eleştirilince müridleri tarafından korkudan yapıldığı zannedilmektedir. halbuki eleştiriler bir siyasetçi için nimettir. kendisini geliştirmeye ışık tutar. kaldı ki 2 ayda kendisini bu kadar yıpratan bir siyasetçi niye korku versin?
göreve geldiği 2005'ten beri israil'e sürekli kredin bitti, yıkacağım seni demekte. ya gir olsun bitsin, ya da bırak lafla peynir gemisi yürütmeyi (girsin demiyorum, anlayan anladı). işin ilginç tarafı israil'e karşı hukuk mücadelesi yapacağız, dünya kamuoyunu yanımıza çekeceğiz diyen ülke lideri (savaş, çatışma kelimeleri geçmiyor bile) boş boş konuşup israil'den korkmakla itham edilirken, bu adam hiç bir bok yapmadan milliyetçi türklerin sevgisini kazanmıştır. bu gün mısır gazze sınırını açtıysa, israil ablukayı kaldırmayı düşünüyorsa ve israil'de filistin lehine yapılan gösterilerde artış varsa (bkz: haaretz) bunda en büyük pay türkiye'nindir. ahmedinejad'ın yaptığı ise, israil devletine karşı olmakla antisemitizmi ayıramayan tehditlerde bulunarak israil'in "bunlar antisemitist, bize soykırım yapacaklar" demesine fırsat vererek batıyı yanına çekmesine neden olmaktır.
sanayileşme, büyüme hızlarındaki yükseklik (kriz dönemini saymazsak) ve ekonomik büyüklüklüğünü dikkate alırsak ispanya için geçerli olamayacak önermedir.
türkiye'nin hiç bir bilimsel araştırma yapmaması ya da yaptığı halde bunu dünya kamuoyuna sunamaması yüzünden dünya kamuoyu vicdanı tarafından kabul edilmiş iddia.
hikayeden, balon filmdir. son yılların en korkunç filmi mottosuyla çıkarak bilimum her yerde yorumlarla şişirilen film. Film bile değil zaten tam olarak. bu filmde korkan insanlarda kesinlikle karanlık fobisi gibi korkuları vardır. aksiyon da yok. bundan korkanları rec sıçtıran bir film olur kanımca.
yunanistan hemen hemen bütün teknolojilerde türkiye'den geridedir. orman yangınları türkiye'den fazladır. diplomasi yönüyle komşularıyla türkiye'ye göre daha fazla problemlidir. yolsuzluklar türkiye'ye göre daha fazladır. ama kızları çok daha güzeldir.
çok saçma açıklamalarda bulunmuş kişidir. kaale alınmaması gerekir. bir de ruhban okulu niye kapatıldı ve niye açılmıyor, diye sormuş. cevap vereyim: batıtrakya'daki müftüyü yunanistan niye tanımıyorsa türkiye'deki de aynı sebep. oldu mu sayın patrik?
ergenekon davasına ilişkin ayar yenilince ulusalcılar tarafından hemen kullanılan argüman. sanki ergenkon diye bir örgütün varlığına inanan biri denizfeneri davasına inanamaz diye kural var. ayar verme başka salaklık başka işte.
bu davaya ilişkin muhaliflerin kullandığı argüman "somut delil yok", "efendim ne için yattığı bilinmiyor". ulan kaç bin sayfalık iddianame var ne için suçlandığı yazıyor orada. mal mısın kardeşim? bir de "yok efendim devletine hizmet etmiş paşa, bilmem ne doktoru suç işler mi? işlese de yargılanır mı?". iyi ulan. iyi, tanınmış, saygın bir mesleğe mensup olursam, böyle konuşan ibneleri ilk ben sikicem, görürsünüz o zaman suç işleniyor mu işlenmiyor mu.
her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan davadır. her dava sürecinde bazı suçsuzlar haksızlğa maruz kalır. ama her davada. bu haksızlığı en aza indirmek için dava sürecinin azaltılması gerekmez mi? yani tartışılması gereken "geç gelen adalet adalet değildir" mantığının türkiye'de oturmaması değil midir? burada yeni hedef saptırmaca suçsuz insanların boşu boşuna hapis yattığı gerçeği. o zaman ergenekon davası iptal mi edilsin? yıllardan beri insanlar suçsuz yere hapislerde yatınca gıkını çıkarmayanlar şimdi ne oldu da insan hakları sözcüsü kesildi? yoksa kendilerine göre karşı cenahtan olanlar insan değil mi?