demin bir arkadaşım aradı. "abi quaresma'yı almışız, kapak olsun sana" dedi. şimdi adını vermeyeyim, ezeli bir rakibimizi tutuyordu kendisi. "oğlum" dedim "yanlışın var, beşiktaş aldı quaresma'yı...."
baktım biraz kem küm etti, sonra az evvel geçen pattes soğancıya küfürler ederek kapattı. megafonla yanıltmış sanırım mahalleliyi...
aman herkes patates soğancısına dikkat etsin, yaz aylarında bi yanlış anlaşılma daha yaşamayalım uzun lafın kısası.
"her insan yaşamda zengin olabilir, varlıklı olabilir, öyle veya böyle başarılı olabilir, ancak erdemli olmak, yani "adam olmak" herkese nasip olmaz, bir ayrıcalıktır" ana temalı söz öbeği.
28 kasim 2002 besiktas dinamo kiev maci'ndan 3-1'lik zaferle ayrılan beşiktaşımız'ın, bombok bir havada ve betondan bozma bir zeminde oynadığı maçtır. siyah beyazlı temsilcimiz, sağlam savunması ve güçlü orta sahası ile maçı kitlemiş, 90 dakika neredeyse iki takım adına da pozisyon doğmadan 0-0 sonlamıştı.
100. yılını kutlayan beşiktaş bu skorla hem uefa kupası'nda 4. tura yükselerek slavia prag'la eşleşmiş, hem de dinamo kiev'i eleyen ilk türk takımı olmuştu.
amerikan iç savaşı'nın kuzeyin zaferi ile bitmesini takiben, güney bölgelerini sömürmek için buralara giden kuzeylilere, güneylilerce verilen aşağılayıcı ad.
türevleri diğer büyük takımlar için de üretilen ve beğeni toplayan "2008 beşiktaş jimnastik kulübü takvimleri"nin hazırlayıcılarından olan genç beşiktaşlı.
beşiktaşımız'ın gordon milne ile elde ettiği üst üste ikinci şampiyonluğun ilan edildiği, kadıköy'de oynanan ve beşiktaş'ın 2-0 üstünlüğü ile sonuçlanan maçtır.
bu maçı diğer derbilerden ayıran ise, karşılaşmayı takriben 500 civarında fenerbahçe taraftarına karşılık 25.000 dolaylarında beşiktaşlının tribünlerden takip etmiş olması, yani ilk kez bir büyüğün kendi evindeki derbide deplasmanı yaşamış olmasıdır.
beşiktaşımız'ın alt yapısından yetişen 20 yaşında ve 1,94 boyundaki genç kaleci. 16 ağustos 2008 beşiktaş hazar lenkeran maçında forma giydiği 30 dakikada şahsen bana hakan arıkan'dan fazla güven vermiştir. umarım yavaş yavaş takıma adapte edilerek kazanılır.
31 ekim 2002 alaves besiktas maci'nin üzerinden 2 hafta geçmiş.. ama son saniyede yenen o uydurma golün verdiği öfke, şorolo hakemin yaptılarının etkisi hala bünyelerde.. çarşı bir hafta önceden hazırlanıyor.. kapalı'yı teneke varillerle donatıyoruz. ünlü kartal gol gol gol'un bugünküne nispeten tempo olarak daha düşük ama süre açısından çok daha uzun versiyonu, varillerden çıkan korkunç sesle desteklenecek.. ilk nakarat sadece taraftar sesi, ikincisinde arkadan variller girecek bum bum bum diye. maç başlıyor, tribünler süper.. beşiktaşımız alışılagelmemiş bir şekilde kırmızı formalarla sahada.. mücadelenin henüz başları.. yeni açık tarafında kale.. ilhan bir anda ceza sahasında demarke kalıyor.. bir plase.. goooooll.. inönü yıkılıyor.. tamamdır, bu skor bizi üçüncü tura götürecek.. dakikalar geçmiyor. kadroda kimler yok ki.. ali eren, kaan dobra, tayfur, yasin.. sonunda süre eriyor, hakem maçı bitiriyor.. lucescu yönetimindeki kartal, üçüncü tura, dinamo kiev maçlarına uçuyor.
soğuk bir ekim akşamı.. 100. yılını kutluyor olması münasebetiyle iyi kötü bir araya gelmiş beşiktaş camiasının hasta bir taraftarı olarak tv başındayım. uefa kupası'nda oynuyoruz.. ikinci tur, rakip ispanyol alaves. 2001'de uefa finali oynamış, liverpool'a kaybetmiş. gerçi sonradan o takım dağılmış büyük ölçüde ama "beşiktaş", "avrupa kupası maçı" ve "deplasman" anahtar sözcükleri bir araya geldiğinde "beraberlik yeter" demekten başka bir şey düşünülmüyor..du o zamanlar. ama santrayla birlikte fikirler değişiyor. lucescu yönetimindeki cordoba'lı, zago'lu, ronaldo'lu, pancu'lu, sergen'li, ilhan mansız'lı takım çatır çatır oynuyor. "amanın, olacak mı yoksa" derken yamulmuyorsam sağdan pancu kesiyor.. bir ters vuruş.. top tıngır mıngır alaves ağlarına yuvarlanıyor. nassıl yani? "guoool" diye inliyor ev.. ilk yarının sonları hep 1-0'ı koruma telaşıyla geçiyor. derken ikinci yarı başlıyor. 50.. 60.. "şimdi yersek kesin kaybederiz" düşünceleri ile stres altında geçmiyor dakikalar.. takım iyi oynuyor. 80.. 90.. "tamam oldu lan oldu işte, bu da mı gol değil hakim bey" derken şerefsiz hakem sahneye çıkıyor. 90+4 oynanırken -ki o devirlerde genelde 4 dakika olmazdı deyü hatırlıyorum- keltoş abelardo kolpadan yaratılmış kornerde golü yapıyor.. evde küfürler yağıyor, masalar tekmeleniyor.. ama elden ne gelir, bitti işte. yine son dakikada yedik.. kalbi siyah beyazla atan milyonlar yatağa yine buruk bir şekilde gidiyor. hibno alaves'e 2 hafta sonraya randevu veriliyor, "gel lan inönü'ye gel" deniyor..
I'm out here on the street
There's no one left to meet
The things that were so sweet
No longer move my feet
But I keep trying
I keep on trying
All that I want is
Stillness of heart
So I can start
To find my way
Out of the dark
And into your heart
I got more than I can eat
A life that can't be beat
Yet still I feel this heat
I'm feeling incomplete
What am I buying?
My soul is crying
All that I want is
Stillness of heart
So I can start
To find my way
Out of the dark
And into your heart
Where is the love?
What is this world we live in?
Where is the love ?
We've got to be more giving
Where is the love ?
What happened to forgiving ?
Anyone ?
All that I want is
Stillness of heart
So I can start
To find my way
Out of the dark
And into your heart
saat 19:30'da başlayacak olan tbl play-off yarı final serisi üçüncü maçı. beşiktaşımız'ın seriyi son maça ve akatlar'a taşıması için mutlaka kazanması gerekiyor. biraz zor görünse de kaya peker'in gününde olması durumda kartalımız mücadeleyi kazanır *.
beşiktaş'ın kendisi ile ilgilendiği iddia edilen atan, 1985 doğumlu ve sağ açık oynuyor. 2007/08 sezonunda takımıyla çıktığı 33 lig maçında 2 gol atıp, 6 asist yapmış. küçük bir ronaldinho diyebiliriz yani.
saat 19.00'da başlayacak, beşiktaşımız'ın -yönetimin dediğine göre- inönü stadı'nda yapacağı son maç olması açısından tarihi müsabakadır.
bundan 61 yıl önce aik solna takımı ile yapılan ve 3-2 kazanılan özel maçla hizmete açılmıştı inönü. ilk golü süleyman seba atmıştı mabedde. sonra ne zaferlere, ne bozgunlara sahne oldu dolmabahçe. ama hiç bir zaman büyüsü kaybetmedi. beşiktaş taraftarının takımı için atan kalbi olan kapalıdan dışarıya dağıldı kocaman bir aşk doksan dakikalar boyunca.. ruhumuz gömülüdür orda, deniz tarafındaki kalenin solunda.
şimdi o statta mehmet yozgatlılar, ibrahim üzülmezler oynuyor.. ya da oynar gibi yapıyor. kim bilir, belki de artık hakikaten yıkılmalı inönü. bazen ileri uzun bir adım atabilmek için geri gitmek gerekir.
27 nisan 2008 galatasaray fenerbahçe maçı'nın, ev sahibi takımın 1-0'lık üstünlüğü ile sonuçlanmasının ardından samandıra tesisleri'nde mateja kezman ile tartışan bir fenerbahçeli taraftarın sırp golcüye ettiği yaran veryansın tümcesi.
ankaragücübursaspor'un ezeli rakipleri (!) beşiktaş'a bu sezonki dördüncü mücadeleyi de çatur çutur kaybetmesini sağlayan maçtır. bu ezeli rekabette burda bitsin, değil mi a dostlar ? hadi bakın seneye de bize bunlarla gelmeyin tamam mı?
kulüp sözcüğünün "klup" şeklinde yazılmayacağını bilen beşiktaş taraftarlarının, cömert teklifi reddetmeyip üç puanı aldığı maç. başkalarının ise babayı aldığı maçtır, o başka tabii..