kanal d' nin yeni dizisi. işlemediği bir suç yüzünden görevden uzaklaştırılan bir polisin hikayesi anlatılacak. dizide ilker kaleli ve burçin terzioğlu' nun oynaması bekleniyor.
bu sezon sahada ölü gibi gezen futbolcu. hırs yok, istek yok, mücadele yok. sanki futbol oynamaktan bıkmış. ama parası tıkır tıkır hesabına yatıyor. vicdanı rahatsa devam etsin.
gökyüzüne bakıyorum da yıldızlar tek tük. sabah güneş doğunca onlarda yok olacak. onlarda görünmez olacak. tıpkı senin o gece bembeyaz karlar ardında görünmez olduğun gibi. buz gibi ocak ayının dondurucu soğuğunda kalbimi ateşinle yaktığın gibi. o gün orada soyundum. montumu, şapkamı, atkımı attım yere. çünkü boğulacak gibi nefessiz kalmıştım. normalde soğuktan buz kesmem gerekirken ben alevinle kül olmak üzereydim. sonra oracıkta düşüp bayılmışım. ertesi gün evde sol gözümden akan bir damla yaşla açtım gözlerimi. annem başımda gözümdeki yaşı silerken şefkatle baktı. ama hiçbir şey söylemedi. gözünden akan yaşları gizlemek için başını sol tarafa çevirdi. sonra sessizliğini bozdu. bana acıların en büyüğünü evlat acısını mı yaşatmak istiyorsun? dedi. ve bu defa gizlemeden hıçkırıklara boğuldu. bu kez bol miktarda göz yaşı akıtma sırası bendeydi. o ara gözum pencereye kaydı. bu kez gözyaşı sırası gökyüzüne gelmişti. bardaktan boşalırcasına bir yağmur. annem bana, ben sana, gökyüzü hepimize ağlıyordu. o günden sonra seni sadece 2 kez gördüm. ilki rüyamdaydı. kar gibi bembeyaz elbiseler içinde bir nehrin kenarında bana bakıyordun. bakışlarında hem şefkat hem nefret, hem gurur hem utanç, hem korku hem aşk vardı. yavaş ama emin adımlarla nehrin içine yürüdün. bedenin dalgalar arasında yavaş yavaş kaybolurken ben titreyerek ve tek bir adım atamadan olduğum yerde beyazın yok oluşunu izliyordum. bu rüyanın bir işaret olduğunu nereden bilebilirdim. aradan tam 1 yıl geçti. bir gün tesadüfen uçurumdan nehre uçmuş bembeyaz bir araba gördüm. o insan karmaşasının içinde bembeyaz elbiseler içinde seni gördüm. o an kör olup seni o halde görmemek için neler vermezdim. gözlerin bir daha hiç açılmamak üzere kapanmıştı. kanlar içindeki beyaz elbisene yaklaşarak bembeyaz tenine son bir kez sarıldım. o gün o kadar çok ağladım ki gözyaşlarımı tüketmişim gibi sonra tek bir gözyaşına hasret kaldım. seni beyaz kefen içinde sonsuzluğa uğurlarken işte o an beyazdan nefret ettim.
bütün renkler aynı hızda kirleniyordu. birinciliği beyaza verdiler.
anlatmaya kelimelerin yetmeyeceği büyük lider. onun için hangi methiyeler yazılsa yine de doyulmaz. hep bir eksik kalır. onun dehasını, büyüklüğünü, kudretini yazmaya cilt cilt kitaplar yetmez. Allah' ın biz türklere bir lütfudur yüce atam. bize geleceğin kapısını açan altın anahtardır mustafa kemal. bu bazılarının dediği gibi tapınma değil sevgi, saygı ve minnet borcudur.
benzemez kimse sana adlı yarışmada müthiş bir performans gösteren sanatçı. uzun yıllardır böyle bir performans sergilememişti. harika zekası, ince esprileri, bitmez tükenmez enerjisiyle programı alıp sırtlayan nefis bir yetenek. ömrü uzun olsun.
seyirciyi ilk dakikadan itibaren esir alan, eşi benzeri görülmemiş müthiş bir senaryo, harika çekimler, çok iyi bir kurgu, etkileyici müzikler ve enfes bir yönetmenle bir sinema başyapıtı. gelmiş geçmiş en iyi filmer arasında. sinemanın nasıl bir sanat eseri olduğunu görmek için mutlaka izlenmeli.
üyelerinin hemen hepsinin burnu bir karış havadadır. kendini bir bok sanmalar, başkalarını aşağılamalar. küçük dağları ben yarattım havaları.
bir üyenin attığı twitte örnek vermek gerekirse; "kimin ne mal olduğunu artık kesin olarak anladım. hayatımda boş insanların hiçbirine yer yok." bu ve bunun gibi bir sürü kendine gereğinden fazla değer verme hali. işte böyle cıvık bir sitedir efendim.
o zeytin karası iri gözleri,
o güneş sarısı ipek saçları,
o kar gibi bembeyaz teni,
o şiir gibi akıp giden billur sesi,
o iç titreten dokunuşu,
o, aldı ya benden,
o'na gidebilirim artık.