2014 yılında mezarını ve evini ziyaret etmiştik sözlük olarak. Unutmadık. Allah rahmet eylesin. Bugün babasının ve kendisinin şehit edilişinin yıl dönümüdür.
Git gide beni korkutan sistemdir. Mevcut sistem hastalari müşteri haline getirip özel hastanelere gitmeye zorluyor. Randevu almaya kalkınca en az 1 hafta sonraya uygun randevu veren bir sistem var. Hal böyle olunca insanlar acillere yükleniyorlar. Yahu adam grip olmuş acile gelmiş.1. Basamak sağlık sisteminden haberi yok tabi. insan önce aile hekimine gider. Direkt hastaneye gidersen yoğunluk oluşur. Uzmanlık gerektiren durumda ise randevu alamadığı için soluğu yine acilde alıyor. Bu suretle acilin iş yükü artıyor. Artık acillerde bile sıra gelmiyor. Biraz parası olan insan da illallah deyip özele gidiyor. Tabi ilk kayıt 50-60 lira arası eğer Dr tetkik isterse de ek maliyet oluyor. Zaten bir devlet ülkede bu kadar özel hastane açılmasına neden izin verir anlamış değilim. Eğer bir rant dönmüyorsa... Vatandaşın sağlığı devletin en temel sorumluluğu. Ama son yıllarda sağlık adeta bir sektör haline geldi ve pazar halini aldı. Paran varsa tedavi olursun yoksa sürünmeye devam. Hele bir de şehir hastaneleri garabeti var ki evlere şenlik!
Muhafazakar bir hayat tarzına sahip olmamasına rağmen - miş gibi yapıp gemisini yürüten kaptan. Proflar da bununla kitap yazıyorlar ayağına corbalarina bakıyorlar.
Anlaşılan o ki payitaht Abdülhamid birilerini yine gaza getirmiş. Tafsilata gerek yok mehmet Akif, sultan hamit için "baykuş" sıfatını kullanılır. Kazım paşa da sultan Hamid'i yerden yere vurur. Sultan Hamid gemisini yürütmeye çalışan evham ve hastalıklı bir beyindir. Ha o gemi hiç bir zaman Türk devleti olmamıştır. Vahdettin engin hoca pazarlık kitabında thedor herlz ile nasıl pazarlığa tuttuğunu belgeleriyle anlatır. Adettendir tanım yapalım ; 5 kasım 1918'de kendini feshetmis partidir. Yerine teceddut firkasi kurulmuştur.
"ÇÖMLEK PATLADI DARBESi-Asım Cem YAREN/2007
Bir zamanlar RTE ona “Ağlayan Şeytan” derdi. Kadere bakın ki şimdilerde onlar “kanka” oluverdiler. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmez oldu. Hatta birinin içine ettiği kaptan, diğeri yemek yer hale geldi.
2007 Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde Armenian and Kurdish Party’nin avlanma alanının temizliğinde “Ağlayan Şeytan” “esas oğlan” oluvermişti.
Seçim öncesi avlanma alanının temizliği konusunda “5 imzalı” çok önemli bir belge düzenlenmişti.
Daha sonra bu belgenin aslı ortadan kayboluverdi.
Eğer bu belge ortaya çıksaydı 2007 Milletvekili Genel Seçimleri iptal edilir, en az 3 parti kapatılır ve bütün hesaplar alt üst oluverirdi. Armenian and Kurdish Party, bu belgenin “eski”, “şirin” ve “haylaz”(!) bir milletvekilinde olabileceğini düşünerek onu içeri aldırmıştı. Sonra da “serbest bırakmak” zorunda kalmıştı…
Her şey bir yana, biz esas hikayemize dönelim…
Utah’ta ikamet eyleyen “Ağlayan Şeytan” derin derin düşünüyordu, arada sırada çevresinde “vaaz”ını dinleyenler olabileceğini düşünerek burnunu çeke çeke ağlamaya başlıyor, üzerindeki hırkasını, vaaz cübbesi sanarak yakasını çekiştiriyor, burnunu da çekiştirdiği yakasına siliyordu.
Yaka, üzerinde salyangoz gezmiş gibi pırıl pırıl parlıyordu.
Uzun süreden beri kendisi resen “tekaüt” edildiğinden, sadece “noter”lik yapabiliyordu.
için için lanet yağdırıyordu, kendisini “tekaüt” eden Faşist Kürtçü imamına; onun şerrinden diğer imamları da korkmuş ve sinmişlerdi bir kenara. Cemaatine artık Kürtçüler hakimdi. Birden ağlamak geldi içinden, salya-sümük hıçkırmaya başladı yeniden…
Akşam olmuş, yemeğini yemiş, yemekten sonra da kendisine diyabetik şekerle yapılmış “künefe” ikram edilmişti. Ardından da 1000 mg’lık Matofin’den bir tane almıştı. Vücudunu tatlı bir rehavet sarmıştı, tam şekerlemeye başlayacaktı ki içeri o faşist Kürtçü imamı dalıvermişti, kapıyı bile vurmadan…
–
“Kalk hocaefendi kalk, aldığımız kararı usulen onayla da sonra ne yaparsan yap!”
diye bağırmıştı…
“Ağlayan Şeytan”, ‘Nasıl da fark etmedim, bunun bu kadar tuğsuz olduğunu’
dedi içinden, ama köşesinde toparlanmayı da ihmal etmedi.
– “Konuşalım, sonra da onaylarız”
, dedi.
Malum imam acıyarak baktı yüzüne, sonra da dışarıdakilere seslendi.
– “Ne duruyorsunuz orada, girsenize içeri !.”.
Kıta imamcıkları birer sığıntı gibi içeri süzülüp kapıya yakın bir yerlere oturdular. ABD yönetimi tarafından hoca efendinin yerine atanan imam konuşmaya başladı.
– Kardeşler, bildiğiniz gibi bütün kurumlarda yönetimi ya ele geçirdik ya da ele geçirmek üzereyiz, TSK hariç.
Orayı ele geçirmezsek, diğerlerinin hiçbir önemi kalmaz. Her ne kadar elemanlarımızın birkaç tanesi birkaç yıl içinde orgeneralliğe kadar yükseleceklerse de bu yeterli değil. içteki temizlik yıllarca sürebilir. Bu süreci hızlandırmamız gerekir. PeKeKe’deki kardeşlerimiz de TeSeKa’ya baskı yapmamızı istiyorlar. Bunun için sizlere daha önce ana hatları ile anlattığım çözümden başka bir çözümü olan var mı?
– …
– Yok mu? Aferin, olmasın zaten… Hoca efendi, işler senin planlamalarına uygun gitmiyor, olaylar bizim önümüzde koşturuyor, gündemi başkaları belirliyor. Artık ipleri ele almamız lazım.
– Nedir düşünceniz muhterem?
dedi hoca efendi.
– “Çömlek Patladı” darbesi yaptıracağız, sonra da ortalığı silip süpüreceğiz.
– Nasıl? Anlamadım…
– Bir sahte darbe planlayacağız ve sonra da darbecileri ihbar edip bizden olmayan kim varsa temizleyeceğiz, hatta kendi kendilerine temizlettireceğiz.
– içerideki mürid sayımız, bütün TSK personelinin yüzde 13’ü, sempatizanlarımız yüzde 5, müridlerimizin kontrolundakiler yüzde 38 ama yine de çok riskli bir durum. Bana kalırsa…
– Sana kalırsa… O zaman hiç bir şey yapamayız. TSK’daki kesin ve emin gücümüz aslında yüzde 6,5; geri kalanı para, pul ile tutuyoruz. Bu işi artık bitirme zamanı geldi hoca efendi…
– Peki planın nedir?
– Uzun uzun anlatacak ne zamanım var, ne de gerek var; ama ana hatlarını açıklayayım, çünkü yarın Hava Tampa’daki “askeri üs”de olmam gerekiyor. Türkiye’den gelen bizim “fındıkçı danışman” ile buluşacağız.
Kara Kuvvetleri’ndeki senin şu meşhur general var ya, onu bu işin başına geçireceğiz. Rütbesi de buna yeter. Zaten dışarıdan herkes onu ulusalcı-milliyetçi olarak bilir.
– Ama…
– Kabul etmez mi diyeceksin?
– Muhtemelen…
– Elimizdeki dosyaları ne güne duruyor? Doğu Anadolu’da “altın muhafızları”ndan aldığı külçeler; karısının kumar borçları; kızının FatihÜniversitesi hastanesinde aldırdığı gayrı meşru çocuğu; beyefendinin gazeteci ile olan gönül bağı…
– Şantajla mı yani?
– Gerekirse evet…
– Geri tepmesin ? Peki sonra…
– Plan aslında çok basit. TSK’daki müridlerimiz, çevrelerinde etki altına aldıklarını “darbe” konusunda azmettirecek ve kendileri bu işe asla bulaşmayacaklar.
Onların azmettirmesi ve adres tarif etmesi yeterli olacak. O adrese meyyal olanları da “darbe listesi”ne bizimkiler dahil ettirecekler. Bu konuyu bir zincirleme reaksiyon haline getirecekler.
Aynı arkadaşlarımız, dışarıdaki sivil arkadaşlarımızla da el ele vererek elektronik postalar ve diğer unsurları kullanarak, bu gurup üzerinde etkilerini arttırıp o cepheyi daha da sağlamlaştıracaklar, onları darbeye azmettirecekler.
Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, bu faaliyetler ile bizim aramızda bir bağ kurulmamasına azami derecede dikkat sarf etmek; daha da önemlisi bu darbe faaliyeti içine askeri yargı içinden mümkün olduğunca fazla taraftar toplamak ve listelerde yer almalarını sağlamaktır…
– Neden askeri yargı mensupları?…
– Darbe girişimi ortaya çıktıktan sonra darbeci personelin askeri mahkemelerde değil de kurulacak özel mahkemede yargılanmasının önünü açmak için…
– iyi ama orada daha da güçlüyüz…
– Ne yapalım, bazılarını gözden çıkartmadan esas amaca ulaşmak mümkün değil ki !? isterseniz konumuza dönelim… Bütün bu faaliyetlerimizde arkadaşlarımız polisin teknik takibine takılsalar bile, teknik takipten çıkarılacaklar ama bu raddeye gelmeden arkadaşlarımızın tedbirli olmalarını sağlamalıyız.
Ancak, darbecileri azmettirmek isteyen arkadaşlarımız kendilerine sahte isimlerle ve özellikle bayan ismi ile e-mail hesapları açarak yoğun yazışmalar yapacaklar ve bu yazışmaların teknik takibe takılması için de yazışmalar içinde kilit kelimeler kullanacaklar. Arkadaşlarımız, bu tür yazışmaları da genel bilgisayarlardan ve azmettirecekleri kişilerin bilgisayarlarından yapacaklar. Elektronik ve diğer teknik açılardan yeterli hazırlıklar tarafımızdan yapıldı ve imamlarımıza iletildi.
– Bu hassas bir iş, ateşle oynuyoruz…
– Evet ama, biz onlarla oynamazsak onlar bizimle oynayacaklar…
– Tedbirler alındı mı, yeterli mi?
– Aslında darbe olmayacak; biz olgunlaştıracağız ve onlar harekete geçmeden “ihbar” edeceğiz.
“Darbe” emir-komuta zinciri içinde kurgulanmadığından Genelkurmay konuya çok titizlikle eğilecektir. Darbeciler yargılama aşamasına geldiğinde hükümet, ‘darbeciler içinde mevcutlarına oranla yüksek derecede askeri yargı mensubu olması’ nedeniyle yargılamanın Yargıtay tarafından “özel bir mahkeme” kurularak yapılmasını teklif ve tavsiye edecek, müzahir medyanın yayınları sonucu Genelkurmay da bu teklifi kabul etmek durumunda kalacaktır.
Bu aşamadan sonra TSK’da temizlik hareketi başlatılacak ve manipüle edilmiş “teknik takip” raporları ile önümüzü tıkayan, tıkama ihtimali olanın rütbesi ne olursa olsun temizlenecektir…
– Bu operasyonun sızma ihtimali yok mu?
– Asla ! Bütün tedbirleri aldık…
– Tedbirler…
– Hocaefendi sen ayrıntılarla meşgul olma, biz gerekeni yaparız…
– Peki buradaki dostlarımızın konudan haberi…
– Kesinlikle var ve onay da verildi…
– Benim içimi sıkan bazı şeyler var bu planın içinde, ama…
– Yemek üzerine yediğiniz künefedendir…
– …
– Mart ayını planlıyoruz, mart ayının şanına (!) uygun olsun diye…
– Hangi Mart?..
– Bir sonraki, yeni komuta heyeti yerine otursun hele, ondan sonra.
– Bu kadar süre içinde “sızıntı” olma ihtimali yükselir, beni bu ihtimal rahatsız ediyor…
– Bunu dert etmeyin, dışarı sızsa da başarılı olacaktır… Bu darbe tarihe “çömlek patladı” darbesi olarak geçecektir. Bir süre sonra gerçekler ortaya çıkacaktır ama… Geçmiş olaaaa…
(Bu planlama 17 Temmuz 2007 tarihinde ABD-UTAH yerel saati ile 19:25-19:55 saatleri arasında gerçekleşmiştir, ayrıntılara özel olarak girilmemiştir. Bugüne kadar hiçbir yayın organında yayınlanmamıştır. Ancak gereği yapılmıştır.)"
Cem Asım YAREN
ingiliz yanlisi hürriyet itilaf'in silahlı kanadı. Liberal ibneler topluluğu. Arnavut cuntası. Bu dangalaklar neredeyse bugün Edirne'ye pasaportla girmemize sebep olacaklardı.
Memlekette darbe konusu geçince herkes ortaya cemiyeti atar ama kimse bunlardan bahsetmez. Meşru hükumete muhtıra vermişlerdir. Sonları idam olmuştur. Bu örgütün ortadan kalkması ile liberaller askeri yapısını kaybetmislerdir ama siyaset sahnesinde hala vardırlar.
bundan sonraki adım karşılıksız para basmaktır. muhtemelen hükümet sıcak para bulamıyor.üzerinde denetim mekanizması olan kurumları bu fona devrederek denetimden kaçırıyor. istedikleri zaman bu kurumların karlarini istedikleri yere akitabilecekler. dolara müdahale,kopru, tünel vs yapımı. bu sıcak para da suyunu çekince en son para basip kombide yakarız.
çalışan sayısı 1.000 ve üzerinde olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.01.2017 tarihinden itibaren,
- çalışan sayısı 250- 999 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar ile 5018 sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanununun eki cetvellerde yer alan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarında çalışanlar 01.04.2017 tarihinden itibaren,
- çalışan sayısı 100-249 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar 01.07.2017 tarihinden itibaren,
- çalışan sayısı 50-99 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar ile mahalli idareler ve kamu iktisadi teşebbüslerinde çalışanlar 01.01.2018 tarihinden
itibaren,
- çalışan sayısı 10-49 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar
01.07.2018 tarihinden itibaren,
- çalışan sayısı 5-9 arasında olan bir işverene bağlı olarak özel sektörde çalışanlar
01.01.2019 tarihinden itibaren
işverenleri aracılığıyla sisteme girecek.
Ahmet Şık! Fetö ve akp ortaklığında ergenekoncu diye alındı. Bugün de fetöcü diye alıniyor. Adam her devirde içerde!
Haha devletin büyüklüğü imiş de kalemi teröristleri korumuş da... Ulan bu ülkede canlı yayınlarda türk bayrağı tartışıldı, devletin adı tartışıldı öcalan önümüzü aydınlatıyor dendi. Diyarbakır meydanında öcalan'ın mektubu okundu, yıllarca sokaklara mayın döşendi. Neredeydi lan devletin büyüklüğü!Atatürk'e her gün küfrediyor lan! Neredeyse apo'yu ev hapsine cikartiriyorlardi! Bu ülkenin askerini terörist diye içeri attılar. Yedirmeyin askerler intihar etti! Neredeydi lan devletin büyüklüğü!
Kendisine zurriyetsiz, evlat sevgisi nedir bilmez;türk milliyetçilerine kafatasçı, vampir, morg bekçisi, fatiha bilmez vs laflarını edenlerle iş tutmaktadır. Bu lafları hangi soda ile hazmetti bilemiyorum lakin yarın emri hak vaki olduğunda ülkücüler o tabutun altına girmemeli!
Yılbaşı primi alan aktrollerin twitter'daki hestegi. Daha dün cemaat götü yalayıp çözüm süreci şakşakçılari bugün güya ülkenin yılmaz savunucuları olmuşlar.