ispanyadan romanyaya giderken istanbul boğazı ile constanza arasında bir yerde doğduğu söylenir
«journal of group psychotherapy, psychodrama and sociometri» (1947 de moreno kurmuş), 100. yıldönümünde morenoya ayrılmış ve burada da
türk olduğu yazılmış
15. yy. ispanyol musevileri sürüldüklerinde osmanlı imp. na sığınmışlar ve vatandaşlığa geçmişler
viyanada tıp (psikiyatri) eğitimi görmüştü. felsefe ve teoloji ile de ilgiliydi. Çocuklara öyküler ve peri masalları anlatıp oynattı. spontanlık tiyatrosunu kurdu.
viyanada bir mülteci kampında hekim olarak çalışmıştı. hudsondaki islahevinde ve amerikan hava kuvvetlerinde de benzer deneyimler yaşadı.
moreno, viyana tıp okulunda asistanlık yaparken (1912) freud un dersine giriyor. aralarında geçen diyalog :
pekala, dr freud, ben senin durduğun yerden başlıyorum. sen insanlarla ofisinin yapay ortamında buluşuyorsun, ben onlarla sokakta ,evlerinde, doğal ortamlarında görüşüyorum. sen, onların rüyalarını inceliyorsun. ben, onlara tekrar rüya görebilme cesareti vermeye çalışıyorum. insanlara tanrıyı oynamayı öğretiyorum
moreno,
insanın insanla birleşmesinden çocuklar; insanın doğayla birleşmesinden robotlar ortaya çıkar demiş.. robotlar, insanlar/çocuklar gibi spontan ve yaratıcı olma şansına sahip değildir. robotlar yarına kalmayı beceremez; ancak insanlar da giderek spontanlık ve yaratıcılıklarını keybediyor. makinayı yaratan insan onun kölesi olarak robotlaşmaya doğru gitmektedir. (bkz: sosyometri) tam da bu noktada önemlidir.
1960ların jamaikalı vokal grubu. cavaliers adı altında oluşturulduktan kısa bir süre sonra 1954te ismin the sensations olarak değiştirmişler. en büyük başarıları "let me in" adlı çalışmaları ile oldu. bu parça ile 1962 yılında r&b listelerinde 4 numarayı yakaladılar. daha sonra zaten öyle yüksek bir başarı sağlayamadılar ve dağılmak zorunda kaldılar.
bu grubu ben secondland lions (muhteşem üçlü olarak türkçeye çevrildi.) filmini izlerken bir sahnede let me in parçalarını dinledim. cidden çok hoş bir parça tavsiye ederim.
annelerde kalıtımsal bir özelliktir. ev kadını ise en sevdiğin tişörtü makasla kesip temizleme bezi yapması en doğal hakkı tabi. kitaplarımı çöpe atıyor tatlı manyak.
tıpkı ham maddeyi mamül hale getiren bir fabrikayı andırır. ona göre şekilsiz olan çocukları bir düzenin içine sokarak köle haline getirmek gerekli. düzenin olması şartmiş gibi. ya da sanki saf veya ham olmak kötüymüs gibi. fabrika gibi oradan buradan ekleme ve çıkarmalar yapar.
yetiştirme adı altında yaratıcılık öldürülür, aynılaştırılır. farklılıklara tahammül yok edilir. farklı olanı dışlama aynı olanı yüceltme öğretilir. ve aslında farkında olmadan esaret altına alınır beyin bir seçim hakkı sunulmadan.(ki sunulduğunda da seçim olmaz zaten.). potansiyel olarak bir tehdit olan çocuk en azından bir zaman için etkisiz hale getirilir. ve toplum yaşamaya devam eder. * eğitim dendiğinde akla hep bilgilenmek gelir ama burada daha çok bir afyon olarak kullanılır eğitim. *
fantazilerinde yer alan sado-mazoşistik duyguları çizgilerle çok iyi bir biçimde aktaran çizgi romancı. normalde sadece fantezilerimizde yer alan cinsellik ile ilgili aşırılıkları kendi döneminde korkusuz bir biçimde çizgilerle dile getiren şahıs. genel tema mağdur kızlar, sadomazoşizm ve şiddet üzerine kurulmuş. sadist rolleri erkeklere veren guido, sadomazoşistik rolleri hemen hemen hep kadına yüklemiş. oluşturduğu valentina adındaki başkahraman hem acı çekerken cinsel bir haz alan, aynı şekilde karşıdakine acı verirken cinsel haz alan bir kadın. guido eserlerinde büyük bir cesaret göstererek bunu çizgileriyle aktarmaya çalışmış. ve büyük bir başarı sağlamıştır.
aslında en önemli özelliği şiddet ve seksüel hazzı eserlerinde bir araya getirmesidir. kadın vücut hatlarına daha fazla yer vermiş. ve mükemmel kadın prototipine de gönderme yapmıştır. erkek vücuduna nadiren rastlarsınız eserlerinde. Çizgisi müthiş derecede kusursuzdur. ince ve estetik çizgileri tüm dünyada şöhret kazandı. keşke bu çizgileriyle erkek sadomazoşist bir karakter de oluştursaymış dediğim çizer. kadın vücutlarını çizerken çok etkilendiği luise brooks tan esinlenerek çizmiştir.
işin garip tarafı çok narin vücutlar çizerek sadomazoşizmi işlemiş. yani cinsel haz ve şiddeti böylece bir araya getirmiş. https://galeri.uludagsozluk.com/r/612975/+
psikanalitik bir temele oturtup baktığımızda sado mazoşizm aslında küçükken yaşadığı hasara rağmen haala ayakta olduğunu ve yenilmediğini bir kanıtlama çabası. tabi kimin küçüklüğü hasarsız geçer ki. hepimiz aslında biraz sadist biraz mazişistiz. sevdiğimiz az da olsa ısırmak isteriz. veya onun bizi ısırması bizde cinsel bir haz uyandırabilir. tabi herkes için geçerli değil. zevkler öğrenilir sonuçta.
Şimdiki zaman diliminde düüncelerinde yer alarak seni meşgul eden şeyleri öğrenmek için sorulmuş bir sorudur. merak ettim.
benim şahsen "yarın ki ödeve birazdan başlayacağım tamam" cümlesi geçiyo başka da bi şey geçmiyor.
Dışarı çıkmayı, denizi izlemeyi, yürürken sigara tüttürmeyi, müzik dinlemeyi (ama denizi izlerken değil), alışveriş değil de para olmadan bedava oksijenin tadını çıkarmayı çok isterdim. eminim içinizden "a*ına koduğumun çık o zaman" diyeniniz çoktur. ama yemezler. ben çıkayım da siz benden habersiz gizli gizli yazın değil mi. Bu güzelim havada.
yok mu muhabbet tellalı!
Beklenmeyen misafirin beklenmedik bir anda kapıyı çalması gibi bir şey. Sıralı ölümlerde dededen önce torunun ölmesi. hayata müdahale sonucu öldürülebilirler. (bkz: Ali ismail korkmaz) gibi mesela.