müzekart'ı olana ve iş bankası kredi kartı olanlara girişi ücretsiz olan antik kent, açıkhava müzesi.
65 yaş üzerinden de ücret alınmıyor. diğer girişler 40 tl.
antik kentin içinde bir bölüm olan yamaç evler bölümüne girmek isterseniz, oranın girişine ekstra 20 tl vermeniz gerekiyor. o bölümde müzekart geçmiyor. 65 yaş orda da bedava.
yamaç evler kısmını ise kesinlikle tavsiye ederim. 2000 yıl önce yaşayan insanların, o dönemin zenginlerinin evlerine giriyorsunuz, duvar kağıtlarını görüyorsunuz. bozulmamış duvarları, salonları görüyorsunuz.
kesinlikle dünyada görülmesi gereken dünya kentlerinden biridir. en önemli dünya hazinelerinden biridir, belki roma'dan bile önce. ki roma agorasından kıyas olmaz derecede daha güzeldir.
efes konsülü burada olmuştur. yine ülkemizdeki bergama antik kenti ile yarışır.
zamanda yolculuk temalı beğendiğim alman dizisi.
dizi özetle; en son arrival filminde de değinildiği gibi, zamanın çizgisel bir doğru şeklinde olmadığını ve sadece ileriye doğru akmadığını, çevrimsel olduğunu, yani geçmiş-gelecek hepsinin aslında şu an aynı anda yaşandığını ve birbirini etkilediğini, ve ne yaparsak yapalım geçmişi değiştiremeyeceğimizi (bkz: büyükbaba paradoksu) , neden->sonuç ilişkisinin tersine de olabileceğini anlatıyor.
bundan sonrası spoiler içerebilir:
dizinin zamanda yolculuğu insan küçük bir kasabada birbirini tanıyan ailelerin ilişkileri üzerinden ele almasını sevdim. 10 bölümlük ilk sezonun ilk 5 bölümü hemen hemen hiçbir soruyu açıklığa kavuşturmazken, ki bence dizinin en eleştirilebilecek tarafı bu, son birkaç bölümde çoğu sorunun cevabını verdiler. sezonun ilk yarısı anlamaya çalıştığmız aile ilişkileri, ikinci yarısı solucan deliği kaynaklı zamansal paradoksların çözülmeye çalışılması idi. ancak ilk sezon itibariyle konuyu sonlandırma ve daha güzel bir şekilde bağlama bekliyordum, ancak açık kapı bırakarak sezon arasına gidildi. sonuç olarak ben diziyi konu, müzik, kurgu, mekan tasarımı ve oyunculuk olarak gayet beğendim. netfilix’ten bu tarz dizilerin devamını bekliyoruz.
evliler sanki evliler birlikteliğine üyedir, siz bekarsınız diye küçümsenirsiniz.
eskiden, bolca takıldığınız kankalarınız, evlenince "artık ben evliyim, sorumluluklarım var, boş zamanım çok yok, boş beleş gezemem, senle görüşemem, bekarlarla çok takılamam" triplerine girerler. bunu direkt söylemeseler bile hissettirmeye başlarlar. artık, bir kural varmış gibi, evliler evlilerle takılır. evliler "ay biz evliyiz" der, bekarlara vakit ayıramaz. sanki onların gözünde bekar olmak arızadır.
uzallılarla neden kontak kurulamıyor?
uzaylı ararken, radyo sinyali dinlemek ne kadar mantıklı?
peki, uzaylılar var mı?
ufkunuz kaç katına çıkar bilemem ama, başka dünyalarla ilgili fermi paradoksunu baz alan şu yazıyı baştan sona okursanız, yeni bakış açıları kazanacağınız kesin:
"bir arkadaşının paylaşımını paylaşacaksan, önce o kişinin paylaşımını "beğenmen" gerekir."
"hergün facebook'ta 100 paylaşım yapan insanın, doğumgününde o gün hiç facebook'a girmemiş gibi yapması, paylaşım yapmaması, cool takılması, duvarına yazılanların sonlanmasını beklemesi"
elimizde çamlıbağ gazoz, kısa şortla, kahvedeki abilerimizin izin vermesiyle, o tek televizyonda, en ön sırada izliyoruzdur maçı.
galatasaray gol üzerine gol atmaktadır. ilk yarı 3-0 bitmiştir.
çocuklar acımasız olur malum. çevremdeki çocuklar, ilk yarı fener ile felaket dalga geçmektedir.
ama sadece çocuklar olsa anlarım. büyükler de.
hatta ikinci yarıya çıkan galatasaray futbolcuları da.
spor centilmenlik değilmiş sanırım.
galatasaray futbolcuları bile ikinci yarı başında dalga geçmektedirler rakip ile.
gariptir.
ben ise kısa şortumla pipetten çamlıbağ gazozumu içmekteyimdir. kahvede en ön sırada.
sonra fener golleri gelir. 1, 2, 3, 4.
az önce kahkaha atan arkadaşlar, abiler, sesizce dağılırlar. az önce rakibiyle dalga geçen galataray'lı futbolcular başları önde sahayı terk etmektedirler.
hani çocukken bir süper kahraman gelir, kötü adamın kahkahasını bastırır ya, gözümde öyledir.
maç sonunda o devre arasında kahkaha atan, rakibiyle dalga geçen arkadaşlar, abiler kaybolur. sessizce.
işte o an denilir, ya ben bu takımı, fenerbahçe'yi tutsam iyi olacak galiba. süper kahraman'ım olacak bu takım benim.
kötü kahkahaları bitiren. rakibin dalga geçmesine, unutulmaz ders veren.
galatasaray'ı yenmek değildi beni fener'li yapan. futbolun, sporun centilmenlik olduğunun devre arasında unutulmasıydı. galatasaray'lı futbolcular tarafından da. rakip ile dalga geçilmesi.
ve bunun bir karşılığının olması maç sonunda.
o gün bu gündür, fenerbahçe süper kahramanımdır benim. ilk yarı bitince dalga geçenleri, maç bitince sessizce dağıtan.
umut her zaman vardır.
gece gökyüzüne baktığında aslında bir nevi zaman yolculuğu yaptığını, geçmişe baktığını öğrenmektir.
malum, ışık yılı bir ışığın, yani görüntünün, ışık hızında bir yılda aldığı mesafedir.
dünyadan 10 ışık yılı uzakta bulunan bir yıldıza/gezegene baktığında, onun ışığı yani görüntüsü dünyaya 10 yılda geldiği için, aslında onun 10 yıl önceki halini görüyoruz.
100 ışık yılı uzaktaki yıldızın 100 yıl önceki halini.
1000 ışık yılı uzaktaki yıldızın 1000 sene önceki halini.
ve 1000 ışık yılı uzaktaki gezegenden, teleskopla dünyaya baksalar, şu an bizim dünyamızın 1000li yıllarda olduğunu görecekler.
ve biz su an gökyüzüne baktığımızda bilmem kaç yıl ışık yılı gerisine bakıyoruz.
aslında geçmişe. ..
gökyüzündeki yıldızların çoğu, aslında baktığımızdan çok uzun zamanki halleri. belki o yıldızların çoğu şu anda yok.
aslında yüzyıllar öncesinin gökyüzüne bakıyoruz.
hergün facebook'ta 100 paylaşım yapan insanın, doğumgününde o gün hiç facebook'a girmemiş gibi yapması, paylaşım yapmaması, cool takılması, duvarına yazılanların sonlanmasını beklemesi.
son yüzyıla kadar o toprağı feth eden erkeklerin, feth ettikleri topraklardaki tüm kadınlar üzerinde hak ettiği bir dünyada, ki kibar söyledim, anlamlı cümledir.
şu savaşlar dünyasının geçmişinde, kadınlar çok çok az bir dönemde eşlerini seçmişlerdir. gerisi işgal, tecavüz, fetih.