istismar yerine kullanılabilecek binlerce kelime varken bu vatan uğruna hem de nimetlerinden bazılarının milyonda biri kadar bile faydalanamadığı bu vatan uğruna vücudunun bir parçasını kaybetmiş kişiye " istismar" gibi bir kelimenin içinde geçtiği bir cümle kurulduğunda aklıma dervişin fikri neyse zikri odur atasözünü getiren sözün bittiği olaydır.
bugün dinlediğim ve bu kadar geç keşfettiğim için hayıflandığım şarkıdır.oysaki ne güzel ifade etmiş benim dilimin ucuna kadar gelip de söyleyemediklerimi.
ilk sahnesi ile ne oluyo nazi kampı mı burası dediğim, maden ocağı sahnelerini abartılı bulduğum, bunlar dışında başından sonuna hiç sıkılmadığım, o kadar hüzne rağmen kıvanç tatlıtuğ'un o garip duruşuna yer yer güldüğüm, ama helal olsun da dediğim, biraz da sanki yabancı filmlerde kullanılan ses ve müzik kullanılarak bilinçaltına etki edilmeye çalışıldığını düşündüğüm filmdir.ya bana öyle geldi ya da gerçekten bizden müzikler değil de yabancı filmlerdeki gibi bildik alışıldık müzikler kullanılmıştı..
hayat onun hayatıdır.bize nedir. ancak kendimi kendimden korkutmuş kişidir.televizyonda gördüğümde hep ne kadar erkeksi derdim..kız gibi değil..yanılmadım..ve hayatımdaki başka insanlar hakkında hissettiğim başka şeylerden de korkmaya başladığımın bir kanıtıdır..
ilk okul çağında üzdünüz beni yıllar şarkısıyla büyüyen benim gibi bünyeleri gece yarısından iki saat sonrasına kadar uyutmamayı başarmışsa kim ne derse desin amacına ulaşmış olan eylem.
gecenin bir yarısı beyaz show seyrederken duyup yarın marketten ekmek alıp dönerken bir komşu görsem de yüzümde kocaman bi sırıtışla omuzlarımı sallaya sallaya söylesem diye düşündürüp heyecanlandıran şarkı:))
gerçekten kaldırılıyor ise bana " vay arkadaş bu ülkede zeka parıltısına dizide bile izin vermiyorlar" dedirten, kimin emeği geçiyor ise ellerine sağlık dediğim dizidir...
kannaatimce ilginç olabilecek bir konuyu siyasi mesajlarla berbat etmiş filmdir.mahsun kırmızıgül konuşana kadar kendi kendime "hadi bee olacak galiba bu iş, efektli mefektli bi film yapmış adamlar" dediğim ancak o andan sonra gerçeği yüzüme tokat gibi çarpmış ve o andan sonra da bitse de gitsek dediğim filmdir. ayrıca hacının avukatının şüphelinin ifadesinin yeminle alınacağını zannettiği, emniyet müdürünün de savcıları namuslu ve namussuz olarak ayırdığı filmdir.
çirkin kelimesini bi bot için kesinlike karşılayan nesne..sanırım ismi de buradan geliyo.."l ve y" harflerini çok göze batmasın diye koymamışlar zannımca..*
dünkü Türkiye serisini 15 yıl sonra yeniden okumaya başladığım, bitirdikten bi beş yıl sonra yine okumaya niyetlendiğim, herkese şiddetle tavsiye ettiğim, ünversite yıllarında daha vefat etmemişken tanışmayı hayal ettiğim, maalesef hayalimi gerçekleştiremediğim, bi insan bu kelimeleri bu kadar güzel biraraya nasıl getirebilir diye kitaplarındaki bi çok cümlesini tekrar tekrar okuduğum, elimdeki 1976 basım "kilit" in arka kapağındaki "sanat adamlarının dünyayı değiştireceği veya yeni bir nizam tesis edebilecekleri fikrine inanmıyorum. inancım sanat adamlarının ancak yeryüzünü güzelleştirebilmek uğrunda, çirkindde bile mevcut olan bütün güzellikleri insanların gönül gözünde yerleştirmek için çaba sarfetmek mecburiyetidir" cümlesini kuran ve bu cümleyle beni benden alan, sadece yazar demeye dilimin varmadığı, sadece yazmayan yazmaktan ötesine geçen adam gibi adam.Allah rahmet eylesin...