sözlük sayısının artırıldığı şu günlerde bu durumu açıklayan anlamlı bir söz öbeği.
bu zincire bir halka olarak yakında ben de hedehöde sözlük açıp hizmetiniza sunacağım.
hededöde sözlük; yazarlar: hede ile höde ****
muhtemelen aksanının düzgünlüğünü test etmek isteyen biridir. kişisel sebeplerden (kan davası, italyan mafyası ile papaz olmuş dayı,..vs) yabancı olduğunu çok belli etmemek isteyen biri olması da gayet olasıdır.
zamanında (zamanında dediğim de bu yaz)(senee, geçen sene) bu kişilerden birincisi idim ben de. öyle türkiye'deki gibi "turist görürlerse çakarlar kazığı" gibi kaygım yoktu, tek derdim kendime aksanımın düzgünlüğünü ispatlamak, diğer konuşma penceresindeki kişilere "aaa türk müydün sen ya, amerikalı sandım ben de" falan dedirtmekti.
dedirtemedim ama arkadaş. ne yaptılar, her seferinde ne bok yediler bilmiyorum; o domuz yağından götlerinin limiti dünyanın yarısına varan kodumun amerikalılar her seferinde çaktılar yabancı olduğumu.
taksiye biniyorum;
-abi boş musun
+boşum genç atla bakalım. robert abiiiie, çıktım ben.
-(obaa taksiye bak lan, tastement çalıyor)
+pardon yolculuk nereye idi?
-praktis vat yu...... aa şey, emerson'a (bu kısım büyük bir amerikan aksanı kastırılması ile söylenir)
+derhal...
-... prriiiç, dfudfu dfuu dfuuu dfuu dfudfudfudfu
+afedersiniz ama emerson'un neresinde oturuyorsunuz
-işte, cami var ya köşede onun karşısında. hatta arkasında semt pazarı var.
+anladım tamam, o iki katlı sarı bina, değil mi?
-evet o.
+...
(tamam olum, hiç verdiğim cevabı anlamamazlık etmedi takır takır cevapladı. çözdün sen bu işi, budur işte bu...)
+pardon, nerelisiniz siz? yani bir doğu avrupalı aksanı var da
e ebenin amı şimdi... evet burası memleketim, ebenin amı. greenwich'in doğusunda, kanada'nın da kuzeyinde kalıyor biraz. hindistan'ı geçtiğinde şili'nin karşısında kalan yer. biraz soğuk oluyor ama sürtünme ile ısınıyoruz.
çok moralimi bozuyordu arkadaş ya. lan nerden anlıyorsun şak diye şerefsizin evladı. r'leri yuvarlamak desen bende, w'ları dudaktan çıkarmak bende, "th" sesini dil ucu ve ön dişlerden çıkarmak da bende, e on yaşımdan beri ingilizce görmek de bende.. hala nerden anlıyorsun ulan? alnımızda mı yazıyor ecnebi diye. hayır, direk türkçe olarak "abi türk müsün" diye sorsan onu da anlamam, zira sadece bi elimde kahve bir elimde donut gezmediğim kaldı sokaklarda.
yani demem o ki bu bok pek bi halta yaramıyor. siz gidin kendiniz gibi olun. büyük ihtimal memleketinizle ilgili bazı sorular sorarlar size, hem vakit geçer hem de gönüllü turizm elçiliği yapmış olursunuz. çözüm bu: kendiniz olun. ben de artık kendim olmaya karar verip bu kirli hayattan kurtardığımda kendimi, istanbul uçağında birisi "heey nerelisin sen" deyip beni amerikalı sandığında götüm az tavana değmemişti, hatta hostes ne istersiniz diye sorduğunda "kahve ve donut" diyecektim, o derece.
kivircigi da olur. o kivir kivir saclar gozlerinin onune gelir, daha da karartir dunyasini, daha cok keser isigini yavrucagin. saclarina bile soz geciremez garibim, daha da huzunlenir.
bir de eski toprak metalci bir babasi varsa muhtemelen babayi kalp krizinden goturur bu velet. redde kadar gider bu is.
drowning pool'in sinner albumunden harika bir parca. her ne kadar bu album tear away ile hatirlansa da dave williams''in essiz vokali ile gercekten leziz bir tadi var bu sarkinin. girisi ve ozellikle nakaratinda saman altindan huzun islerler dinleyiciye. tabi bu etkide dave williams'in katkisi asla inkar edilemez.
sozleri:
something i just might regret
something you will not forget
maybe i should throw away
everything i've learned today
all over me (x8)
pushing forward from the truth
maybe it's me and maybe it's you
sometimes i don't know myself
28 years straight to hell
all over me (x8)
there's something changing in me
there's something growing in me
there's something changing in me
there's something growing inside of me
go away don't want this (x8)
all over me (x8)
there's something changing in me
there's something growing in me
there's something changing in me
there's something growing inside of me
2002-2004 yılları arasında fenerbahçe'de oynamş yeni zelandalı point guard. kel kafası, çok yönlü oyunu ve hızlı hücumu seven oyun tarzı ile jason kidd'e benzetilmektedir -ama sadece benzetilmektedir-
mahmuod abdul-rauf, willi solomon ile birlikte fenerbahjçe'ye gelmiş en iyi oyun kurucudur. harika pas servisi yapar.
dimmu borgir'ın Enthrone Darkness Triumphant albümünün 2. şarkısı. harika bir verse'e sahip olan bu şarkıda o dömende sanatının zirvesinde olan shagrath nakaratı müthiş yorumlayarak resmen mikael stanneleşiyor. iyi bir melodik-senfonik black metal şarkısı. bir de klibi mevcut.
hellhammer'ın the kovenant'ın animatronic albümünde kullandığı nick. bir önceki albümden* sonra gidilen toplu değişime ayak uydurmak için yapılan hamle. yoksa bu albüm ve seti dışında hep hellhammer nikcini kullanmıştır.
son yıllarda black metal camiasına adım atan gruplar içinde en yaratıcı olanlarından birisi. son derece yaratıcı gitar riffleri, black metale olan bağlılıkları, harika vokalleri ile orjinaliği had safhada koruyan; ismi abbath ile birlikte anılan ve son yıllarda ortaya çıkan en büyük dehalardan biri olan hoest'in sürüklediği norvecli true metal grubu.
black metal köklerine sıkı sıkıya bağlanmış olan grup koyu derecede hristiyan karşıtlığı ve norveç milliyetçiliği yapar. asla klavye türevi başka enstrümanlar kullanmaz, bunu true metale aykırı bulurlar.
ilk olarak thule adıyla hoest'in tek kişilik projesi olarak kurulmuş, ancak ilerleyen zamanlarda hoest, yaşadığı yer olan bjørgvin bölgesinin çok sisli havasından dolayı grubun adını norvecce'de sis anlamına gelen taake'ye çevirmiştir.
o zamanki adıyla covenant'ın, grubun kemik kadrosunu oluşturan -yine o zamanki isimleri ile nagash ile blackheart tarafından kaydedilen, 1997 yılında nuclear blast firmasından çıkardığı muhteşem atmosferik black metal albümü.
1994 yılında kaydettikleri from the storm of shadows demosundan parçaların oluşturduğu, demodaki şarkıların düzenlenerek albüm haline getirilmesiyle piyasaya çıkarılan in times before the light, daha o zaman grup elemanlarının aklına space metal gibi şeytan icadları girmediği için black metal normlarına tamamen sadık kalınarak oluşturulmuş harika bir albümdür.
grubun nereden gelip nereye gittiğini görmek için dinlenilmesi gereken albümdür. özellikle seti ile ard arda dinlenildiği takdirde grup üyelerine çok sağlam küfretme sebebidir. ancak black metal dinliyorsanız kaçırmamanız gereken bir albümdür.
dimmu borgir'ın 1997 yılında nuclear blast firmasından çıkardığı albümü. bu albüm, dimmu borgir'in black albumüdür, bu albümle daha melodik bir tarza giden dimmu, dönüşü olmayan ve hiç girmemeleri gereken** bir yola girmiştir. öyle ki, ilk defa bu albümde clean vokal* kullanılmıştır.
grubun tarz değişikliğine gitmesi, basçı nagash'ın gruptan ayrılmasına yol açmıştır. yeni albümde daha power metale kaymak isteyen nagash, bu albümün daha melodik ve senfonik olması üzerine frontmanliğini yaptığı covenant'a daha çok vakit ayırmak istediğini bahane ederek gruptan ayrılmıştır. bu albümden sonra tjodalv ve astennu da gruptan ayrılmıştır.
dimmu borgir için bir dönemin sonu olarak adlandırılan bu albüm 9 parça artı bir de bonus track*tan oluşur:
amon amarth'ın sanatının zirvesinde olduğu şaheseri versus the world albümünden gaz, harika, dinledikçe insanı huzursuz eden, anarşizm teması işlenmiş ve ana riffi ile bu temayı iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayan harika şarkısı.
yine muhteşem gitar tonları ve riffler, agresif vokaller, vahşetle çalınmış davullar... yine amon amarth, yine bir şaheser... dinlenesi, dinletesidir.
sözleri:
down the slopes of death he rides
the eight hooves pound like drums
darkness reigns the crumbling sky
invasion has begun
fields of flames greets his eye
he smells the fear and pain
of dying men in agony
it can drive a man insane
all enemies flee his spear
no bow nor axe do harm
allfather rides out on fields of fear
when heimdal sounds the alarm
but on the field waits his fate
foretold in ancient times
a beast with sharp yellow teeth
and hateful burning yes
today he'll draw his final breath
the wisest god of all
his son will avenge his death
iormundr's brother will fall
he knows now what is to come
no use to try and run
what is to be, let it be done!
what is to be, let it be done!
today he'll draw his final breath
the wisest god of all
his son will avenge his death
iormundr's brother will fall
down the slopes of death he rides
the eight hooves pound like drums
darkness reigns the crumbling sky
invasion has begun
down the slopes of death he rides
the eight hooves pound like drums
darkness reigns the crumbling sky
no more is the sun
efsane grup death'in son ve efsane kadrosunun ikinci gitaristi. death'în the sound of perseverance ve control denied'ın the fragile art of existance albümlerinde chuck schuldiner'in yanında gitar çalma onuruna erişmiştir. chuck öldükten ve death dağıldıktan sonra metal alemine elvede dediği için diğer death elemanları kadar ismi bilinmez. doğal olarak de bu aralar hangi alemlerde olduğu bilinmemektedir. bir ara onun hakkında çıkan beyninde tümör var haberleri de bunda önemli bir etken olmuştur zannımca...
the kovenant'ın dördüncü stüdyo albümü seti'nin açılış şarkısı. hüzünlü bir girişi vardır. erkek ve kadın vokaller çok iyi kullanılmış, elektronik efektler (bkz: brat) yemiş bitirmiş kıvamdadır. dinlenesi ve dinletilesidir.
Superstition, disguised as faith
The Fear of death plagues their eyes
Automated animation, a fingerprint personality
Born of desperation,
So terrified that you just might dissappear when you die
And that there is no difference between right or wrong
Elimination of the modern nation
No need for the excess population
Twisted monuments of human decay
Old death to new beginnings
Remake the world in genocide
Everything they taught you is a lie
Would you die for this?
Fake and fractured, soulless and manufactured
Would you die for this?
Crossbred and numbered, we are cybertrash
Proclaimed by a thousand prophets
Believed by a million fools
Its an endless line of tragedies
What is faith but another word for superstition
On the ruins of the old
Free of the moral waste
Perfect and gleaming
In the light of the morning star
Would you die for my sins?
Or would you take my life and try to make it yours?
Prove me wrong, but I'll still see it my own way
Would you die for this?
Fake and fractured, soulless and manufactured
Would you die for this?
Crossbred and numbered, we are cybertrash
rob zombie'nin hellbilly deluxe albümünün ikinci şarkısı. rob zombie standartları için sert bir şarkı, özellikle bir 5+1de bası açarak dinlemeniz önerilir. biraz rahatsız bir girişi var, ama gaz ama dinlenesi...
sözleri:
Shriek the lips
Across ragged tongue,
Convulsing together.Sing
violently, Move the jaw
Cry aloud. Bound up the Dead
Triumphantly
The ragged they come and
The ragged they kill!
You pray so hard on bloody knees.
The ragged they come and
The ragged they kill!
Down in the cool air I can see.
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast
Stir the limbs across the wrist,
Full possession of memory.
Bury me as a dog,
Icy hands surrounding me.
The ragged they come and
The ragged they kill!
You pray so hard on bloody knees.
The ragged they come and
The ragged they kill!
Down in the cool air I can see.
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast
Shriek the lips
Across ragged tongue,
Convulsing together.Sing
violently, Move the jaw
Cry aloud. Bound up the Dead
Triumphantly
The ragged they come and
The ragged they kill!
You pray so hard on bloody knees.
The ragged they come and
The ragged they kill!
Down in the cool air I can see.
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast
Hey, Yeah - I'm the one that you wanted
Hey, Yeah - I'm your Superbeast