filmin ilk yarısı ürpertici sahneler içermekte, bu etkinin sebeplerinden biri de tek plan çekimler olabilir. yıllardır yeteri kadar yahudi soykırımı filmi izledik, bu defa ingilizlerin irlandalılara çektirdiklerini görme şansı yakalamamız açısından da bence film çok önemli. ayrıca filmin en uzun tek plan çekimi olan peder ve mahkumun konuşması politik etik bir sorgulama üzerine kurulu. bireyin ölmünün toplum tarafından ne kadar önemseneceği sorgulanırken, buna çok açık bir cevap filmin sonunda veriliyor. ayrıca (bkz: margaret thatcher)'a neden demir lady lakabının verildiğine dair bir başka ipucu veriyor.
şarkının sözleri, şarkı sözünden ziyade aslında şiir. müziksiz öylece bir okumak lazım... üstelik bir taraftan tüm cesaretiyle reddedişi haykırıyor, ama bir taraftan kabullenişi... bir taraftan seninim derken, bir taraftan kendime aitim diyor...
yani işte hani aşk hep bi gelgittir ya, onu yaşatıyor, bazen ağlatıyor.
Saçlarımın boynuna geçti ipek sicim
Gömleğinin bir kolunu darağacı belledim
Bir ucu sen paslı makasın bir ucu bendim
Sığ yüzüne kapattığın saçlarımı kestim!!!
Ruhum isterse gezinirim
Dipsiz uçurumlar da
Aşk düzlükte yaşanıyor
Düzlük tek aşkta!!!
ilk sayısı ''ilk sayı'' olması vesilesiyle olacak çokta beklendiği gibi dolu değildir. incelenen olaylar çok yüzeysel ve kısaca işlenmiştir. bir tarih dergisinden beklenmeyecek derecede yalın bir dile sahiptir. danışma kurulunda ilber ortaylı nın olması okunması için bir neden teşkil edebilir. ayrıca renkli, resimli biraz espirili oluşu olumlu bir diğer tarafıdır.
okuyalım bakalım bir kaç ay daha, belki bulur kendini.
senaryosu müthiş, ağzınızın kenarında yukarıya doğru bir çekilmeyle izliyorsunuz tüm filmi. hint filmi düşünün bir, zaten sonunda gerçekle yüzleşiyorsunuz.
küçük çocukların oyunculuklarıda müthiş ayrıca...
unutmadan son yıllardaki en iyi film müzikleri bence bu filmin, müzikler golden globe aldığında merak etmiştim ama hakkıymış.
turkiye cumhuriyeti vatandaslarinin cogunlugunun dini islamdir, islam disindaki dinlere ve inanclara mensup kisiler ve tanriya yada dine inanmayan kisiler de turkiye cumhuriyeti'nin vatandaslaridirlar.
iki saat boyunca soluk almadan izliyorsunuz oyunu, oyuncularin performansi sizi aglatabilir, terler icindeler tum oyun boyunca tum oyuncular, (bkz: serkan altunorak) selam verme sirasinda bayilacak kadar yorgun ve bitkin bir halde, dehsete kapılıyorsunuz...
(bkz: dot) oyunlarinin sarsici ve rahatsiz edici oldugu bilgisine sahip olarak gitseniz bile oyuna, sarsiliyor ve rahatsiz oluyorsunuz.
oyun belki de amacina ulasiyor...
savasin, 3.dunyanin, gelismis ulkelerin, gucun, "farkli olan" algisinin, kaosun, siddetin sorgusu. fakat sorgulayan siz oluyorsunuz; oyun size yalnizca siralanan kavramlari hatirlatici diyaloglar ve parcalar sunuyor, kendini sorgulamak ne kadar zor.
rahatsiz ediciligi belki de bundan...
"biz yasanilasi bir yer ariyoruz..." hala bulma sansimiz var mi?
aslinda duz yazi yazanlar da kelimelerin efendisi sayilabilir. lakin aslen sairler daha bir kelimelerin efendisi formatindadirlar. uyum ahenk siirin gizli melodisi, en cok hakim olup yonetebilmeyle alakalidir kelimeleri. belki ugrasip didinip ortalama bir duz yazi yazabilir insan ama guzel, manali ve gercek siir yazmak, kelimelere yeni anlamlar yuklemekle onlari tanimakla hissetmekle ve yetenekle mumkundur.
EY GÜZEL UYKU!
DiKENLi YOLLARDAN
YÜRÜYEREK GELDiM
AL BENi KOLLARINA
SICAKLIĞINDA KAYBET
SEN DE AKAN ŞELALELERiN
SERiN TANELERi
ÜRPERTSiN BENi
SENiN CEYLANLARIN
BENiM RÜYALARIMLA KARIŞSIN,
KARIŞSIN Ki
BEN DE ÖZGÜRLÜĞÜN HUZURUNA KAVUŞAYIM