kıvanç tatlıtuğ'un mavi jeans reklamındaki 'vay vay vay çantaya bak' repliğinden sonra ali taran tarafınfan bulunmuş yeni repliği.
sevgilisi hapşırır ve kıvanç beyimiz kıza bakıp çok sev der. ay allahım yarabbim biz bırak çok sev diyenini hapşırdığımızda çok yaşa demeyi akıl edenine hasretiz adam bir de öldürücü bakışlarla kıza çok sev diyor. yahu bu türk kadınlarına yapılan resmi bir zulümdür. ya bari iyi yaşa, güzel yaşa falan desin çok sev ne laaaan!
tamam o reklamdaki abla gibi değiliz ama bizde insanız ya bizde dişiyiz!
tarkan'ın seslendirdiği ilk ve sanırım tek olacak olan belgeseldir. tarkan ağlar gibi konuşmuş. zannedersin hayvanlar topluca göç etmedi tek tek intihar etti. ne var bu kadar üzülecek dönecekler merak etme. *
genelde kavga etmiş küsmüş sevgililer arasında barışma sloganıdır. bu arada ukteyi dolduran yazar bana bunu söylesin en mucuklusundan öperim hiç acımam. *
gelelim olaya.. bilgisayarın başında oturmuş sözlüğümle içli dışlı takılıyordum o sırada gözüme aynada kendini izleyen kardeşim ilişti, önce sağ profil sonra sol profilden kendine bakan velet öldürücü vuruşu yaptı ve üzerindeki t-shirt ü kaldırdı... bir brad pitt bir taylor lautner görmüş kadar şaşırdım sözlük.
benim ufacık miniminnacık kardeşim zamanla beni geçmekle kalmamış şimdi bir de utanmadan adonis yapmıştı. her öğününde et yiyen, günde 2 litre süt içen, her akşam 4 saat basketbol oynayan ve ekstradan spor yapan mini uyuz çabalarının meyvesini resmen adonisinde biriktirmiş.
yaa sen onu ne ara yaptın deyince de 'güzelim ben hayvanlar gibi spor yapıyorum adonis sende mi çıkacaktı' gibi bir cevapla karşılaştım. herif adonis kası yapmamış resmen özgüven depolamış. hem takdir ettim hem çok kıskandım an itibari ile çok karışığım sözlük.
aile yada sevgiliyle yapılan tatilden çok farklı tadı başka olan bir tatildir.
üniversiteye geç gitmem dolayısıyla erken giden arkadaşlarımın faaliyetlerine tanık oldum hep. bunlardan biri de okuldan arkadaşla tatil yapmaktı, hazıranma sürecim boyunca hep bunun hayalini kurdum. bir tatil yöresinde yaşamanın yaptığı etkiyle de arkadaşımı evimde ağarlamak benim için sınavı kazanmak kadar önemli bir hedef haline gelmişti. hayalim şuan eğlenmekten yorgun düşmüş arkamdaki yatakta sızıp kalmış durumda ve ben çok mutluyum.
yeni başlamış tatilimizden edindiğim izlenimlere bakılırsa arkadaşla tatil yapmak;
-otobüsten indikten 10 dk sonra bavulları evin aşşağısında bırakıp kendini denize atmak
-çok içmem deyip dört biradan sonra gözünü sizinkine diktiğinde hadi bunu da iç deyip uzatmak
-balkonda 3,5 saat tavla oynamak
-cüce bir striptizciyi önce ay ben bakamam deyip sonra kahkahlarla pür dikkat izlemek gösteri bitince de ya ben sen utama rahat izle diye baktım yoksa ıyy çok iğrenç ayağına yatmak
-dans etmek için barın üzerine çıkmaya çalışan arkadaşınız kayıp masanızın üzerine düştüğünde yardım edip kaldırmak yerine alnına para yapıştırmak imiş.
an itibari ile cep telefonuma mesaj atan numaradır.
tebrikler!
kuruluşumuzdan 1 yıllık indirimli gold sağlık paketi ve hediye altın kol saati kazandınız 0212 273 10 02 arayın hediyenizi alın.
dostum ne kuruluşu indirimli gold bıdı bıdısı da ne ayrıca neden ben?
adamlar dolandıracaklarına inançlı olmalı. aman nenelerimizi dedelerimizi koruyalım.
son olarak hadi lan ordan!
bates motel productions üyesi. youtube daki meşhur sütü seven kamyoncu,bana kitap al,esmeralda videolarının baş kahramanıdır. istanbul işletme mezunudur kendisi. yakışıklılığıyla grup üyelerinden daha ayrı bir yeri vardır kalbimizde. sosyal toplum videosunda ''renge reeenk&felan'' yorumları süperdir. bir de mali müşavir olacağım diyordu kendisi akıbeti ne oldu meraktayız.
bu akşam ali sami yen stadyumunda saat 20:00 de başlayacak olan şölendir. korunmaya muhtaç çocuklar vakfı yararına yapılacak olan maç trt den naklen yayınlanacaktır. tanınmış türk oyuncu,şarkıcı vs. karşısına formula 1 pilotlarının çıkacağı karşılaşmada en dikkat çekici isimlerin michael schumacher, fernando alonso, felipe massa olacağı kesindir. özellikle 3 yıl aradan sonra formula'ya geren dönen schumi'mizin performansı merak konusudur.
kadın gibi güzel bir varlığa taşş diyerek bir kaya parçasına benzetmek bu kırılgan sevecen varlığı duygusuz bir objeyle eşleştirmek amacıyla söylenen sözdür.sokakta laf atmak için çokça kullanılır.
tanım:sevgili olduğunuz kişinin evinde kalıp da sizin bir odada onun başka bir odada kalması durumudur.
tanımdan sonra gelen rahatlama: ben böyle boktanlık görmedim kardeşim.bu nedir ya?bu işkencenin adı nasıl konulur bilemiyorum.ne bileyim sen var mısın yok musun'un sonunu görmeden polonya-avusturya maçını bitirmeden edebin gerektirdiği saatte sevdiceğine mis gibi sarılıp uyuyorsun ilerleyen saatlerde iş zıvanadan çıkıyor. hava sıcak,oda sıcak,sevgilinin değen teni sıcak,sinekler bırak sokmayı fitil niyetine g.tünüze girecek,mekan değiştirme imkanınız yok siz yinede ammenah ederken sevgilinizin dengesiz ablasız odaya sebebsiz dalışlar yapıyor bir nevi giriş çıkış bombardımanına tutuyor sizi,karı utanmasa nokta vuruşlar yapacak o derece.odaya dalıp arpası fazla gelmiş at misali koşturup duruyor ama görünürde yaptığı hiç bir eylem yok.en can alıcı nokta ise her defasında sizin essin diye açık bıraktığınız kapıyı itina ile kapatıyor.öldürü müsün sabaha mı bırakırsın karar veremedim.siz yinede terbiyenizden ödün vermeden 20. defa kapıyı açıp bıkkın bir şekilde sandalyeye çöküyor ve kaderinize sövmeye başlıyorsunuz ki sevgiliniz artistik bir edayla odadan çıkıp gidiyor ve salondaki otururken bile tek kişinin anca sığdığı koltuğumsu şeye gidip yatıyor. ifadeniz göt olmanın beşinci derecesi,morarmanın en güzel rengi tadında iken gelip sözlüğe döküyorsunuz içinizi ve sabahı beklemekten başka birşey gelmiyor elinizden.
Onkoloji dalından Viyana Kanser Enstitüsü, Amerika Birlerşik Devletleri John Hopkins'te çalışmış türkiyenin en değerli onkoloji profesörlerinden biridir.bir nevi lokman hekim diyebiliriz.hangi otun/meyvenin,hangi hastalığa iyi geldiğini adı gibi bilir.31.01.2008 tarihli esra ceyhanla adlı enteresan yayını izlememize de vakıf olmuş kişiliktir.rahat tavırları ve konuşmasıyla bazen kırıp geçirir.özelliklede esra ceyhanın o gıcık tavrıyla
-hocam keten tohumunu ayşe'ye de(kızı ayşe) vereyim mi sorusu üzerine
ayşenin kim olduğu hakkında hiç bir fikri olmayan sayın hocamızın (ki bizimde yoktu o ana kadar)
+ayşe ye de ver fatma ya da ver cevabı esra ceyhan ı dumura uğratmıştır.
hocamızı seviyor ilgiyle takip ediyoruz.
çok denedim ama olmadı.bir kaç keresinde başaracak gibi oldum kıyısından döndüm güvenilirliğin.ya siz uygun görmediniz sözlerimi yada ben sözlerimi uygun hale getiremedim.aldınız çekiştirdiniz beni istediğiniz gibi yaptınız koydunuz bir köşeye zaman geçmedi dağıldım,söylediğim sözler havada kaldı.rica ettiniz,teklif ettiniz,yeri geldi emrettiniz başımı eğdim,bağladım gözlerimi yeni sözler verdim ama zamanı gelince aradığınız yerde yoktum ben yine tutamadım sözlerimi.
becerememek değildi derdim istemedim hiç,ben kaçarken gülümsemiştim size siz yanlış anladınız mutluyum sandınız.tekrar söz ver dediniz kabul ettim. ne gelirdiki elimden siz binlerceydiniz ben 1 tane bile değildim,kim bilir nerelerde bırakmıştım parçalarımı tutmadığım sözlerim gibi onlarıda tutamamıştım ben.ve kolayca sahiplenmiştim bu aşırı yanlızlığı zaten hatırlamıyordum nerelerde kimler tarafından parçalanmıştım ben, geride kalanlarım kimlerin esiri hala da bilmem.
dedim ya çoğunluğunuz karşısında korktum daha doğrusu yoruldum tamam dedim söz veriyorum bende sizin gibi olacağım ,sizin gibi gülecek,ağlayacak,bir şeye dokunduğumda sizinle aynı hisleri paylaşacağım,siz olacağım ben. bu teslimiyet, bu zafer öyle hoş geldiki size kahkahalar attınız yerin yedi kat altından duyulan ama göğe erişemeyen kahkahalar.bir süre devam etti böylece aranızda dolaşıyor size sizi yansıtıyordum ben,bana yaptığınız baskılar hepsi silinmişti hafızanızdan yeni kurbanlar aramaya tam başlamıştınız ki ruhum kanamaya başladı dayanamadım kaçtım.bir kez daha sözümü tutamadım ben ve siz bana olan güveninizi raflarınıza kaldırdınız yeniden.artık sözlerimi tutamadığım için pişman değilim isterseniz gelin bulun beni güveninizi tekrar kırabilmem için.
genellikle sazlı sözlü mekanlarda ön taraflarda oturanların ortamın ahengine binayen coşması lakin arka tarafın bu duruma tepkisiz kalması sonucu şarkıcımızın/türkücümüzün tam katılımı amaçlayarak söylediği sözdür. sözün ardından bir iki mendil sallanır el çırpılır arka taraf varolduğunu gösterir ama bu çok uzun sürmez bir kaç dakika sonra sahne yine ön tarafa kalır arkadaki kalabalık yeniden sessizliğe gömülür. hatta ön masalarda oturanlara kötü kötü bakışlar atılır dans eden hanımlara ayıp sıfatlar takılır. kıskançtır arka taraf çekemez gönlünce eğlenen ön tarafı gören silah zoruyla geldiklerini zanneder bir çok dialog vardır.
-aaaa karıya bak kobra dansına başladı yollu bu yollu
-himmet ben sana demiştim erken gelelim diye bak senin yüzünden helanın kapısındaki masaya düştük kokudan fenalaştım ne heves kaldı ne neşe.
+arka taraf eğleniyor muyuz
-allah belanı versin necmi otoparktan ayırtsaydın masayı solist eğleniyor musunuz diye soruyor adam ne tarafta onu bile göremiyorum ki yalandan bi el çırpayım
-nurullah ay annen pistte ne yapıyor öyle allahım 70 yaşındaki kadın roman havasımı oynarmış ayol senin annen bunak bak şimdide memelerini açıp davulcuya gösteriyor önde otursaydık zaptederdik bari.
yaşıtları gibi kafayı sadece rockla popla bozmamış türkiye'den geçmiş koca bir üstadın farkında olan ve onu da dinleyen gençtir.**
saygı duyulması, sevilmesi,başı okşanıp bağra basılması gereken insan evladıdır. lakin bazen gözetim altında tutulmalıdır yoksa bu yavrucak zaman içinde "bir ufak açayım" moduna geçebilir.
türkçesi lanetler kraliçesi olan filmde vampir lestat ın sahilde bir çingene kızla beraber çaldığı muhteşem solodur.etkileyici ve damardandır kısa olmasına rağmen akılda kalır.her dinlediğinizde garip bir hüzün kaplar fikrinizi. http://www.youtube.com/wa...;mode=related&search=
şarkı adı Interview with the Vampire-lestat's violin.
öylece bakıyordu uzun uzun nereye baktığını bilmeden gözyaşları etrafı buğulaştırmıştı yutkundu sildi gözlerini nefes almak zor değildi ama almak istemiyordu 10 yaşında bir kız çocuğu ruhu paramparça aklı karışık babasına baktı kanatlanıp uçmayı istedi bir an doğdu şehire arka sokaktaki evine bu muhteşem evi güzel mahalleyi zengin insanları bırakıp o eve o mahalleye dönmek istedi evlerin bitişik olduğu biraz küf kokan anılarına 10 yaşında bir kız çocuğu ne kadar çok anısı olabilirdiki ne kadar çok acısı?
en sonunda babası başladı söze geçmişte kaldı dedi inan, bana düşman olma kızım. bu güne kadar kaç sözüne inanmıştı babasının ve kaç defa hayal kırıklığına uğramıştı, bir insanın inançları ve hayal kırıklıkları bu kadar paralel olmak zorundamıydı. her çocuk gibi sevmemiş miydi babasını, eve geç kalınca babası için endişelenmemiş miydi hiç, bu ev güzel değilmiydi, mutlu değil miydi babası, neden bu kadar öfkeli bu kadar sevgisizdi peki bilmiyordu. annesi efkarlanmış bir sigara yakmıştı içerde ve teyipte o eski kaset o eski şarkı bana bir masal anlat baba...
babası hiç masal anlatmamıştı ona ve elini tutmamıştı hiç, göz yaşını silmemişti aksine her ağladığında bir tane daha vurmuştu kızına ve şimdi babası karşısına geçmiş kendini aklamaya çalışıyordu. nefes almak zor değildi ama o almak istemiyordu.. küçük aklı girdiği bunalımı farkedemiyordu bile ama büyük kalbi acımaktaydı oysaki yüzüne aldığı darbeler canını bu kadar yakmamıştı.
babası onları ne kadar sevdiğinden hatalarını telafi edebileceğinden bahsediyordu ...uykuya dalıp gitsem bile bırakıp gitme sakın beni...
-sen bizi bırakıp gittin baba hemde yanıbaşımızda durarak. baba sen başka bi kadına anneme baktığın gibi baktın onun çocuklarını öpüp sevdin baba hemde benim önümde niye yaptın baba niye?
babası kızının bunları söylemesine çok şaşırdı nede olsa 10 yaşında bir kız çocuğu affeder sarılır öper sanmıştı ama kızı hesap soruyordu neden diyordu
-eee yeter be yaptıysam yaptım ohh yine olsun yine yaparım dedi ve çekti gitti babası.
kız babasının ardından bakarken gözyaşları fışkırıyordu adeta, şarkı bitmek üzereydi. 10 yaşında bir kız ruhu paramparça, ruhu yaşlı, çok yaralı. yatakta uyuyan kardeşine baktı içinde ölen bir şey vardı, hıçkırarak ağlıyordu, bağırıyordu bana bir masal bile anlatmadın baba, beni hiç sevmedin, bundan sonrada anlatma baba...
(#2091665)
bir yazarı beğenmek saygı duymak elbette güzel ama her fırsatta bu kadar göze sokmak ne kadar doğru? belkide içten gelen bir hareket ama dıştan görünüm çok farklı.
yansıdığı yer genelde bir kare şeklindedir öyle tatlı ve öyle dinlendirici bir renktir ki o renk solana kadar uzun uzun seyredilebilir seyretme işleminin sessiz ve oda sıcaklığında yapılması makbuldür.
özellikle çok coşulan konser sonraları ayrı bir lezzetli gelen şahane makarna çeşididir birde kendiniz yapmışsanız ve sevdiceğinizden tam not almışsanız harikadır.
genellikle evlenecek çiftlerin züccaciye dükkanında görüp pazar sabahı kahvelerini bu şirin şeylerle içme hayali kurup aldıkları ama kullanımı zor olduğu için vitrine kaldırılan yıllar sonrada evdeki ufaklığa kalemlik olan fincan takımlarıdır.