o onu sevmediğimi düşünürdü, bense zihnimdeki çıkmaz sokakları andıran bulmacayı çözmeye çalışırdım.
şansımı bir kez daha deneyecek olsaydım, ondan başkasını istemezdim.
bakışı, gülüşü, dokunuşu. her hareketiyle sürekli bir şeyleri müjdeler gibiydi. sanki dünyada bir daha asla depremler, açlıklar, felaketler, savaşlar olmayacaktı. her şeyi hallederdik olsa da.
birlikte yaşamaya dalıp ayağımdaki prangaları unutmuşuz.
ne demiş, "ben her zaman uçmaktan yanayım da bir ağırlık beni her an çekiyor ayağımdan"
bu yüzden hiç göklere kalkmadı başım. bitiremedim içimdeki savaşı.
kaybetmek çok soğuk bir şey. o görüp mest olduğumuz masmavi deniz bana sadece tüm acımasızlığıyla geri gelmeyecek şeyleri anımsatıyor.
onun gibi.
çünkü artık o da bana düşman.
kaybettim. gitmek istiyorum, hatta mümkün olsa anında ölmek. ama gidebileceğim tek yer burası.
bu da son entrym.
varsın uzak olsun, geleceği mutlu olsun.
zaten her şeyi bunun için yaptım.
o göbeğe asla dokunamayacağını bildiğinden kudurup, egosu yaralandığı için kuduz köpek gibi saldıran bir yazardan daha namusludur birçoğu. namusun sertifikası var da siz mi dağıtıyorsunuz ulan?
bir insan hangi ülkede yaşıyorsa oradaki insanlarla anlaşabilmek için o ülkenin dilini bilmek zorundadır. yalnız demagojiyle var olabilenler hemen meseleyi türk-kürt meselesi yapmış.
kesinlikle yakışmadığında sizlerle hemfikir olsam da biz de sinirleniyoruz arkadaşlar. çok sinirleniyoruz hem de. e bu durumda da "ay girizekalıı" deyip rahatlanmıyor. dozunu kaçırmadan normal bir davranış.
güftekar kişi eski sevgilisine ithafen bir şarkı yazacaktır. içinden o kadına alenen orospu demek geçiyordur; lakin yapamaz. çıkarır kalemi, onun yerine "elden ele gezen güle dönmüşsün" yazar.