daha çok 80 civarı doğumluların şahit olduğunu düşündüğüm durumdur bu bahsedeceğim. hala aklıma gelir gülerim.
iki küçük çocuk tarışır.dövme olasılığı yüksek olan ötekine tekme atar. dövemeyeceğin anlayan çocuk sinirden ağlama kıvamlı sesiyle ''ne vuruyon olum ne vuruyon! senin annen mi yıkıyo sanki! ne vuruyon!''
dövememenin verdiği ezikliğin feryadıydı bu. o an kadın haklarının yılmaz savunucusu olunurdu.
her konuda her koşulda üste çıkabiliyor olmaları. konuyu bambaşka biyerden hiç tahmin etmeyeceğiniz biyere getirirler.işin kötüsü bunun farkına varamazsınız ve haksız olduğunuza kendiniz de kanaat getirirsiniz.
kendisidir.ne kadar zaman geçse de ara ara arayarak hatırlatır kendini.kabuğu sertleşen yarayı jiletiyle daha derininden keser gider.sen yine kanarsın.sonra gelir bunları yazarsın...
leman dergisinde dergiye geldiği görülmemiş,acaba uykusuzda da aynı sistemle mi çalışıyo diye düşündüğüm adam. bir çok mizahçının çıkış noktasıdır. şimdi popüler olan karikatüristlerin mizah tarzını pişmiş kelle zamanlarında ortaya çıkartan,leman döneminde okurlarına hazırladığı yarışmalar sonucunda birinciye beraber köfte-ekmek ısmarlayabilen naiflikte süpersel insan.
aslında dekolte görünce sağlam bir kariyer hayali kurulması ya da tüm dünyada barış olması hayalinin kurulması gerekli di mi?
ya gidin allah aşkına.tamam bakın demiyoruz ama bu kadar da namus kumkuması görünmeye çalışmayın be.
bu kadar rezil bir senaryo,bu kadar itici oyunculuklar ve bu kadar gereksiz bir program görmedim dedirtebilen cihangir fatihi sinan çetin yapımı.daha itici bir format olan türk malından alınan ''kelimeleri benzeterek'' espri yapma tarzının daha iğrenci bu programda uygulanmıştır.ayrıca herkes komedyen olmak zorunda değildir durul bazan.git manavlık yap,birazda battiz-soğan çeksin kahrını...
geçtiğimiz yılbaşında çalıştığım dergiye jest yapıp bir koli şarap göndermiş olan,ufak bir zarfta ilettikleri notta sevgimizi kazanan,o gece 12 şişesini bitirdiğimiz içimi güzel şarap..
başka bir takımın taraftarının anlamasını beklemediğim bi durumdur.aslında çarşıyı sevmeyeceksin,tribünden aşşağıya adam atan taraftarları seveceksin.ya da beşiktaş duruşunu sevmeyeceksin, mütahit başkanla zar zor ayakta duran camiayı seveceksin. di mi?
he benim kerizime...
saat 11 gibi işe gelen yazardır. saat 12'ye kadar ofis önünde kahve-sigara vakit geçirir. 12'den sonra yemeğe gider, günün çoğunu atlatmış olur. patronu süper insandır. saygılarını sunar.
yalnızlık bazen cebinde,pamukçukların arasına karışmış tek bir leblebi gibidir. çamaşır makinasını çalıştırdıktan sonra,duvarın dibinde duran kirli çorabı görmektir bazen. bazende gece yarısı msn'e girdiğinde hiçbir arkadaşını online görememektir yalnızlık.