3. nesil öğrenme deneyimi adını verdikleri yenilikçi eğitim anlayışını benimseyen bir ekip.
Atölyeleri ve eğitimleri eğlenceli ve bol öğrenmeli geçiyor. Katıldığım için şanslı hissediyorum.
internet sitelerinide şuraya bırakıyorum : eğitmen panda
Apple ın, üretip satsa para kazanacağı (bkz: bok)un ismidir. Müdavimlerinin her çıkan ürününü satın aldığı düşünülürse bunun da alıcısı olacağını düşünmek, doğru varsayılabilir.
Bu apolitik gençliğe ( bizlere ) bir çağrıdır. Aktif olalım!
Var mısınız aktif olmaya?
Boğazımda bir çok şey düğümleniyor. Konuşmak istedikçe sadece belli başlı bir kaç cümle çıkıyor; "Oha be! " , " Yuh ulan bu hırsızlara nası bu kadar oy verdiler! " , " Bundan böyle kim bilir kaç canı daha alacaklar da doymayacalar!" vb. Bu cümlelerin benzerini, bol küfürlüsünü hepimizi kuruyoruz. Kuruyoruz da ne oluyor? Ne değişiyor?
Hepimiz şimdi, "kahrolsun" , "Allahım bu ülkede yaşamak istemiyorum!" , " Lanet olsun bunlara!" , " Ne kadar çok koyun var, tabi böyle olur!" , "BUNLARIN HEPSi CAHiL!" gibi binlerce şey yazacağız.
Allah aşkına, durup bir düşünelim. Bu kadar cahil dediğimiz kesim mi bu kadar oy veriyor? Ya da bizler bu kişileri "cahilsiniz", "körsünüz" , "açsınız" vb. yaftası ile kendimizden uzaklaştırıp RTE nin kucağına mı gönderiyoruz?
RTE, bizleri ötekileştirirken, bizlerde AKP seçmenini bizden öteki kabul ediyoruz. Hala bunu göremeyip kalkıp ne laflar ediyoruz. Durup düşündüğümde , bana bu laflar edilse ben de karşı tarafa geçerim diyorum. Siz geçmez misiniz? Bir tarafta lider vasıfları olan, konuştuğunda cidden karşısındaki insanı etkileyebilen bir de tam yurdum insanı astığı astık, kestiği kestik bir RTE var. Adam nasıl hitap etmesi gerektiğini biliyor. Kendi seçmenine tek laf etmiyor. Arada "baba şefkati ( Yeşilcamdaki Hulusi Kentmen gibi) " ile kızıyor, dövüyor ama sonra bağrına basıyor. Kalkıp büyük abilik yapıp onlara laf söyleyen bizleri ise ağıza gelinmeyecek sözler ile onların karşısında azarlıyor. Mahallede dayak yiyen küçük çocuklarken, gelip bizi döven kişiyi döven abiyi hangimiz sevmedik? Al işte bu adam bunu yapıyor.
Adam basit oynuyor, anlayacağımız.
Bu adam iktidara gelirken, tüm evleri tek tek gezdirdi. Hal hatır sordurdu. Bizlerin bir çouğunun girmek istemediği evlere girdiler. Ellerinde AKP den küçük hediyelerle ( misafir gittiği yere hediye götürür. Bunları rüşvet olarak düşünmeyin. ) hatırlarını sordular. Misafirliğin gereğini yaptılar anlayacağınız. Bunu yaparken öyle 3 5 ay değil 1 2 yıl yaptılar.
Peki, bizlerin oy verdiği hangi partiler bunu yaptı? ( Bu seçimler öncesinde CHP ve MHP biraz denedi. Özellikle Aylin Kotil bunu yaptı. Kendisini tanıttı. ) Halk sizce hemen güvenecek midir? Yıllardır kendisini arayıp sormamış bir partiye hemen geldiği gibi güvenir mi? Biz karşımıza çıkıp kendisini tanıtan kişiye hemen güveniyor muyuz? Ya da şöyle düşünelim, hep alışveriş yaptığımız bakkalımızın yanına bir bakkal daha açıldı. Daha kaliteli ve daha ucuz. Üstelik sahibi çok iyi birisi tam kafa adam. Ama biz yıllardır tanıdığımız yeri geldiği zaman ayakta sohbet ettiğimiz bakkal amcamızı bırakıp hemen diğer markete gider miyiz? Önce biraz daha tanınsın diye beklemez miyiz?
Yani, CHP kendisini tanıtmaya başladı başlamasına ama çok geç kaldı. Güveni kazanması için bunu daha fazla yapmalı ve daha çok kişiye ulaşmalı. Yaparken en büyük silah SABIR ve GÜLERYÜZ. Meyveleri ancak bir daha ki yerel seçimlerde belki etkili olabilir.
Şimdi, bu seçimlerin bize en büyük getirisi oylara sahip çıkmak. Oylara sahip çıkmak için yapılan kampanya ile AKP nin yakalanan 1000 in üzerinde hilesi görüldü. Elektrik kesintileri falan da cabası. Demek ki bir daha seçimlerde daha fazla kişi daha iyi çalışarak sandıkları koruyacağız.
YAPMAMIZ GEREKENLER,
Madem kaybettik, hemen pes edecek miyiz?! Hemen küfürler savurup, kenara mı çekileceğiz? Bu hırsıza, riyakara, din düşmanına mı bırakacağız buraları?
Bu adam TEK adam. Merak etmeyin arkasındakiler bu adamla beraber çil yavruları gibi dağılacaktır.
Şimdi her zamankinden daha çok birleşmeye, kenetlenip daha sıkı durmaya ihtiyacımız var. Safları sıklaştırmaya ihtiyacımız var. Madem apolitik yetiştik, bunu kırdık. Madem baktık bu siyasi partiler bizlerin istediklerini yapamıyor, HAYDi bizler girelim yönetimlerine! Sözleri bizler söyleyelim. Hepimiz hemen şimdi bir siyasi partiye ( hangisi görüşümüze uygunsa ) üye olalım ve EV EV GEZiP çalışmaları başlatalım!
Gün birlik vakti. Ağlayalım beraber, oturup üzülelim ama üzülürken ağlarken daha fazla rol alıp artık bu adamı bitirmeye ant içelim. Bunu da bildiğimiz en güzel yolla, sevgi ile hoşgörü ile yapalım.
Bunu yapmazsak bir sonraki seçimlerin sonuçları bugünden farklı mı olacaktır? Yine hayıflanmak yerine haydi hep beraber daha hırslı çalışalım!
Aynı anda hem milli takımı hem Galatasaray'ı çalıştırması sonucunda, kaybedenin Galatasaray olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kadar mıkötü futbol oynatılır? Üzerine defansta daha önce bir kez oynamış olan Dany ve Chedjou ile başlamak, Semih oynatmamak bir tercih değil düpedüz salaklıktır. Sonucunda savaşamayan bir defans ile kalemizde 70 dakika da 4 golü görmüş olduk.
Maç sonunda yaptığı hataları kabul edebilecek mi? Yoksa yine şanssızlık hakemler nasılsa çıkarız mı diyecek? Defolsun gisin milli takımı çalıştırsın... Galatasaray'ı harcamak için uğraşanların ekmeklerine yağ sürmekle kalmadı elleriyle hepsini besledi...
Bir insanın herhangi bir özelliklerinden dolayı beğenilmemesi ya da istenmemesine rağmen kendisini herkesten üstün gördüğünde söylenen güzel bir sözdür.
Samsung ile daha fazla yarışmak için "ucuz iphone" adı ile üretileceği bildirilen modelidir. Ancak yapılan tanıtım ile beraber iphone 5s nin baya gerisinde kalan özellikleri ile aralarında 100 dolar satış fiyatı farkı olması "ucuz iphone" olmayacağını kanıtlamıştır. Apple bok satsa adını (bkz: ishit) koysa herkes alır mantığı ile bu telefonun da fiyatı yüksektir. Bakalım kimler alacak.
Bir haberin beklendiği durum karşısında, asla gerçekleşmeyeceği düşünülen, umutsuzluk dolu durum dur. Bekledikçe gelmez. Telefon elde beklenir ama asla o mesaj gelmez.
"Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım"
5. kitabı okumamın 4 gün sürdüğü seri. 6. kitabın hala yazılıyor olmasına küfürler ederek bekliyorum. Karakterlerin devamlı genişleyerek devam etmesi ve her an en önemli karakterin ölebilecek olduğunu bilerek ve sevdiğiniz karakterin ölmesinden korkarak her sayfayı okuduğunuz muhteşem seri.
Arkadaslar bi arkadasimdan gelen mesaji aynen gonderiyorum bilginiz olsun
14:35
S.Ç.
Organize olduk: 16.30'da Bebek Parkı'ndayız!
Güzel Arkadaşlarım,
Taksim'e giden bütün yollar kapalı. Polis dikey olarak konumlanmış halde, silahlı bir şekilde bekliyor. Bugün kask numarasını göremeyeceğimiz daha çok polis var çünkü kask takmayacak noktalarda silahla konuşlandılar. Egemen Bağış, dün yaptığı açıklamada, bugün Taksim'e gidecek olanların terörist muamelesi göreceğini açıkça belirtti. Bugün gerçek silahlar kulanılacak.
Bizim gücümüz pasif direnişten, kırmızı elbiseli kızın naifliğinden, tomaya karşı gitar çalan çocuktan geliyor. Mortal Combat oynamıyoruz, pasif direniyoruz. Silahlı çatışmada devlete karşı kazanma ihtimalimiz yok. Kazanacağımız yer masa başıdır, parklardır, meydanlardır. Bizi terörist ilan eden kişilerin üzerine silahsız yürüyerek canımızı ya da uzuvlarımızı tehlikeye atamayız. Bu bir mertlik meselesi değil. En önde savaşıp en önde ölmek bize birşey kazandırmayacak. Tayyip Erdoğan, bizi, yirmi gündür direnen gençliği, üç-beş iş makinesi ve toma ile; biber gazı ile bezdirip o parktan çıkaramayacağını en başından beri biliyor. Karşımızdakileri küçümseyip kendimizi dev aynasında görme hatasına düşmeyelim. Hükümetin bilmediği şey "pasif direnişe karşı" direnmektir. Tam da bu nedenle, pasif direnişi kırmak için bizi üstüne çekmektedir. Günlerdir dozu arttırılarak yapılan şiddet eylemlerinin sebebi budur. Bu yemi yutmayalım!
Çok haklı olarak, incinen gururumuzu, aşağılanan onurumuzu korumak için gözümüzü karartıyoruz ama bugün meydana çıkmak iyi sonuçlar getirmeyecek. Biz ikinci dalgayız.. Dün yakın arkadaşlarım yaralandı. Bugün belki bir tane daha pırlanta gibi genç arkadaşımızı kaybedeceğiz. Bugün bir ölüm olursa, vicdanımı sızlatacak olan onunla birlikte ölmemiş olmak değil; onu yaşaması için ikna edememiş olmak olacak.
Bugün meydanda kimsenin olmadığını; Tayyip'in binlerce polisi oraya boşuna yığdığını hayal eder misiniz bir an için? Polis bizi bugün Taksim'e çıkan yollarda beklerken, biz yüzlerce insan, binlerce başka insanı da peşimize katarak başka bir parkta, yeni bir eylem başlatsak? Tayyip çok daha fazla delirmez mi? Biz terörist değiliz, silahlara karşı direnmeyi bilmeyiz, kendimizi kandırmayalım.
2-3 günlüğüne meydanı bırakırsak, yolları günlerce kapalı tutamazlar. Yolları kapatıp yaşamımızı -boş yere- terörize ettikleri her an daha büyük tepki toplarlar. 20 gün önce yaptığımız gibi örgütlenelim. Bugün başka bir parka gidip piknik yapalım. "Bir tane ağaç için 4 tane can verdik" pankartımızı açalım. Gerekirse bu hafta her gün başka bir parkı işgal edelim. ilk günlerde, karşımızda muhatap bulamadığımız için içimizi dolduran öfkeyi hatırlayın. Onların karşısında muhatap bulamadıklarında ne hale geleceklerini düşünün.
Ne olur, Tayyip'in bizi içine çekmeye çalıştığı "kendi oyunu"na malzeme olmayalım. Bildiğimiz sularda yüzmeye devam edelim.
Ben, bizzat katıldığım vali toplantısında ve taksim dayanışmasında edindiğim arkadaşlarımla başka bir parkta toplanacak bir grup oluşturmanın peşindeyim. Bunun için bir Facebook grubu oluşturduk. Sizleri davet edeceğim. Bugün, meydana gidip "savaşmanın" anlamsız olduğunu bilip evde oturmayı hazmedemeyenler; on kişi bile olsak, ortaya atılan bir fikirden beslenmek için bile olsa, lütfen orada olun.
Direniş esnasında defalarca söyledim, yine tekrarıyorum: Birlikte çok güçlüyüz, birlikte çok güzeliz!
Lütfen mermilerden korumak istediğiniz arkadaşlarınızla paylaşın...
kaybet, bu öfkeni içinde sakladığın,
terket, o derdini benden almadığın,
sabret, sonu aynı değil söylüyorum,
dinle, rüyalarım her gün aynı olmayacak,
şimdi vazgeçersen, geriye döneceksin.
gitme, kaybedince daha çok seveceksin.
biliyorum hiç bir anlamı yok,
yokluğunda yokluğunda yokluğunda
Leyla The Band in şarkısı... Ali Atay 'ın sesi ile beraber en derinlerime kadar işledi... Dağıttı mahvetti... Yeni kaybettiğim kişiyle özdeşleşti... Yüzüncü kez dinliyorum...
Aykut Kocaman' ın futboldan anlaması, kağıt kalemle bir kaç taktik yazıp, bunları futbolcularına öğretmesinden ibaret. Ne birisinin sırtını sıvazlama, tebrik etme, memnun olduğu gösterme var. Maç sırasındaki tepkisizliğine, oyunu okumadaki kıtlığına girmeye bile gerek yoktur. Aykut Kocaman'ın yaptığı değişiklikler ile bir maçı çevirdiğini hiç bir istatistik yazmadı bugüne kadar. Maça çıktığı ilk 11 şansa gol bulursa, bunun üzerine yatarak maçı tamamlama derdinde ve bu yönde yaptığı her oyuncu değişikliği ( yanlış değişikliktir ) ile maçı kaybetme noktasına getirebiliyor.
Fatih Terim ise futbolcularıyla olan baba-oğul ilişkisi ile,gerek taktik bilgisi gerekse oyunu iyi okuma ve zamanında müdahaleler ile gerekse takım moralini kaybettiğinde yaptığı efsanevi konuşmaları ile canlandıran bir teknik direktör. Oyuna hangi oyuncunun girmesi gerektiğini, ne tür bir değişiklik yaparsa oyuncularına güven vereceğini onları gaza getireceğini bilen, milli takımda yaptığı gibi maçı son dakikalarına kadar kovalayan ve asla pes etmeyen kişiliği ile ağır basmaktadır.
Kıyaslamak için futbolculuk kariyerleri tartışılamaz tabi ki, Aykut Kocaman' ın futbolculuk yılındaki hikayesini Fenerbahçe 'nin efsane başkanı Ali Şen' den dinleyelim;
Ali Şen; "Maçı kazanmamız gerektiğini söyledim, Aykut ve Oğuz dönüp; "sen primden haber ver gerisini bize bırak başkan" dediler, bende onları şampiyon olduktan sonra kovdum.."
insanlara bir şeyleri anlatma çabasına girmekten tiksinmeye başladım. " Zaten böyle olacağı belliydi bunun " cevabı ile anlattığınız hiç bir şeyin dinlendmediğini görmekten deliriyorum!