tanışıp, vakit geçirmesi gereken yazarlardır. belki de bir gün beraber bir başlık açmaya karar verirler, ufak ufak aynı onlara benzeyen yazarlar dünyaya getirirler. beraber seri eksi oy verirler, yaşayıp giderler. kim bilir.
şubat ayında yayına giren güzel mizahlı yeni bir çizgi dizi ilk sezonu bitmiş bulunmakta. Uzay teması ve çizimleri benzer olduğu için 'rick and morty' e benzetilmekte çoğu mecrada ama eminim ki yakın zamanda kendi hak ettiği itibarı alacağını düşünmekteyim. Futurama ve rick and morty mizahı sever bir insansanız kesinlikle göz atmanız gerektiğini düşünüyorum.
Konusu ise ilginç ve şapşal bir uzay mahkumunun etrafında filizlenen olayları anlatmakta.
malum ortamlara düşmüş, namı diğer jaime lannisterın başrolde oynadığı hapishane temalı film ve hakkını vermek lazım adam mükemmel bir oyunculuk sergilemiş. uzun zamandır bu kadar etkileyici ve gerçek bir film izlememiştim, insanın hayatının bir anda nasıl değişebileceğini anlatıyor kısaca ama bununla beraber çok fena eleştiriler de yapıyor. izleyin, izlettirin.
ideolojisi, hangi partiye oy verdiği, referandumda evet mi hayır mı diyeceği beni ilgilendirmeyen adamdır. yalnız kızına evet ismini vererek çocuğunun ismi yüzünden gelecekte yaşayacağı sorunları sallamayan baba benim gözümde salaktır.
yurtdışından alınan bazı telefonlarda, sim kartınızı taktıp sim şifrenizi girdikten sonra telefonun sizden istediği 8 haneli koddur. ben de ilk defa beş gün önce karşılaştım. kısaca anlatayım efenim, öncelikle yurtdışından bir telefon alıyorsanız kutunun içinden çıkan kağıtları okumasanız da kesinlikle bi göz gezdirin. ben geç kaldım bu iş için ama içinde ki kağıtların birinin üstünde gayet bariz regional lock guideyazıyor, içini açıp okusaydım şu an bu dertlerle uğraşmıyor olurdum kısacası. içinde diyor ki, başka ülkede kullanacaksan önce bu ülkede en az 5 dakikalık bir konuşma yapmalısın o şekilde yurtdışında kullanabilirsin. ben türkiyede fark ettiğim için alman yetkili servisine mail attım, böyle böyle diye. üç gün sonra cevap attılar; imei, seri numarası, ülke, hangi operatör ü kullanacağımı ve satın almaya dair kanıtları yollamamı istediler. yolladım ve kodunuz üretiliyor bir kaç gün sonra yollayacağız dediler. beklemediyim şuan için gelince yazarım dostlar.
bunu buraya yazmamın sebebi ise hem karşılaşan arkadaşlara yardımcı olmaktı hem de ilk gün türkiyede ki samsung mobile ları biraz gezdim işte böyle böyle bir şey var nasıl hallolur diye adamlar çok uzun iş, 300 tl falan dediler. sonra telefoncuya sordum root atmamız lazım 70 tl dedi, kendim atarım uleyn o zaman diyerek atarlanıp çıktım tabi ki dükkandan. neyse laf uzuyor sizi zikmek isteyen türk samsung bayilerine güvenmeyin ve aldığınız ülkeye mail atın bir hafta içinde halloluyor.
edit: mesaj gelmiş bir kaç tane, tel ne ve nereye mail atılıyor cinsinden, telefon s7 edge. benim maili attığım adres ise: hotline@samsung.de tabi bu almanyadan aldığım için. siz hangi ülkeden aldıysanız oranın müşteri hizmetlerine mail atmalısınız.
edit2: bugün itibari ile mail geldi unlock code ile beraber.
sizi yataktan kaldırmayan, yemek yedirmeyen, kendinizden nefret ettiğiniz olayın başlığı. babanızın ölümü, sevgilinizin aldatması, annenizin kanser olmasıdır bu başlık. bir eylül akşamı gece ikide sigaranızı yakıp sokaklarda dolaşmaktır, çözüm bulamadığınız sorunun kafanızda dönüp durmasıdır. kısacası hayatta başa gelen ve daha ölene kadar bir çok kez başa gelecek hadisedir bu başlık.
ne de güzel moral bozdum gece gece. benim ki bozukken siz eğlenmeyin lan.
+ben bir erkeğim ve erkek olmakla gurur duyuyorum.
-lan olum 8 Martta söylenir mi böyle şeyler.
+abi kadınlar söyleyince bir şey olmuyor ama?
-ya şimdi amerikada ben beyazım dersen ırkçı olursun, ama ben siyahım dersen ırkınla gurur duyuyor olursun. anladın mı?
+hee pozitif bilmem ne diyosun tamam abi sustum.
-aferim.
anlatmaya çalıştığım, kadınlara yapılan her türlü kötü davranışı tabi ki iğrenç buluyorum. yapanlar ve göz yumanlar her türlü cezayı hak etmektedir. lakin, bazı şeyler tüm erkeklere mal edilmekte, yetiştiriliş tarzlarımızla alakalandırılmakta. aslında kadın erkek farketmeksizin bir insanın içinde kötülük varsa ve salaksa bu suçları işleyecektir.
bilindiği üzere her yarım yılda bir, firmalar yeni telefonlar tanıtıyorlar. şuan için standart olan özellikleri sıralamak istedim ki ileride bu özellikler yerini başka teknolojilere bıraktığında kolay bir kıyaslama yapılabilsin.
parmak izi okuyucusu,
nfc teknolojisi,
3000 mAh üzeri batarya,
hızlı şarj özelliği,
3 gb üstü ram,
32 gb üstü dahili hafıza,
2.0 ghz üstü işlemci
gibi özellikler şuan için üst modellerde bulunmaktadır, eminim iki yıl sonra bile bu özellikte ki cihazlara göz ucuyla bile bakılmayacaktır.
yazmaya başlayacağım kısa korku hikayesinin adıdır dostlar, herkesin bir cümle yazmasıyla devam etmesini umduğum ve ya kimsenin yazmamasıyla g*t olacağımdır.
...
zaman geçmiyordu, iş yerinde tıkılı kalmıştım. saat neredeyse 11 olacaktı ve ben hala uğraşmam gereken, kahve dökülmüş not kağıtlarına bakıyordum. daha fazla dayanamayıp yan küpteki Leyla adlı, siyah saçlı mühendisle biraz sohbet etme bahanesiyle kulaklıklarımı çıkardım ve koltuğumu arkaya doğru ittim. ayağa kalktığımda ofisin neredeyse bomboş olduğunu gördüm, normaldi bu saate sadece bir kaç yazılımcı kalırdı ofiste. ama Leylanın çantası masaya saçılmış haldeydi. sanırım aceleyle bir şeyini arayıp, bulduktan sonra lavaboya ve ya mutfağa gitmişti. benim de kahveye ihtiyacım vardı, sütsüz ve şekersiz bir kahve içme fikrini bulduğum için mutlu olmuştum. bu mutluluğum eve gidiş saatimi, uyuma saatimi ve yarın tekrar bu lanet yere gelme düşünceleri ile kaybolmuştu. yavaş adımlarla mutfağa yürüyordum, ışığı açtım. Leyla burada değildi. su kaynarken dolabı karıştırmak istemişti canım, buzdolabının önüne geldiğimde dona kalmıştım...
hala kaldı mı bilemiyorum ama ankaranın içlerinde olmadığı iller kategorisidir. su şirketlerinin işin içinde olup olmadığı konusunda ki komple teorimi paylaşmayı gereksiz bularak, musluktan su içebileceğim bir il kaldıysa, orada yaşayan yazarlardan konum beklemekteyim.*
tarzlarına göre farklılaşabilen kriterlerdir. örneğin ajanlık/polisiye temalı bir filmde kriter her zaman kötü kahraman* olmuştur.
bilim kurgularda ise adı üstünde kurgunun bilimsel ögelerle bağlantılı olmasıdır.
zaman ve yere göre değişkenlik gösterebilmektedir çoğu istek evet ama bazı şeyler ve ya 'tek şey' her zaman diliminde, her yaşta ihtiyaç duyulur. benim için bu güven duygusudur/güvenebileceğim bir insandır.
bir Kris Kristofferson şarkısı. True Detective Soundtrackleri arasında yer alır ve muhteşemdir. hele son cümlesi "Lord" she said, "Casey, it's a shame to be alone" beni benden almaktadır.
bütün sözler ise şöyledir:
Casey joins the hollow sound of silent people walking down
The stairway to the subway in the shadows down below
Following their footsteps through the neon-darkened corridors
Of silent desperation, never speaking to a soul
The poison air he's breathing has the dirty smell of dying
'Cause it's never seen the sunshine and it's never felt the rain
But Casey minds the arrows and ignores the fatal echoes
Of the clicking of the turnstiles and the rattle of his chains
"Oh" she said, "Casey, it's been so long since I've seen you"
"Here" she said, "Just a kiss to make a body smile"
"See" she said, "I've put on new stockings just to please you"
"Lord" she said, "Casey, can you only stay a while"
Casey leaves the underground and stops inside The Golden Crown
For something wet to wipe away the chill that's on his bones
Seeing his reflection in the lives of all the lonely men
Who reach for anything they can to keep from going home
Standing in the corner, Casey drinks his pint of bitter
Never glancing in the mirror at the people passing by
Then he stumbles as he's leaving and he wonders if the reason
Is the beer that's in his belly or the tear that's in his eye
"Oh" she said, "I suppose you seldom think about me"
"Now" she said, "Now that you've a family of your own"
"Still" she said, "It's so blessed good to feel your body"
"Lord" she said, "Casey, it's a shame to be alone"
google ın açıklamasıyla doğrulanan hacklemedir. bir çok kullanıcının şifreleri rus bir internet sitesinde yayınlanmış ve google, şifrelerinizi değiştirin uyarısı yapmıştır.
şahsi fikir ve teorimdir. yakında bir doygunluk yaşayacağını düşünüyorum insanların. iki farklı şekilde olacak, ya bir kademe üste atlayıp teknolojide direk beyne ve lense monte edilecektir bu teknolojiler ya da teknolojik felaketler olacak ve bir çok insan bu cihazları uzun süre kullanmaktan kanser olacaklardır. iki şekilde de çok yakında insanlar hala cep telefonu denen aleti kullananlara "hala cep telefonu mu kullanıyorsun" diyeceklerdir.
alm. eski et, tarihi geçmiş ettir. ayrıca bir heldmaschine şarkısıdır. "Dein Datum abgelaufen Es wird dich niemand kaufen" kısmı çok hoştur. anlamı: "son kullanma tarihin geçti, seni bir daha kimse almayacak"tır.
2011de kurulmuş bir alman endüstriyel metal grubudur. rammstein yeni albüm çıkarmazken yerini doldurabilir gibi. zaten rammstein dinler gibi oluyorsunuz, vokal aynı till lindemann. müzikler de çok benzer. rammstein sevenlerin kesinlikle bir göz atmasını tavsiye ettiğim gruptur.
bir fps değildir ama beyond: two souls kesinlikle oynanması gereken bir oyundur. sadece ps3'e çıktığından vidyosunu izlemekte çok zevkli. tavsiye ederim. özellikle pintipanda çok zevkli oynuyor oyunu.
edit: o kadar önerdim, başlık başa kalmayaydı iyiydi.
günlük monoton olarak yapılan işlerdir. mesela sabahları, evden çıkıyorum iş servisini beklerken genelde 5 dakika zaman oluyor. bir meyve suyu alıyorum, yanına da sigaramı yakıyorum çok tatlı oluyor.
çalışmak için hangisinin daha iyi olduğunu anlamak adına yapılan versusdur. bir mühendis için, ikisininde artı ve eksileri mevcuttur.
devletin artısı, fazla rahat lan. eksisi, kendini geliştirme açısından sıfır.
özel şirketin artısı, çok para var. eksisi mesai saatleri ebenizi zikebilir.
canımı sıkan bir olaydır. ofisden azcık kaçayım işten kaytarayım diye gidiyorum efendim lavaboya, oturuyorum klozete, açıyorum telefonu daha bir twit okumadan işim bitiyor. oyun açmaya çalışıyorum oyuna girmeden bir bakmışım bitmiş. bazen bağırsak sorunu olan insanlara özeniyorum sözlük, sonra götle imtihan olmaz diyor ve susuyorum.
üniversitelerin tekrar açılmasına az kalmışken, yeni pıtırcıkların sıraları doldurma vakti gelmişken üniversitede ihtiyaç duyulabilecek en önemli şeylerden birini açıklığa kavuşturalım.
tabi ki kopyadır. size geliştirdiğim bir kaç tekniği anlatayım efenim.
öncelikle yazıcınızın olması gerekmektedir. kopyalar bilgisayarda word'de yazılır, font'unu ayarlamak en önemli kısımdır burada, yeterince küçük olacak ama okumak da çok zor olmayacak. birde ufak ayrıntı her enter da bir satır gitmesini ayarlamanız lazım ki birleşik olsun. sonra a4 kağıda çıkartılır, kopyanın olduğu kısım itinayla kesilir ve cebe atılır.
el ile yazsanız o kadar bilginin ufak ve okunur bir kopya kağıdı elde edilemezdi. kullandığım ve önerdiğim bir tekniktir, başarılar.
evet efenim çok düşündüm, yazdığınız bir entrynin iyi mi kötü mü olduğu nasıl anlaşılır diye ve şu sonuca vardım. eğer bir entry eşit veya yakın sayıda eksi ve artı almışsa o entry iyi bir entrydir. nedeni kısaca şöyledir; yazılan şeyin herkes tarafın beğenilmesini istemezsiniz zaten, bir düşünce ortaya koyduysanız illa ki bu düşünceyi beğenmeyen çıkacaktır, çıkmalıdır eğer özgün bir düşünceyse. her farklı düşüncelerden insanlar bir entry'i beğeniyorsa o entry'i zaten yaygın bir düşüncenin sizin tarafınızdan ifade edilmiş hali olur, taklit olur.
