ilahiyat.sozlukspot.org, kabzimallarsozluk.net, sutcuimamunisozluk.net gibi bu alanda kendini kanıtlamış sitelerin bile sıkıcılıkta uludağ sözlük'ün yanına yaklaşamayacaklarını belirten iddia. bence doğru. bu ne lan herkes ölmüş amk burda, canlanın olum biraz!
kendini türk olarak değerlendirenlerin çoğu uzun yıllardır "yaşasın türklük, kahraman ordumuz, ölümsüz şehitlerimiz" edebiyatı yapmaktan bıkmadı. işte leyla zana'nın bu sözü de hamaset edebiyatından zevk alan zihniyetin yansıması. gurur duyun panpalar.
çirkinlerin, tipsizlerin, kendine güvensizlerin ancak 30 yaşından sonra annelerinin bulduğu bir şişko ile evlendikten sonra, o da yarım yamalak tadabilecekleri, dünyanın en büyük zevki.
öldüğü söyleniyor. evinden çıkmış, araba çarpmış, ölmüş. ya adam gerçekten var mıydı yok muydu daha o belli değil, nasıl öldü bilinmez. "senin kazan öldü" der gibi...
nice iffetli bacımızın namusunu, en değerlisini içkili sefahat alemlerinde yitirdikten sonra pişman olup yurda ağlaya ağlaya dönmesine sebep olmuş şeytan icadı. konuyla ilgili bir hadiste de bahsedildiği gibi kızlarını bu şer odağına bilinçli olarak gönderen veliler iki alemde de rahat yüzü göremeyecektir.
bunlardan bir sürü var. adamın cebinde parası pulu falan da var ama ambiansı beğenmediğinden olsa gerek hiç içeri uğramıyor. içeriden makyajlı sarışın laikçi hatunlar "gel gel" yapıyor ama hiç oralı olmuyor. gururlu.
güzel ülkemize yakışmayan bir tablö. bir kere akıllarından "olan var olmayan var" diye hiç geçirmezler, acımazlar. ne türklüğü ne de müslümanlığı özümseyebilmişlerdir. ahireti, öteki dünyayı hiç düşünmez, kendilerini kandırırlar. bir diğer yanda ise hepimizin namusu olan türbanlı bacım en doğrusunu yaparak kendisini badem bıyıklı olması muhtemel kocası için paketlemiş, kırmızı kuşağından çekilerek açılacağı günü bekliyor. işte size ibretlik iki örnek.
aslında var olmayan, insanlar tarafından icat edilmiş, yapay kavramlar. birisi aynaya bakarak mastürbasyon yapmaya, öbürü de vasıfsız kitleleri rahatça kontrol altında tutmaya yarıyor.
yahu ben bu kadar ezik bi belge görmedim. şey der gibi, "yani açıkçası ortaya pek bi bok koyamadın ama en azından ortalama biri olduğunu gösterebildin, hadi yine iyisin tenkyu bebişim".
inşallah günü geldiğinde bu sözleri yazanların hepsi hak ettikleri cezayla karşılaşacaktır. işte o gün onların feryatları para etmeyecektir. şüphesiz ki allah kurallarına uymayanları cezalandıracaktır. hem hepimiz de göreceğiz, artık çok yaklaştı o nurlu güzel günler.
bunlardan mezun olan arkadaşlarımın istisnasız hepsi mezuniyet töreninden sonra kiliseye gidip vaftiz oldular. şu an hayatlarını papaz olarak sürdürüyorlar. mutlular.
kendini ahlak polisi zanneden andavallardan çekinmemesi gereken insan. özgür ve demokratik bir ülkede yaşayan özgür bir genç olarak cinselliğini doya doya yaşamalı, kimseye de hesap vermemelidir.
şaşkınlığını üstünden attıktan sonra hemen tebliğ çalışmalarına başlayan mümin kardeşimiz. maruz kalacaklarını bildikleri baskı sebebiyle ateistler ateist olduklarını söylemekten o kadar çekiniyorlar ki aslında hiç yok gibiler, ondan dolayı kendisine hak veriyorum.
volter amcamın ingiltereye gidip ingilizce yazdığı ve sonra fransızcaya çevirdiği bir sürü mektuptan oluşan, fransız ve ingiliz rejimlerini ve yaşam tarzlarını karşılaştırarak fransa'daki absürdlükleri gösterme çabasındaki güzel bir kitap. özellikle ilk mektuptaki fransız seyyah ve quaker arasındaki muhabbet unutulmaz.
aydınlanma filozofu voltaire'in yazdığı tiyatro oyunu.
gücün ve iktidarın insanlara neler yaptırabileceğiniislam peygamberi muhammed üzerinden anlatan bir trajedi. muhammed bu oyunda bir peygamber değil, peygamber rolüne bürünüp kendine güç sağlama çabasındaki bir filozof, bir yalancı peygamber. amaçlarına ulaşmak için mekkelilerin lideri zopir'i köle ettiği oğluna öldürtüyor, bir sürü trajedi falan filan. maksat müslümanları eleştirmek değil de volter'in hep yaptığı gibi benzetmeler yoluyla fransız rejimini eleştirmek.
türkçeye ise çevrilebileceğini hiç zannetmiyorum. sanırım bir çeviri de yok zaten.