bir herrmann hesse şiiri. orijinal adıyla 'stufen'
Her goncanın soluşu ve gençliğin yaşlılığa dönüşmesi gibi,
zaman içinde hayatın her devresi çiçeklenir.
Her ermişlik ve erdemin kendi zamanı vardır ve hiçbiri sonsuza dek süremez.
Yürek her zaman yolculuğa ve yeniden
başlamaya hazır olmalı.
Hayat her çağırdığında, yürek, kimseye
yakınmadan, yeni başlangıçlar için kendine cesaret verebilmelidir.
Ve her başlangıç içinde bir sihir bulundurur.
Bu sihir bizi korur ve yaşamamıza, devam etmemize yardım eder.
Hafiflikle, basamak basamak geçmeliyiz her yolu.
Hiç kimseye anayurt gibi bağlanmadan.
Dünyanın ruhu bizi bağlamak ya da sınırlamak istemiyor,
bizi basamak basamak genişletmek ve yükseltmek istiyor.
Hayatın bir evresine alıştığımız anda,
alışkanlığın getirdiği duygu bizi hapseder,
bize acı verir.
Sadece yolculuk etmeye hazır olan,
felç edici alışkanlıklardan kopmayı göze alabilir.
Belki de bize bu aşılması gereken basamakları gönderen ölümdür.
Hayatın bizden talepleri hiç bitmeyecek.
Haydi o zaman yüreğim, ayrılığa, yolculuğa hazırlan
ve iyileştir artık kendini.
bir screamin' jay hawkings şarkısı.
sözler:
I am painting in oil, a portrait of a man
Who has taken all the heart aches,
And all the pain he can stand.
I am using all the colors of blue,
I have here on my stand.
I am painting in oil, a portrait of a man.
I can tell he is dying. I see death in his eyes.
Oh yes I know, I know when he's crying
'Tis my tears, my tears that he cries.
I am so tired of how he feels inside,
I mix the paint with my hand.
I am painting in oil, a portrait of a man.
As I paint a wrinkled brow and hair that is turning grey,
Oh tell me how, how can I paint a smile
And eyes that keep turning away?
I am using all the colors of blue
I have here on my stand.
I am painting in oil, a portrait and I'm the man.
A portrait and I am the man.
Shinedown adlı amerikan Rock müzik grubunun bir şarkısı. https://youtu.be/9itwt_opsvQ
Sözler :
Freedom, la la la la)
(Freedom, follow me)
(Freedom, la la la la)
(Freedom) cut it
(Freedom, la la la la)
(Freedom, follow me)
(Freedom, la la la la)
(Freedom)
Let me tell you, I'm vicious
Not pass-aggressive
I got my finger on my pulse, staring straight into a hole and I'ma get it
And I'm a savage
It's automatic
I got a way of making noise, the power to destroy with no static
Now victory is all you need
So cultivate and plant the seed
Hold your breath and count to ten, just count to ten
I'm gonna make it rain, so ring the bell
I know it all too well
Switchblade on the edge of your wrist
Can I get a witness? (witness)
'Cause agony brings no reward
For one more hit and one last score
Don't be a casualty, cut the cord
cut the cord
(Freedom, la la la la)
(Freedom)
You gotta feel courage
Embrace possession
If it was easier to shatter everything that ever mattered
But it's not, because it's your obsession
Be a fighter, backbone, desire
Complicated and it stings, (but we both know what it means)
And it's time to get real and inspired
Now victory is all you need
So cultivate and plant the seed
Hold your breath and count to ten, just count to ten, just count to ten
I'm gonna make it rain, so ring the bell
I know it all too well
Switchblade on the edge of your wrist
Can you witness (witness)
'Cause agony brings no reward
For one more hit and one last score
Don't be a casualty, cut the cord
Cut it
Cut it
'Cause victory is all you need
So cultivate and plant the seed
Hold your breath and count to ten, just count to ten
I'm gonna make it rain, so ring the bell
I know it all too well
Switchblade on the edge of your wrist
Can you witness? (witness)
'Cause agony brings no reward
For one more hit and one last score
Don't be a casualty, cut the cord
Don't be a casualty, cut the cord
cut the cord
(Freedom, la la la la)
(Freedom, follow me, me, me)
Tıpta dışkı bilimi anlamına gelirken psikolojide ise dışkıya olan takıntı, düşkünlük ya da bununla ilgilenen bilim dalı anlamına gelir aynı zamanda ağzı bozuk bir şekilde, küfürlü olarak konuşmaktır, edebiyatta da yerini "skatolojik" ifadesiyle almıştır.
sözler:
Hey hey Paula, i wanna marry you.
Hey hey Paula, no one else could ever do.
i've waiting so long for school to be through,
Paula, i can wait no more for you,
My love, my love.
Hey Paul, I've been waiting for you.
Hey hey Paul, I wanna marry you too.
if you love me true, if you love me still,
Our love will always be real,
My love, my love.
True love means planning our life for two,
Being together the whole day through.
True love means waiting and hoping that soon
Wishes we made, will come true,
My love, my love.
Hey hey paula i've been waiting for you
Hey hey paul i want to marry you to
True love means planning our life for two,
Being together the whole day through.
True love means waiting and hoping that soon
Wishes we made, will come true,
My love, my love.
daha doğrusu can't see the forest for the trees. ayrıntılara boğulup asıl görülmesi gerekeni görememek diğer bir deyişle büyük resmi görememek anlamına gelir.
sözleri:
Broken by the love
This hurt divides itself
Decided that kissing you is just bad for my health
So I'm gonna ride
I'm going the other way
I would've told you why
If there was any space for me
To say, to say
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
I looked you right in your eye
And asked you why it has to be this way
I don't know
And to my suprise, you did say
This is just you and I babe
You and I babe
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
So I'm gonna ride
I'm going the other way
I would've told you why
If there was any space for me
To say, to say
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
Oh don't you see it now?
I'm staying for a little while
Polonya'nın başı belada albümünden dolu kadehi ters tut şarkısı. Albüm kapağı bana Chuck palahniuk kitaplarını çağrıştırıyor.
Sözler:
Ananas gibi, ahududu gibi. Ama daha çok avokado gibi tabi.
Bunu ben bilirim, bir de benim gibileri. inan ki, inan ki...
Denedin bizi ruhumun ikizi. Sandım aynı parmaklarımızın izi.
Seni gördüğümde vurdu bir kalp krizi, inan ki, inan ki...
Yaramaz kedi, yok ki tabi dili. Nasıl söyler ki sana olanı biteni?
Yokluğunda kaldım ben bir kemik, bir deri. inan ki, inan ki...
Zor, çok zor.
Yapma n'olursun, bırak o yerimi doldursun.
Bana ihtiyacın olursa, sarıl ona elbet unutursun.
Yapma n'olursun, bırak o yerimi doldursun.
Bana ihtiyacın olursa, sarıl ona elbet unutursun.
Dediler "Seni sordu yine biri, kalbi masmavi denizler gibi"
Bunu duyduğumda ben öldüm bir nevi, inan ki, inan ki...
Sıcacık teni, kıvrımlı beli. Nasıl unuturum ki boynundaki o beni?
Bunlar yine başımı döndürmemeli. Ah zor ki, inan ki...
Dönemem geri. Olmalıyım deli, girmişse kalbine bambaşka biri.
Hatırımda gittiğin gün dün gibi. inan ki, inan ki...
Zor, çok zor...
Yapma n'olursun, bırak o yerimi doldursun.
Bana ihtiyacın olursa, sarıl ona elbet unutursun.
Yapma n'olursun, bırak o yerimi doldursun.
Bana ihtiyacın olursa, sarıl ona elbet unutursun.
görme, işitme, tat alma , dokunma , koklama gibi duyular dışında denge duyusunu fonksiyonel hale getiren duyu sistemidir, altıncı duyumuzu var eden sistem yani.
Vestibüler sistemde yarım daire kanalları büyük rol oynar. Otolitik organlarda (utrikül ve sakkül) bulunan kalsiyum karbonat kristallerinin hareketi sayesinde başınızın döndüğünü anlarsınız.
Dokunulmaktan hoşlanmamanın bir takıntı olduğu kesin ancak hastalık derecesinde değerlendirilebilir mi? Bazıları için evet. Dokunulmaktan hoşlanmayan insanlar gerçekten var ve bu çok zor bir şey. Otobüsler faciadır sizin için, uçaklar kabustur. Dikkatinizi çekmek için omzunuza hafifçe dokunan birine bile aşırı tepki vermeniz o an için gayet normal bir durumdur size sorulduğunda. Belki de bakanlara özendiğiniz tek nokta dokunulmaz olmaktır. Elbette istisnalar vardır, sevdiğiniz ve sarılmanın iyi geleceğini düşündüğünüz insanlar vardır ancak en az kendiniz en fazla da üç kişi falan. Özetle bazıları buna takıntı der, bazıları ise tercih.
"Çünkü bu,
Seni seviyorumun içine nal salmak demektir
Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur
Oysa seni sevmem toplumu meşru kılar
Ve gitmen beni dile indirger sevgilim " şeklinde devam eden Ah Muhsin ünlü'nün gidiyorum bu adlı şiir kitabında yer alan şiirin en can alıcı dizelerindendir. ilişkili olarak:
(bkz: bağzı şeyler)
(bkz: zaten kırılmış bir kızsın)
Kent toplumları, geleneksel toplumun aksine eğitim olgusunun gelişmiş okuma yazma oranı yüksek olan toplumlardır, kitle iletişim araçları gelişmiştir ancak bireylerarası dayanışma zayıftır ve anomi olgusu yüksektir.
25 ekim 1894 doğumlu fransız gerçeküstücü ressam, fotoğrafçı ve yazar. Aynı zamanda asya tarihine giriş adlı eserin sahibi olan yahudi asıllı david léon cahun'un da kız kardeşinin yeğenidir. annesinin zihinsel hastalığı olduğu için büyükannesi onunla ilgilendi. Entre nous /between us (aramızda) eserlerinden birisidir.
bataklık dalışı diyebiliriz belki. oldukça ilginç bir spor. Her yıl Galler'de yapılıyor. Yarışmacılar soğuk,çamurlu ve kirli suda kollarını kullanmadan 110 metre yüzmek ve aynı zamanda yüzlerini suyun altında tutarak şnorkelle nefes almak zorundalar. Oldukça garip bir spor olmasına rağmen her yıl birçok farklı ülkeden 100 den fazla kişi katılıyor. dünya rekoru bir dakika yirmi altı saniye ,2015'te Haydn Pitchforth tarafından kırılmıştır. Sheelagh Tompkins ise turnuvanın kurucusudur. ingilizler gerçekten garipler...