okula gidip gelirken her gün yaklaşık 5 saatimi yolda geçirdiğim ama evimi yakın olarak kabul edip (bkz: kime göre neye göreye nereye göre) bana yurt vermemekte ısrar eden üniversite. sanırım özentiliğin son noktası. amerikan üniversitelerine özenip allahın dağına okul yapıyorsun ama nedense bir şeyi unutuyosun, yeteri kadar yurt yapmayı... yıllar geçtikçe okulun öğrenci sayısı artıyor, artıyor,artıyor ve o yurtlar okulun öğrencilerine asla yetmiyor. biraz geniş odalara birer yatak daha atmayı deniyorsun ama ne yazık ki o da sorunu çözmeye yetmiyor. bakalım,şimdilerde 900 kişilik yeni yurt yapılıyor diye kandırılıyoruz ama pek bitecek gibi görünmüyor...
demek ki neymiş;böyle şehirden uzak ve izole kampüs yapınca her şey hallolmuyormuş, türkiye amerika gibi olamıyormuş, kampüsü yaparken amerika'ya özensek de işi hep türk gibi yapıyormuşuz.
her sabah 7-10 arasında rokket 877de fabrika ayarlarına geri dön* adlı programla karşımıza çıkan enerjik,neşeli,süper sesli radyocu.
her sabah istatistik kurumuyla dalga geçer,açıkladıkları miktarda parayla nasıl doyulabileceğini(!) anlatır,kahvaltı menüsünü açıklar(ki bu kahvaltı menüsü genelde farklı şekillerde dilimlenmiş ekmekten oluşur),sonra fonda korkutucu bir müzik eşliğinde diyet yapanlar için menü verir.
bütün radyocularla kanka takılan,gerçekten komik biri olduğunu düşündüğüm,geyik yaparken bi anda durup büyük bir ciddiyetle yol durumunu vermeye başlayan,süper karizmatik sesli kişi.
aramama rağmen internette hiçbir resmini bulamadım.
geç bulduğum,zaten geç bulduğum için bir de kaybetmek istemediğim,zaten ne kadar uğraşsam da kurtulmayı başaramadığım,sonunda kaderime razı olup kendisinin ikizi olmaya karar verdiğim,4 yıl süren lise hayatımda sürekli bir şekilde,aralıksız dibimde olan taklitçi yengecim.pişmaniyeye benim kadar taptığını bir otobüs koltuğunda fark ettiğim,x-files hayranı,sonunda matematikten biraz olsun hoşlanmakta olan asi insan.*
gözden kaçmış küçük bir ayrıntı olarak:klibin sonuna doğru kuklalar gitar çalıp şarkı söylemeye başladığında dikkatimizi şu çekiyor ki batuhan ve ari gitarları solaklarmış gibi tutuyorlar.oysa sadece kaan solak,batuhan ve ari ise sağ ellerini kullanıyorlar.
geçtiğimiz çarşamba günü nazım hikmet kültür merkezi'nde söyleşisi olan muhteşem insan.
öyle güzel anlatıyor ki;insan özeniyor, "keşke ben yaşamış olsam bunları" diyor*
bugün derste soyunmak ve makyaj yapmaktan dolayı disipline verildiğimiz okul..
merak ediyorduk gerçekten olabiliyor mu diye;öğrendik ki gerçekten olabiliyormuş..
akşam akşam beni güldürmüş hatta uykusuz bırakmış insandır..
televizyonu kapamak üzereyken kendisini ekranda görmem üzerine katıldığı programı pişti'yi sonuna kadar izletmiştir. mehmet ali erbil'in "çikita muz şarkısında ne anlatmak istediniz" sorusuna oldukça ilginç bir cevap vermiştir.
çikita muzun afrodizyak etkisi olduğunu, şarkıyı türk halkına yararlı olmak amacıyla şarkıyı yazdığını önemle belirtmiş şahsiyettir.
ayrıca psişik değerlerin de önemini vurgulamadan edememiştir.
çikita muz adlı şarkısını canlı söylemek istemiş, sonrasında ise orkestranın iyi çalmadığını ima ederek "klibimi koyun benim, ben onunla dans edeceğim" demiştir. hakikaten de bir güzel dans etmiştir.
"horoz görünce aklınıza ne gelir?" sorusuyla stüdyodakileri bi an dumur etmiştir.
bir de en önemlisi kendini hiperstar ilan etmiştir..
yazıktır kendisine, çok yazıktır...
hayır hiç mi kimse bu adama "yapma, etme güzel kardeşim" demiyor anlamıyorum..
bu kitap kendi içinde 4 başlığa ayrılır..baldassare sürekli defterini kaybeder ya da bi yerde unutur..
ayrıca oldukça güzel tarih bilgileri de vardır içinde.
blackmore's night'ın wish you were here şarkısının sözleri şöyledir;
Wish you were here
Me, oh, my countryman
Wish you were here
I wish you were here
Don't you know, the snow is getting colder
And I miss you like hell
And I'm feeling blue
I've got feelings for you
Do you still feel the same?
From the first time I laid my eyes on you,
I felt joy of living
I saw heaven in your eyes
In your eyes
Wish you were here
Me, oh, my countryman
Wish you were here
I wish you were here
Don't you know, the snow is getting colder
And I miss you like hell
And I'm feeling blue
I miss your laugh, I miss your smile,
I miss everything about you
Every second's like a minute
Every minute's like a day
When you're far away
The snow is getting colder baby
And I wish you were here
A battlefield of love and fear
And I wish you were here
I've got feelings for you
From the first time I laid my eyes on you
istanbul konserinde arkamdaki herifin sürekli bağırarak istediği parça..zaten herhangi başka bir blind guardian parçasını da bildiğini sanmıyorum..arkamda sürekli 'bard s sooooooooooooooonng' şeklinde bağırmıştı...
çok güzel bir rhapsody şarkısı..başlarken önce nehirden akan su sesi gelir,ardından ejderhanın sesi,ve şarkı başlar...
sözleri de şöyledir;
They began a magical journey
to the ancient dragonland
For ten days they walked through majestic woods
their vision ever at hand
THE DRAGONS FLY IN THE BLUE SKIES
THE MOUNTAINS SHOW THEIR MIGHT
STANDING IN THE HEART OF THE LAND
WHAT A SIGHT
See the deer, trolls and wolves, lovely creatures
they're guardians of this land
Such wonder and beauty lives in their hearts
to see is to understand
THE DRAGONS FLY IN THE BLUE SKIES
THE MOUNTAINS SHOW THEIR MIGHT
STANDING IN THE HEART OF THE LAND
WHAT A SIGHT
THE RIVER WILL LEAD THEM TO URIEN
THE MYSTICAL HOME OF THE GODS
NOW A MASS OF RUINS BECAUSE OF THE LAST WAR
SEE THE FALLS OF ERLORIA
THE GREY MOUNTAINS ARE NEAR
DARK SHADOWS FALLING
DAYLIGHT'S END IS HERE
AND ALL THE CREATURES OF DARKNESS
THEY WARN US IN THE NIGHT
IN THE DARKLAND THERE IS DANGER
THERE'S EVIL THERE TO FIGHT
yok olurken yarınlar
alevlerin pençeşinde
sona erdi tüm oyunlar
namluların öfkesinde
..ve onursuz dev gökyüzünden çalarken yıldızları
kaybolup gider karanlıkta bir küçük kurşun asker daha
bir küçük kurşun asker daha ve bir yitik öykü daha
haykırıyor çığlık çığlığa
beni bul
yok olurken yarınlar
alevlerin pençeşinde
yitirildi küçük ruhlar
sözlerin bittiği yerde
..ve onursuz dev gökyüzünden çalarken yıldızları
kaybolup gider karanlıkta bir küçük kurşun asker daha
bir küçük kurşun asker daha ve bir yitik öykü daha
haykırıyor çığlık çığlığa
beni bul
tam adı kitiara uth matar'dır.
raistlin ve caramon'un üvey ablasıdır.anneleri aynıdır fakat babaları farklıdır. raistlin'in büyücü olmasını sağlayan odur.
bir şeye ulaşmak için sürekli erkeklerle olan ilişkilerini kullanır.
birlikte olduğu erkekler arasında tanis ve sturm brightblade de vardır hatta kitiara steel brightblade'in annesidir.
oldukça güzel olan kitiara,çarpık gülümsemesiyle meşhurdur.
raistlin'in ikizi.savaşçıdır.
göründüğü kadar saf değildir.sadece bir şeyi uzun uzun düşünür ve hep doğru kararlar verir.*
bir şey yapmadan önce hep raistlin'i düşünür. tika waylan ile evlenmişlerdir.
altan öymen tarafından yazılmış,yazarın hem kendi çocukluğunu hem de cumhuriyetin ilk yıllarını ve ikinci dünya savaşını anlatan kitap.içindeki yazara ait resimler,anlatılan olayla ilgili resimler ve gazetelerden sayfalar da kitaba ayrı bir güzellik katmıştır.
yeni öğrenmeye başlayanların herkesin kesköse dediği şeyin 'qu'est-ce que c'est' şeklinde yazıldığını görünce baya bi şaşırdığı dil.
grameri ingilizceye göre oldukça zordur.kelimenin başına la mı gelicek le mü ya da bu fiili nası çekiyorduk şeklinde düşünceler sürekli kafanızı kurcalayabilir.
tüm zorluklarına rağmen güzel bir dildir.ayrıca her ne kadar sadece ingilizceden türkçeye geçmiş kelimeler dikkat çekse de o kelimelerden çok fazla miktarda fransızcadan türkçeye geçmiş kelime vardır.