christopher nolan'ın kendini aştığının göstergesi olan film. ben de kendi görüşümü belirteyim;
--spoiler--
gerçeklikteki 5 dk rüyada 1. katmanda 60 dk ya denk geliyordu. cobb, mal ile 50 yıl geçirdiğini söyledi. bu durumda 1. katmanda yaşamaları, o halının üzerinde kış uykusundan çok daha uzun bir uyku dilimi gerektirir ki bunun da mümkünü yok. yani daha sonraki katmanlarda olmaları gerekir. tren raylarında intihar ettiklerinde, mal gerçeklikte olmadıklarını düşünüyordu ve gerçekliğe ulaşmak için kendini pencereden bıraktı. cobb ise o katmanda gerçeklikte olduğunu düşünüyordu. bu durumda yaşananların cobb'un rüyası olması muhtemel.
bütün bunlar gerçek ve rüya arasındaki zaman farkından yola çıkarak yazılmıştır. tabi nolan ne düşündü bilinmez.
--spoiler--
şu sıralar boş vaktimin bir hayli fazla olmasından dolayı ciddi anlamda başlamayı düşündüğüm oyun. lakin kafama takılan bazı şeyler var.
öncelikle benim düşündüğüm; world of warcraft(eu) client'ini sitesinden indirip, gamer-market vb sitelerden orjinal cd key alarak oyunu yüklemek. 30 gun de oynama süresi veriyorlar sanırım. daha sonra boş vakit ve beğeni faktörlerinin durumuna göre eklenti paketleri olan the burning crusade ile wrath of the lich king'i aynı yöntem ile yüklemek. yani yine bu paketleri internetten indirip, cd keylerini alacağım.
şimdi sorarım sana wow hastası sözlükçü, doğru yolda mıyım? yani bahsettiğim gibi bu oyunu oynamam mümkün mü, yoksa hepsini aynı anda alıp kurmam mı gerekiyor?
bundan dokuz sene önce çalıştığım şirketten son maaşımı alamadım. çünkü iflas etmek üzereydiler ve ben bu durumu anladığımda üç adet masaüstü pc, iki adet de telsiz telefon arakladım. benim maaşımın karşılığı bir adet pc ediyordu ama açgözlülük işte, düşene bi tekme de ben vurayım dedim. allahtan depo sorumlusuydum da kimse farketmedi.
şimdi vicdanım hiç rahat değil, cezamı çekmek istiyorum ama emniyete gidip anlatmaya da götüm yemiyo. hapislerde çürüyeceğime başka bir güce sığınıyorum beni yargılasın diye. en azından üç beş yanarız, sonra gelsin huriler.
şimdi sorarım ahiret inancı olmayan arkadaşlarıma; ben kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi, başkasına yapmamam gerektiği kanısına akıl yoluyla varamıyorsam, hangi kitap bana bunu öğretebilir? varın gerisini siz düşünün.
Tayyip ile Obama ilk konuşmalarında birbirlerine hava atmaya başlamışlar. Obama Tayyip'e "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" demiş. Tayyip altta kalır mı hemen karşılık vermiş ve o da; "Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanlari 100 metreyi, 3 saniyede koşmayı beceriyor" demiş. Ama Tayyip bir süre düşündükten sonra bir anda korkuya kapılmış desteksiz attığı iddia yüzünden. Hemen danışmanlarını çağırıp attığı palavrayı anlatmış. "Haftaya Obama geliyor, yalanımız ortaya çıkarsa ne yaparız?" diye sormuş. Tayyip'in Danismanlardan biri hemen cevap vermiş: -'Obama'ya ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?' Tayyip cevap vermiş:- 'Hayır sormadık.' Danışman: O halde hiç korkmayın Başbakanım, alın Obama'yı Anıtkabir'e götürün, Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur. Yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!
not: 118 sayfayı tek tek araştıramadım, yazıldıysa affola.
20 haziran 2010 brezilya fildişi sahili maçı'nı götüyle izleyenlerin eleştirdiği futbolcu. ulan tamam yaptığı abartı olabilir lakin o pozisyonda önce kaka'nın omzu, keita'nın yüzündeydi. daha sonra dirsek hamlesi geldi. peki ondan önceki pozisyonda kaka niye sarı kart gördü? onda da mı keita ittirdi kendini? yapmayın, desteklemediğiniz takımın oyuncusu diye dünya kupasında bari adam karalamayın, türkiye süperligi'nde o kadar çirkef futbolcu varken üstelik.
bunun bir de şehir efsanesi versiyonu vardır. kısa kısa anlatayım;
adamın biri taksiye biner. taksiciye "ben azrailim, senin canını almaya geldim." der. taksici inanmaz tabi. adam "200 metre ilerde biri arabayı durduracak, onu al" der. taksici yoluna devam eder. hakikatten de 200 metre ilerde biri arabayı durdurur, taksici çok şaşırır ama bozuntuya vermeden adamı alır.
t=taksici
a=ben azrailim diyen adam
y=yeni binen adam
t: ne tarafa kardeş?
y: x e gidicem abi.
t: bu arkadaki arkadaş da çok şakacı bana azrail olduğunu söylüyor.
y: hangi adam abi?
a: beni senden başkası göremez, vaktin doluyor, in arabadan son namazını kıl.
taksici korkmuş bir şekilde aşağı iner, başlar namazını kılmaya. yeni gelen eleman da direksiyona geçer, basar gaza. bu planla iki suç ortağı, taksicinin arabayı uçururlar.
başvurduktan sonra bir hafta içerisinden adrese teslim edilen pasaport.
başvuru için gerekli belgeler;
- ziraat bankasından alınan, pasaport defter bedeli ve harç masraflarının ödendiğini belgeleyen dekont.(defter bedeli 138 lira, 1 yıllık harc ise 167 lira)
- 2 adet 5x5 biyometrik fotoğraf.(nasıl bir şey olduğuna buradan bakabilirsiniz.)
- nüfüs cüzdanı aslı.(tc kimlik no olmalı.)
- varsa daha önceden alınmış pasaport.
bu belgeler ile emniyete gidiyorsunuz. daha sonra parmak izinizi alıyorlar. en son belgeleri pasaport şube alıyor ve atmanız gereken tek bir imza oluyor. tüm işlemler bittikten sonra 1 hafta içerisinde, pasaport şubede belirttiğiniz adrese yolluyorlar pasaportu.
bu arada yeni pasaportların renkleride değişmiş.
umuma mahsus pasaport(lacivert pasaport) bordo olmuş, hususi(yeşil) ve hizmet(gri) pasaport değişmemiş, diplomatik(kırmızı) pasaport ise siyah olmuş.
çocuklukta bmx marka bisikletlerle yokuş aşağı inerken kullanılan doğal frenleme yöntemi.
ayak arka teker ile çamurluk arasına sıkıştırılır.
evet bisiklet durmuştur ama ayakkabi, terlik her ne giyiyorsaniz altı günden güne eriyip bitmiştir. bununla kalmaz eve gidildiğinde ebeveynler görür, terlik* götte patlar. akabinde bisiklet bi hafta kömürlüğe kaldırılır ceza olarak*
(bkz: 90 larda çocuk olmak)
duygusal davrandığını düşündüğüm yazar. hayatta, sözlükte veya herhangi bir platformda her zaman bu tarz insanlar olmuştur, olacaktır. böyle bir durumda çekip gitmek işin en basitidir ve hiçbir yarar sağlamaz, aksine bu duruma düşüren kişiye zafer kazandırır. birinin sana "kaşar" demesi, herhangi başka birinin seni böyle değerlendirmesini sağlamaz ki insanlar zaten görür kimin ne olduğunu.
neyse çok uzatmayayım, başka bir yazarın da dediği gibi gül geç, umursama o zaman göreceksin ki sen de eğleniceksin, nasıl bir eziklikle karşı karşıya olduğunu görüp.
olaylarını boyutunu bilmem, kendisini de tanımam etmem ama yazdıklarına rastgelip kayıtsız kalmak da pek elde değil. siniri geçtiğinde hak vereceğini düşünüyorum.
hala anlamamakta ısrar edenler var bu konuyu. bilimsel bir teorinin tekrar tekrar gözlendikten sonra kanun olması gibi bir durum söz konusu değildir. burda bahsedilen teori bilimsel teoridir(kuram).
ayrıca;
şunu unutmamak gerekir ki newton'un yerçekimi teorisi eksikleri olan bir teoriydi, einstein da geliştirerek, günümüzde en çok kabul gören bir teoriyi ortaya attı.
(bkz: genel görelilik kuramı)
bahsedilen "yerçekimi kanunu" sadece, değerler arasındaki ilişkinin kağıda dökülmüş halidir ve tekrar ediyorum yerçekiminin tüm dinamiklerini, nasıl çalıştığını açıklamaz. zaten bilimin de amacı kesin, değiştirilemez kanunlar koymak değildir. gerçekleri gözlemleyip çalışma sistemlerini anlamaktır. senin kalkıp da burda "yerçekimi olgusunun" dinamiklerini ve mekanizmasını araştıran ve bilim için çok önemli sayılan teorilere* bir hipotezmiş gibi yaklaşıp, gerekli kanitları olduğunda "kanun" olacak demen tamamen ahmaklıktır. deney ve gözleme dayalı bilimde kanun olmaz.
bilimsel metod'dan bihaber kişilerin, "ama evrim teorisi ispatlansa kanun olurdu" gibi lise düzeyi bilgilerle, umutlanmasıdır ancak.
öncelikle teori ve kanun kelimelerinin bilimsel anlamları nelerdir bunları bilmek gerek. teori demek, sadece "ispatlanmamış varsayım" demek değildir. deney ve gözleme dayalı bilimlerde kanun diye bir şey yoktur, sadece teoriler vardır. bu teoriler doğadaki olguların işleyiş mekanizmasını araştırır.
evrim, doğada gözlemlenebilen bir olgudur. evrim teorisi ise, evrim olgusunun işleyiş mekanizmasını inceler. evrim teorisi yanlışlanabilir, üzerine yeni şeyler eklenebilir ya da tamamen farkli bir teori ortaya konabilir. bilim insanlarının ve evrim teorisinin amacı "doğada evrim var mi" diye araştırmak, onu ispatlayıp kanunlaştırmak değildir ki evrim doğada gözlemlenebilen bir olgudur zaten, tipki yerçekimi gibi. evet "yerçekimi" dedik, "hadi lan ordan yerçekimi kanundur" diyenleri duyar gibiyim, onlara burdan el sallıyorum.
yerçekimi de tıpkı evrim gibi doğada var olan ve gözlemlenebilen bir olgudur. yani yerçekiminin var olduğunu hepimiz biliriz. yerçekiminin işleyiş mekanizmasını araştıran olaya "yerçekimi kanunu" denmiyor çünkü deney ve gözleme dayalı bilimlerde kanuna yer yok.
yani kısacası;
yerçekimi = olgu , yerçekimi teorisi = yerçekimi olgusunun çalışma mekanizmasını açıklamaya çalışan teori.
evrim = olgu, evrim teorisi = evrim olgusunun çalışma mekanizmasını açıklamaya çalışan teori.
anlayacağınız "evrim teorisi" hiçbir zaman "evrim kanunu" olmayacak.