Kadın çabalar.
Kadın koşar..
Kadın yalvarır..
Erkekse olağanca sertliğiyle durur karşısında..
Şiddet gösterir..
Kadın ağlar..
Erkek hakaret eder..
Kadın üzülür..
Erkek durmaz..
Devam eder..
Bilmez..
Erkeğin bilmediği bir şey daha vardır..
Yaptığı her hata kadının defterine bir çeltikdir..
Kadın her kırıldığında hayali defterine bir not daha düşer..
Her üzüntüde o deftere yeni satırlar eklenir..
Örneğin bir kaç kız toplandığında, defter açılır..
Kısmen..
Çünkü esas notlar her zaman en sona saklanır..
Satırlar süzülür gözyaşları eşliğine..
Nefretler dile gelir..
Boş telkinler eşliğinde..
Sonuçta dönülen nokta yine aynı olur..
O adamdır.. Kadın üzüleceğini bile bile gider o adama..
Başına gelecekleri bile bile tutar elini..
Kırılacağını bile bile sarılır boynuna..
Öper uzun uzun..
Erkek, kendisine verilen gizli bir şansı yine hiçe sayar..
Boş tartışmalarla heba olur geçen zaman..
Kadın yine üzülür..
Yine ağlar..
Ve erkek gider en sonunda..
Kaçar..
??
Attığı her adımda hüzün vardır artık..
Zamanla azalsa da içinde kalır hep bir şeyler..
??
Kaçıp giden erkeklerin geri dönmesi sıkça görülen bir durumdur..
Çünkü erkeklerin hayatı hep bir arayış içindedir..
Tutunacak bir dal aramakla geçer hayatları..
??
Tüm kapılar kendisine kapandığında eskiler dönüş yapar..
Erkekler birer çocuktur..
En sert, en ciddi duruşun altında bile zayıf bir ruh vardır..
Çok çabuk incinir o..
Belli edilmemesi için şiddete başvurulur..
Sürekli istekler, sürekli engellemeler hep bundandır..
Erkekler sanıldığı kadar güçlü değildir..
??
Kadın üzüldüğünde kolay kolay silemez yaşananları..
Kadınların en sık başvurduğu beyaz yalandır bu..
Unuttum, boşver vs..
Her ayrıntı bir nottur kadının gizli defterinde..
Her notun bir çıkış zamanı vardır..
ilişkilerde iktidar her zaman kadının elindedir..
Kadın bir süreliğine erkeğe devreder ünvanını..
Erkeğin üstün görünmesi hoşuna gider..
Çocukluğundan beri liderlik kompleksleriyle büyüyen erkek bu ’’geçici’’ ünvanı sürekli sanır..
Erkeğin her hatası kadının içinde saklanır..
Aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkmak üzere depolanır beyninde..
Kadın sadece uygun zamanı bekler..
Ölümcül darbe hazırdır..
Hiç beklenmedik bir anda notlar çıkartılır ortaya..
Hatalar bir bir sıralanır..
Defter açılmıştır..
Erkeğin bir zamanlar basit gördüğü şeyler şimdi kabusu olmak üzeredir..
Kırılan kalp tekrar onarılamaz..
Kadının iktidar zamanı gelir..
Erkek gerçekle yüzleşir..
Her kadın biraz zalimdir aslında..
Sadece bunu her zaman belli etmezler..
Bu yüzden bir kadını üzmeden önce 2 kere düşünün..
Survivor’un ünlüler takımında yarışan gönüllüsü Anıl Tetik, 1991’de istanbul Küçükçekmece’de doğdu. Kadir Has Üniversitesi’nde Amerikan Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyan Anıl Tetik başarılı bir motor sporcusu. Ailesinin engellemelerine rağmen motor tutkusundan vazgeçmeyen Anıl Tetik, 19 yaşındayken motor sporları için yoğun bir diyet yaptı ve 100 kilodan 75 kiloya 4 ayda kadar düştü. Ailesinin itirazlarına rağmen kilo vererek çocukluk hayalini gerçekleştirmek için motor sporları dersleri almaya başladı. Survivor Anıl Tetik, motor sporlarında birçok derece ve başarı elde etti. iki kez Türkiye birinciliği ve son olarak Doğu Avrupa Pist Şampiyonası’nda da birincilik elde ederek üçte üç yaptı.
1-insan olmak
2-konuşabilmek
3-küfür edebilmek
4-seçim yapmak
5-istediğini giyebilmek
6-rahatça yürüyebilmek
7-can güvenliği
8-düşünce özgürlüğü
9-ifade özgürlüğü
10-erkeklerin sahip olupta kadınların sahip olmasını kabul edemediği bütün haklar.
Durup durup sebebsiz yere ağladığın oluyormu?Göz yaşların bir sel misali boşalıyormu gözlerinden?içinin bir deniz gibi kabardığını hissediyormusun?Sonra özlemin alevler halinde fışkırıyormu her yerinden?
Seviyorsunnn.
Seviyorsun.
Seviyorsun.
Akşama yakın saatlerde bir efkar basıyormu içine?Sevişen bir çift görsen yüreğin burkuluyormu?Onu çiçeklerden kuşlardan bile kıskanıyormusun?Yokluğunda dünya sana zindan oluyormu?
Seviyorsun
Seviyorsunn
Seviyorsunn...
Bir gün görmesden bile dünya başına çöküyormu?Gözlerinden bir bir siliniyormu insanlar?Sadece onun hayaliyle başbaşa kalıyormusun?Onsuz omuzlarında ağır bir yükmü zamanlar.?
Seviyorsun
Seviyorsun.
Seviyorsunnnnn..
O yoksa ellerin dudakların hiç bir işe yaramıyormu?Bütün gücün bütün umutların yalnız onun içinmi?Gelmesede her yerde yine onu bekliyormusun?Özlemin o kadar büyükmü anlat bana o kadar derinmi?
Seviyorsun
Seviyorsunn
Seviyorsunn.....
Öyleyse bırak kendini kollarına aşkın.
Yüreğin yaşadıkça bu güzel acıyı çeksin.
Anladım,sen onu toprak olana kadar
Seveceksin.
Seveceksin.
Seveceksinn............
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
yuh artık dediğim olaydır. ava giden kadın tüfek alacak ama pembe.bu nasıl bir sınıflandırma anlamadım.kadınsın tüfeğin pembe olacak. kız çocuğumuyuz biz.
13 yıllık evli kadının diğer kadınlara duası. Değer veren, önemseyen,gerektiği yerde alttan almasını bilen,sadık , vefakar,ortalama yakışıklı ama çok iyi kalpli sevecen, anlayışlı adamlar diliyorum. Darısı başınıza.
Aşağıda herşey giderek küçülüyor küçüldükçe bütün yollar birbirine benziyor nbütün ağaçlar bütün evler...Küçüldükçe,birbirine benzedikçe herşey hızla çoğalıp yokoluyor.Senide böyle küçültebilecek miyim içimde O kentte seninle yaşanan o kocaman o küçük zaman dilimini diğerlerine benzetip çoğaltabilecek miyim?Yokedebilrcrk miyim?O kentin yollarında kaybolmuştum ben bütün sokaklar senin kapına çıkıyordu.Orada hangi evin kapısını çalsam sen çıkıyordun karşıma,belki de ben hep senin kapını çalıyordum.Baktığım bütün insanlarda bir parça seni gördüm,yüreğim irkilerek...
Günlerce sen indin taksilarden bütün telefonlarda senin sesin soluduğum havada bile sen vardın.Durmaksızın senin kokunu doldurdum içime O kentte seninle boğulup kalmıştım.
Seninle yaşamak herşeye rağmen güzel,upuzun bir düş gibi geliyor bana.Ama yalnızca bir düşle ne kadar yaşayabilir ki insan...Seninle yaşadığım tutkunun sende dokunduğum tenin,her gittiğim yerden alıp beni sana getiren kokunun ansızın tükenip yokolabileceği korkusuyla daha ne kadar yaşayabilirdim.Üstelik artık yavaş yavaş karabasana dönüşen bir düş.ikimizde o kentte oldukça hiç bitmeyecekti.Kimbilir belkide o kentin kendisi bir düştü.Bir başka kentte sevebilir miydim seni?Seni sevme cesaretini bulabilir miydim kendimde?Seni sevme sabrını gösterebilir miydim?
O kent uçsuz bucaksız karmaşası içinde her gece akıl almaz raslantılarla yaşanıyor biliyorsun Her gece bütün günahları saklıyor karanlığında .Yoruyor insanı;bitmez tükenmez bir yorgunluğun içinde uyuşturuyor.Öylesine uyuşturuyor ki yaşanmış bütün hoyratlıkları,bütün düş kırıklıklarını çarçabuk unutuyoruz..Unutulmayan düş kırıklıkları ya da en derinden yaşanan pişmanlıklar hiçbirşeyi yeniden başlatmaya yetmiyor.
Doğru sen milat oldun benim yaşamımda Bir ömürde kaç kez milat yaşanır bu soruyu sorarken ne kadar güvenliydin kendine...Oysa bana seninle yaşadığımız milattan önce de yaşadığımı bilmek yetiyor.Sende bilirsin doğada hiçbirşey tümüyle yokolmaz .Her nesne dönüşür yalnızca ,sürekli olarak dönüşür yeni birşeylere.Doğanın sonsuz devinimini yaratır bu dönüşüm Bütün bunları senden öncede biliyordum ben.Şimdi senden önce nasıl yaşandıysa senden sonrada öyle yaşanacağını bildiğim kadar iyi biliyordum üstelik.Bunu bilmek öylesine güç veriyor ki bana yaşanmış tüm düş kırıklıklarını,unuttuğum tüm pişmanlıkları yeniden anımsıyorum.Beni her an biraz daha tüketen yokluğunu,bendeki yokluğuna dönüştürebileceğime de daha çok inanıyorum artık.,
Kaçış bu dedin bana .Sesin öfkeliydi.Ellerinden anladım şaşkınlığını.Seni bırakıp gideceğime hiç inanmamıştın biliyorum..Oysa yanıbaşında gecelerboyu hazırlandım yokluğuna farketmedin.Karanlığa sığınıp usulca uykusuzluğumu değdirdim uyuyan bedenine.Senin koynunda ellerimi saçlarında gezdirirken her gece yeniden yitirdim seni.Bir daha dönmemecesine her gece bırakıp gittim.Yapamadım.Uykusuz sabahlarda yeniden çaldım kapını.Beynimdeki o deli,tutkulu çığlıklarda aradım hep koynunda buldum seni..
Bu kenttende senden de kaçabilir miyim hiç.Bu kenti ne çok severim bilirsin ,Seni...Hayır kaçış değil ama karşı konulmaz bir sürüklenme duygusu bu.insanoğlunun bütün acılardan sonra yüzünü kendine,yalnızca kendine dönüp yaşadığı bir sürgün.Her sürgün gibi benim sürgünümde de ayrılık kaçınılmaz ve her sürgün gibi benim sürgünümden de yeni buluşmalarla dönülecek.
-yılın sonunda öyle çok alışmışım ki sana
Üstelik sen öyle bağladın ki beni,sana yaklaştıkça kendimi yitirdim yok oldum sonunda.Gidişim seninle yaşanan bütün yokluklardan arınmak olmalı
Seviyorum seni demiş miydin hiç...Sanmıyorum ama sevmek tenin tene karşıkonulmaz dokunuşysa,tutkulu çağrıları bir gecenin uykusuzluğunda yatıştırmaksa eğer sevdin beni biliyorum.Diğerlerini sevdiğin kadar sevdin beni de .Bizi sarıp kuşatan o koskoca fanusun içinde,kurulu bütün değerlere gözükara bir başkaldırı olmayacak mıydı evliliğimiz...Sen,yaşamın sürekli değişen renkleriyle çoğaltabildin kendini.Yeni yeni sevgileri taşıdın sevgimize.Bende denedim,diğerlerini sevmeyi bende istedim.Ama senin kokunla öyle doluydumki ne kokularını duyabildim onların ne de soluk almayı becerebildim.Geriye yalnızca yokluğunu yaşamak kaldı bana.Yanıbaşımda yokluğuna dayanamazdım.
Bütün günahlarını bana bırakıp gidiyorsun öyle mi!...
Herşeyimi sana seninle birlikte varoluşuma borçlu olduğumu söyleyen sen değil miydin?Kimbilir doğruydu belkide...Bir tanrı olmak istedin sen;küçücük dünyamın tek tanrısı...O zaman günahlarımdan korkmamalısın,tanrıların günahı olmaz ki.içinde doğup büyüdüğüm o kenti adım adım doldurdun.Günahlarımla,korkularımla yürek acılarımla yapayalnız bıraktın beni.Onları sana değil tümüyle sana ait olan kente bırakıp gidiyorum.Çünkü onlarda benim gibi yalnızca seninle varoldular. Oysa Gidişim,Bendeki Yokluğun Olacak biliyorsun.
Bembeyaz bulutların arasında ilerliyor uçağım.Soluğunun başımı döndüren ılıklığını duyuyorum.Yüzün arasıra görünüp kayboluyor.Yüzünü bulutların arasında gördükçe sana henüz söylemediğim bütün sözler adına burukluk kaplıyor içimi.O kentin seninle yürüyemediğim yolları bütün kıyıları seninle açmadığım bütün kapıları adına...Yaşamın sana ait olan biriktiremediğim her anı için kahrolası bir pişmanlık duyuyorum.
Yolboyu ilerliyor uçağım.Gidilecek yere henüz varılmadı.Uçak az sonra inişe geçecek biliyorum ki varılacak yerde sen olmayacaksın artık,bulutlar olmayacak.