gül kokusunu ve melek gibi açmış kollarını, hayatımda benden vazgeçmeyecek tek kadındır annem. belki de özlenmeye değer tek kişidir şu dünyada. annem dizinde uyumayı özledim...
kokusunu duyduğumuzda ağzımızın sulandığı yiyecekler veya açken kokusunu duyduğunda midede kazınma hissi veren, muhteşem kokulu en iyi örneği sıcak simit olan yiyeceklerdir.
Küçük bir tepsiye bir bardak portakal suyu, bir dilim peynir, biraz zeytin, güzelce ısıtılmış ekmek, reçelinden tutup balına kadar tepsiye sığdırıp ağzına da kırmızı bir gül alıp sevdiğini hatta çok sevdiğini göstermek isteyen ve kahvaltıyı kızın yatağına kadar götüren romantik erkek modelidir.
bir tarafta alnı açık, gözü pek bir Türk genci; cefalı anası, uzaktaki sevdalısı... bir tarafta ise lanet okunulacak bir piç; yediği önünde yemediği arkasında. kral dairesi otel odalarında... bir taraf ay yıldızı titreyerek korumayı düşünürken, bir tarafta onu ortadan kaldırma düşüncesi, kumdaktaki bebeye, gözü yaşlı anneye acımayan bir katil kitlesi... ey Allah'ım sen gör Türk askerini sen onlara yardım et yarabbim...
çocuklukta isim yerine kullanılan daha çok fiziksel ve görüntüyle ilgili takılan komik, güldürücü aynı zamanda utanç verici sözcükler. bana küçük yaapıda olmamdan dolayı pire derlerdi.
hayatım boyunca matematik okuduğum halde hiç sevilemeyip hiçte uğraşmaktan zevk almadığım iğrenç ders. geometriyle başedemezken analitiği de nedir ya? *
kavga ettikten sonra bi an;
pala bıyıklı müdür öğrencileri odasına çapırıp dizer. son gelen çocuğa kapıyı ört diye hitap eder.(ki edebiyat hocası olmasına rağman kapat lafını kullanmaz)
ve işte büyük an:
azarlamalar ve kızmalar. sonra sıradan bikaç tokat...
müdürün odasının karşısında bi yazı''affetmem'' yazar. her tokat atışında kafan o tarafa döner ve affetmem yazısı okursun:)
(dipnot: baklava dilimli kazağı olan öğrenci her zaman daha çok dayak yer:))