ispatlanmayan bir teori ortaya sürerek sözde bilimsel olan ve başkasının inancını sorgulayan, başörtüsüyle dalga geçen, kurbanla, islam'ın diğer şartlarıyla, diğer ilahi inançlarla dalga geçen bu örümcek beyinli insanlar gerçek faşistlerdir.
soğuktan, yağmurdan ve acımasız tavukların elinden sizin evinize sığınmış zavallı çekirgeye acıyıp onu gidesiye kadar evinizde misafir etmeniz olabilir. zavallı hayvan; zıplar, kaybolur bir gün geçer unutursun ansızın yanınızda beliriverir. aslında ilk gördüğümde dışarıya postalamak istememiştim fakat gün geçtikçe alışıyor insan. *
güzel anadolu'mun biraz cahil, fazlasıyla dindar ve milliyetçi güzel insanlarının ağzından dökülen samimi bir cümledir. ayrıca bu güzel insanlarımız chp'nin başına gelmiş en solcu insan olan ecevit'e oy da vermişlerdir.
yukarıdaki linkte sadece ırkçılık yapılmıyor en ağırından hakaretler yapılıyor. müge anlı size yardım edenleri kuş gibi avlamayın derse ırkçılık oluyor peki bir ırkın anasına küfredenler ne oluyor?
not: kesinlikle ırkçı değilim. neden? çünkü ben her millette aşağılık ya da büyük insanların olduğuna inanırım.
elliye yakın şehidimizle yüreğimizin yandığı bu günlerde van'da meydana gelen depremle ilgili olarak ilahi tecelli mi değil mi tartışmaları sürerken son noktayı kürt vatandaşlarımız koydu:
-depremin arkasında derin devlet var!
bu nasıl olur şeklindeki sorularımızı yanıtsız bırakın kürt kökenli vatandaşlarımız dağa çıkacaklarını açıkladılar!
tanım: uludağ sözlük yazarlarının dünyadaki akan kanın durması ve birbirine kin beslemeyen halklar yaratılması için ortaya koyacakları tavsiyelerdir.
biraz türk ırkçısı, ülkücü, kemalist, sosyalist bir yapıya sahibim. ne zaman hangi fikre sahip olduğum gündelik olaylara bağlıdır. ve hayatımı dünyadan habersiz karanlık bir odada geçirsem sosyalist olurdum. şimdi beni dolduruluşa getirilen bir insan olarak tanımlayabilirsiniz. eğer bunu başka birisi iddia etseydi tanımınız haklı olabilirdi. ne yazık ki şüphelendiğim şeyler şüphelenmediğim şeylerden daha fazladır. *
ben, dünya kardeşliği için eğitimin temel şart olduğunu savunurum. eğitimli insan üzerinde oynanan oyunları görecek ve hakikatı arayacaktır.
not: burada bahsedilen düşüncelere saygılı bir dünyadır. yoksa tek devlet, tek millet sevdası peşinde değilim.
buldukları her fırsatta polisimizi, askerimizi, masum halkı arkadan vurup kaçan terörist ve terörist yandaşlarına çağrıdır. maskelerinizi çıkarın, her kimden destek alıyorsanız alın, erkek gibi çıkın meydana savaş nasıl yapılır gösterelim. savaş kurallarına göre, saygı duyarak savaşalım. öyle arkadan vurup kaçmak, benim yanımda türkiye'de yaşamaktan mutlu diğer tarafta pkk destekçisi olmak fahişe çocukluğuna girer. *
yaşadığımız bu buhranlı dönemde anladık ki türkiye'nin koruyucusu; ne ümmetçiler, ne ülkücüler ne de bir başka ideolojiye gönül vermiş olanlardır. türkiye'nin koruyucusu kemalistlerdir. ayrıca vatanını en çok seven en çok araştırandır. bu teknoloji çağında;
''ben sapanla düşman avlarım, hele bir gelsinler'' dersen, bir taş atamadan tahtalıköyü boylarsın.
vatanı sevmek demek bol keseden atmak demek değildir.
gerçek vatansever namlu başına dayandığında belli olur.
gibi efsane olabilecek bir söz daha. amerika'ya karşı her öfkelendiğimizde dilimizde, gönlümüzde, gözümüzde iran'ın tankları olacaktır. ne kadar aciz bir ülke olduk.
zamanında cüneyt arkın ve kartal tibet birlik olup kandil dağına bir operasyon düzenleselerdi, bugün terör sorunu olmayacak ve belki dünya türklerin önünde diz çökecekti. lakin onlar birlik olma yerine birbirinden ayrı çalışarak birkaç kale almakla, birkaç türk düşmanını öldürmekle yetindiler. keşke öyle olmasaydı.
yaşlanmış, halsiz düşmüş yarış atıdır. zannımca kendisine tur bindiren diğer rakiplerin arasına karışarak birinci veya ikinci olabilme şansını deneyecektir. fakat günümüz teknolojisinde bunu başarabilmesi imkansız. sonuncu olacak zavallı. *
hayatın tayah olması durumu da, düşüncenin ecnüşüd olmasından kaynaklanır. doğrusu düşüncelerinizle birlikte hayatınız da değişir. bir yemeği düşüncelerinizde seversiniz, düşüncelerinizle bir kıza aşık olursunuz...
bir rengi seversiniz, bir davranıştan hoşlanmazsınız... sizi farklı yapan da düşüncelerinizdir.
işte düşünceleriniz değiştiği anda hayatınız da değişir.
önceleri deli gibi aşık olurdum, ıstırabtan hoşlanırdım... gülmekten ziyade ağlamayı seçerdim, eğlenmek istemezdim, asosyal birisiydim.
şimdi aşık olamıyorum, ağlamak da istemiyorum. romantik hiç değilim.
üç büyükler dışında oy verilmesi makbul olan partilerdir.
mesela ben akp-chp-mhp üçlüsünden başka partilerin amacını tam olarak bilmiyorum. bu üç partiden başka partilerin genel başkanlarını yeterince tanımıyorum. sonuçta bu üç parti arasında tercih yapmak zorunda kalıyorum fakat hiçbirisinin vizyon ve misyonlarını tam olarak benimsemiyorum.
milliyetçi, muhafazakar, liberal, komünist, demokrat vs. gibi siyasi düşünceler değildir insanı ahlaklı ve ahlaksız yapan. hangi dine mensup olduğu da kişiyi ahlaklı yapmaz dinsiz olduğu da. *
ahlak: insanın içindeki bir kutudur, o kutu saygıdır.
ahlak: insanın vicdanıdır, güçlüye boyun eğmez.
ahlak: utanmamaktır, alınterinden.
ahlak: haya etmektir, uzuvların ve düşüncenin kirliliğinden.
ahlak: bilmektir; hatayı, affetmeyi, nezaketi ve hürmeti.
ahlak: bilmemektir; kötülüğü, kini, nefreti...
ahlak: cömert olmaktır, egoyu şişirmemektir.
...
peki ülkemiz gençliği ne kadar ahlaklı, babasına moruk diyen bir nesil ne kadar ahlaklı olabilir?
birilerinin kutsal saydıklarına küfreden saygısız bir nesil ne kadar ahlaklıdır?
kendilerine göre ahkam kesenler, empati yeteneğinden yoksun insanlar ne kadar ahlaklı olabilir?
edepsiz edebiyatçı yetiştiren bu toplumun ahlak anlayışı nedir?
anasına küfrettiren ve bundan zevk alırcasına gülen, piç olduğunun üstüne basan bu toplumun evlatlarına;
- ahlaksız!
desem, en büyük ahlak bekçisi olurlar!
kendimi dışlamadan, türk gençliğine iki çift sözüm var:
- bu kadar mı ahlaksız olunur? biz neden yozlaşmış nesiliz? biz neden oyuncak olduk? neden kullanılıyoruz? neden...
not: burada yaratıcıdan kasıt hz. allah (c.c) değildir. *
2011 yılının biteceği ve 2012 yılına yaklaştığımız bu aylarda, sözlükler kıyasıya bir yarış halindeler. buradaki yarış sözlüklerin kalitesinden ziyade, dikkat çekmeye yönelik davranışlardır. bizim sözlüğümüz yani uludağ sözlük ise bu yeni oluşumda, yeni kültürde geri planda kalmıştır. (tabii bazı sözlükleri saymazsak.) bunun iki temel nedeni var:
birincisi, gerekli elemelerden geçirilmeden yazar alımlarıdır.
ikincisi ise, sözlüğe gerekli değeri göstermeyen moderatörlerimizdir.
hal böyle olunca; ekşi, inci, itü başta olmak üzere diğer sözlüklerden başka bir platformda yeterince dikkat çekemiyoruz. yani oluşan yeni kültürde geri planda kalıyoruz.
bugün bir ekşi sözlük yazarı, bir tv programına çıkabiliyor. bu alanda inci'den hiç bahsetmeyeceğim.
fakat ben bu alanda diğer sözlükleri örnek almayı değil de, yeni bir akım başlatılmasından yanayım. işte bu yeni kültüre uyum sağlayabilmek, dikkat çekebilmek, okunabilmek ve sönük kalmamak için biraz daha yaratıcı olmalıyız. *
efendim burada baltanın kütüğe vurduğu gibi ağır ve acımasız yermeyeceğim olmayan espri yeteneğimizi. olmayan diyorum, zira esprinin ne olduğunu bilmeden espri yapan tipler var aramızda. *
(bkz: espri)
efendim önce espri yapabilmek için espri nedir, onu öğrenmeliyiz. mesela liselim, selam verdiğin insan sana karşılık verince osbir çeker gibi yaparsan buna espri denmez. incitme, kırma, aşağılama vs. denir.
soruyorum sevgili liseli kardeşim, sen o espriyi babana yapsan ne olur? he ne olur? dene bakalım ne olacak. *
müdür çağırdı yanına, espri yapıyor adamcağız, bla bla bla... sen orda put gibi durmaya mahkumsun. çünkü espri nedir bilmiyorsun. müdüre selam verip bugün elini veren yarın dötünü verir diyebilir misin? diyemezsin güzel kardeşim.
neyse efendim, msn ortamında adam by demekten aciz de ''öptüm say gömdüm by'' yazıyor. kendince espri yapıyor yani. hahaha..
diyeceğim efendim hepimiz cem yılmaz olmak zorunda değiliz. espri yapamıyorsanız yapmayın efenim. birbirinizin kalbini kırmayın derim. *
hiçbir kıza ''öptüm say gömdüm by'' yazamazsınız ya neyse madem bunlarla eğleniyorsunuz tutmiyim efendim.
işte bizim espri yeteneğimiz, ister beğenin isterseniz ''öğğğhh'' deyin.
not: efendim liselileri genellemiyorum burada. doğru dürüst espri yapan kardeşlerimiz de var tabi.
aydının sözlük anlamı; ileri düşünceli, görgülü, çağın gereklerini benimseyen vs. demektir. peki bizim ülkemizde kaçı çağın gereklerini benimsemiş, kaç kişi ileri düşünceli ve en önemlisi görgü sahibi kaç aydınımız(!) var.
bugün türkiye'nin en önemli sorunu pkk sorunu -ki bence değil- gibi duruyor. peki kendisine aydın sıfatını layık gören kaç kişi bu konuda dikkate alınabilecek bir görüş ortaya koyuyor. hiç efendim, hiç. koskoca bir hiç.
ülkemizin hiç kuşkusuz en görkemli şehri istanbul bile çarpık kentleşmenin kurbanı olmaya devam ediyor. sokak satıcıları şehri çekilmez bir hale getiriyor. aydınlarımız kendi ekranlarından başkalarını eleştiriyor.
yüz ölçümü itibari ile en büyük ilimiz olan konya, hemen hemen aynı yüz ölçümüne denk düşen hollanda'dan tarımsal olarak 20 kat geride. bunun sebebini kaç kişi tartışıyor?
işsizlik almış başını gidiyor. 11 milyon işçi kaçak olarak çalışıyor. 500 bin evde kaçak elektrik kullanılıyor...
aydınlarımız yazdıkları kitaplarla övünüyor.
işçilik, spor, terörle mücadele, ekonomi bir plan işidir. kimse kusura bakmasın bu konularda aydınlar görevlerini yapıyor diyemem.
uygarlık tarihi adlı kitabın japonya bölümünden aktarmalar yapacağım:
''japonlar, asya kıtasında değerli buldukları şeyleri benimseyen tek ulustur. bir yandan meraktan ötürü avrupa ve amerika uygarlığını benimsemişlerdir. * ama kendi öz niteliklerine bağlı kalmak zorundadırlar.''
''bin yıl önce japonya çin kültürünü benimsemişti. daha sonra da batı uygarlığını sindirecektir. bu, japonlara özgü bir özelliktir; yabancı öğeleri çok çabuk sindirirler ve bunlara kendi damgalarını basarlar.''
not: işte bizim aydınlarımız bunu yapamadığı için sorunlarımız çığ gibi büyüyor.
canım memleketim türkiye'dir. empatiden yoksun yurdumun insanları başörtülüleri geri kafalı; mini eteklileri fahişe zanneder. evet isyan ediyorum. böyle bir memlekette yaşamak istemiyorum.
oysa empati insanlıktır. ben nasıl rahat ediyorsam öyle giyinirim. başkası bana neden karışır, niye karışır?
not: başlığın orijinal hali ''mini eteklilerin fahişe, başörtülülerin geri kafalı olduğu bir ülke'' olacaktı.