teoman konserine katılacağım güzel üniversitemin güzel festivalidir. Festival gecesi kütüphanenin kapanıcağı söylentisi var. Eğer hava kötü olursa sabahlamak zor olabilir.
aynı şehirde olmasına rağmen üniversiteye gitmesi 2 saati buluyorsa çok kötüdür. yurda çıkmak için ikameti değiştirmesi gerekir ya da ev tutacak zordur.
karşı cinsle ilgiliyse çok kötüdür. Şimdi bana karşı başka duygular mı besliyor? Yoksa o hep böyle mi davranıyor? Ya da ben kafamda kuruyorum. Diye düşünürsün. Ne sen adım atacak cesaret bulursun ne o bi şey yapar. Öylece saçma sapan bir durum olur. Sonra zaten geçti ya artık bi şey olmaz dersin. Sonra böyle başlık görünce de aklına gelir. Buraya bari yazıyım dersin. Sonuç olarak seçin birini işte ne kararsızlığı.
yasaklanmasını sağlayan nesildir. uzun bi süreden sonra dizimag de izlediğim güzel çizgifilm ama ingilizce olunca tabi alıştığımız sesler olmadığı için biraz garipsedimiştim.
Şu Çılgın Türkler kitabından bir alıntı;
MiLLi SAVUNMA BAKANI Kâzım Özalp Paşa ilk iş olarak hastaneleri ve yaralı
barınaklarını ziyaret etti. En son Cebeci Has-tanesi'ne geldi. Başhekim Şemsettin Bey, Dr.
Hasan ve Nesrin tarafından karşılandı. Birinci koğuşa girdiler. Bakan kapının yanındaki ilk
yatakta yatan Teğmen Refik'in hatırını sordu. Teğmen, "Teşekkür ederim, iyiyim Paşam"
dedi. Bakan öbür yatağa geçmek üzereydi, başhekim sessizce battaniyeyi aralayarak, bu
iyimser yaralının durumunu gösterdi: iki bacağı da dizlerinin üzerinden kesilmişti. Kâzım
Paşa'nın gözleri doldu, eğilip yaralının başını öptü, "Benden bir isteğin var mı çocuğum.."
dedi şefkatle, "..ailen nerde? Onların bir ihtiyacı var mı? Söyle lütfen."
Teğmen bir şey istiyor olmaktan utanarak, "istiklal Madalyası'nı hak ettiğimi sanıyorum.."
dedi, "..ondan başka bir şey istemem efendim."
şimdi Kazım Özalp'te bakan Erdoğan Bayraktar'da ama aradaki uslüp farkına bakarmısınız.
camilerin yanındaki çay bahçeleri güzel oluyor. Büyük ihtimalle erkek küçüklüğünde dedesiyle oraya oralet içmeye gitmiştir. Geçmiş özleminden kaynaklanan harekettir.