Kim bu True ya? Yetkili olursa ne olur ki, biz de bilmiyoruz. Herhalde her şeyi biraz daha karıştırır, birilerine “bunu yapma, şunu yapma” der, sonra ortalık daha da karmaşıklaşır. Ama tabii, True yetkili olursa, her şey daha “True” olurmuş gibi bir hava yaratırız. Kampanya bir işe yarar mı, ya da kime ne faydası olur, pek de belli değil. Ama eğlenceli olduğu kesin
Haklı olabilirler. Şu an yapay zeka dediğimiz şey, Siri’nin “Bunu web’de arayabilirim” demesi ve Bixby’nin varlığını bile unutmamızdan ibaret. Kamera iyileştirmeleri, otomatik metin tamamlama falan güzel ama kimseyi şaşırtacak bir şey yok.
Gözleme yapan erkek, yalnızca gözleme yapmaz. O, hamurla birlikte hayallerimizi de açar, tereyağını sadece sacın üstüne değil, kalbimizin en ücra köşelerine sürer. Oklavayı tutuşunda bir ustalık gözlemeyi çevirişinde bir sanat saklıdır. Hele bir de “bi peynirli bi patatesli yapayım, karışık olsun” diyorsa işte o zaman nikah memurunu çağırmanın vakti gelmiştir.
Ama asıl önemli soru şu, gözlemeyi katlayarak mı yiyor, rulo yapıp mı? Eğer dikine rulo yapıp yiyorsa, işte o zaman bu adamla yolun sonu bellidir.Birlikte köye yerleşip sabah kahvaltılarında gözleme yiyerek mutlu mesut yaşamak.
Gözleme yapan erkek, yalnızca gözleme yapmaz. O, hamurla birlikte hayallerimizi de açar, tereyağını sadece sacın üstüne değil, kalbimizin en ücra köşelerine sürer. Oklavayı tutuşunda bir ustalık gözlemeyi çevirişinde bir sanat saklıdır. Hele bir de “bi peynirli bi patatesli yapayım, karışık olsun” diyorsa işte o zaman nikah memurunu çağırmanın vakti gelmiştir.
Ama asıl önemli soru şu, gözlemeyi katlayarak mı yiyor, rulo yapıp mı? Eğer dikine rulo yapıp yiyorsa, işte o zaman bu adamla yolun sonu bellidir.Birlikte köye yerleşip sabah kahvaltılarında gözleme yiyerek mutlu mesut yaşamak.
Henüz tam anlamıyla bir kedi annesi değilim ama olma yolunda ilerliyorum. Uzun zamandır bir kedi sahiplenmeyi düşünüyorum ve artık kararımı verdim. Şu an patili bir dost arayışındayım. Karakteri nasıl olsun, tüyleri uzun mu kısa mı, enerjik mi uykucu mu diye düşünüp duruyorum ama biliyorum ki en sonunda bir kedi gelip beni seçecek..
Burun tıkalı, boğaz yanıyor, gözler sulanıyor… Kısacası grip oldum ve battaniye altında hayata küsmüş durumdayım. Bir yandan sıcak çay içip iyileşmeye çalışırken, diğer yandan neden her hastalandığımda hayatımı sorguluyorum bilmiyorum. Sanırım vücut direncimle birlikte mental sağlığım da düşüyor.
islam dünyası çok farklı kültürlerden, geleneklerden ve mezheplerden oluşur. Camiye gitmek, belirli ibadet şekilleri veya oruç gibi ritüeller elbette islam’ın önemli unsurlarıdır ama birinin inancını sadece dışsal pratiklere indirgemek yüzeysel ve dar bir bakış açısıdır. Camiye gitmek ya da oruç tutmak, Müslüman olmanın tek ölçütü değildir. inanç, sadece bir kişinin kalbinde ve Allah’la olan ilişkisiyle ilgilidir. Sırf farklı diye bir ibadet biçimini veya bir topluluğu din dışı ilan etmek ise tehlikeli bir fanatizmdir.
Aleviler bu coğrafyanın da, islam’ın da gerçeğidir! Kimsenin haddine değil bir mezhebe ‘Müslüman değilsiniz’ demek. Kimsin sen? Dinin sahibi misin? Allah mısın ki kullarını yargılıyorsun? Cehaletinizle, fitnenizle insanları bölmeye çalışmayı bırakın! Müslümanlık sadece senin anladığın kalıptan ibaret değil. Önce edep öğrenin, sonra konuşun! Mezhepler, islam’ın farklı yorumlarıdır ve hepsi bu dinin zenginliğidir. Müslümanlık kimsenin tekelinde değil..
sarı renkli şeker, adının hakkını veren nadir insanlardandır. Hem karakteriyle hem de duruşuyla çok özel biridir, iyi ki yollarımız kesişmiş, iyi ki buradasın <3
Bazı erkekler cidden inanılmaz ya. Kendi hayatlarını zor idare ederler ama başkasının evliliğine, çocuğuna, hatta fizyolojisine bile yorum yapmaya bayılırlar. Sanki kadınlar onların onayına muhtaçmış gibi ahkam keserler. Bir de bunu çok doğal, çok haklı bir şey sanırlar. Kardeşim, önce kendi hayatına bak sonra başkalarının kararlarına karışmaya çalış. Ama yok, bir kadının “Ben istemiyorum” demesi onların egolarına ağır gelir. Çünkü alışmışlar hep kendilerini merkeze koymaya. Kusura bakmayın ama dünya sizin etrafınızda dönmüyor.
Uyumadım çünkü kafam susmadı. Düşündüm, durdum, sonra yine düşündüm. Belki bir şeyleri çözerim diye, belki de sadece kendimi oyalamak için. Ya da belki hiç sebebi yoktur, geceleri böyleyim işte. Sessizliği seviyorum, uyumayan şehirleri, aklıma gelen anlamsız ama bir o kadar derin şeyleri. Bazen dertten, bazen alışkanlıktan, bazen de içimde adı konmamış bir şeylerden..
Bunu düşünüp net bir cevap verebilen insan çok azdır bence. Çünkü hayat sürekli değişiyor, biz de değişiyoruz. Şuan ki amacım mutlu olmak, kendimi geliştirmek ve sevdiğim insanlarla güzel anılar biriktirmek. Ama belki beş yıl sonra tamamen farklı bir şey söyleyeceğim. Kimi zaman bir kahveyi keyifle içmek bile hayattaki en büyük amaç gibi geliyor. Belki de olay büyük bir amaç bulmaya çalışmak yerine anı kaçırmamaya bakmakta.
Evet, pozitif ayrımcılık, halkçılıkla pek uyuşmuyor gibi. Halkçılık herkesin eşit olmasını savunsa da, pozitif ayrımcılık dezavantajlı gruplara biraz daha fırsat tanıyor. Yani, eşitlik sağlamak için aslında bir dengeleme yapılmış oluyor. Dezavantajlı gruplara ekstra fırsatlar verilip onları biraz daha desteklemeye çalışıyorlar. Halkçılık herkesin eşit olmasını istiyor ama pozitif ayrımcılık bunu sağlamak için farklı bir yol izliyor.
Biri çıkıp da saz sesine “cızırtı” diyorsa, gerçekten müziğin ruhundan zerre anlamıyor demektir. Saz, binlerce yıllık bir kültürün, acının, sevdanın, hasretin sesi. O tınıda bir milletin hikayesi var. Biri kalkıp buna “cızırtı” diyorsa ne kulak vardır ne de ruh.
Belki de mesele şu, her güzel şeyi anlamak, hissetmek herkesin harcı değil. Bazıları derinliği olmayan, sığ şeylere alıştığı için, içinde duygu taşıyan bir sese tahammül edemiyor.
Bence birini sana gerçekten yaklaştıran şey, onun yanında kendin gibi olabilmek. Rol yapmadan, düşünmeden, acaba böyle dersem ne düşünür diye kafaya takmadan konuşabilmek… işte o zaman gerçekten yakın hissediyorum.
Bir de ortak kahkahalar çok şey değiştiriyor. Beraber gülmek, saçma sapan espriler yapmak, bir bakışla ne düşündüğünü anlamak… Bunlar olduktan sonra mesafe kalmıyor
Saçları sarıya boyatmak… Bunu bir hevesle yapan bir esmer olarak şunu söyleyebilirim, insan bazen kendine haksızlık ediyor. Instagram’da o ışıl ışıl sarı saçları görüp “Ben neden böyle değilim?” diye düşünmek başlı başına bir tuzakmış..
ilk işlem bittiğinde aynaya baktım ve… O an anladım. Sarı saç, benim gibi esmer biri için fazla iddialıydı. Yüzümün tüm sıcaklığı uçmuş, yerini bir soğukluk almıştı. Üstelik, o çok sevdiğim doğal kaşlarım da sarı saçla bir türlü uyum sağlamadı. Tuhaf bir şekilde solgun, yorgun ve… nasıl desem, yanlış görünüyordum.
Saçlarımı koyu bir renge geri boyattım ve Kendime döndüğümü hissettim. Sarı saç çok güzel bir şey, ama herkese değil. Hele esmer birine hiç değil. Eğer bir gün siz de “Sarı mı denesem?” diye düşünürseniz, aynaya bir kez daha bakın ve o hayali hızlıca unutun
Benim gözlemin şu, kadınlar, bir erkeğe ancak onun kendine ve hayatına hakim olduğunu gördüklerinde gerçek bir saygı duyarlar. Eğer bu hakimiyet yoksa, kadın farkında olmadan kendini ilişkinin lideri olarak görür. Liderlik rolü kadına yük olmaya başladığında, o erkek gözünde bir “partner” değil, bir “yük” haline gelir. Saygı da burada kaybolur
Cenaze evinde yemek beklemek, insanın ne kadar duyarsızlaştığını gösteriyor. bu insanlar, o anın anlamını tamamen kaybedip, cenazeyi bir sosyalleşme, yemek yeme fırsatına dönüştürüyor. O an, acıyı paylaşmak, yas tutmak gerek. Bu tür beklentiler, hem kaybı yaşayanlara büyük bir saygısızlık, hem de toplumun ne kadar bencilleştiğinin bir göstergesi.
Trol değilim, ama neye göre trol dediğini merak ettim açıkçası. Yani, ‘trol’ deyip geçmek kolay tabii de, biraz açar mısın? Bu sözlüğü de ilk defa kullanıyorum, belki bir standart vardır, ondan soruyorum. Hadi bakalım..