bol bol yalan söyleyin. sevdiğinize, aşık olduğunuza onsuz yapamayacağınıza inandırın. saf insanlardır çabuk inanır, güvenir, bağlanırlar. sonra da ben sana layık değilim deyin gidin. belki buna da inanırız ne de olsa safız.
"Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır: intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir."
(bkz: albert camus)
(bkz: sisifos söyleni)
"insanlar yavaş inanma-mayı, güvenme-meyi, sevme-meyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. insanların tecrübeli dediği şey budur. kalbiyle bağlantısını kaybetmiş insana "tecrübeli" denir."
18 yaşında bile olsan 35 yaş psikolojisine sokabilecek şarkı. hele bir de 25 üzeri yaşlardaysan kişiyi daha derinden etkileyebilmekte. onun için fazla da dinlememek lazım.
talep miktarını artıracak olan meraktır. garip şekilde sırıtıp, çirkin görünmesine rağmen erkekler tarafından kezbanlıktan bir üst modele geçiş olarak algılanmakta ve beğenilmektedir.
sevgili hülya koçyiğitimizin, kezban deyip küçümsenmesiyle gaza gelip, var olan potansiyelini gerçekleştirdiği ve nihayetinde olanların anlatıldığı türk filmi.
işin daha gülünç olan kısmı bu adresi bir lisans öğrencisinin üniversite hocasına ödev taslağı için vermesiydi. odadakilerin tümü kendilerini tutamayıp gülerken, çocuk renkten renge girmişti.
iÇiNDEN BÖCEK ÇIKTIĞI HALDE YEMEĞE DEVAM EDEN iNSANDAN BiLE DAHA MiDESiZ GÖRÜNENDiR.
BiR DE O KILIN NEREDEN ÇIKTIĞINI DÜŞÜNME KISMI VARDIR Ki KUSMAMAK iÇiN ZOR TUTAR iNSAN KENDiNi.
derek cornish ve ronald v. clarke, bu kuramı suça uygulayan isimlerdir.
buna göre, suçlar, beklenen muhtemel faydaları veya zararları değerlendirerek yapılan rasyonel seçimlerin ürünüdür. burada suçlular eylemin başkaları için doğuracakları sonuca bakmaz, kendi ihtiyaçlarını en kısa sürede tatmin edecek eğilimlere bakarlar.
bununla birlikte suç burada sadece motivasyona bağlı bir şey değil aynı zamanda bir fırsat meselesidir de.
15 ve 16.yüzyıllarda Avrupa'da 100.000'in üzerinde insanın cadı avları sonucunda mahkemelerde yargılandıkları ve sadece bir alman şehri Trier'de 6.500 kişinin yakılmış ve türlü işkencelerle öldürülmüştür.
bu dönemde insanlar evlerinden alınarak türlü işkencelerle cadı olduğunu kabule zorlanmış, kendileri bu yola itenlerin isimleri istenmiş, işkencelere dayanamayıp verdikleri rastgele isimlerle de cadı avları her yanı sarmıştır.