...
Ben geldim anne, ben geldim baba! Gelişimiz ani oldu, hediye alamadım özür dilerim. Ama ben geldim işte, benden daha iyi hediye mi olur? Ağlamayın artık ne olur alın içeri...
Ben geldim anne, ben geldim baba! Neden ağıt edersiniz ölmüşüm gibi, ben sizin tek oğlunuzum, evinizin direğiyim, siz söylerdiniz bunları. Geldim ya işte neden almazsınız içeri...
Ağlama anne, ağlama baba!
Ben geldim işte, oğlunuz geldi.
Neden ağlarsınız ölmüşüm gibi?
efendim internet icat olunduğunda meydana çıkan blogculuk anlayışını günümüze değin ülkemizde kimse yerine getirememişken http://sinestezi.wordpress.com adresinden yayın yapan ve yazarlarının hemen hepsi sözlük kökenli ve çeşitli sözlüklerde tanınan önemli yazarlar olan ve kendine e-dergi adını veren blog çıkıverdi karşımıza. hemen hergün güncellenen ve her konuda yazıların yazıldığı e-dergi çoğu sözlükleri aldığı hitle şimdiden yerle bir etmiş durumda. hem blog hem e-dergi hemde sözlük mahiyeti taşıyan bu blog, şimdiye değin ortaya çıkan diğer bloglardan çok farklı ve çok üstün.
