parti içi iktidarı kaybedenlerin partiye söverek yaptığı istifalar. bu açıdan sıradan istifalardır. zaten edenler büyük oranda adını ilk defa duyduğumuz aşırı Kemalist tiplerdir. bir çoğu parti tabelası arkasında değerlenen, parti yokken özgül değeri sıfır olan çöp tiplerdir.
kaldırılmaması bu ülkenin en büyük ayıplarından birisidir.
buna dayanak olarak insanların büyük oranda Müslüman olması da gerekçe gösterilemez. Müslümanların çok olması en baştan din dersi taleplerini işaret etmez, hatta büyük çoğunluk bunu bizzat talep etse bile bu sadece talep edenler için sunulabilir. zorunluluk hem anayasaya hem de tabii olduğumuz uluslar arası anlaşmalara aykırıdır. zaten bu konuda aihm'de kaybettiğimiz bir dava var.
dinin özgürce yaşanmasına en çok vurgu yapan iktidarlardan biri olan akp'nin dinsizliğe saygı duymaması çelişkinin büyüklüğünü göz önüne seriyor. adına ahlak, örf, gelenek ne derseniz diyin toplumsal tüm dayatmalar eziyettir, haksızdır ve karşı durulmalıdır. bu baskıya ve zulme alkış tutanlar büyük ayıp ve hata içindeler; bunu unutmasınlar.
edit: bu dersin felsefe ile denk tutulması cehaletin boyutunu göz önüne seriyor. bu ülkede ne çekiyorsak doğru düzgün düşünmeyi ve sorgulamayı bilmediğimizden çekiyoruz. felsefe zaten hakkıyla verilemeyen bir ders. sorgulayan felsefeyle dayatan din dersini bir tutmak nasıl bir ahmaklık aklım almıyor.
felsefe sıfır noktasıdır, orada durur ve etrafa her açıdan bakar.
var olduğu iddia edilse de böyle bir nokta olduğuna dair kesin bir kanıt da bulunamamıştır. zaten bu tür çalışmalar da kolayca yapılabilen çalışmalar değil doğası gereği...
alevilerin ibadethanesi. salt ibadet değil kültürel ve toplumsal bir işlevi olan bir yaşam alanı.
safi sünni bağnazlıkla yok sayılması, ibadethane olarak sayılmaması bu yüzyılda yaşanan en büyük ayıplardan birisi. bazı chp'li belediyelerden cemevine statü tanınması haberi gelse de ülke genelinde yoksayma ve aşağılama tüm hızıyla sürüyor. her sokak başına cami yapılan bu dönemde, cemevlerine haciz getirilip kilit vurulması bu ülkeye yakışmıyor.
hemen güney sınırımıza bir kürt devleti varken bunun olmadığını savunmak, aşırı milliyetçiliğin beyin yakan etkisine basit bir örnek. kürtlerin tarihi varlığını bir kenara bırakıp bunu söylüyorum.
sadece bugüne bakarsa bir kobane gerçeği var yahu, suriye denen bölgede en güçlü unsurlar kürtler. Irak'ta en majör unsur yine kürtler. Türkiye'de ülkenin gidişatını etkileyecek güçte bir kürt nüfus var ve özerklik hatta bağımsızlığın masada olduğu bir müzakere sürüyor.
meşruiyet kavramının her zaman göreceli olduğunun farkında olan insandır. unutmayın, tarihi kazananlar yazar. bugün meşru olanın yarın ne olacağını hiç kimse bilemez.
basit bir misal vereyim zihinler ferahlasın; mustafa kemal padişah buyruklarına karşı çıkıp itiatsizlik yaptığında önce görevinden alındı. sonra da hakkında yakalama ve görüldüğü yerde idam kararı çıktı. o zaman meşru olan Osmanlı hükümdarlığı iken gayrimeşru olan mustafa kemal ve milli mücadele yapanlardı.*
sonra, aradan sadece 10 yıl sonra iktidar kesin olarak ankara hükümetinde iken bu sefer roller ters döndü;mustafa kemal Atatürk soyadı alıp cumhurbaşkanı iken Osmanlı hanedanı vatana ihanetten suçlu görülen ve yurtdışına sürüldü.
ne alakası var diyecekseniz meşrutiyetin gücü elinde tutanın tekelinde olduğunun basit bir ispatı sadece. her neyse konuya dönersek yarın güneydoğu'da kurulacak bir kürt devleti, batıdan da destek alarak devam ederse sonuçta Türkiye'nin de müttefiki olacak. dün apo'nun devletle pazarlık yapacağına kaçınız ihtimal verirdi? sanmıyorum. güç dengelerini büyük devletler idare eder ve türkiye gibi küçük ülkelerde bunlara uymak zorunda kalır.
her neyse daha öğrenecek çok şeyiniz var çocuklar çoook.
çok basit bir mantık kuralım, kürtleri öldürdü diye PKK'ya düşman olacaksak; benzer mantıkla kürtleri katleden TSK'ya ve türkleri öldüren türk polisine de düşman olmamız gerekli. ve yine aynı mantıkla kürtlerin TSK'ya ve türklerin de polise de düşman olması gerekli.
yedi mi? sanmıyorum.
siyasi görüşü ve duruşu çerçevesinde karar veren Kürt'tür. katile, hırsıza, arsıza oy veren ve destekleyenlerden akıl alacak olduğunu sanmıyorum.
hobbit kitabına oranla çok fazla değişiklik barındırması sebebiyle beni kızdıran, keyif verse de tatmin etmeyen film. fazlaca senaryo boşluğu var, savaş sahnesi açılış olarak verilip sonrası sadece cüce kardeşlerimizin 2'li mücadelerine ayrılmış. sonrasında ise kartallar gelip olayı kotarıyor. ya peki arada geçen süreç neden yansıtılmadı? merdivenlere karşı fizik ötesi bir tırmanış yerine bu öğelerle beslense idi daha iyi olmaz mıydı?
siyasal görüşlere saygı duymayı ne zaman öğreneceğiz bilemiyorum. ülkenin en geri kalmış, en çok ezilip horlanmış insanları bağımsız bir devlet hayali kuruyorsa buna saygı duymak, ve hatta(bana kalırsa) destek olmak gerekir.
genellikle fizyolojik bir durum, kimi zaman ergenlik çağında bir taraf diğerine göre büyük veyahut daha yukarda olabiliyor. kimi zaman düzelse de bazen bu durum devam edebiliyor.
*kamu spotu*
bunun yanında; memenizde asimetrik bir yoğunluk artışı, meme başında sonradan çekilme, portakal kabuğu denen selülit görünümü olduğunda doktora başvurmanızda fayda var.
*kamu spotu bitti*
ek bir bilgi olarak sol testis* da genelde sağa göre daha aşağıdadır. bunun sebebi ise benzer şekilde kanlanmasının sağa göre daha yoğun olmasından ileri gelir. korkmanıza gerek yok.
antikapitalist Müslüman sevgilim sayesinde 0 masrafla kuran mukabelesi yaparak geçireceğimiz gün.
şaka şaka biz de uyduruk ama şatafatlı bir akşam yemeğine ciddi bir para bayılacak*, hediyeleşecek, sıradan bir güne göre 5 kat masraf yapacağız. kahrolsun kapitalizm, kahrolsun sevgililer günü...
uzun süredir el altında tuttuğum ve ancak dinlemeye vakit bulabildiğim albüm. her şarkısı huzur verici, yumuşak altyapılara sahip. tam anlamıyla "soft" bir albüm olmuş. yine "coldplay albümü denecek tadda. yumuşak synt'ler üstüne ufak tınılar ve solistin sesi, fazlaca minimalist.
ilk kulağıma çarpan şarkısı magic oldu. dinledikçe başka tatlar bulacağız bakalım...
2012'de çıkardığı born to die'den sonra 2014'te de ultraviolence gibi kusursuz bir albüm çıkaran sanatçı. çok "tasarlanmış" bir imajı olduğunu iddia edip "proje şarkıcı" olduğunu savunanlara rağmen başarılı popüler müzik sanatçısı, hatta popüler müzikte ancak bu kadar olur diyebileceğim bayan.
kesinlikle boş veya 2 gün sonra havası sönecek birisi değil, hem sesi hem de yazdığı sözler etkileyici. sıradışı.
regl, doğum falan gibi fizyolojik şeyler geçiyorum, bunlar gerçek sorunlarının yanında adı anılmayacak şeyler. kadının giyimi, kadının davranışları, kadının karşı cinsle ilişkisi, kadının cinsel hayatı, kadının evlilikteki rolü, kısacası kadının hayattaki her seçimi etrafındakiler tarafından karışılan, müdahale edilen alanlar. bu ülkede hiç kimse özgür değil ama kadınlarınki tam bir esaret.
gerçekten iyi bir aileden gelen, kültürlü ve görgülü anne-babaları olanları ayırırsak ülkenin her noktasında benzer problemler yaşıyorlar. dediğim gibi işleri çok zor.
bu sene 14 Mart'ta olanına gireceğim sınav. daha önce sadece 1 kez yapıdığı için pek örnek soru da yok malumunuz. yalnız en garibi 2015 yılında hala tek merkezde sınav yapılacak olması, ve Ankara'da. bunun yerine 2 olmadı 3 merkez seçilse hem doğudaki hem de batıdakiler için kolaylık olurdu.
bu sene sınav ücreti 70 lira, yol parası ile düşünülürse 200 lira civarı patlayacak sınav.
edit:"çok dandiktir, çuvallayanlar giriyor" diyenler önce cahilliklerini gidersin. tıpdil bir ingilizce sınavı değil, tıbbi ingilizce sınavı(ve diğer diller için de geçerli bu). ölçtüğü şey salt ingilizce bilgisi değil, tıbbi makale, tıbbi inceleme yazılarını okuyabilme ve anlayabilme becerisi.eski üds sağlık bilimleri ayarında gibi düşünebilirsiniz.
bir kaç şey yazılmış ve bir kaç mesaj gelmiş. bir şeyler ekleme ihtiyacı hissettim.(ve yanlış önyargıları düzeltmek)
Abdullah Öcalan'la ilgili hiçbir şey yazmadım, hatta daha ötesi hiçbir entry'mde Abdullah ismi bile geçmeden apo'cu olduğum iddiasında bulunanlar telepati yeteneklerini kontrol etsinler. yanlış çalışıyor o alıcılar.* aklı başında ve yeterince olgun olduğumu düşünüyorum.
aklı başında yazarlarla burada sırf laklak edip saçma sapan küfür eden boş adamları ayıracak güçteyim çok şükür. elimden geldiğince az ama gerçekten içimden geçenleri yazmaya çalışacağım. gerçek hayatta olmadığı kadar cesur, olmadığı kadar korkusuz, olmadığı kadar küfürbaz olan; olmak istediği tiplerin internette taklidini yapan birisi değilim. neysem o. dediğim gibi mümkün olduğunca güzel şeyler, mutlu edecek şeyler yazmaya çalışacağım. insanlar okurken keyiflensin, "lan bu da varmış, bir bakayım" desin istiyorum.
bir kaç gereksiz bilgi, kürt değilim. hatta bayağı türküm. allahsız bir atesitim. 20'li yaşlarımın ortasında sağlıklı bir erkeğim*. geçmişte chp çizgisini desteklerken son yıllarda fazlasıyla soğudum. Atatürkçü sayılabilirim; pırasa, ıspanak, börülce* gibi yeşil olan çoğu şeyden neffffret ederim.
hakkında söyleyecek çok şeyim var. ilk adı duyulan günlerden bugünlere kadar. ama onlar bir köşede dursun, ben "kılıçdaroğlu kasetle geldi, kasetle, kumpasla" geyiklerine kendi adıma bir şeyler söylemek istiyorum.
birincisi kaset olayında akp payı olduğuna dair ciddi emareler var. misal bu videonun ilk duyulması akit, habervaktim gibi sitelerin link vermesi ile oldu. yanlış hatırlamıyorsam metacafe sitesine düşmüştü malum görüntüler. bu siteler AKP'ye yakın görünüyor. tabii ki linkler yeterince yayılınca bunlar kaldırıldı.
ikincisi bu videonun engellenmesinde mahkemeler fazlasıyla yavaş davrandı. siyasal iktidar bugün neredeyse 15 dakika içinde twitter hesabı kapatıyor. 48 saatten fazla video dolaşımda kalıp fazlasıyla yayılmasına Erdoğan seyirci kaldı. hatta özel ricalara ve görüşme taleplerine cevap vermedi.
üçüncüsü cemaatin kaset savaşı safhasında Erdoğan'ın bunları izlerke söylediği iddia edilen sözler ve bir resim paylaşıldı. hiçbir tatmin edici cevap gelmedi.
tüm bunlar ve akp'nin bu kaseti işine geldikçe sürmesi ve bu olaydan sonraki tepkileri akp'nin bu işten pek de rahatsız olmadığını gösteriyor. bu konuda bir tereddütü olan kalmadı sanırım.
bunlara ek olarak, bu iş akp'nin işi değil farzedelim. farzı mahal cemaatin ya da başka bir odağın işi. peki bunun üzerinde kılıçdaroğlu'nu suçlamak ne kadar doğru? kılıçdaroğlu bu işi tezgahlamış olabilir mi? hiç ama hiç sanmıyorum. birincisi kk aday olurken bile pek istekli değildi. hatta delege zoruyla aday oldu bile denilebilir. zaten fazlasıyla çekingen ve riske girmeyi sevmeyen bir kişiliği olduğu kesin. hiç tecrübesi yokken bir kaset oyunu tezgahlayıp parti başına geçmeye istekli birisi değil gibi görünüyor. zaten bu denli teknik desteği, bir istihbarat ekibi olduğunu düşünmek mantık dışı.
e o zaman kaset işi üzerinden kılıçdaroğlu yıpratılabilir mi? hiç ama hiç sanmıyorum. bunlar sadece "kılıçdaroğlu etkisiz birisi, başkanlığı bile kasetle aldı" demek akılcı mı, hayır. akp tabanında karşılığı var mı? akp tabanının seviyesini düşünürsek evet. kılıçdaroğlu bu işte aktör değil figürandı. zaten genel başkan olması da Baykal'ın geçmişten beri güttüğü "partide bana rakip olacak kimse bırakmayayım" politikasının sonucu.
genel siyasi duruşu ve güncel siyaseti başka bir entry'e kalsın.
bu ülkede insanlar yakın tarihten, dahası yakın geçmişlerinden bihaber.
kürtçe yoktur lan, kürt de yok onlar ermeni kırması diyen adam 2 entry sonra "kim sizin kürtçe konuşmanıza engel oldu lan hainler!!!" diye yazmaya utanmıyor. gerçekten en temel tarih bilgisi dahi yok, çok büyük bir problem bu. bu ülkede azınlıkların, gayrimüslimlerin, alevilerin, kürtlerin gördüğü zulümden ya habersiz, ya da bildiği halde yok sayıyor. kafalarında alternatif bir tarih masalı uydurmuşlar, bunu referans alarak nefret kusuyorlar.
misal kürtlerle ilgili adamın kafasındaki tarih şu, "kürtler çok iyi durumdaydı, devlet kürtlere öğretmen gönderdi, yol yaptı, elektrik verdi, su verdi. ama kürtler haindi, öğretmenleri öldürdü, elektriği kaçak kullandı, yolu yıktı. bir de kürtlere inanılmaz sevgiyle yaklaşan askerleri öldürdü." yahu abiler, ablalar; bu hikayenin akla yatan bir tarafı var mı? bir millet manyak olsa bu kadar kebap durumda isyan eder mi? suyu, ekmeği bolken, asker bu kadar insancılken böyle bir isyana kalkışır mı? bunu kafanız alıyor mu? bu sorulara cevap veremeyince de "ama dış güçler, Amerika" goygoyuna sarılıyorlar. bunun üstüne kürtlere yapılan işkenceler, askerlerin yaktığı köyler, öldürdüğü günahsız çobanlar, köylüler, çocuklar, kadınlar örnek verilince, üstüne kanıtlar ve kaynaklar uzatılınca da ağız değiştirip "ama kürtler hakkediyor, pis eşek siken hainler" edebiyatı geliyor.
bakın abicim, adım gibi biliyorum. hayatınızda tarih okumadınız, okuduysanız da üstteki masalları anlatan 3. sınıf hikayelerle yetindiniz çünkü işinize onlara inanmak geldi. bu anlamda tarih ve yakın geçmiş hakkında bilginiz sağdan soldan duyduğunuz uydurma masallardan ibaret. bakın bana inanmayın. beni boşverin, ciddi kaynaklaradan okuyun. bir değil birden fazla. tatmin olana kadar okuyun. sonra inanmak istediğinize yine inanın.
not: bu entry istediğim gibi olmadı, yakın zamanda baştan düzenleyeceğim, sevgiler.
yaşınız mı yetişmedi, ya da okumadınız mı bilmiyorum ama bu ülkede kürtçe kaset ve kitaplar suç unsuru sayıldı. öyle çok çok eski değil, 20-30 yıl önce şivan perver kasetleri olan aileler asker baskınına karşı ya yakar ya da başka tanıdıklara ödünç verirdi.
azıcık haysiyeti, azıcık kalbi, azıcık beyni olan bu rezalatten acı duyar arkadaşlar. burası kurak Ankara'nın elle oluşturulan en büyük yeşil alanı. buradan yüzlerce insanın emeği ve alın teri var. şehirlerimizin durumu malum, kat kat beton ve daracık sokaklardan oluşuyor çoğusu. insanların azıcık yeşilliğe ihtiyacı var. çocukların toprağa basacak yeri yok yahu, daracık sokaklarda sıkışmak mı çocukların kaderi?
ama bu peşkeşi sadece AKP'ye de yıkmak olmaz, çiftlik yıllarca tüm iktidarların gözü önünde bitirildi. içinden yol geçirildi, ordu evi yapıldı, otel inşaatlarına göz yumuldu. kimse sahip çıkmadı, kimse kimseyi kandırmasın. ve tabi akp gelip son ve en büyük darbeyi indirdi. bir köşesinde Melih'in abuk demir yığınları, öteki köşesinde Aksaray denen ucube. ve bunların hepsi kanuna ve hukuka aykırı yapıldı.
ses çıkarmayan, direnmeyen, bana ne diyen her ankaralı mesuldür.
konumuna ve Erdoğan'a yakınlığını göz önüne alırsak devlet idaresinde çoğu bakandan daha etkili görünüyor. kuru kuruya milletvekili olacağına ihtimal dahi vermiyorum. bakan olması bile düşük ihtimal, son sürtüşmemsi olaylardan sonra başbakan olması muhtemel, ki başkanlık sistemi gelirse ara rejim başbakanlığı tadında olacak gibi.
özele gelirsek akp için çok çok önemli bir adam. çözüm süreci ile ilgili tüm sırlara haiz, dokunulmazlık zırhı önemli. Erdoğan kimseye güvenmezse bu adama güvenir. Müezzinoğlu, binali gibi tiplerle ciddi işleri paylaşacağına imkan vermiyorum. kapalı kutu gibi, Erdoğan'ın tüm önemli toplantılarında yanında. çok karanlık bir adam görünümünde.
