soz vermek ilk basta sonsuz guven ve teslimiyet duygusu uyandirir. cunku ilk soz yapilacagindan suphe duyulmayan sozdur. bu soz tutulmadiysa, sozu verenin hatri gecen biri oldugu dusunulerek, kendi ic sesimize doner; o kisi adina kendimize mazeretler uydururuz. yapabilse yapardi... kismina inandik mi? tamam saralim basa... ama ardindan verilen sozun de tutulmamasi ben onun sozune kanacak kadar deger verirken demek ki hic onemsenmiyorum dedirtir ki bu noktada sadece soz vermek konusunda degil her konuda guvensizlik bas gosterir.
soz vermek dile kolay ancak tum duyular acikken dusunulerek yapilmasi gereken bir eylemdir. bir insana umut verip gerceklesmedigini gorunce ilerisi icin de umutlarini almaya sebep olmamali bir "soz".
son secenek de kimsenin size soz vermesine izin vermemektir. ıs soze kaldiysa birak gitsin....
-bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümü bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.
içten içe bilinir o günün gelmeyeceği, bu gidişin dönüşü olmadığının farkındadır insan. ama yine de bir umuttur işte, ya gelirse diye beklenir. aylarca hatta belki de yıllarca, kandırır insan kendini...
bilinir ki; o mutludur gittiği yerde, dönmeyecektir.. farkındalıklara rağmen istemsiz bir his gibidir beklemek, alışılmıştır artık ve koca bir ömür harcanır gidenin uğruna..
bağımlısı olunabilecek kadar lezzetli ve tutsak edebilecek kadar insanoğlu üzerinde kuvvetli bir güce sahip duygudur. öyle güçlüdür ki mantığınızı kolayca ekarte edebilir, sizi avucuna alabilir ve kendisine bağımlı hale getirebilir. alkol gibi, uyuşturucu gibidir yalnızca tatmak ve daha fazla tatmak istersiniz. unutamadığınız eski sevgilinizin kokusu aniden burnunuza gelir öpmek, dokunmak, soymak ve soyunmak istersiniz bu yalnızca basit bir cinsel istek değildir ''ona sahip olabilme'' dürtüsüdür. zihninizde çıplaklık artık başka bir boyut için geçiş biletinizdir. odaktaki kişiye ulaşılamadığı vakit başka birine dokunmak fikri dahi sizi rahatsız eder çünkü tutku tek taraflıdır ''ani ve özel'' - ''birine yahut bir şeye'' karşıdır şiddetlidir zaten tam da bu yüzden saplantının ikiz kardeşidir.
müzik kutusundan çalıyor gibidir bu şarkı benim için. şöyle bir mizansen canlanır kafamda:
bir ev vardır koyu yeşilliklerle çevrili müstakil bir ev,
salonda tek başına birisi ayakta durmaktadır camın dışında koyu ve yüksek ağaçlar vardır ve ufuk görünmez,
bu salona uzun süredir başka kimse girmemiştir,
ayakta duran kişinin melankolik ruh hali, hatırladığı anıların onu içine çekmesindendir,
hatırlanası ve masum duygular, beraberlikler ve çocukluklar artk çok geride kalmıştır,
yüreği ağzında hatılamaktadır bütün bunları o kişi
mutluluk onun için anılardadır, ve onlar artık hiçbir zaman geriye dönmeyeceklerdir
ve fonda bu şarkı çalmaktadır...
ilk çıktığı zamanlar yaz tatilinde üye olduğum, yazmaktan da keyif aldığım sözlüktü. daha sonraları ordan bir çocukla tanıştım hemen hemen her gün msn'den konuşmaya başladık, derken benim yaşadığım yerde yazlıkları olduğunu söyledi geldi görüştük. evet sevgili olduk. 2,5 yıl gibi bir ilişkimiz oldu ona öyle çok aşıktım ki o birden defolup gitti. ondan sonra çok acı çektim. çok üzüldüm. böyle ilginç olaylara vesile olan sözlüktür..
beni hiç özledin mi ? diye sorduğum yıllarımı verdiğim eski sevgilimin bana verdiği cümle ; özledim diyemem, sadece bi kaç kez aklıma geldin. benim için en hüzünlü cümle olmuştur.
maalesef google'dan eski sevgilimin adını aratırken bu siteye üye olduğunu gördüm. tabii daha sonra görsellerde ki fotoğrafını görmüş olacak ki kaldırmış. evet o sarı saçlarını yolmak istiyorum.
buz gibi soğuk havada,karanlık sokakta yürürken loş ışıklı ve buğulanmış bir mutfak penceresi görmek.evde yaşayan insanların o mutfaktaki ocağın üzerinde pişen ya da ısınan bir şeyi yiyip/içip ısındıklarını ve mutlu olduklarını hayal etmek.
bu ne be! şaka yapıyorsunuz galiba. şayet ben asla arkadaş kalamam.. eski sevgilimle sadece bir defa görüşme kararı almıştık. ona karşı hala bir şeyler hisseden biriyim hala kabullenemedim durumu, 1,5 yıl geçmesine rağmen her neyse.. whatsaptan yazışıyoruz ona olan aşkım gittikçe daha çok büyüyor oda anlamış olacak ki bunu yapamam dedi görüşemem dedi sana dokunsam ağlayacaksın dedi, eskiden yaptığını yaptı engelledi beni... kendimi çıldırmış bir halde sümüklerim aka aka ağlarken buldum. bence her iki taraf hala bir şeyler hissediyorsa bu mümkün değildir.
zaten kalitesiz kadınlar ve marlboro light içip zengin olduğunu sanan barzoların genel müşteri profilini oluşturduğu bir mekan olmasından dolayı açıkçası pek tercih etttiğim bir yer değil.
50lik biraya 18tl verince ya da kıçırıkık steake 50tl verince zengin hissedenler gidebilir tabi.
evrenin merkezi yaptığınız insanın seni umursamıyorum deme şekli.
o sizin için tek önemli şeyken, sizin onun için aslında hayatından çıkarmak istediği, fırlatıp atmak istediği bir fazlalık olduğunuz gerçeğini yüzünüze vurur. çok acıtır. acıyarak ve yanarak aslında sevilmediğinizi öğrenirsiniz.
kimsenin ölmediği bir tür ölüm. kendini de karşındakini de suçlamak bir işe yaramaz direnmek ise daha çok can yakar..
- kocaman bir özlem kalır,onun sarı saçlarını bile özlersiniz, ansızın olur olmaz yerlerde sizi bir sızı yakalar.
- bir şehir vardır sürekli el ele gezdiğiniz, artık oralardan nefret edersiniz.
- bazı geceler sabaha kadar ağlarsınız.
- üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen bazen nefes alamayacak gibi olursunuz.
- sabah kalktığınızda onu gece rüyanızda gördüğünüzü hatırlarsınız. tıpkı eski günlerdeki gibisinizdir rüyanızda. anlık mutlu olsanız da o günleri geri gelmeyeceğini düşünerek yine buğulanır gözleriniz.
- psikolojik destek almanıza, ilaçlar kullanmanıza rağmen onu bir türlü kafanızdan atamazsınız, çünkü o sizin ilkinizdir, ilk aşkınızdır.
- onu üzdüğünüz zamanlar gelir aklınıza, pişman olursunuz fakat özür dileyecek kimse yoktur artık. özür dilerim, mutlu ol civcivim dersiniz içinizden sadece. gerçekten mutlu olmasını istersiniz.
- ondan kalan her şeyi atın tavsiyesine rağmen, ondan kalan hiç bir şeyi silemez ya da atamazsınız, aksine kaybolma eskime ihtimaline karşı daha dikkatli kullanmaya çalışırsınız.
- eski resimlerini silemezsiniz ama göz önünde de durmasını istemezsiniz. çünkü her baktığınızda eski günleri hatırlayıp ağlamaya başlarsınız.
- moraliniz en bozuk olduğu zamanlarda onu hatırlarsınız, o olsaydı bana destek olurdu dersiniz içinizden ama iş işten geçmiştir.
- ara sıra, birlikte çok mutlu olduğunuz yerlere gider, anlık da olsa yüzünüze gülücükler açar fakat bu da çok sürmez, hıçkırıklara boğulur ordan ayrılmak zorunda kalırsınız.
- çok sevdiğiniz bu kişinin artık geri dönmeyeceğini anladığınızda hayattan bir beklentiniz kalmadığını düşünürsünüz.
- kimsenin onun aleyhinde söz söylemesine izin vermezsiniz, sonucu ne olursa olsun.
- her yüzde onun yüzünü her seste birazcık onun sesini ararsınız.
- ayrılıktan kalan baş dönmelerinize ya da mide bulantılarınıza rağmen ona en ufak bir kırgınlığınız ya da kızgınlığınız olmaz. hala dönsün diye beklersiniz. ama sadece beklersiniz.
beni hiç özledin mi ? diye sorduğum yıllarımı verdiğim eski sevgilimin bana verdiği cümle ; özledim diyemem, sadece bi kaç kez aklıma geldin. benim için en hüzünlü cümle olmuştur.
daha 2 gün önce kullanmaya başladım. üniversiteyi bırakıp tekrar hazırlanmaya başladım ve bir türlü dikkatimi toplamıyordum. doktora gittim ve bu ilacı yazdı. ertesi gün inanılmaz bir mide bulantısı inanılmaz bir baş ağrısı ne yediysem çıkarttım. çareyi acil servise gitmekte buldum. tabii benim tansiyon yerlerde. hemen serum taktılar. doktor midem hassas olduğu için zarar verdiğini söyledi. kesinlikle ama kesinlikle midesi hassas arkadaşlar kullanmasınlar. ben öyle kötü bir mide bulantısı çektiğimi hatırlamıyorum.