bir peynir teknolojisi kitabı alıp bilgilenmeni öneririm sana, zira bu dediğin teknolojik olarak mümkün değil.
bir dost...
tanım:sana çok pis laflar hazırladım, bak burdan gelişini görebilirsin demeye getiren söylem.
genelde filmlerde falan vamp kadınların kullandığı ojedir. (bkz: yeşilçam filmleriyle büyümek)
tırnakları kırmızı olan bir dişi görünce orospu olarak etiketlemeye meraklı bir millet oluşumuzu buna bağlıyorum başka mantıklı bir açıklaması olamaz çünkü.
şarkı sözü yazarının öküzlüğüyle alakalı bir durumdur zira bir öküz için en önemli şeylerin başındadır trenler, lokomotifler.
hayatının fon müziği de çuf çuf sesidir zaten.
karşısındaki kişinin bilinçaltına oynayan sinsi bir insan cümlesi.
aslında bu bir yanılsama, seni sevmiyor, zaten bir insan sana bunu bu şekilde söylüyorsa kesin bir pislik vardır ortada.*
gözlerinin içine mal gibi bakıyorsa,
saçma salak bir sırıtışla yerinde duramıyorsa çişi gelmiş minik çocuklar gibi sağa sola sallanıyorsa,
neyin var diye salağa yatıp sorduğunuzda yok bir şey diye geçiştirmeye çalışıyorsa,
üsteleyince kızıyorsa,
çocuklaşıyorsa karşınızda,
alakası olmamasına rağmen norrda,kuanta, portecho gibi grupları dinliyorsa,
seviyormuş gibi yapıyorsa,
özdemir asaf dizelerinden bir seçkiyle "kişisel ileti"şiyorsa
favori kitaplarınız ve filmleriniz hakkında hep olumlu fikirlere sahipse,
çayı ve kahveyi şekersiz içmeye başladıysa ve "ne çok ortak noktamız var yahu" repliğini sık sık tekrarlıyorsa,
ya benim ateşim mi var, hasta mı oluyorum acaba gibisinden şikayetlerle sizden bir şekilde ilgi bekliyorsa,
saatlerce saçma sapan şeylerden konuşabiliyorsanız ve bunun için uykusuz kalıyorsanız,
size hayallerinden bahsediyorsa ve bu hayallere bir şekilde sizi de dahil etme çabası içindeyse,
başarıları veya başarısızlıklarını size anlatıyorsa,
hayatını öğreniyorsanız ve bunu bile isteye yapıyora, kesin hoşlanıyordur.
paralel evrende var olma ihtimali mümkün hededir.
ama burda yok onu biliyorum, unutmak diye bir şey yok. alışmak var. alışıyorsun zamanla, ölüme alışıyorsun, ölen insanı unutmuyorsun sadece kabulleniyorsun sonra mesela terkedilmeye alışıyorsun, çekip gidip arkasına bir kere bile bakmamasına alışıyorsun, aşık olduğun adamın senden vazgeçmesine alışıyorsun. her şeye alışıyorsun özette, unutmuyorsun
bir şeyler olacak yarın,
duruşundan belli
kırdaki atların.
bulutların koşusundan belli,
kazışından köstebeklerin toprağı.
karıncaların telaşından belli.
bir şeyler olacak yarın,
belki bir tomurcuk,
belki bir ağacın düşen yaprağı,
belki de bir çocuk,
pek o kadar görmesek de uzağı,
kuşların uçuşundan belli,
bir şeyler olacak yarın,
öbür günden önemsiz,
bugünden önemli...
sadece sesini duyayım yeter, nefes alamıyorum, konuş bir şey söyle mesela transferleri nasıl buluyorsun anlat, en son hangi filmi izledin, finallerin nasıldı? hiç aklına geliyor muyum? gibisinden şeyler söylemek ister taraflardan biri, yani hala unutamayan kısım, yoluna devam edemeyen kısım ama hiçbir şey söyleyemez, karşısındaki de bir şey söylemez, sen olduğunu anlar, kapatmaz, öyle sessizce beklersiniz. kendini aptal yerine koyduğunla kalırsın. bir şekilde telefonu kapattıktan sonra saatlerce ağlarsın. özette gereksizdir.
arabesk ögeler barındıran,dinleyeni depresyona sokabilitesi yüksek, ben onu istiyorum bühüüü şeklinde ağlayıp tepinmeyle sonuçlanabilecek üç dakika yirmi iki saniyelik arid şarkısı.
bir mum yanıyordu bir evin bir odasında.
o evde bir de kedi vardı
geceler indiğinde kendi havasında
mum yanar, kedi de oynardı.
mumun yandığı gecelerden birinde
kedi oyunlarına daldı.
oyun arayan gözlerinde
mumun alevi yandı,
baktı,
mumun titrek alevinde
oyuna çağıran bir hava vardı.
oyunlarını büyüten kedi büyüdü
kendi türünde çocukçasına,
döndü dolaştı, yavaş yavaş yürüdü
geldi mumun yanına, oyuncakçasına.
bir baktı, bir daha, bir daha baktı
mumun alevinin dalgalanmasına
uzandı bir el attı.
bıyıklarını yaktırmadan anlamayacaktı..
ilk kez gördüğü mumun yakmasına
inanmayacaktı.
kedi oyunlarında büyüyordu,
mum, üşüyordu yanmalarında.
zaman ikili yürüyordu
aralarında.
bir ayrışım görünüyordu
birinin yanmalarında
öbürünün oynamalarında.
oynarken büyüyen kedi yanacak,
aydınlatırken küçülen mum yakacaktı.
küçülen yaka-yaka aydınlatacak,
büyüyen yana yana anlayacaktı.
bir mum yanmasından
ve bir kedi oyunundan
kaldı sonunda
bir gecenin tam ortasında
bir evin bir odasında
göz-göze susan
iki insan.
mum yandı bitti.
kedi büyüdü gitti.
oyunlar karıştı gecelerde
suskun uykusuzluklara.
o iki insandan, sonunda
birinin anılarında kedi,
birinin dalmalarında mum
kaldı gitti.
nerede bir mum yansa şimdi
nerede oynasa bir kedi,
birbirine yansıyor, karışıyor gölgeleri...
bugün dün gibi oluyor,
dün bugün gibi.
mum ellerimi tırmalıyor,
belleğimi yakıyor kedinin elleri
"herkesin bir öyküsü vardır ama bir şiiri yoktur" sözünün sahibi şair.
mum aleviyle oynayan kedinin öyküsü de benim şiirim, bu şiiri yazdığı için minnet borçlu olduğum şair.
akşam haberlerde gördüğüm ve inanmak istemesemde yaşanmış olan bir olay.
şaka gibi, adam öz kızını ki öz kızı bile olmasa bir kız çocuğunu 4(yazıyla dört) tane hayvan için satıyor. küçücük çocuk tecavüze uğruyor, hamile kalıyor, imam nikahlı kocasından kaçıyor, çocuğunu düşürüyor. sonra 19 yaşında ergenlikten taze çıkmış bir afacanla imam nikahı kıylıyor.
resmen hayvanlık, bir kız çocuğu meta olarak görülüyor, köpek yavrusu gibi doğuruyorlar diye kızardım eskiden insanlara ama görüyorum ki bir sebebi var; ticaret. sat kızını al bir kaç büyük başı. o kızın neler yaşadığı, mahvolan hayatı, mahvolan çocukluğu kimin umrunda? anne ve babası olacak tüccarların umrunda olmadığı kesin.
hayatımda duyduğum en arabesk cümleler arasında ilk beşe garanti girer dediğim iddialı cümle.
her şeyden önce ayıp bir kere böyle bir şey söylemek, tamam karşındaki kötü biri olabilir ama hayatındaydı senin, ona bu değeri vermek kendini de aşağı çekmektir aslında. iki satırlık adamlara layıksın demek ki derler adama sonra. gerek yok bu derece arabeskleşmeye.
kasabınızdan ısrarla ete dair bir serolojik test isteyiniz tavsiyesinde bulunacağım inançlı kişilerdir.
zira bu test sonuçlarını görmeden domuz eti yemiyorum hamdolsun demek zordur. şahsen demiyorum/diyemiyorum, diyeni de güveninden ötürü tebrik ediyorum. hea bir de afiyet olsun gençler.
we started nothing albümünden akla takılan bir the ting tings şarkısı.
şu şekil sözlere sahip;
you never alter, you're always you
everything's breaking, but i don't care
smash the rest up, burn it down
put us in the corner 'cause we're into ideas
take these edges, they're inside out
no one will notice, they're looking elsewhere
we can be honest, we call it off
we've got the choice if it all goes wrong
we walk, we walk, we walk, we walk
you see the changes in things that come
it's how you deal with it when switching off
make a decision, a precondition
we've got the choice if it all goes wrong
we walk, we walk
we walk, we walk
when nothing makes you feel good
then nothing makes you feel good
we've got the choice if it all goes wrong
we walk, we walk, if it all goes wrong
we walk, we walk, if it all goes wrong
we walk, nothing makes you feel good
nothing makes you feel good, we walk
when it al goes wrong, we walk
nothing makes you feel good
nothing makes you feel good
we walk, makes me feel good
nothing makes me feel good
if it all goes wrong
kime göre moment alıyoruz sorusuyla beni baş başa bırakan, hafiften "hadi itiraf et" temasını sezdiğim hede.
o değil de bu kabullenişin kime ne faydası var onu anlayabilmiş değilim.
-emin misiniz, erkek olacaktı, erkek bekliyorduk biz.**
-elinle mi koydun be adam, kız işte.
-!+^%&'/
bu diyalogtaki kişi babamdır benim, çocukluğumu ve ergenliğimi katlettiler resmen bunu anlata anlata. hayır komik de değil ama övünerek anlatılan bir hikayeydi işte. benimle gerçekten gurur duyduğunu anladıktan sonra duymaz oldum. geçti, gitti.
zor olabileceğini tahmin ettiğim hede. yani sümüklü ve sidikli halini bildiğiniz birinin yıllar sonra cinsel anlamda çekici gelmesi tuhaf.
-ehihih, sen küçükken sümüklerini yerdin berkecan, çok komik, şimdi o ağızla beni öpüyorsun yalnız ıyyy iğrenç.
-hiç de bilem, hem bikere sende saçını çekince işerdin kızım.
-ne alakası var yaaa, seni örtmene sölücem, pis...
-tekme atma, tekme atma...