bu ülkeye gelmiş yabancılar arasında, en iyi bireysel performansı göstermiş yabancı futbolcudur kendisi.
birileri de hep şey zanneder, kendi başarılı olduğunda hakkıyla, ama başkaları olduğunda şikeyle başarılı olur. alex'in oynadığı dönemde fenerbahçe'nin 3 şampiyonluğu çalındı.
10 eksiği olan kayserispor maçından sonra lafı bile edilmemesi gereken konu. eyüpspor'un galatasaray maçından önce bilerek gördüğü kartlarla kayserispor'un ölümüne mücadele ederken gördüğü kartları kıyaslıyoruz. futbolun ne kadar derin insanların da ne kadar sığ olabileceğinin kanıtı tabi bu.
kırmızı kart bile görmeyi bilmeyen bir takımın taraftarı da bunları ağzına sakız ediyor. üstelik bazı maçlarda tek futbolcusu 3 kırmızı görebilecekken görmüyorlar bu takımdaki futbolcular. rakibe tekme tokat dalıp uyarı bile almıyorlar. ayağı kırıldı dendikten 3 gün sonra da maça çıkıyorlar.
siyaseten değil maktıken değerlendiriyorum. kılıçdaroğlu'nun 300 milyar dolar yatırım sözünün, para kaynağının neresi olduğunu bilmiyoruz. ek olarak şuana dek uygulanan milli savunma politikasını bir Türk'ün görev aldığı abd kökenli bir şirkete vereceğini söylemesi bile ülkenin geleceği noktayı gösteriyor. milli savunma milli olmayan bir kurumla görüşülemez.
buna ek olarak siyaseten değerlendirince, olası chp iktidarında 90'ların sonundaki gibi başörtülü ve müslüman kesime zulüm politikaları da oluşacağı için ülkenin iyiye gideceği gibi bir algı hatalı olacaktır.
ayrıca sadece 35 yıldan fazladı belediyesini yönettiği çankaya ilçesinde bir parkın bakım ve ilaçlama gibi ihtiyaçlarını yerine getiremeyen bir partiden ne bekliyoruz. ama çok güzel pano asıyorlar.
izmir mesela, belediyecilikte. b.k gibi şehir. ama laikler yani buna.
en büyük icraati süper kupa maçına u19 la çıkıp rakibine bedavadan kupa kazandırmasıydı. vizyon ve yapı ile geçen 7 yılda kulüp tarihinin en kötü başkanı olmayı başardı.
gerçi kulüp yönetim şekliyle sağolsun bir sürü kupa kazandırdı rakip takıma. ey son seçimde ali koç'a oy veren kongre üyeleri, gidin başka takım tutun.
ben varken bizi şampiyon yapmayacaklar diyorsun sonra aday oluyorsun. şaka gibi. bu kadar başarısızlık olmasına rağmen bırakmıyor adam,şampiyon olsa hiç bırakmayacak herhalde.
anons kabini yerine başkanın locasını bassalarmış keşke. bir insan beceremediği şeyi bırakacak. olmuyor lan işte yapamıyorsun, guardiola yı da getirsen yine olmayacak.
ali koç ve tebaası defolup gidene kadar lig yayınlarını almayı bırakması ve stadyum'da maça gitmemesi gereken taraftardır. hep destek tam destek ama, ali koç gittikten sonra.
hoca geçmişine bakıldığında tartışmaya açık değildir. orada noktayı koyarım. ama fenerbahçe için uygunluğunu tartışabiliriz. jose'nin oyun anlayışı her zaman savunmaya yönelik olmuştur. işte bu geçen sezon 99 gol atıp 99 puan toplayan takımla bağdaşmaz. sırf aziz yıldırım devreye girdi diye seçimden önce jose mourinho'yu getirdi ali koç.
peki jose ne yapıyor? geldiğinden beri okan buruk'la ve rakiple uğraşıyor. bunun nedeni de onu bu şekilde dolduruşa getiren ali koç yönetimi. hoca sen konuş diyorlar sürekli adama. resmen takımına odaklanmadı ligin ilk yarısında yapı mapı uğraşmaktan. takımın hücum organizasyonu yok, ama yapı var. geçen sezonun en iyisi irfancan kahveci kayıp çünkü hoca oynatmıyor, cengiz ünder gitti ama yapı var.
talisca'yı 1 ay önce getirebilecekken getirmediler. herşeye geç kalan yönetim bir tek ismail hoca'yı gönderip mourinho'yu getirmede erken davrandı. peki yapı varsa 3 puan geride kalan ismail hoca başarısız mıydı? değildi. bir yönetimin her hamlesi mi hatalı olur? işte ali koç yönetimi böyle bir yönetim. 6 yıllık kötü döneme rağmen son seçimde ona oy veren sayın kongre üyeleri de gidip başka takım tutsunlar.
ben jose'yi suçlamıyorum. adam profesyonel. sezon sonu tazminatını alır veya başka takıma gider kurtulur. biz de yeni hocamız cocu'ya mı, erol bulut'a mı, vitor'a mı benzeyecek diye bekleriz. ali koç ve yönetimi derhal defolup gitmeli.
Ali koç ve tayfası halen istifa etmiyorsa fenerli filan değildirler. Yapı da yapı, hakem de hakem, ulan rakibini yenemezsen büyük maç kazanamazsan sonra yapı dersin, sen ilk maçta rakibi yensen liderdin zaten şimdi. Aziz başkana oy vermeyen kongre üyeleri de gitsin başka takım tutsun, ben varken bizi şampiyon yapmayacaklar diyen adama oy verdiniz, aa hale bak, yine olamıyoruz
deve tuncay. bu adamın kurtlar vadisi'ndeki hali ile sonrasındaki pusu dizisindeki halini kıyaslayınca üzülüyorum. nasıl memati git gide kendini beğenmiş atarlı giderli sevimsiz bir karaktere dönüştürülmüşse tuncay da konsey için çok önemli bir karakter iken polat'ın basit adamlarından birine dönüşmüştür. abidin gibi bir karakterin silinmesi ve yerine deli hüsnü gibi cıvık bir karakterin getirilmesi de onun seviyesindeki düşüklüğe katkı sağlamıştır.
bu adam 2 sene önce fenerbahçe'nin şampiyonluğuna engel oldu, beşiktaş'ın son şampiyon olduğu sene sivasspor fenerbahçe'yi kadıköy'de yenip şampiyonluktan etti. halen imalı imalı ifadeler.
e kişi kendinden bilir işi. sahada takımı için en çok mücadele eden adamın attığı kafayı livakovic süper uzanıp çıkarmasa kahraman ilan edilirdi. haramzadeler herkesi kendi bağladıkları gibi biliyor.
adamların kendi vatanlarını bırakmaktansa ölmeyi tercih edeceğini anlamadınız mı? 7 ekim'den sonra israil katliamları başladığında, filistinlilere suriyeliler ve afganlar gibi mülteci olacaklarmış muamelesi yapıldığı zamanlar geliyor aklıma. hatta bunu dalga konusu yapan karaktersizler vardı. halbuki tarih boyunca hiç öyle olmadılar. en zor koşulda bile kalıp savaştılar. hele gazzelilerin çok başka olduğunu hala anlamadınız mı?
gidin israillileri yerleştirin diyeceğim ama zaten hali hazırda içimizdeki israilliler yerleşmiş durumdalar her yere.
çok güzel çok derin bir şarkı. tv dizilerinde yayınlanan (türküleri ayrı yere koyacak olursak) en güzel şarkıdır. eylem aktaş'ın yorumuyla sözleri can acıtır.
Dudağımda yarım kalan
söylenmemiş son sözümdür
Baki olsa da ayrılık
aşk her daim ölümsüzdür
.....
Varsın eller gönül yarası kapanır sansın
Kabuğun altında sevgili
Sen kanayansın
gurur duyana baktım sonrasına bakmadım. bir kişi de çıkıp biz temiziz, suçsuzuz demedi. sadece halk sokağa dökülsün ülke karışsın dediler. düşmanlar için gurur duyulası cidden
40.000 den fazla insanı öldürüp, abd senatosunda ayakta alkışlanmaktır,
ya da daha hafif haliyle bir siyasi ile aynı çizgide olmamak adına, 40.000 den fazla insan öldüğü için değil de bir siyasiye tepki göstermek için boykot yapmaktır.
Her sanat la uğraşan sanatçı sayılıyor bu ülkede, aslında irdelenmesi gereken şey bu. misal Tarık mengüç de sorsan sanatçı, misal kıytırık dizi oyuncuları var piyasada dolu, konser verebiliyor olmanız, şarkı yapıyor olmanız, ve tanınıyor olmanız sizi sanatçı yapmaz.
Kendinden imza isteyen kendi taraftarına kendini takip ediyor diye küfreden efsane teknik direktöre sahip camia nın adamı tahrik eden karaktersiz hocasına, hoca sen ne yapıyorsun demesi gerekirken, tahrik oldu diye rakip teknik direktöre laf etmesi. Profesyonellik insan olmamak anlamına gelmez, ben olsam burnunu sıkmakla kalmaz, koparıp münasip yerine monte ederdim
Okanın o kolunu, Okanın yere yakın münasip bir tarafına tersinden monte etmesi gerekirken sadece burnunu sıkarak Okana oscarlık kendini yere atma performansı sergileten adamdır. Gel adamı tahrik et sonra yerlerde yuvarlan. Tepkisiz kalmadığı için jose reisi tebrik ediyorum. Yaptığı hakereti doğru bulmuyorum ama Okan in yaptığı karaktersizliğini görünce hak veriyorum. Kazanmak sizi haklı yapmaz, tüm dünya görür nasıl bir karakter olduğunuzu, yerde yuvarlanma şovu yaparsınız...
muhafazakar görünce korkudan altına sıçtığının kokusudur o. malum bir başörtüsü ile üniversiteye girince ülkenin rejimini yıkabilecek bir potansiyele sahip bu muhafazakarlar.
hani sovyetler yıkılana kadar abd'nin bir takım şeyleri güçlü tutabilmek için sürekli komünizm'e karşı savaşması, gerillalarla mücadele etmesi, alakasız ülkelere bile bu nedenle savaş açması, çeşitli medya organlarında komünizmi tu kaka ilan etmesi gibi bir şey. uzay yarışına harcanan milyar dolarları bile komünizma bağla geç.
insanların fazlasıyla islam'a yönelmesini engellemek amacı ile islam ile terörü birleştirme amacı güden küresel politikalar ile islamafobi gibi islam'ı yok etmeyi kendine düstur edinmiş anlayışlar ortaya çıkartılmıştır. 11 eylül saldırıları bunu arşa çıkartan unsur olmuştur, iki uçağı Allahuekber diye binalara çarp yeterli. ama ne hikmetse adamların askeri geçmişini ele aldığınızda afganistan ve ırak'ta görev almayı ülkeleri için savaşmak olarak gördüklerini görebilirsiniz. çökmüş islam ülkelerinde doğal kaynakları sömürmeyi, kadınlara tecavüz etmeyi "ülkeleri için" bir şeymiş gibi anlatıyor bu adamlar.
neyse siz islam coğrafyasındaki ülkeleri ne kadar dibe batırsanız da, ne kadar "oraya özgürlük getiriyoruz" deyip, sömürüp yok etmeye kalksanız da, islam kendini insanlık içinde yayacak bir yol mutlaka buluyor.
peki sözde siyasal islam ne? bir ülkenin iktidarının islam'i değerlere sahip çıkması, onları koruması. bir saniye ya, bu ülkenin çoğunluğu müslüman değil mi? evet, peki bundan yola çıkarak müslümanların hayatını kolaylaştıracak adımlar atan bir iktidar olması anormal mi? tabi ki değil. üstelik o iktidar islam'a aykırı olsa bile hiç bir zaman insanların kişisel hak ve özgürlüklerine müdahale etmemiş. bir x ülkesindeki gibi o kişilere baskı uygulamamış. onların içmesine, s.çmasına karışmamışsa islami bir baskıdan söz edebilir miyiz? edemeyiz. anca hayal edebiliriz, veya öyle olduğuna kendimizi inandırabiliriz işte. bu son dediğimi yapan ruh hastası bir kitle var bu ülkede.
yani devletin dini olamaz tamam ama devlet din düşmanı da olamaz bu mantıkla. zaten devlet ilkemiz olan laiklik de tam olarak bu iki şeydir.
"Laiklik veya laisizm (Fransızcadan: laïcité), devlet yönetiminde dinin veya dinsizliğin referans alınmamasını ve devletin din veya dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilkedir.
Fransızcadan Türkçeye geçmiş olan "laik" sözcüğü, "din adamı olmayan kimse; din adamı dışında kalan halk" anlamına gelen Latince "laicus" sözcüğünden gelmektedir.
Atatürk'e göre lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir."
bizim ülkemizdeki laiklik yıllarca inançlı kimselerin inançları gereği yaşamalarını engellemek amacıyla, onların vatandaşlık haklarını gasp etmekle sonuçlanmadı mı? binlerce insanın eğitim hakkı türban denilerek gasp edilmedi mi? bu durumda dine veya dinsizliğe karşı bir tarafsızlıktan bahsedebilir miyiz? bahsedemediğimize göre ülkemizin laikliğini de tartışabiliriz. hadi buyrun. ayrıca adamlar Atatürk'ün o "çok basit" ifadesini bile anlamamışlar. ama sorsan en fanatik atatürkçü onlar.
hadi buna yaklaşık 24 yıllık iktidarında öyle bir planı olduğuna dair tek bir emare vermediği halde "şeriat getirme, ülkeyi iran'a dönüştürme" paranoyasını da ekleyelim.
sözün özü siyasal islam tam bir paranoyadır. koca Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir başörtüsü ile yıkılacağına inanan akılsızların, sürekli demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten bahseden ama eline fırsat geçtiğinde kendinden olmayanın vatandaşlık haklarını gaspeden, onlara zulmeden vicdansızların, ülkenin ekonomisini ekmek yerine rakı fiyatları ile hesaplayan siyasal başka bir şeyci olanların paranoyasıdır.
not: bir müslüman olarak benim, islam ile ilgili mevcut devlet politikasında eleştireceğim bir kaç kalem şey vardır. ancak siyasal islam denilerek ülkenin temellerine ters bir şeymiş gibi ifade edilmesini doğru bulmuyorum. bir ülkenin yönetiminin inançlılara destek olması laikliğin ta kendisidir çünkü. Atatürk'ün dediği gibi...
boykot konusundaki hassasiyetini israil ürünlerine yapsaydın keşke be. starbucks u boykot edin derken, orada yerli çalışanlar var, emekçi var işçi var diyordunuz, pislik israil'in yaptıklarını görmezden geliyordunuz üstelik. şimdi siyasi gerekçelerle tamamen yerli milli bir firmayı, yerli çalışanlarını emekçilerini görmezden gelerek boykot mu ediyorsunuz.
demek ki israil'in sizin tarafınızdan boykot edilebilmesi için, 2 yıl içinde gazze'yi yerle bir edip on binlerce masum insanı kadın çocuk demeden katletmesi, okul hastane demeden her yeri bombalaması yerine tayyip erdoğan'ı desteklemesi gerekirmiş.
herkesin başına gelebilecek bir yargılama süreci. geçmişte benzer hikayeler gördük mü? gördük. yapana ve yapılana göre tepki değişmemeli.
suçludur suçsuzdur kısmına bir şey diyemem, yolsuzluk soruşturması 2 dakikada tamamlanan bir şey olmasa gerek. aha sen para akladın deyip hadi alalım deyip insan almıyorlar içeri. bu bir süreç diye biliyorum. ilişkileri bağlantıları tespit edebilmek için uzun süre takip edilmesi gerekir.
--spoiler--
Son 6 senedir ibb baskani olan diyelim ki yolsuzluk yapti. Peki niye 6 senedir beklediler?
--spoiler--
benim anlamadığım eko nun partisinden yolsuzluğa ilişkin reddiye geldi mi? milleti sokağa dökme çabası geldi ve onun bazı sonuçları oldu. adam yargılansın, aklansın, diyen bir kul yok. dokunulmazlığı eleştirip, kendilerine dokunulmazlık istiyorlar. mı acaba?
rte döneminde internet kullanan istanbullu sayısı da bugüne göre baya azdı. youtube kullanıcısı filan hiç yoktu o derece.
iki başkanı kıyaslarken kendilerinden önceki döneme göre neler yapıldığına bakılır.
biri b.k içindeki istanbul'u adam etmiştir, sonrasında gelen başkanlar onun yaptıklarının üzerine katmışlardır. diğeri ise kendinden önceki döneme ait projeleri kendi yapmış gibi sunmaktadır. yeni yaptığı bir şey var sadece, onu da saymayım reklam olmasın. adamın aynı projeleri isim değiştirerek birden fazla kez yaptık diye de paylaşmışlığı var.
kişileri karakter vb. konularda kıyaslamam ama hizmet olarak biri diğerini öttürür bence.
--spoiler--
rte metro sayısı sıfır
imamoğlu: metro sayısı 12.
--spoiler--