halen konuya ılıskın entry lerın uludag sozlukte olmaması astroloji cevrelerinde tartısıla dursun sıftah benden bereket sız sevgılı ask doktorlarından dıyorum. tanım ıstıyorsanız da cok fırtınalı ılıskılerın bır cesıdı de buymus. bana da bır arkadasım soyledı.
anıtkabir'in yürüyüş yolunda tandoğan'a bakan girişinden yürüyerek 50-60 metre sonra karşılaşacağınız siyah minik kedidir.
aslında büyük ihtimalle kendisinin sadece kafası ve kuruğuyla karşılaşacaksınız çünkü yağmur suyu giderlerinin bulunduğu ızgaraların içinde saklanmakta şu günlerde. insanlardan korkmuyor ve çevre sakinleri de onu peynirle salam sosisle besliyor. onun için şimdilik tek tehlike yürüyüşe çıkmış köpekler , hiçbiri havlayıp coşmasa da koklaya koklaya bulunduğu ızgarayı bulup bir şekilde ulaşmaya çalışıyorlar bu anıtkabir yolunun maskotuna. yolunuz düşerse gerçekten sevimli bir görüntü oluşturuyor , kimbilir belki de gerçek bir kedi seversinizdir de onu ızagaralara sığmayacak kadar büyümeden yanınıza alırsınız.
simon heath'in genel çerçevede dark ambient , black ambient türlerinde müzik yapan projesi. aslında tam olarak yaptığı müziğin tanımını çalıştığı müzik şirketinin adı da veriyor: cold meat industry .
27 temmuz 2008 gungoren patlamasi ndan sonra gerek siyasi çevrelerden , gerek kendilerince duyarlı medya kuruluşlarımız tarafından , patlamada yaşanan can pazarının açık açık görüntülenmesine karşı bir duruş görüyorum.
bunları bir çok nedene bağlıyorlar. önce diyorlar ki bu görüntüler insanlarımızın ruh sağlığını kötü yönde etkiliyor. sonra terörün istediğini onlara vermeyelim deniyor. insanın aklına ister sitemez şu soru geliyor: " teröre daha ne verebilirsin ki?"
bundan kötüsü daha ne olabilirdi yani. 18 can verilmiş , hala ağır yaralılar var , allah şifa versin . o pala bıyıklı müdürle kankası güler olacak adamlar görevleri olan insanların can güvenliğini sağlayamamış , ancak bakıyorsun akil insan kisvesi altında basına çağrıda bulunuyorlar , görüntüler aleni olarak verilmesin diye. bunu ekranlardan apaçık vermeyebilirsin , yada uyarıcı ibarelerle gönlü dayanmayacakları da uyarabilirsin. ama sadece kalıplaşmış cümlelerle terörü şiddetle kınıyorlar. keza başbakan buna paralel açıklamalar yapıyor .
bu millete bu acı yaşatılıyorsa ve bunun gerçek sızısını kalbinde bu millet yaşıyorsa orada olmuş her saniyeden her kareden bu insanların haberi olacak. siz , bu özgürlüğe , insanların yas tutma hakkına set çekemezsiniz! bizim kültürümüzdür ölümlerden sonra ağıtlar yakılır , insanlar üzüldüklerini belirtme ihtiyacını her daim hissetmişlerdir. orada yavrusunu kaybeden anne bağıra bağıra ağlama hakkına , antalya'daki , kars'daki , şırnak'daki vatandaşların da bu dramı sonuna kadar öğrenmeye hakkına sahip olacak. bunlar ertuğrul özkök tavırlarıdır , vatandaşımız bunu görsün.
acılar paylaşıldıkça azalır.orada ölen insanlarımız erdemli insanlardı , çoğu ilk patlamadan sonra yaralılara yardıma gitmişti. sen bunu yaparak onun annesinin acılarını paylaşma hakkını elinden alıyorsun!
insalarımızı hissizleştiriyoruz , onların olaylara tepki gösterme reflekslerini düşürüyoruz. bugun insanımız hiçbir olaya tepki gösteremez olmuş , ağlamaya görsün hemen ağzına emziği dayıyoruz . bugun bizim meydanlarımız yok , meydanlara dökülen halkımız olsun. kimi kandırıyorsunuz?
genel bir politika bu , üzerini janlı janlı paketlerle örtüyoruz olayların, güya ortak bir akıl etrafında topluyoruz fiyakalı laflar seçerek. sen görevini yapamadığın için utanacaksın , sen insanını koruyamadın.
orada ölen canların üzerine de o jan janlı kaplamaları geçiremezsin!...
gelecek seneden itibaren efes pilsen forması giyecek 32 yaşında yunan oyuncu. iyi bir şutördür , hot zone ları da kanatlardır. ayrıca türkiye'ye transfer olmuş ilk yunan basketbolcu olacak olması * da sevindirici.
edit: yeteneksiz uzun efthimios rentzias vardı bak nasıl da birlikten kuvvet doğdu.
eskişehir'in eski çağlardaki * adı . eskişehir menşeili kuruyemiş firması peyman 'ın çıkardığı dor leo adlı yeni ürünleri de buradan esinle isimlendirilmiştir. aslan kapısı anlamına gelir.
Bugün saat 11'de belli olacak , aynı şekilde saat 14'te bank asya 1. lig fikstürü de çekilecek. her sene olduğu gibi 5 , 7 ve 8. haftalarda muhtelif ,16. haftada fenerbahçe galatasaray derbileri çekilirse bence bir daha fikstürü bozmasınlar , her sene aynı terane zaten.
sözlerle müziğin uyumlu buluşabildiği nadir sert şarkılardan. moonspell imzalı , night eternal dan.
Curse the day, hail the night
Flower grown in the wild
In your empty heart
In the breast that feeds
Flower worn in the dark
Can I steal your mind for a while?
Can I stop your heart for a while?
Can I freeze your soul and your time?
Scorpion flower
Token of death
Ignite the skies with your eyes
And keep me away from your light
Surrender tears to your mortal act
Flower cursed be thy fruit
Of your courage last
Of your grand finale
Flower crushed in the ground
In your empty heart
In the breast that feeds
Flower worn in the dark
Can I steal your mind for a while?
Can I stop your heart for a while?
Can I freeze your soul and your time?
Scorpion flower
Token of death
Ignite the skies with your eyes
In your empty heart
In the breast that feeds
Flower worn in the dark
Can I steal your mind for a while?
Can I stop your heart for a while?
Can I freeze your soul and your time?
Scorpion flower
Token of death
Ignite the skies with your eyes
besiktas cola turka 'nın bu sezon şu ana kadar anlaştığı en eli yuzu düzgün oyuncu. sözleşmesi 1+1 .
avrupa'da küçük takımların büyük oyuncusuydu , skor anlamında patlayıcı bir oyuncu ama biraz serbest kalmayı seviyor. umarım beşiktaş'ta istediği ortamı bulur ve başarılı olur.
biz onun yıllarca teknik direktör olarak üstümüze çörekleneceği lanetinden korkarken gene yaptığı yapacağını ve akp'nin siyasete atıl teklifine olumlu yanıt verdi. dileğimiz nihayete ermemesi. çık hayatımdan şaban.** http://www.milliyet.com.t...ate=16.07.2008&ver=73
efendim kadın - erkek pek fark ettiğini sanmıyorum ama eğer bu kuaför - berber takımı hakkında bir yargım olacaksa bu da bu zat-ı muhteremlerin laf anlamadığıdır. laf dinlemediğidir demiyorum dikkatinizi çekerim. örgün eğitime geçmemle eşzamanlı saçlarımı da arkadaşlarıma kestirdiğim için ne anlatırsanız anlatın kendi bildiğinden şaşmayan bu adamlarla ilgili anılarım biraz olsun küllenmişti.
benim de her zincirlerini kırmış türk genci gibi lüle lüle saçlarım vardır. ahenkle dans ederler. yani ederlerdi bugune kadar. içimde ukte kalmasın diye bu toplumsal sorunu masaya yatırmaya karar vermiş bulunmaktayım ve şu da hikayesidir:
çocukluk yıllarımda yaşadığım travmalardan sonra kendimi emin elleri emanet etmek bir zorunluluk halini almıştı. biliyorsunuz mahalle berberleri asker , okul ve amerikan olmak üzere toplam 3 çeşit teknik bilir . ayrıca saydığım ilk iki tanesi de birbirinin aynısıdır. her neyse
efendim bugun dedim saçlarımda kırıklar var mahalle kuaförlerine gitmeyeyim paraya kıyıp cins isimli merkezlere gideyim istedim.merkez diyorum zira kendileri de bunu istiyor , müşteri portföyünü kısıtlayacaksa da ;
* saç bakım merkezi ,
* saç ve kaş dizayn çok katılımlı platformu ,
* saç projelendirme plazası
gibi değeri kendinden menkul isimleri kullanmayı tercih ediyorlar ve bugun beni de ağlarına düşürdüler.
içeriye girdiğimde boy boy sıralanmış gençlerin saç modellerinin sırasıyla street fighter dan guy , futbol yıldızı david beckham ve çılgın star ajdar anık a benzemesi sebebiyle işte fark yaratacak ortama geldim galiba dedim kendi kendime. artık hayatımdan bu andan öncesi ve sonrası olacaktı. az sonra yanıma cem ceminay'dan bozma kırık bir abimiz geldi. ayrıca bence vatanını en çok seven işini en iyi yapandır ama şu an bunu tartışmanın ne yeri ne de zamanı.
nasıl bir model istediğimi sorunca biraz hık mık etmemden faydalanarak bu kırık tarak sen kendini bana bırak gerisini merak etme gibilerinden içime su serpici bi beyanat verdi. kolay değil 11 aydır gözüm gibi bakarak uzattığım saçlarımı bir liboş a emanet edecektim , mental olarak yorgundum ancak bunu belli etmemeye çalışıyordum. bu arada "1-2 santim alalım sadece kırıklar düzelsin" demeyi başardım. bana hafifçe güldü ve allah yarattı demedi makası vurmaya başladı.
ne zaman şikayet edecek gibi olsam sürekli kendisine telefon gelmiş gibi benden izin istiyor üzerinden pek zaman geçmeden geri geliyor ve hunharca biçmeye devam ediyordu bu esnada dakika dakika dehşet içinde saçlarımın girdiği modeller hemen hemen şunlardı:
evet...evet malesef sadece dakikalar içerisinde yaşadığım bu evrimi ruhumun kaldırması mümkün değildi. herşey olabilirdi ama rober hatemo da ne idi a dostlar.
işte o an dünyam karardı ve rahmetli anneciğimi gordum. " oğul uyan deli var başında aman diyim " dedi. sonra bir anda bir sarsılmayla uyandım. cem ceminay muzır bir gülüşle " valla saç kendi kendine oturdu " dedi. "rahat bırak beni yalvarırım" diye inlediysem de sırada bekleyen grizzly ayısı dayının sert uyarısıyla titreyerek kendime geldim. gözümü açmaya bir an için korksam da cesaretimi topladım ve ellerimi yüzümden yavaş yavaş çektim. aynaya doğru yaklaştım ve yıllar önce atlattığımı , geride bıraktığımı sandığım şeyi aynada gördüm. kırık tarak beni kuş etmişti.
aslında her türlü görüşe saygılı olduğumuz gibi , toplumdaki eksikliği hissedilen farklılıklara son derece açık olmamız beklenir bizden. örneğin ben yolda siyahi bir vatandaşı görünce ya da içki içmekten burnu kıpkırmızı olan cevval bir ingilizi ve dahasında adını bilemediğim için gecelik mi bu elbisesi diye espirisini yaptığım sözgelimi ürdün'lü bir turisti görünce içinde nedensiz bir mutluluk oluşan ve bu farklılığa kendisi de katkıda bulunmaya çalışan biriyim.
ayrıca metal müziğin hemen her türlüsüne ilge duyarım , kediciler diye fişleyenlere de ilerleyelim arkadaşlar repliğini anında görüntü yaparım.
ama ne yalan soyleyeyim zihinlerimizde metalci deyince oluşan o resimden hiç hazetmedim , kendilerini bir türlü sevemedim. bu yollardan sanıyorum orta okul yıllarımızda geçmiştik , siyah t-shirt lerimizi giyer allah'ın 40 derecesinde raptiye rap rap postallarla karakterimizin oturması için bekleşir dururduk. kesinlikle bir genelleme değil belirleme olmak üzere ; sen yağlı saçınla aynı renk tarz yaratıp asi pozlarında takılırsan yaşın damızlık çağının berisinde ilerlerken , etrafındakilerden farklı bir boyutta yaşadığını sanıp bir de bunu saygısız tavırlarınla desteklersen , ayşe teyze seni nasıl korkutucu buluyorsa , mehmet emmi arkandan hayatta duyulmayacak yaratıcılıktaki küfürlerini sıralıyorsa , ben de seni sevmem. ve sen zaten bizi sevmeme pozlarındasındır , onu da bilirim.
güzel ülkemde her bir bireyin kendine güveninin tam olmamasından kaynaklanan - ki bunun da pek çok alt başlıkta incelenmesi gerekir - kendini bir yere ait hissetme isteği vardır.
"ne olursa olsun , örneğin milli davalarda tek yürek oluruz" yalanını göreli ve artıralı henüz bir kaç yıl olmuşken , ilgili durumun bir sonucu olarak , kendi tarafından olmayanları da sınıflandırma ihtiyacı ister istemez sosyal bir gereklilik halini almış.
hepsinin kendi perspektifimizde nedenleri var tabi , kimseyi yine kendimizce haksız bir şekilde sıfatlandırmıyoruz ama. o laik , bu dinci , şu ulusalcı , bu komunist , o j.i.joe filan derken sınıflandırılmaya hayır diyenler bile kendini başka kapsayan kümelerin altında tanımlamaya başladılar. bir örneği ortak akıl hareketi olabilir.
durum bu. birbirimize genelleme lerle ilgili ayarlar verirken , umarım bu yaptığımız sınıflandırma işinin de kutuplaşmalara ivme kazandırdığının farkındayızdır. bir halt yiyorsak sonuçlarını görüyor olmak kendimizi kandırmamızda başarımızı artırır , böylece kaçamadığımız şeyden zevk almayı da öğreniriz. püff.
iran'da kadın olmaktan mı bahsedeceğim? hayır. türban kadının özgürlüğünü elinden alır hikayelerinden bir yenisini anlatarak sıkıcı entel olma hevesine mi gireceğim ? o da değil.
kadının sosyal hayatını elinden almanın çok daha vahşi bir yolu olduğunu gördüm bugun: kadına fiziksel bir yara vermek.
insan yüzüne kezzap döken manyakları gazetelerin 3. ya da son sayfasında okuruz ya. öyle değildi bu.
bugun kulağımda ipod'um metro'da giderken elimde günlük gazetem vardı ve gazetenin tek okunası sayfaları olduğuna inandığım 15-20 arası bir yerlerde salınıyorum. kulağımda müziğin sesi oldukça yüksek olmalı ki bana seslenildiğini duymadım. karşımda oturan , görüş açım itibariyle giyimine oldukça iyi para harcamış olduğunu anlayabildiğim ve oldukça albenili bir kız oturuyordu karşımda. bazı insanlar kalabalık da bile farkedilir ya. öyle biriydi.
sonra bir elin koluma değdiğini hissedince kulaklıklarımı çıkardım. karşımdaki bayan bana gideceği yere nasıl ulaşacağına dair birşeyler sordu.
bir saniye bile sürmedi biliyor musunuz...
gözünün altından başlayıp çenesine kadar giden ve o çok çok derin yarayı gördüm . mümkün olduğunca çaktırmamaya çalıştım. ama anlık tepkimden anlamıştı sanıyorum ve yüzünde yara bulunan tarafı hafifçe benden cama doğru çevirdi. bir saniye bile sürmedi bu yaşanmışlık. ben kafamı önüme eğdim , o da camdan kapkara duvarlara bakmaya devam etti.
daha sonra kulaklıklarımı takıp , kaldığım yerden my immortal ı dinlemeye devam ettim.
başlıkta aslında en kilit kelime olarak direk göze çarpanın altını baştan çizelim : emo .
aslında neden gotik değil ya da melankolik ve hatta ortalama türk insanı değil? çünkü emo ların , genelleme yaparak söylüyorum , hemen hepsinde peydah olmuş karşısındakinden farklı statüde olduğunu hissettirme gayesi taşıyan tavırları bu tip kafelerde saati 1 ytl nin bile altında ücretlerde çalışmalarına mani olmamaktadır.
onlar adına üzücü olduğu gibi , hem kibar olmaya çalışıp hem de asi takılmaları dışardan bakıldığında hormonlu ve abartı davranışlara sebebiyet verir . ki vicdanı olan bir insan önyargıları ne olursa olsun ve bu durum karşısında ister istemez , onun iç dünyasındaki çarpışmalarla da empati kurararak , çok çok kısa süreli bir burukluk yaşar.
geceleri "kilo almaya meyilli kıığğz" diye kan ter içinde uyanmana sebep olacak birşey değil bu , karıştırma . bunun ötesinde toplumun genel geçer yargılarının tetiklediği , anlık flashforward görüntülerin göz önünde belirmesiyle kişide sıkıntı yaratan bir illettir.
erkekler ilişkilere realist bakmayı öğrenip adriana lima'lardan ayılıp , akranı ve dengi dişilerin farkına varmaya başlamasıyla , öncelikle iletişim ister. isviçreli bilim adamlarına -haşa- sormadık , norveçli denizciler in de canı cehenneme ama bilinen üzere en güzel muhabbet kilolu insanlarda , konumuz gereği kızlarda , vardır.
işte erkeğin kabusunun başladığı nokta budur. çeşitli trade off ları da göz önünde bulundurarak kilo , kafa dengi muhabbet kriterlerinden aklına ve kesesine en uygununa yönelir ve kilo almaya meyilli tatlı kızda karar kılar. bu sendromun başlamasının kaynağı işte buraya dayanır.
örnek vermek gerekirse bana musallat flashforward şudur:
35 yaşındayım , günümüzün parasıyla 1 milyar maaş alıyorum , yanımdan donu düşmüş bir çocuk geçiyor. bu ne diye bakarken arkasından "ayberk allah cezanı vermesin gene babanın pantolonuna mı sıçtın?" diye sevecen, balık etli bir kadın giriyor filme. "sen kimsin be ?" demeye fırsat kalmadan "yemek hazır hadi gel" diyor. "ne yemeği var gene bugun?" diyorum.
"zıkkım var" diyor.
tövbe estağfurullah diyerek sigara paketimi arıyorum tişörtümün cebinde. maltepe , en zift gibisinden. gene mi sakladı paketi diye sümüklü çocuğa yan gözle bakıyorum. gözüme oldukça eski ve sağ alt köşesi çatlamış ayna çarpıyor. saçlarımın yanları seyrelmiş ve tepem kelleşmiş. "nerede o eski yakışıklı kazanova" diyip biraz biraz elime gelmeye başlamış göbeğimi sıvazlıyorum. sonra aynada sanki farklı bir yüz görüyorum.
yaklaşıyorum aynaya . yaklaşıyorum. görüntü bulanıklaşıyor.yaklaşıyorum.... yaklaşıyorum..
"aşkım yine dalıp gittin ne düşünüyorsun" diyor kilo almaya meyilli sevgili. kabusumdan uyandığımı anlıyorum.
ya gazi paşa duyarsa adlı kitabıyla ergenekon operasyonlarında adı geçen emekli albay - yazar erdal sarızeybek , savcı zekeriya öz'ün kendisini baskı altına aldığını ve kendisinin görevden alınması gerektiğini belirtmiş ve yönlendirmeden bahsetmiş. ayrıntıları için :
inanması çoğumuz için zor ama gerçeğin ta kendisi. bu gazete sanki türkiye değilde başka bir ülkede çıkıyor sanabilirsiniz ; pek tabi ertuğrul özkök mayasından haberiniz yoksa.
gündemi belirleyen olay ne idi dün? ergenekon operasyonları ve başsavcının sözlü savunması. ama hürriyet sanki 23.45 maç bitmişte son anda yetişmiş bir turkcell süper ligmaçı gibi alelace bir baskı yapmış. hem de taşra değil , ankara basımı gazetesinde. yazarlara bakıyorsunuz kimsenin ergenekon'dan haberi yok , halbuki olay sabah saatlarinde patlak vermişti.
sadece tufan türenç değinmiş , ahmet hakan da kendi üslubuyla biraz. mehmet yılmaz chp'ye çakmış , ertuğrul özkök zaten gündem bu ama benim gündemimde hürriyet treni var diyor sıkılmadan.
sür manşete bakıyorsunuz tcdd. genel müdür yardımcısı "halkımızın %98'i tren sever ama %2 si biner. halbuki hürriyet'i seven herkes okur" özlü sözüne rastlıyoruz.
bu ne perhiz bu ne lahana tuşusu arkadaş , komik misiniz?
başlıkta kastedilende yanlış anlaşılma olmaması için ; sağ eğilimli dense tam hedefini bulmayacak olduğundan ve akp eğilimli denince göz önüne daha rahat getirilebilecek
, sözlüğümüzdeki bu güruhun azmidir. nicedir. bitmez. sıkılmadan sabit fikirli eylemlerine devam edebilirler saatlerce ve günlerce.bitmek tükenmek bilmeyen bir azimle düşünce yapılarını başka insanlara empoze etmeye çalışırlar ve bu uğurda kendilerince pek çok sözlük yazarı ve türkiye ikonunu yaralamaktan geri durmazlar. davranışlarının temelinde fanatizm barınmaktadır.
ohio state buckeyes 'ın greg oden'dan sonra onun yerini doldurması için kadrosuna kattığı ve 2008 nba drafti nda okuluna ilk senesinde veda ederek 23. sıradan utah jazz tarafından seçilen beyaz pivot.kolejdeki tek senesinde 14.4 sayı 6.7 ribaund 1.8 blok ortalamalarıyla oynamıştı .
yunan oyuncu , ülkemizdeki gençler şampiyonası'nda da milli takımının formasını giymişti. fiziksel olarak şeker oğlan * tarzı bir yapısı var , mehmet'ten biraz daha uzun ve kilolu ama ondan daha atletik. kendisini seçen jazz'e elinizde memo varken bunu da neden seçtiniz diyenler olmuştu çünkü o da şutör bir pivot. hatta adı da konstant... gibilerinden bir şey ama "memo" gibi onun için de kısaltması olan kosta kullanılıyor. umarız hem takımında başarılı olur hem de memo'yla iyi arkadaş olurlar da iki ülke barışı açısından küçük bi adım daha atılmış olur.
ucla den freshman sezonunda 17.5 sayı 10.6 ribaund ve 1.4 blokla ayrılarak memphis tarafından seçilmiş , hemen ardından da timberwolves'a gönderilmiş power forward.
nba hazırlık kampında da ortalığı birbirine katıyor love , beyaz uzunlardan adam olmaz klişesini yıkmaya aday isimlerden birisi olacağını kanıtlarcasına.
2008 nba drafti 'nın süprizlerinden biri. beklenenin üstünde 15. sırada phoenix suns tarafından seçildi ve bence ilk senesinde katkı verebilecek seviyede. ayrıca brook lopez'in ikizidir.
west virginia koleji mamülü , bir beyaza göre izlediğim kadarıyla oldukça atletik bir forvet ve beni de oldukça heyecanlandıran bir yetenek. bucks tarafından 2008 nba drafti'nda 8. sıradan an itibariyle seçildi. ayrıca, tayvan doğumlu olması da enteresan bir özelliği.
sozluk içinde (!) zamanla yerleşmiş , boyutları sanıldığından daha elim bir noktaya erişmiş
kanayan bir yaradır.
muhtelif çeteler , dernekler , ayrılıkçı gruplar halinde hareket ederek uludağ sozlugu önce kutuplastırmaya , akabinde bölmeye kadar götürebilecek bir istikamete sokmuslardır.
kimdir bunlar?
1. cok kotu butonu mafyasi :
son derece ciddi boyutlara ulaşmış bu mafya uludağ sozluk üzerindeki en buyuk tehditlerden biridir.seovi ler olarak kabul görmüşlerdir.
güzellikler olmasın isterler , büyük kara güç olarak tabir ettikleri şeyin 8.8.08 tarihinde geleceğine inanmışlardır .
2. hicbir yazilani okumayalim mafyasi :
polatlar olarak da adlandırılan bu grup bilgiye ve paylaşıma inanmaz.sapkın insanlar olup sanıldığından daha büyük bir tehlike arzederler.
3. olumlu oy butonu mafyasi :
cok kotu butonu mafyasına tepki olarak kurulmuş , ancak kurulus amacından sapmıs bir gruptur. birbirine oldukça bağlı olan bu grup , kendilerinden olmayanlara karşı farklı tutumlar sergiler.saksakcilar isimli bir yan oluşum da bunlara bağlılıklarını dile getirmiştir.
4. sabit fikirli kotu adamlar mafyasi :
bu grup din ve sozluk işlerinin birbirinden ayrılmasına karşı , gerici bir gruptur. hedef aldıkları insanları bitirmek için beddua ederler, gulu gulu dansı yaparlar
5. apaciler :
ayrılıkçı bir grup olup uludağ bayanları üzerinde baskı oluştururlar.bilhassa sözlüğün batı bölgesi olarak adlandırılan özel mesaj ve ulu chat bölümlerinde savunmasız dişi uuserlara saldırıar düzenlerler.eski etkinliklerine kaybetseler de , bunlar yeminlidir , hiç vazgeçmezler.
6. derin sozluk :
tam olarak sırrı çözülememiş olup , sözlükte bütün işlerin onlardan habersiz yapılamayacağı söylenir, bu kavramı sıkça dile getirenlerin çoğu şu anda hacklenmiş , uçurulmuş ya da offline konumdadır.
7. cinsel egilim ve entry dernegi :
bu grup sozluğun gaflet anlarını beklemekte olup , genel itibariyle sözlüğümüzün genç ve delişmen delikanlılarını hedef alır. amaçları çıngıraklı don ve körüklü zenci satışlarını patlatarak uludag ergenlerini asimile etmektir.
8. resat calislar :
sorunlu bir insan olup bütün sözlükler gibi uludag sozlugunde kötülüğü için çalışır , site devletleri kurar.
