Tam adı "istanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrenci Sempozyumu" olan, 1-2-3 Mart'ta, Salt Galata'da üçüncüsü gerçekleştirilecek olan sempozyumdur. Sempozyumun sitesindeki açıklama şu şekildedir:
"2012 ve 2014 yıllarında Halet Çambel geleneği ve “kültür mirasına sahip çıkıyoruz” vurgusuyla gerçekleştirdiğimiz, istanbul içinde bir araya gelememiş lisans, yüksek lisans, doktora yapan Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrencileri ile buluşmayı hedeflediğimiz III. Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrencileri Sempozyumu’nda yine “dünü, bugünü ve yarını” konuşmak için buluşuyoruz.
Bizler arkeoloji ve sanat tarihini “eser toplayıcılık” olarak gören, sadece form analizi ile yetinen ve bunu aktaran ekollerin dışında disiplinlerimizin sosyal bilimlere dâhil olduğunu vurguluyor, kültür bağlamında ve interdisipliner çalışmanın öneminin bir kez daha altını çiziyoruz; yaşadığımız coğrafyanın ve şehrin uğradığı tahribata rağmen hala sahip çıkılabilecek kadim mirasının ve belleğinin olduğunu biliyoruz. Tüm bu sebeplerden toprak altından çıkardığımız, sanat bağlamında yorumladığımız materyallerle birlikte kentin hafızasında var olan “sinemalara, bostanlara, hanlara, caddelere, meydanlara ve muhtelif hafıza mekânlarına” sahip çıkıyoruz. Bu bağlamda 1, 2, 3, MART 2018 tarihlerinde düzenleyeceğimiz III. istanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrenci Sempozyumu’nun çerçevesini yukarıda bahsettiğimiz geleneğe adıyoruz… Sempozyum bildirileri tüm disiplinlere açık olmakla birlikte öncelikli davetli bölümler:
Arkeoloji, Sanat Tarihi, Mimarlık, Mimarlık Tarihi, Restorasyon, Hititoloji, Tarih, Sosyoloji, Felsefe, Antropoloji, Hukuk
BAŞLIKLAR:
istanbul Araştırmaları
Yüksek Lisans ve Doktora Çalışmaları
Kültürel Miras Yönetimi
Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bağlamında Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları
Teorik ve Disiplinlerarası Çalışmalar
Arkeologlar ve Sanat Tarihçilerinin Mesleki Açıdan Sorunları ve Çözüm Önerileri
Sit Alanları ve Ekoloji
Kültür Endüstrisi ve Politikaları
Sanat, Müze, Kamusal Alan ilişkileri
Arkeoloji, Sanat ve Medya
*Sempozyuma kendi imkânlarınızla şehir dışından katılım sağlayabilir ve bildiri gönderebilirsiniz.
* Bildiriler istanbul teması barındırmak zorunda olmamakla birlikte sempozyum çerçevesine bağlı kalmak zorunda olup cinsiyetçi, homofobik, ırkçı ve türcü bildiriler kabul edilmeyecektir.
Bildiri özetleri son gönderim tarihi: 15 Ocak 2018
james joyce'a tarz olarak bir alternatif olan u2'da fena mekan değildir. james joyce gibi bir irish pub'dır. küçüktür falan ama, müzikler, ortam ve sohbeti güzel mekandır.
yok efendim bu dekolteli giyiyormuş, bunun türbanı fosforluymuş. en yüce benim! ben türk,o kürt, sen çerkes, başkası laz. sen akplisin, ben ülkücüyüm, o da chpliymiş, bunlar pis, ateist bunlar; allahmış, müslümanlar..
ya allasen, siz ne yapıyorsunuz? son bir-iki haftadır yararlı, mantıklı, eğlenceli bi başlık göremiyoruz arkadaş. önüne gelen başka ırkı eleştirsin, başkasının neye inanıp inanmadığına laf etsin, belirtilmeyen siyasi görüşlerini eleştirsin.
herkes bir elitist tavırlar içerisinde, herkesin söylediği doğru, herkesin söylediği gerçek! tamam ütopya güzel bir şey de, sizi az biraz realist olmaya davet ediyorum arkadaşlar.
sonra yok bi gelişemedik, avrupa birliğine alınır mıyız, sarılmaya ceza kesiyorlarmış.
o dar deliklerinizden kafanızı biraz daha
çıkarmanız dileğiyle.
her milletin birbirine laf atması durumudur.
saygı sınırının aşılmaması gerektiğini, bir kişi ya da kişiler yüzünden bir milleti yerin dibine sokmaya gerek olmadığını söylüyorum.
o öyle yapıyor, bende zıttını yapacam!!! diye diye birbirimizi yiyoruz arkadaşlar. bu sadece sözlükte birilerinin üzülmesine sebep olur. lütfen, daha hassas olalım.
edit: başlığı yayınladıktan sonra daha da bi arttı arkadaşlar, kasten mi yapıyorsunuz lan.
6 Mart 1929'da, Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti Sohum'da dünyaya gelmiş, dünyaya mal olmuş Abhaz yazar. yaşadığı döneme, komünizme, abhazya'ya ve stalin'e dair bir çok eseri vardır.ancak bu eserlerden ikisi türkçe'ye çevrilmiştir. bunlar; "çik ve puşkin" ve "sandro dayı" adlı eserleridir.
bazı eserleri filmlere aktarılmıştır. "Piry Valtasara,ili Noch so Stalinym" (Piry Valtasara,ya da Stalin'le bir Gece) bunlardan biridir. bu eser, stalin'i, beria'yı, abhazya'nın sovyetlere katıldığı dönemdeki başkanı nestor lakoba'yı ve son olarak abhazya'nın "chegem" (çegem) köyünde büyümüş olan baş kahraman sandro chegemba'nın hikayesini ele alır. ve bu filmin sonunda şöyle de bir olay vardır; stalin genç iken, gürcistan'dan abhazya'ya geçmiş, ve bir arkadaşı ile beraber gemi soymuştur. çaldıkları ganimetleri paylaşmak istemediği için, stalin arkadaşını başından vurarak öldürür. bu olaya kitabın baş kahramanı sandro chegemba şahit olmuştur. stalin, çocuğu tehdit ederek "kimseye söyleme, seni öldürürüm" der. çocuk korku içerisinde evine gider ve babasını polislerle konuşurken bulur. polisler babasına "buralarda bir-iki kaçak-yabancı gördünüz mü?" diye sorarlar. babası öyle birilerini görmediğini belirtir. polisler evi terk eder. babası çocuğunun solmuş yüzünü görür ve ne olduğunu sorar. anlamıştır babası. çocuk o kaçağı görmüştür.
ve çocuk, sandro chegemba; yıllar sonra, stalinle yedikleri o akşamki yemekte hatırlamıştır bu olayı. ve fazıl iskender sözü şöyle bitirir; "ya o çocuk, evine polislerden daha erken varıp, babasına o adamı gördüğünü söylemiş olsaydı, ve polisler stalin'i yakalamış olsaydı, dünya şu anda ne halde olurdu? bu kadar kan akar mıydı? bu savaş başlar mıydı? neler olurdu?"