sokakların güvenliğini sağlayarak görevini hakkıyla yerine getiren, takdir edilesi belediyelerdir. bizim ilçenin belediyesi özellikle, ihbarım sayesinde başıboş 6 tane iti temizledi. bir de buna karşı çıkanlar var, hadi lan ordan çakma hümanist. evde git kafana göre böcek öldür sonra birkaç it için gözyaşı dök. yemezler.
insanlara zarar vermektir elbette, tarih boyunca insanlığa zarar veren şeyler her daim ortadan kaldırılmıştır. bu nedenle atalarımızın izinden gitmek alabileceğimiz en doğru kararlardan biri olur.
midenizin sağlığı için, kürtçe konuşan varlıklardan daha da uzaklaşmanıza sebebiyet verecek bir durum. evet, sike sike türkçeyi öğrendin zaten. türkçe de biliyorken niçin kürtçe konuşma gereği duyuyosun ki ? bizim de bir midemiz var, kusuyor musun yoksa kürtçe mi konuşuyosun orası da belli değil amk.
nekrofilizm ile alakası olmayan, objektif olarak bakıldığında var olduğu görülebilecek çekiciliktir.
korunmasız, masum olan cansız bedenini, yatağa sürükleyip saçlarını, bir daha al olmayacak yanaklarını yavaşça, sessizce okşarsınız. artık göremeyecek, kapanmış parlak gözlerine küçük bir buse kondurursunuz. solmuş, soğuk dudaklarını öpersiniz. sonra tarağı alıp bundan sonra hiç taranmayacak olan saçlarını siz tararsınız. merhamet ile dakikalarca cansız bedenini seyredersiniz.
evet, sikerim. hatta para vermeseler de sikerim. sabahtan beri kafamızı siktiniz amk, yok sevgilini döver misin yok sokak ortasına sıçar mısın diye. herif aklına gelen soruyu kendi cevaplamadan sözlüğe başlık olarak açıyor.
küçük yaşlarda başlayan sapkın cinsel eğilimlerin, cinsel travmaların sonucunda oluşan etkilerle başlayan sapkın hastalığın kesin çözüm yolu olmakla beraber tartışmaya açık olan bir görüştür.
eşcinselliğin bir tercih olarak veya kalıtsal bir durum olarak entegre etme saçmalıkları, onca bilimsel makale çalışmalarına rağmen son bulmamaktadır. bu sapkın kişiler, kendilerine verdikleri zarar yetmediği gibi çevresindekilere de bu sapkın düşünceyi benimsetmekte bir nevi dünya düzenine ihanet etmekte, insan soyuna karşı büyük kötülüğü sunmaktadırlar..
bu yayılmacı hastalığın ortadan kaldırılmasının çözüm yolu, hastalıklı kişileri imha etmek yani ortadan kaldırmaktır.
kendi hayal dünyalarında kurdukları zararsız sevgi hümanizminin ortaya çıkardığı; hayvanları kendi oğullarıymış veya kızlarıymış gibi görmelerinden, kendini insanların çoğundan soyutlayıp sadece hayvanlarla iç içe olmayı tercih etmelerinden, evine çeşit çeşit hayvan sokarak evini hayvanat bahçesine çevirmeyi başarabilmelerinden, toplu taşıma araçlarına hayvanların alınmamasından ötürü şikayetçi olabilme garipliliğini göstermelerinden, hayvanlarına üşüyebilir bahanesi altında ilginç kıyafetler giydirmelerinden tutup, girdiği lokantaya bile sanki bir insanmış gibi kendi hayvanını sokmayı denemelerine kadar çeşit çeşit anormal örnekler verilerek açıklanacak bir psikanaliz durumdur.
daha çok insanlar tarafından aldıkları darbe sonucu bu hastalığa kapılır bu kişiler ve sadece hayvan olan duygudan yoksun yaratıklara karşı aşırı sevgi besleyip, yeri geldiği zaman kendi canını dahi onlara karşı tercih edebilirler.
ayrıyetten de bu tip hastalıklı kişiler; hayvanını kendini anladığını düşünebilmekte, bir nevi kendine hayali arkadaş edinmektedirler ...
bu tür doğa dengesine aykırı davranışlar nedeniyle tedavi edilmeleri şarttır.
düzenli kitap okuyan insan üzerinde gereken analizlerin yapılmasıyla görülebilecek, toplumsal normlara tamamen aykırı olduğu kanıtlanabilecek bir gerçek.
bu ruhu bozuk kişilerde, kendini toplumdan üstün görüp soyutlanma, diğer insanlara karşı aşırı eleştirisel bakma ve kurduğu hayal dünyasındaki aşırılık sebebiyle gerçekliklere adapte olamama sorunu vardır. bir zaman sonra bu sorunlar, öteki insanların asalak olduğuna dair inançla daha da büyüyecek ve zamanla kişiyi paranoyak bir ruh haline sokacaktır.
çevresinde kendini adeta bir tanrı görür bu tipler, uydurulan şeylere tüm kalbiyle inanır, hayat gerçeklikleri karşısında her daim başarısız olurlar. yarardan fazla zarar elde etmek istemiyorsanız ;
kitapları otuzdan fazla dile çevrilen, aşk'ı bize tecrübeleriyle, efkar dolu hisleriyle yazdığı kitaplarla öğreten türk edebiyat tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yazarı olmayı başarmış elif şafak'ın üzerine yazılmış efsanevi ama gerçek halk hikayeleridir. bundan seneler sonra dedeler, çocuklarına elif şafak'ı anlatacak ve elif şafak yeni bir eros haline gelecektir.
yıl 18 nisan 2008;
elif şafak, birkaç ay sonra yayınlamayı planladığı aşk kitabı üzerine yoğunlaşmakta, aşkı anlatan bu kitap üzerine mükemmel, gerçekçi tahliller yapmaktadır. evinde; tüm ışıkları kapatmış, masasının üzerine koyduğu vanilya kokulu pembe mumu yakıp, şömine sesi eşliğinde aşk tahlillerine devam etmektedir.
bu esnada; hazreti elif şafak'ın, yazacağı kitapla bestsellers sırasından düşeceğini tahmin eden x yazar, bunu önceden sezmiş ve kendine yedirememiştir. bu nedenle elif şafak'ı öldürmeye karar verir. kiralık katilleri tutar.
elif şafak, karanlıkta yaktığı pembe mumu ile kitabı üzerine çalışırken, kiralik katiller pencereden evin içerine girmeyi başarmıştır. katiller, silah'ı elif şafak'a doğrultur, zaman kaybetmeden elif şafak'ın sağ şakağına dayarlar.
ama o da ne ? elif şafak, sağ şakağına dayanan tabancayı da adamları da fark etmez, onları göremez. sıcak gülümsemesiyle kitabı üzerine düşünmeye, aşk üzerine yazılarına devam eder.
katiller fark edilmeme şokunu atlatıp silahın tetiğini çekerler.
ve ellerindeki silah bir anda elif şafak'ın aşk kitabına dönüşür.
katiller, hazreti elif şafak'ın gizli ilahi güçler tarafından korunduğunu anlayıp, korkarak kaçarlar ...
aşk üzerine yaptığı muhteşem tespitlerle, betimlemelerle okuyucuyu kÂh duygulandıran kÂh ağlatan ve türk edebiyatının tartışmasız en iyi yazarı olan elif şafak'ı bırakıp franz kafka gibi popüler kültür kitaplarına yönelebilecek zihniyete sahiptir.
franz kafka'yı eleştirmeme bile gerek yok. popüler kültür sayesinde ünlenen şişirilmiş yazarın teki. gregor samsa gibi asosyal bi karakter yaratmasından belli zaten. 100 sayfalık kitap yazıp ünlü olunuyosa ooo bizim sözlükteki devecialpay bile yazar olur amk.
edit: ironi değildir arkadaşlar, ironi yaptığımdan bahsedilmiş ki böyle bir şey yapmaya kalksaydım tam tersine hareket eder, kafka'nın iyi bi yazar olduğundan bahsederdim.
cinsellik adına herhangi bir birikimden, tecrübeden yoksun olan deneyimsiz bir kızla hayatını birleştirmeyi düşünebilen ve aklınca buna da '' namus '' sıfatını verebilmeyi başarmış kendini muhafazakar gören, çağından uzak kalmış ve hep dışlanacak midesiz erkektir.
çağdaş kişi, kadınım diyeceği kişinin önceki kişilerle yaptığı seks ile gurur duyar. gerçek çağdaşlık budur. tecrübeli kadın, erkeğin hangi pozisyonlardan, neylerden daha fazla zevk aldığını bilebileceği için cinsel sorunlarda yaşanmayacaktır.
cinsellik, insanoğluna verilmiş en büyük armağanlardan biridir. çağdaş kişi bunu tecrübeli, deneyimli biri ile yaşamalıdır. her çift, birbirine önceki seks deneyimlerini anlatarak yapacakları sekse anlam katmalı, önceki hatalarından ders almalıdır.
yazdığı romanlarda, öykülerde, novellalarda detaylı şekilde fark edilebilen, dervişin fikri neyse zikri de odur atasözü ile onaylayabileceğimiz, kabul edebileceğimiz bir edebi hakikattır.
beni en çok öfkelendiren; pedofili arzusuna kendini adamış bir sapık yazarın, iğrenç hastalıklı düşüncelerine, sonu gelmeyen pis arzularına rağmen halen itibar görüyor olması ve rus edebiyatı içinde en iyi yazar olarak kabul görmesidir... zannımca türkiye'de bile yasaklanmalıdır kitapları.
şimdi sözümona yazar, büyük fikiradamı, yeraltı adamı ( sinirlenmemek elde değil inanın ) romanlarında bu konuya değinmeden duramamıştır. arzularını ifade etmekten kaçamamıştır.
nitekim; yazdığı ecinniler romanında, psikolojisi altüst olmuş stavrogin karakteri, reşit olmayan küçük kızı afedersiniz bafilemiştir. küçücük kızla cinsel ilişkiye girdiği yer, yayıncı tarafından da sansürlenmiştir. düşünün yani.
bunun ile kalmıyor sayın dostlarım. doymuyor dostoyevski efendi ...
bunun ile de tatmin olmayan ahlaksız dostoyevski, ezilenler romanına da bu hastalıklı düşüncelerini katıyor. hasta karakter çocuk nelli'yi az daha cinsel ilişkiye sokacaktı. çok şükür ki vanya karakteri kendine hakim oldu da saldırmadı kızcağıza.
dostoyevski'nin pedofili hastalığını keşfettiğim zaman en çok şeyden korktum hani suç ve ceza'da sonya'nın küçük kardeşi polya vardı. raskolnikov'un evini öğrenmek için peşinden koşmuştu. allah sizi inandırsın, raskolnikov'u kıza saldırtacak diye kitaba ara vermiştim. çok şükür ki polyacığa bişi olmadı.
uzatmaya gerek yok sayın yazarlar, dostoyevski ruh hastasının tekidir. aman kitaplarını sakın okumayın.
bizim türk yazarlarımız var ne güzel, onlara yönelin.
adı neydi ıı he, kahraman tezekoğlu, ondan sonra ahmet batman mıydı neydi o var. ha bi de aşk kadını elif başak var.
daha vardır da ben bilmiyorum. fazla kitap okumam da. kitap okumak çok kafa yoruyo. okumak saçmalık zaten. uydurup uydurup yazıyolar.
asabiyet, inatçılık ve kıskançlık özellikleriyle karşı cinsi kendilerinden uzaklaştırmayı başarmalarından ve rum soyundan gelmelerinin de katkısı ile olacaktır ki, kişilikleri üzerinde küçük bir gözlem yapılarak görebilmenin basit olduğu bir analizdir.
ulan sultan mehmed, bizans kalesi trabzon'u fethettin tamam da, türkmenleri niçin şehre alıp, bizanslıları tehcir ettirmedin ki ? bak şimdi onların torunları ülkemizde erkek erkeğe seks yapıyorlar.
kusura bakmayın ama ülkemde erkek eşcinsel istemiyorum. lezbiyenlere gelince onlar kalabilirler.
19.yy çarlık rusyası'nın yobaz çar'ı tarafından sansürlenerek çıkartıldığı için birçok okuyucunun bilemeyeceği ayrı bir gerçektir efendim.
raskolnikov, fakirliğin verdiği ruhsal bozuntu ile kadını balta ile öldürmeden önce ırzına geçmiş ( o zamanlar tabii öyle karı kız kolay elde edilmiyo ) ardından balta ile işini bitirmiştir.
tefeci kadın yaşlı falan ama demek ki gideri varmış.
aşk için doğmuş, yazdığı her aşk kokan kelimeyi eros görse karşısında diz çökeceğine inandığım büyük bir aşk kadını olan elif şafak ile kumarbaz, sarhoş, pis rus olan balon bir yazarın karşılaştırılması.
açıkçası ben başta bu başlığı açarken biraz elif şafak'a ayıp ettiğimi düşündüm. yani nihayetinde neredeyse aşk için yaratılmış, aşk için yazdığı kelimeleri okurken gözyaşlarına boğultan bir yazar kendisi.
dostoyevski ? abartılmış, tırt bir yazar amk. üzerinde konuşmam bile. ahmet batman bile daha iyi yazıyor ondan.
sene 1886'yı gösteriyordu; içinde samimi bir tanrı sevgisi bulunan Lev Tolstoy, içindeki tanrı sevgisine rağmen dinen yasaklanmış içkiyi asla bırakamamış her hafta düzenli bir şekilde o'nu tüketmek zorunda kalıyordu. bu nedenle sarhoş olup sızıp kalması beklenebilecek bir şeydi. o sene içerisinde aylarca üzerinde çalıştığı bir eser vardı. suç ve ceza ...
bu kitabı yazma safhasında hem kendine rakip olarak gördüğü hem de içindeki hümanistlikten olsa gerek acıdığı kumarbaz dostoyevski ile irtibat halindeydi. yazıp bitirmeden kimseye açıklamayacağına yemin ettiği eserden heyecandan olsa gerek dostoyevski'ye mektup göndererek bahsetmişti.
tolstoy'un yazmakta olduğu romanın konusunu öğrenir öğrenmez kıskançlıktan çatlayan dostoyevski'nin aklına şeytani bir fikir gelmişti. tolstoy'un kendi el yazısı ile yazdığı romanı çalıp kendi adına bastıracaktı. ve bu yolla kumar borçlarından kurtulacaktı.
dostoyevski, tolstoy'un içki hastası olduğunu bildiği için o'nu sarhoş edip, suç ve ceza sahifelerini o sızdıktan sonra elde edecekti. ve bir gün ayarlayıp evinde kendisi ile iki tek attıktan sonra o'nu sarhoş edip, evinden tüm suç ve ceza sahifelerini alıp kaçtı. yayıncısına gidip hemen kendine adına bastırdı. kumar borçlarının bir kısmından da kurtulmuştu.
tolstoy, sabah olduğunda sayfaları bulamayınca durumu anlamıştı. bunu kanıtlayamayacağını bildiği için hep sustu, dostoyevski ne kadar şanslıdır ki sahifeleri çaldığı zaman eser tamamlanmıştı ...
zaten dostoyevski kumarbaz bir şerefsizdir. ben öğrendiğimde inanın hiç şaşırmadım. ondan beklenecek bi hareket.
kaynak isteyenler için: 19.yy'daki çarlık rusyasının arşivlerini incelerseniz bu konuya dair bulgular bulabilirsiniz.
uzun süreli beraber olduğunuz; kendisinin ilk cinsel ilişki arkadaşı olmanız sebebiyle öncesi ve sonrası üzerinde yapmanız mümkün olan detaylı, psikolojik ve ruhsal inceleme sonucunda gözle görülebilir gerçekçi bir tahlil.
bundan dolayıdır ki evlilik için bakire bir kız tercih edeceğim. onun ile cinsel ilişkiye falan da girmeyi düşünmüyorum, bekaretini kaybettikten sonra zeka geriliği yaşar falan hiç çekemem yani.
edit: verilen eksilerden anladığım kadarıyla sinir bozukluğu da yapabiliyormuş.
bu da sanırım Türk halkına olan yeni oyunu. sanıyorum ki ülkede tüm elektrikleri de yavaş yavaş kesecekler. dikkat edelim de illuminati güçleri gece olduğu zaman tanklarla girmesin ülkemize. hani elektrikler de yok, her yer karanlık olcak ya ondan yani.
kemal sunal'ın her filminde mevcut olan gizli sembolleri anlayamayan; saf saf yapılan gizli anlamlar içeren esprilere bilinçsiz bir şekilde kahkahalar ile gülen, uyumuş türk halkının anlamayacağı bir gerçektir.
kemal sunal, yedinci dereceden illuminati üyesidir ve sempatik gözükebilen, aptal roller ile türk halkının aptallaştırılması, uyutulması için illuminati tarafından tutulmuştur. aptal ve geri zekalı rollerini, türk halkına benimsetmeyi amaçlayan bu tehlikeli harekete karşı hepimiz karşı durmalıyız. her ülkeye farklı bir kemal sunal gönderilmiştir.
bildiğimiz gibi: tek dünya devleti kurmayı amaçlayan illuminati örgütü, her ülkeye bu tip ajanlar sokarak halkın aptallaştırılmasını öncelikli tutmuştur. hedefi önce halkı uyutmaktır. bu uyutma işlemini bir nevi becermiş durumdalar. ajan kemal sunal ne yazık ki ülkenin büyük çoğunluğu tarafından seviliyor.
ben bazı filmlerinden bulabildiğim subliminal mesajların görsellerini yükledim. başka bulan varsa yüklesin lütfen. türk halkı olarak bilinçlenelim.
engelli vatandaşları zorlu yaşamdan kurtaracak, her an acı ile yaşamalarını ortadan kaldıracak, yalnızca onların daha fazla acı çekmemesi için yapılması gereken bir karar önermesidir.
tuvalet ihtiyaçları deseniz bir dert, cinsel istek sorunları deseniz bir dert, yemekleri deseniz bir dert, hava almaları ve gezdirilmeleri deseniz bir dert.
yani hayatının her alanında acı çekiyorlar, 24 saatin hesaplasan en fazla 10/2 sinde gülüyor, mutlu oluyorlardır. çoğunlukla acı çektikleri bir yaşam onlara zulüm değil mi ?
kendileri yetmiyor bakıcıları da eziyet çekiyor bakımlarından ötürü. vergilerimizden de gidiyor ayrıca maaşlardan dolayı.
onları onlardan fazla düşünmek insanlık olarak boynumuzun borcudur, ilaç ile acısız bir şekilde yaşamlarına son verilmelidir.