bu şarkıda 3:44 itibariyle vuku bulan bir bölüm vardır ki, offf, üstad warrel insanın bir tarafına koyar geçer afedersiniz orada, ondan sonra bir de jeff baba o hayvani sololarından biriyle üstüne bir daha koyar geçer. şarkı bitmeden yerlerden kalkmak mümkün olmaz. of ulan nevermore yaktın beni.
klasik nevermore mükemmelliği. jeff loomis'in şarkının girişindeki tatlı* solosu o kaddar güzel ki. şeker gibi adam vesselam. sonradan yıkıp geçiyor orası ayrı.
zaten muazzam bir şarkı olan bu şarkı, bir de max payne 2 gibi kasvetli bir oyunun kapanış şarkısı olunca daha da fena hale gelir. insanı olduğu yere mıhlar. credits akmaya başlar ve o ses tonu... aaaah ah.
''what if some things are destined to failure
what if some things are never meant to be
what if someone never sees
what if someone never opens
what if somehow we are different''
dizeleriyle insanı fena kıllatan dt şaheseri. bana dark tranquillity'i neden bu kadar çok sevdiğimi 10 milyonuncu kez hatırlatan şarkıdır ayrıca.
blackbird adlı şarkılarıyla rock tarihinin en güzel, en sağlam şarkılarından birine imza atarak kalbimde yer etmiş grup.
ayrıca myles kennedy gibi vokalist her gruba nasip olmaz, kıymetini bilsinler, grubu dağıtmadan devam. bir de creed gibi iğrenç bir grubun küllerinden doğması da ilginçtir. nerede scott stapp, nerede myles kennedy... tey tey de tey...
genelde ieu gibi vakıf üniversitelerinde burslu okuyacak olanları tırstırıp vazgeçirmek için 'bursunu keserler vallaha' maiyetinde lakırdılar yapılır. külliyen yalandır, kimse inanmasın lütfen.
mali konularda çok başarılı olabilir ama şu sıralar, veya uzun zamandır diyelim 'bir futbol takımı nasıl yönetilemez' dersi vermektedir. bir an önce kankası adnan sezgin'le birlikte galatasaray'dan uzaklaşırsa çok mutlu olacağım. ha, alternatif var mı derseniz, bilemem. bildiğim tek şey şu takımın kadrosunda bir dolu işe yaramaz, yeteneksiz ve geleceği olmayan yerli oyuncu görmekten sıkıldım. 2 senedir aynı filmi izlemekten sıkıldım.
herşeyi geçtim maç sırasında takım arkadaşına sırf yabancı diye küfür edebilecek kadar rahat olan bir mustafa sarp varsa, ve yönetim buna ses çıkarmıyorsa, ortada bir yönetim acizliği vardır.
nefret ettim yeminle, nefret ettirdiler. ve şu takımdan ayyan, servet, barış, mustafa gibi oyuncular ve yönetim gitmedikçe hiçbir galatasaray maçını izlemeyeceğim.
bu adam artık kendini bile aşmaya başladı. en son çizdiği abdullah gül'ün babası temalı şeyle birlikte artık yeni bir tür oluşturmuştur. ismi ne bu şeyin bilmiyorum ama karikatür olmadığı kesin.
sessiz bir ortamda aniden tavanda ya da duvarda bir noktaya kilitlenen kedidir. büyük ihtimalle sesini duyamadığınız bir sinek filandır ama şöyle bir n'oluyo lan dersiniz her seferinde.
praises to the war machine albümünün en büyüleyici şarkılarından birisidir. şarkının yumuşak kısımlarında döktüren warrel dane vokali bridge ve nakaratla birlikte iyice coşup dinleyeni kendinden geçirmektedir. albümü sırayla dinliyorsanız, bu şarkıdan sonra gelen august'un bir dinlemeden fazla bir süre beklemek zorunda kalması kaçınılmazdır.
sözel içerik olarak nevermore konseptine yakın, ama daha çok kişisel meselelere giren bir yapıdadır. zaten warrel'dan sosyal meseleleri tamamen dışarıda bırakması da asla beklenmezdi. yine din dahil her türlü iktidar sahibi boka sövüp saymakta kendisi. ağzına sağlık.
beklenileceği üzere vokal odaklı bir müziğe sahiptir. e vokalist de warrel dane olunca yeme de yanında yat durumu oluyor haliyle. her bir satırın, her bir saniyenin hakkını vererek söylüyor adam. yine ağzına sağlık
vokalini bazen biraz abartılı bulsam da seviyorum bu adamı ve nevermore gibi haysiyetli grupları.
''The world is ruled by fools and thieves
With a flair for power and a taste for greed
Now ask yourself do you feel betrayed?
'Cause nothing ever changes when we pray''
amerikan rock dinlemeyi ergenlik dönemlerinde bırakmış birisi olarak hala duyduğumda eşlik ettiğim, hoşuma kaçan şarkıdır. diğer seether şarkılarının aksine samimi bir havası vardır bu şarkının.
''And I am aware now of how
everythings gonna be fine one day
Too late, Im in hell...''
sırf bonservisi yok diye önüne gelen kalburüstü yerli oyuncuları takıma dolduran yönetim düşünsün kendisi hakkında. hücuma yönelik önde oynayan yabancı oyunculara milyon euro'lar harca, takımın esas iskeletini oluşturan yerli politikan bu olsun. o zaman yolun açık olsun derler adama.
hakkındaki vokal eleştrilerine katılmadığım on numara, süper, şaheser kalmah albümü. albümle aynı ismi taşıyan şarkı ayrı bir güzel girer, insanı moda sokar.
çok acayip bir atmosfere sahip koray candemir şarkısı. insanı kuyunun dibinden alıp, gökyüzüne çıkarabilir. ailemin yanında dururkenle birlikte sade albümündeki en ayrıksı şarkıdır.