yahu akşamdan söylemişim yarın bütün gün araç süreceğim çok geç kalmayayım bu gece diye.
ulan zaten içip içip gecenin 4 üne kadar aramış konuşmuşsun, sabırla dinlemişim.
exorcist ayinlerine katılmadığın mı kalmış, fransa' da yaşarken yedinci derece mason olmadığın mı kalmış, ne dediysen sabırla dinlemiş destek vermişim, en sonunda şarjın cana gelmiş "bittim ulan" demiş telefonun kapanmış.
2 saat de olsa uyumak için kafamı yastığa koymamla telefonun çalması bir oldu. açmadım. bekledim çağrı bitti.
"uyudum mu" yazdım. bi düşün bakalım uyudum mu acaba? açmadığıma göre uyumuşumdur belki...
özdilek' in bana acımadan vurduğu yüzlerce darbeye dayanamayıp artık onları ifşa ediyorum.
bugün akşam saatlerinde iş arkadaşımla, müthiş yoğun bir sürecin ardından, hafta sonu tatiline çıkmak üzere yorgun ve mutlu şekilde fabrikadan ayrıldık.
eve giderken, akşam karnımızı doyurmak amacı ile, özdilek' e gittik. biraz 3lü konserve ton balığı ,konserve mısır, iki domates ve 8li sandviç ekmeği alarak evin yolunu tuttuk.
mutfakta gerekli temizlikleri yapar yapmaz hazırlıklara başladık.
evdeki mevcut toplam iki tabaktan birine üç conserve tonbalığını döktük *. üzerine bir küçük conserve mısırı * ilave ettikten sonra, karışımı homojenleştirecek kadar hızlı, mısırları ezmeyecek kadar yavaş darbelerle besini hazırladık.
evdeki mevcut tek bıçağı ıslattık, kuruttuk, temizledik. iki domatesi once ortalarından ikiye böldük *** , sonra dilimledik ve kalan son tabağa koyduk.
dolaptaki bir buçuk günlük yarım şişe gazozun gazını control edip tadına onay verdikten sonra, terbiye olan tonbalık-mısır karışımını koymak için 8li sandviç ekmeği paketini açtık.
ekmekleri dizdikten sonra bir de ne görelim ?! tıpkı o zeka sorusu sitelerindeki sorularda, çift keseli teraziyi üç kez kullanarak bulmaya çalıtığımız hafif olan bilye gibi, bir tane sandviç ekmeği diğerlerine gore ufak.
çektiği yüzlerce çile sonrası bir gün o müthiş an geldiğinde,tüm dünyaca Kabul edilen kölelik sistemine boyun eğmeyip isyan etmeye karar veren, bir koyun gibi köle olarak yaşamayı Kabul edenlerin aksine, gerçek bir türk gibi "artık yeter, yaşayan herkes özgürdür" diye haykıran büyük kahraman spartacus gibi bu başlığı açmaya karar verdim.
bunlar, çoğu * 8li paketin içine, 7 tane normal sandviç ekmeğinin arasına, küçük çıkan firelerden bir tanesini dayıyor. bu bir değil, iki değil, 20 değil. benim şu ana kadar aldığım her pakette bir tane fire döşediler. sadece benim aldığım paketlerden sandviç ekmeği üretim verimliliklerini 1% - 2% civarında arttırmışlardır.
sizlerin de uyanıp "yeter" diye haykırmanız için fotoğrafı sizlerle paylaştım.
aslında anlam veremiyordu. onu o hücreye kapattıklarına göre o suçluydu. fakat her yerde güzel bitkiler, parlak süsler vardı. yerlere renkli renkli taşlar dizilmişti. suyu ise otomatik tazeleniyor ve temizleniyordu.
böyle bir yere hücre denemezdi.
sanki,
sanki akıl almaz suçlar işleyip, yakalanınca bırakın idamı, bir cezaevine bile konulmamış, aksine gözden uzak bir adada beş yıldızlı bir otelde ağırlanan vatansız bir bebek katili gibiydi.
böyle biri olarak, böyle bir hücrede, yaşamak ona fazlaydı.
buz gibi calsberg hiç bi zaman hamallık değildir. en azından Türkiye' de. türkiye' de efes hayvan gibi bira basar ve hayvan gibi şişe efes satılır. bu yüzden şişe efes beklememiş biradır. şişe efes hamallıktır. ama teneke efes o kadar çok satmaz, bekler. beklemiş bira iyidir.
ve gelelim calsberg' e. o türkiye' de çok az satar. özellikle ingiliz turistler içer. memleketlerinde içtikleri ale bira türkiye' de yoktur. o yüzden ona en yakın olan calsberg' i içerler. bu yüzden calsberg çok bekler. beklemiş bira iyidir. **