Şu hayatta en çok gıpta ettiğim insan gruplarından biri de bir kıyafet alırken üzerine denemeden almaya karar verenler. Daha çok kadınlarda var bu ama böyle erkekler de yok değil. Adam gidip gömlek seçiyor, yanında bakınıyorum sonra diyor ki haydi kasaya gidelim.
Gömlekse ambalajında duruyor. -E denemeyecek misin? -Gerek yok ya olur bu.
Vay anasını arkadaş! Bak slim fit, bunların kesimleri dar olur(yapma ya) diyorum. Bi şey olmaz diyor adam. Kadınlar daha da beter. Pantolon alıyor ya denemeden. Lan ben üstüme en olan pantolonu almaya karar versem iki defa terziye gidiyor. Ya paçası uzun ya bol diye bir buçuk saat sonrasına randevu veriyorlar zaar gibi dolanıyorum avm içinde terziden telefon gelene kadar; kadın pantolonu alıyor bedenine bakıp parasını veriyor ve çıkıyor. Güvene bak.
Pantolona bu kadar güvenilir mi Allahınızı severseniz sorarım size? iki yüz lira borç verir misin haftaya geri öderim desem bu ara çok sıkışığım diye gözüme hüzünle bakıp içten içe "ulan ben sana para verir de bir haftamı uykusuz geçirir miyim tırto" diyecek arkadaşlarım pantolonun M beden yazmasına güveniyor.
Neyse konumuza dönelim:
iki gün önce işe giymelik gömleğin üzerine bir kazak alayım dedim. Kazak lan bu. Yani yün diye düşünüyorsun ne kadar bol ya da dar olabilir ki? Zaten uzun kollu fanila üstüne gömlek onun üstüne kazak, en sona da montu giyince otomatikman kendisine saplanan iki kürdan üzerinde ayakta durmaya çalışan volkan marka biberli salamura yeşil zeytine dönüşüyorsun. Ne kadar üstüne uygun durabilir yani kazak bu! Baktım L beden, açtım şöyle sağına soluna göz gezdirdim. Fena durmuyor, hatta tam aradığım kazak diyebilirim. Adeta yılan. Dedim gidip deneyeyim. Sonra bir saattir yukarıda bahsettiğim insanlar geldi aklıma. Onlar da denemeden götüne uygun pantolon alacak kıvama gelmek için belli fedakarlıklar yapmışlar ve aşamalar geçirmişlerdi. insan pat diye üstüne kutu gibi oturan gömleği nasıl seçsin? Hele internetten kıyafet siparişi verenler... Onlar ayrı bir konu. Onlar bu işin gurusu. Şahı hatta şahbazı.
Sadede gelelim; denemeden gittim kasaya çünkü giydiğim kıyafetlerin %78'i L bedendi(küsüratlı sayı vereyim ki salladığım anlaşılmasın) bu da elbet olacaktı üzerime. Hatırı sayılır bir meblağ ödeyip hayatımın en büyük iç hesaplaşmalarından birini galip tamamlamış olmanın verdiği haklı gururla mağazadan çıktım, hatta ödül olarak kendime bir frappuccino ısmarladım(heyt)
Bu sabah kazağı giymek için sevinçle elime alıp aynanın karşısına geçtim dostlarım, O üstüne giyen çirkin adamı anında bir salon erkeğine dönüştürecek L beden kazağı giymeye çalışırken az kalsın kangren oluyordum. Beyine giden damar kısa süreli tıkanınca baygınlık geçirmişim. Ulan bu kazak bana nasıl dar gelir! inanmadım dolabımdaki diğer kazaklara baktım, hepsi L bedendi. Belki esner biraz diye kollarından yakasından çekiştirmeye başladım. Çıtır çıtır sesler geldi elektrik çarptı. inat ettim giyeceğim diye ve giydim. Şu an bir devlet dairesinin çaycısı gibi dolaşıyorum amına koyayım. Emeği geçen herkesin allah belasını versin
Bir çorbacıyı iyi yapan sayısız sebepler bulunabilir fakat en önemlilerinden biri paçayı- işkembeyi-dili-ayağı-beyini aynı suyla yapmamasıdır. Buna istinaden kullandığı pul biberden sirkeye, temizlikten hizmete birçok kriter vardır.
Lezzetinden sual olunmaz, izmir-balçova'da bulunan çorbacıdır.
bu kavramlar incelendikten sonra zihinlerde üç aşağı beş yukarı fikirler oluşmaya başlar.
türk kızı başlıklarının tümünde bu eşik çok kolay aşılır.
aşağıda üç büyük sözlükte bu girinin yazıldığı an itibariyle türk kızı başlığı altında anne bacı savunmasına geliş eşiğinin geçildiği entrynin numarası ve başlıktaki toplam giri sayıları yer almaktadır.
görüleceği üzere bu eşik erkenden aşılmaktadır. çünkü maalesef insanımız, en iyi savunma saldırıdır düsturunu benimsemiş ve bu savunmada her yolun mubah olduğu yöndeki yılmaz inancıyla konuyu;
Yıllar önce taa soğuk savaş döneminin yeşil kuşak projesi dahilinde ülkemize sokulan bu gizli ve korkunç örgüt; gündelik yaşamdan siyasete, sosyolojiden iktisada birçok alanda aramıza nüfuz etmiş karanlık güçlere sahip elemanlardan oluşmaktadır.
Üyeleri:
Takunyax: cami önlerinden çaldıkları ayakkabıları takunyalarla değiştirerek giyim kuşamımızı orta çağa geri döndürmeye çalışmaktadır.
Tesbik: tespih kullanımını yaygınlaştırarak gençlerin sosyal medyayı kullanmalarının önüne geçmeyi amaçlamaktadır.
Müslümbörd: müzik, sinema, tiyatro, resim, heykel gibi sanat dallarına gerekli müdahale ve düzenlemeleri yapar.
Ninca: eli palalı, eli sopalı ekipleri yöneterek ülkede asayiş ve huzuru temin eder.
Yobakz: ekonomik ve siyasi olayların nabzını tutarak yeşil sermayenin bekası için gerekli regülasyonları gerçekleştirir.
Başlarında bulunan imam ise tüm hücresel yapıyı yöneterek elindeki pompalı tüfekle önüne çıkan tüm engelleri adeta ezip geçmektedir. Memleketin en az %50'si gücündedir.
Delerium'un hoş parçasıdır. Ancak bir seven lions mixi vardır ki belki hayat boyu duyabileceğiniz en iyi trance parçalardan biridir.
Bu kıyağımı da unutmayın.
1992'de piyasayı zehirlemiş aşmış humate parçası. bugüne kadar sözlükte başlığının olmaması da ilginçtir. paul van dyk mixi vardır ki trance severlerin milli marşlarındandır.
manchester united takımı oyuncusu anderson'un formasına yazılmış olan adı.
hafta sonu oynanmış olan everton-manchester united maçında yaşanan ve bizlerin sarbi vakasının bir benzeri niteliğini taşıyan olaydır.
facebooklarda; öncesinde yonjalarda, myspacelerde arz-ı endam etmiş türk erkeğinin en haso pozudur bu. gelir ve alır. ama önce senin mesajı alman lazım.
hayır yanlış duymadınız!
çağrışım yapan tanımlar için sizi şöyle alalım (bkz: güzel sanatlar fakültesi)
benim tespitim başka sevgili okuyucu:
konuya ışık tutması açısından önce güzel sanatların basitçe bir tanımını alıntılayalım. nedir güzel sanatlar? günümüzdeki tanımıyla klasik veya akademik sanatla ilintili geleneksel görsel sanatlar diyebiliriz kabaca. resim, heykel...vb.
kolay sanatlar nedir peki a dostlar? a canlar?
hepimizin çevresinde vardır; (ya da dur dur! herkes şöyle facebook arkadaş listesini bir kontrol etsin) bilmemne bilmemne photography, ya da kendini fotoğrafçı -dolayısıyla sanatçı- olarak addeden. ya da gene son günlerin revaçta işlerinden dj'lik müessesesine mensup dostlar yahut da moda tasarımcısı bebişler, makyözler...daha uzar bu liste. bu arkadaşlardan biraz bahsetmekte beis görmüyorum. son günlerin revaçta işlerine dikkat edin. "eline fotoğraf makinesi alan fotoğrafçıyım diye geziyor yea" sekansını terkederek konuşacağım. dijital fotoğraf makineleri ve fotoşop dediğimiz mucize bilgisayar yazılımı olmadan önce neredeydiniz be sevgili dostlar? ciğerler? fl studio yokken nerelerde ne işlerle meşguldünüz sevgili club prensleri? enstrüman mı o elindeki laptop yoksa biz mi durumu kavrayamadık?
hiçbir eğitim almadan, sanat tarihinden bihaber, sanat dallarının tarihsel eklemlenmesini asla anlayamayacak olan (anlamak için okumak şart. ama bunlarda o da yok) tamamiyle alaylı diye tabir ettiğimiz bu kimselerin asla bu meslekleri icra etmesinden rahatsızlık duymuyorum ama balık gözü çektiği ormanda mal gibi yukarı bakan kız fotoğrafını photoshoplayıp başyapıtmış gibi sunanlara da bir çift laf etmek herhalde boynumun borcu. ya da en iyi ihtimalle pc programından yaptığı elektronik parçayla tiesto olmak? bir dakika bir dakika hop dedik! biraz emek verelim bir şeylere. yaptığımız iş ne ise artık önemli değil.
son sözüm de moda tasarımcısı(!) arkadaşlara: geçelim bu işleri arkadaşlar. günümüzün sosyalleşen ve magazinleşen dünyasında alışveriş çılgını kızlarımızın hevesidir. fast fashion dan öteye gitmek nasip olmamıştır ve dünya eğilimlerini geriden takip eder. taklitçidir malesef.
şimdi diyeceksiniz ki "lan sana giren çıkan ne? ( seviye düştü)" yok bana giren çıkan. her tarafta çok türedi bu insanlardan, gereğinden fazla uçulacak bir durum yok. onu diyorum
ekseriyetle eski türk filmlerinde gördüğümüz ince hastalığa yakalanma klişesi için kadın olmak şartı başta aranmaktadır. fakat kadın olmak salt yeterli değildir. akabinde çok sevdiği ve maddi durumu iyi kocası tarafından kader yüzünden terkedilmiş olmak gerekir. bu size mutlaka filmde aradığınız öksürük sonrası mendilde görünen kan klişesini getirir.
adresinden seyredilebilecek, şu günlerde çok revaçta olan hipster kardeşlerimize adanmış muhteşem ötesi şarkı.
ahanda şahane sözleri
Got on the train from Cambridgeshire
Moved down to an East London flat
Got a moustache and a low cut vest
Some purple leggings
and a sailor tat
Just one gear on my fixie bike
got a plus one here for my gig tonight
I play synth
We all play synth
20-20 vision just a pair of empty frames
Dressing like a nerd although i never got the grades
I remember when the kids at school would call me names
Now were taking over their estates
woah ho
(chorus)
I love my life as a dickhead
All my friends are dickheads too
come with me lets be dickheads
(havent you heard?)
being a dickheads cool
being a dickheads cool
being a dickheads cool
being a dickheads cool cool cooooool
Polaroid app on my iphone
taking pictures on London Fields
up on the blog so everyone knows
were having new age fun, with a vintage feel
coolest kids at a warehouse rave
exclusive list look theres my name
I got in
You couldnt get in
never bought a pack of fags i only roll my own
plugging in my laptop at the starbucks down the road
say i work in media im really on the dole
im the coolest guy youll ever know
woah ho
(chorus)
I love my life as a dickhead
All my friends are dickheads too
come with me lets be dickheads
(havent you heard?)
being a dickheads cool
being a dickheads cool
being a dickheads cool
being a dickheads cool cool cooooool
Loafers with no socks
Electropop meets southern hip hop
Indeterminate sexual preference
Something retro on my necklace