şöyle der;
Rahman ve rahim Allah'ın adıyla.
Elif Lâm Mîm. insanlar, "inandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. (ankebut 1-2)
ve başka bir ayette;
Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır. (casiye 13)
geçmişten gelmişti, geçmişi düşünmeden.
en azından artık düşünemeyeceğini biliyordu.
bildiklerinin bununla sınırlı olduğunu bilmediği gibi.
fakat geleceğe de gidemiyordu.
arada, şuan da sıkışmıştı.
matrix'i izlemişsindir.
öyle bir yerde kalmıştı ki o,
ne gidebiliyor ve ne de gelebiliyordu.
kapısı açılan her trenden bi yumruk inecekti çünkü ona doğru.
ve düzen bozulup başka bir çıkış olmadığını anladığında,
düşünerek çıkmayı denedi.
lakin tüm bahşedilmiş yeteneklerine rağmen başaramadı.
tekrar ve tekrar deniyordu,
sonsuza kadar düşüneceğini sandığı bir anda,
işte o anda,
evrendeki tüm paranoyaların sınırını aştığında,
mutsuzluğundan mutlu olmasını öğrenecekti.
sonsuzmuş gibi sandığı bir süreçti bu.
ona sonsuz, başkalarına an kadar kısa gelen.
ve sonra lavaboya,
işemeye gitti.
lavaboya işeyecekti.
aklı ve fikri olmayan tesadüfler silsilesinin, insana akıl ve fikir verebilmesinin karşılığıdır, yani kainattaki en büyük ironidir. buna göre, aynı akılsız ve fikirsiz tesadüfler silsilesinin, en ufak bir huzursuzluk tepkisine karşı insanoğlunun aciz kalması ise saçmalıkların en büyüğüdür.
ateist bireylerin, ısrarla ego sahibi olarak tanımladığı yaratıcı. ego sahibi bir yaratıcı olsaydı eğer, kul hakkını da kendisinin bağışlaması gerekirdi.