onca yıl tıp fakültesinde dirsek çürütüp insan bedeninin işleyişi üstüne çokça fikir edinmenin, ancak bu yoğun program içinde insan psikolojisi, toplum bilim, etiket kuralları ve daha niceleri hakkında cahil kalmanın doğal sonucudur. bu iyi niyetli bir okuma.
durumu şöyle de değerlendirmek mümkün: o hödük hayatı boyunca ezik olmanın doğal gereği olarak dışlanmıştır, dışlandıkça da hırslanmıştır. hırslanan hödük "olm benim elime düşeceğiniz günler de gelecek" demiş, kendini tıp fakültesine zor atmıştır. malum intikam soğuk yenen bir yemekti, kendisi de gününü beklemiştir. günü geldiğinde sizin elinizde sidik poşeti, onun üstündeyse beyaz gömlek vardır. ve beklenen olay tecelli eder:
-doktor bey, affed...
-kardeşim sen evet sen sıraya gir. o sidik torbasını da brunuma sokma hadi...(hepinizin a.q )
48. Altın Portakal Film Festivali'nde 4 dalda ödül alarak, fena tartışmalara neden olmuş Güzel Günler Göreceğiz filminin senaristi ve yapımcısı. Kendidisi ) Eylül Üniversitesi sinema bölümü mezunudur. Yetenekli ve geleceği parlak ayrıca da sakin duruşuna rağmen dili sivri bir kişiliktir. Son röportajı şurada http://filmekspres.wordpr...lar/emre-kavuk-roportaji/ yayınlanmıştır.
dünyanın en büyük ekonomileri arasına giriyoruz diye gururlanırken mi yalan söylüyorlar, yoksa ülkenin durumu belli, yılların getirdiği sıkıntılar var derken mi?
öyle ya da böyle, her koşulda,bildikleri gibi yalan söylüyorlar! hadi bunu da anlıyoruz, adamlar işlerine gelince yalan söylüyorlarlar.
peki kraldan çok kralcı olanlara ne demeli? onları nasıl anlamalı? acaba muhakme yeteneklerini kullanmaktan yoksun, her söylenene inanmak zorunda "iyi niyet timsalleri" mi? yoksa çıkar peşinde . çocukları mı?
size ne oluyor arkadaşım? hükümetin ayıp yerlerini kapatıcaz diye kendinizi rezil rüsva ediyorsunuz?
Son yıllarda yapımcılığını üstlendiği filmlerle adından çok söz ettiren sinemacı. Kimlerle çalışmadı ki, inan Temelkuran, Reha Erdem, pelin esmer... kendisi berlin'de yaşamakta uzun süredir. bu sebepten sahibi olduğu yapım şirketi alman menşeylidir. yani kendisi türk olan bir alman yapımcıdır, ayrıca şeker gibi insandır. ilgilenenler için kendisiyle yapılan bir mini röportaja bu adresten ulaşmak mümkündür. http://filmekspres.wordpr...ar/mustafa-dok-roportaji/
emişen. evet, bu kişiyle gerçekten tanıştım. o da bilse bu kararımı anlayışa karşılar herhalde. hatta kendisi de ismini çoktan değiştirmiştir herhalde. hatta o işe girişmişken ailesini de ailelikten azletmiştir herhalde.
anadolu tipi kadının günümüzdeki karşılığıdır. tabi şöyle en hızlısından laf sokan, kulp takan cinsinden bir anneane veya babannesi olmayanlar bilmezler. ben hayal gücünün sınırlarını en zorlayan küfürleri bu teyzelerden duymuşumdur. amma velakin kentlileşme sürecinde küfür erkek kullanımına özgü bir mataryal adledilip, kadın kısmına yasaklanmıştır. Ondan sonra da kendini bilmez birkaç yeniyetme çıkıp, "efendim küfür kızın ağızında şöyle duruyor, kız böyle özenti"... genç arkadaşım, küfür anadolu'nun en yüce hazinelerinden biridir ve bu büyük miras, elbet toprağın üstünde ve altındaki tüm diğer değerlerimiz gibi, erkeklerin olduğu kadar kadınlarımızın da hakkıdır. anlatabildim mi göt veren. şşşt kime diyorum?
"lan ben gündemi hep kaçırıyorum herhalde" dedirten cümle. memeleketin tapusu ne zaman tayyip erdoğan'a verilmiştir? hani benim hepimize ait olduğunu sandığım memleket ne zaman tayyip bey'in olmuştur? hadi onu da bıraktım tayyip bey ne zaman benim önüme yemek kabını koymuştur? hadi onu da geçtim nohut beyinle yalakalık yapmaya kalkışmak ne zaman bu kadar moda olmuştur?
Berbat bir illettir ki bu ömrümü yemiştir. çaresi sabah uyanmamaktır. sabah değil öğlen uyanırsanız pamuk gibi, bebek gibi olursunuz. amma velakin bu seferde toplumsal baskılarla savaşmak gerekir. aile, eş, dost, patron laf sokar. tüm öğleden sonranız bir sinir harbine dönüşüverir. yani sanırım uyanmak kaçınılmazdır ve sinirlenmek de.
hem tembellik hem akşamadan kalmalık göstergesidir. bu durumlardan biri tek başına olduğunda sorun büyük olmasa da ikisi bir arada bulununca hayatın tadı tuzu kaçar. insan pazar sabahı bayat ekmek yemek noktasına kadar sürüklenebilir. ve daha niceleri.
"sevgilisinin etek boyuna karışan götoş erkek"le karşılaştırılınca pek medeni ve saygın kalır kendisi. götoş erkelerin beyin kıvrımlarının anlamakta yetersiz kaldığı erkek tipidir. kadınlar açısından tercih sebebidir. kadın kişi bilir ki onun etek boyuyla bunca ilgilenen erkek aslında tüm kadınların etek boyuyla igilenmektedir.
"Ecdadımız" sorunsalının alt başlıklarından birisidir. "türkleri atası sanan insancık"la aynı soydan gelir kendisi. amma velakin osmanlıcılığın, türkçülükle ilgisi yoktur. az biraz tarih biligisine haiz kişi bunu bilir, bilir de insancıklıktan insan mertebesine yükselir. lakin bunları birbirine kombinlemek günümüzde pek moda hale gelmiştir.
Ne ateist kişiyi, ne imamı, ne cemaati, ne de allah'ı bozmaması gereken, en doğal bir durumdur. sonuçta tartışma ontolojik, durum ise gayet biyolojiktir. Sapla samandır, karıştırılmamasında hayır vardır.
her sahnesinde ağlayan insanların olduğu, solcu molcu değil, bilidiğin arabesk dizidir.
ayrıca aldığım duyumlara göre senaristi elaleme birşeyler yazdırıp, biraz ordan biraz buradan kırpıp, diziyi kotarmaya çalışmaktadır.
e ne yapsın adamcağız, izleyiciye böyle kabak tadı veren dizi, senariste ne etmez?
17 ağustos 2012'de hizmete girmiştir. gelin görün ki minübüs caddesine pek uzaktır. hiçbir hayrını görmüşlüğümüz yoktur. bizim kaderimiz hala minübüs caddesinin "seçkin" minübüs şöförlerinin elindedir.
lisenin bitimiyle özgürlüğünü ilan edip, saçlarını uzatan sivilceli, bunalımlı, aileden sorunlu erkek cinsine karşı verilen doğal, alerjik tepkidir. bi de bunların kulağından kulaklık eksik olmazidi.
bu abimizin, bir de acıklı aşk hikayesi vardır. Alman opera bestecisi Richard Wagner'in karısı Cosima'ya tutulmuş, kendini pek küçük düşürecek durumlara gark etmiştir.
