her daim, her yobazda gözlemlenebilecek durum. ulan bi insan bu kadar mı suratsız olur arkadaş? kadınıyla, erkeğiyle. sanki anlaşmışlar gibi çatık kaşlar, memnuniyetsiz bi surat ifadesi.
var olan kişilikti. davasını en ufak bi olayda satması, bir anda gerici ve faşoların saflarında yer tutması, para için iktidarlara yaranma çabası onun oportünist kişiliğine en güzel örnektir. ayrıca cuntadan meden umanları devrimci diye lanse edenlerin, disk'in geçmişini bilmeyip de, "darbe yanlısı" diye atıp tutanların biraz olsun araştırması gerekiyor. hadi bakayım evlatlarım.
günümüz spikerlerinin yorumlarındaki muhteşem havanın ilhamının nereden geldiğini bilmeyen düşücesizdir. yıllarca hayatını işine adayan bir kişiye pervarsızca, saygsızca küfür eden kişidir. ahlaksızdır.
sen kimsin ki lan ilker yasin'i küçümsüyorsun? sen portakalda vitaminken, adam kepezspor-banik ostrava maçını canlı yayında sunuyordu. hırt.
aslında başlık böyle olmayacaktı tabi. lakin şartların el verişli olmamasından dolayı oldu. yapacak bir şey yok. şöyle olacaktı normalde: su sıkıntısından bahsedip günde 1 litre su içey hayvan. puşt.
tanım da yapayım hadi. su sıkıntısan dert yanıp hayvan gibi su içen insandır.
evet, ne yazık ki dünyamız ciddi bi su sıkıntı ile karşı karşıya. eminim ki hiçbiriniz bu gerçeğin farkına şu ana kadar varamadınız ve ben sizi bu konuda aydınlattım. zira siz ki araştırmadan yoksun, bihaber insanlarsınız. kınıyorum.
neyse. su sıkıntısını haklı olarak gündeme getirip de, her gün 1 litre su içen düşüncesizlere anlayamıyorum ama. ulan biliyorsun ki ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız, ne diye ayı gibi kaynakları tüketiyorsun? günde 1 bardak neyine yetmiyor?
vapurda alışveriş yapmayıp, üstüne bir de çay içmeye bile tenezzül etmeyip, yolculuğunu beleşe getiren lakin vapurdan indikten sonra tansaş'tan gönlünce alışveriş yapan saygısızlardır. ulan o kadar oturuyorsunuz, insan bi çay içer di mi?
fiyatlarda bindirme gidip, halkı soydukça soyan, halka kaliteli ürün diye yutturduğu malları en yüksek fiyatlara satan, mahallenin küçük, sevimli esnafı olan bakkaların başdüşmanı olan soyguncuların sahip olduğu sazan kitledir. evet.
futbol bilgisi geçmişte kalmış kişi söylemi. evet, lakin batistuta bu yıllarda genç bir yetenek olarak ortaya çıkmış olsaydı, geleceğin murat hacıoğlu'su olabilirdi. ama olmadı.
futbol konusunda öngörü ve sezileri kuvvetli, mantıklı konuşan insanın sözüdür. okan koç gibi genç gibi, harikalar estiren, fırtına gibi deparlar atan bi futbolcu, bi iki seneye kalmaz barcelona'nın, inter'in yolunu tutar. demedi demeyin bak.
ayrıca bu yoz, az gelişmiş, beyninin kıvrımları tam oluşmamış, saçma sapan bir müzik dalını dinleyen kişiler, pink floyd, led zeppelin gibi modası geçmiş gruplara taparlar. ortamlarda "baba bunlar harika yeaaa" diye gezinirler. manowar dinleyip hayvancıl hareketlerde bulunurlar. anathema dinleyip "bırakın lan beni intiyar edeceğim" diye saçmalarlar. burzum dinleyip "gelin buraya hepinizi kesecem ulan" diye çılgına döner, hayvanoğlu hayvanlar. judas priest dinleyip, topun birini "abi sesi harikeaa yeaa" diye övdükçe överler. dr. skull dinleyip "la olm metal bu işşte be. alın size yerli metal" deyip, yoz kültürünü tamamen yoz bi hale getirirler. utanıyorum sizden. reziller.
hala utanmadan deniz seki gibi bir kadını dinleyebilen potansiyel keşlerdir.
daha ne yapması lazım kadının? gelip kafanıza mı sıksın, gelip annenizi babanızı mı öldürsün? gerçi öldürse de çok cool olur değil mi? sanatçı çünkü o, uyuşturucu falan çekebilir. hala utanmadan deniz seki dinleyebiliyorsanız yazıklar olsun size. ne kadar geniş insanlarmışız be arkadaş.
hıyatodur çok afedersiniz. aynı zamanda da toptur. bilimadamlarınca da kanıtlanmış gerçek bu. yıllardır herkesten bir sır gibi saklandı bu durum. zira bunu duyan binlerce insan top olduğunun farkına varmasıyla topluca intiharlara kalkışabilir, kendini boğaz ve bilimum köprülerden atmak isteyebilirdi. lakin bu sırrı şahsen daha fazla saklayamadım ve siz değerli, hırt okurlara sunmak istedim.
evet, eğer ki zamanında "ya bırak olur mu öyle şey. aa ben öderim" şeklince yavşakça cümleler kurup hesabı ödeyenlerdenseniz, topsunuz. gerçekler acıdır. naber lan top?
yıllardır saklanan gerçek. iron maiden aslında anadolu'dan ingiltere diyarına göç etmiş bi grubtur. yaptığı müziğin tarzına baktığız anda da zaten, melodideki doğu esintilerini farkedersiniz. yani bizim tokatlı, çorumlu adamları ingiliz diye yutturdurlar dünyaya. hey gidi hey.
ne ararsın şivan ile aramda
sen kimsin ki halayımı sorarsın
hakikatten gözün yoksa paramda
banka hesabımı niye sorarsın
baktım geliyorsun usul usul karşıdan
koluna da takmışsın genç bir hanımı
sanki diyorsun duysunlar benim şanımı
yenge de bu arada erik gibiymiş kütür kütür
zılgıt çekiyorsam sana ne
yoksa sana zararım içerim
ikimiz de gelsek kıldan köprüye
ben çaktırmadan halay çekerek de geçerim
çiftetellideki hali sakın unutma
ibo' ya dil uzatma sebepsiz
sen yine halay çekerdin ama
halay başı kim bilemezdin şerefsiz pç mına kodummun
uman konserlerine baktığımız zaman göze çarpan durum. onlar ki lolita takımı.
yani duman konserlerine bakıyorum, hepsi kendinden geçmiş, içkili kızlarımız. anneniz babanız yok mu yavrum sizin? nasıl anne baba lan onlar? avrupalı mı olduk yani, medeniyet bu mu? yani hakikaten de kınıyorum. geçen gün yine böyle bir konserde ne tür olayların yaşandığını gözlemlemek için bulundum. ayıp hakikaten de ya. bakıyorum bizim. nurettin'in bile kollarında 2 tane kız. yani o tipe, o kılığa bakıyorsa bi kız, cidden de kevaşelik durumu hakimdir.
duman konserlerine gidin, bi selam verin kızlara hemen atlarlar üzerinize. bu kadar da açık ve iddialı konuşuyorum.
yıllardır beklenen transferin gerçekleştiği müjdesini veren fanatik gazetesi başlığı. ayrıca yanında ek olarak rui costa'da geliyormuş. hadi bakalım ihtiyar heyeti. gösterin artık kendinizi.
beşiktaş diye anılan bi kulübün, her yıl düzenlediği, geleneksel şenlik. evet, her yıl brezilya'nın çeşitli kentleri karış karış dolaşılır ve pazarda gördükleri, biraz da futbolcuya benzeyen, "domates beşyüeez, domates beşyüeeez" diye bağıran masum insanları toplayıp, zorla futbol oynatırlar.
bu konuda ismini vermek istemediğim eski bi beşiktaşlı bi futbolcunun sözlerini aktarıyorum:
"o gün yine her zamanki gibi richard'ın getirdiği kasaları kamyona diziyordum. epey bi yorulmuştum. akşam da tv de ibo show'u izlemek için can atıyordum. kasaları dizdim kamyona. oturdum richard'ın yanına. o esnada kamyonun camına biri tıklattı. camı açtım ve "ne istiyorsun" diye sordum, elinde tüple dolaşan bu adama. "seni" dedi bana."anlamadım" diye cevap verdim ama bi anda yaka paça beni dışarı çıkartıp, havaalanına götürdüler. elime bi kağıt kalem verip, "imzalayacaksın" dediler. çaresiz imzaladım. pişmanım"
evet, vicdanınız bu drama el veriyor mu? artık bir şeyler yapmanın vakti gelmedi mi? bu masum insanları ülkesinden ayıran bu gaddalara karşı sesimizi yükseltmenin zamanı gelmedi mi artık?
bir gs'li yöneticinin yaptığı gizli açıklama. gizli de olsa benden kaçmadı sevgili okurlar. evet, ronaldinho galatasaray'da oynamak için çok hevesliymiş. özellikle de 2089 yılında tesisat boruları görünür bir şekilde de olsa kullanıma hazır olacak yeni statta sahaya çıkmayı çok arzuluyormuş. başkanım beni al diye her gece adnan'ı arayıp, ağladıktan sonra kapatıyormuş telefonu.
futboldan anlayan, aman pardon, müzikten anlayan, iyi bi dinleyici kitlesinde kendisine yer bulabilmiş kişinin katılacağı iddiadır. bunca yıl uğraşıp didinmesinin meyvelerini şu an dünyanın her tarafında müzisyen diye geçinen kişiler pervarsızca yiyiyor. faydalanıyor. bi teşekkürü bile çok görüyorlar kendisine. saksı değil lan o adam.
krizin vurduğu tüm küçük esnaf indirime giderken, "nasıl olsa belirli bir müşteri kitlesine sahibim" mantığıyla hareket eden tansaş'ın, yaptığı çakallık. bu tür oyunlara gelmeyelim arkadaşlar.
gözlem yeteneği epey gelişmiş insanların farkedeceği durumdur. tansaş'taki kasiylerlerin çoğu müşteri ile nasıl iletişim kuracağını bilemez. ahlak kurallarını hiçe sayarlar ve davranışları bu doğrultuda olur. önce saygı lan.
yaralı bir ceylan misalı bakışlarıyla, zor günlerinde yanında olduğu, bir dost edasıyla her yardımına koştuğu müşterisini tepeden aşağıya, elindeki poşetlerle süzüp,"yazıklar olsun" şeklinde haykırdıktan sonra, aklı başına gelen masum bakkaldır.
iyilik yapan kişilerin değerini hiçbir şekilde bilmeyen, paralı günlerinde kendisine yapılmış yardımları hiçe sayarak, kaliteli yerlerden alışveriş yapmayı tercih eden, adi, puşt, alçak insanlar için üretilmiş cümledir.
zor günlerin kurtarıcısı, mahallenin biricik esnafı, pek sevgili bakkalları dururken, tansaş'tan alışveriş yapan, küçük esnafı yok etme amaçlı kuruluşların "keklik" olarak gördüğü puştlardır.( ayrıca burada puşt, hiçbir şekilde hakaret anlamında kullanılmamıştır. iltifat olarak görebilirsiniz evlatlarım.)