çöpçünün gözlerinin için bakıp yere sümkürmek, süpürdüğü yerden geçip cepteki çekirdek çöplerini atmak hatta biraz daha küstahlaşıp temizlediği yere işemektir.
günümüzde fakir kokusu tabirinin doğmasını sağlayan ana faktör. insan görünümünde bir canlı yanınızdan geçerken burnunuza buram buram yanık çıra kokusu geliyorsa ona acıyarak bakar ve suratına en pahalı parfüm şişesini çarpıp utancından yere bakmasını sağlayabilirsiniz.
%87.6 sı topluma maddi manevi zarar veren "sözde öğrenci" lerden delice rahatsız olma durumu. sebepler:
1- otostop çekmek
gençlerimize kötü örnek oluyorlar. hiç mi müjde ar filmi izlemedin? bir tecavüzcü ya da seri katilin arabasına denk gelsen nolacak? bi de bunu aksiyonmuş gibi gösteriyor sığır.
2- sırtında çanta ile toplu taşıma araçlarını katletmeleri
kendisinden ağır çanta taşıyıp 5 kişilik yer kaplıyor, cudi dağında operasyona gidiyor sanki köftehor
3- saç ve sakal traşları
öğrenci dediğin subay traşlı olur. bob marley gibi takılıp milattan önce yaşamış keşleri örnek almanız türklük gururumu yıpratıyor.
6- öğrenci evlerindeki kızlı-erkekli birliktelik
defalarca söylendi, bizim kültürümüzde böyle bir şey olamaz.
genç kızlarla sidik yarıştıran pörsümüş trafik canavarı. buruş buruş yüz hatlarıyla trafikteki diğer sürücülerin psikolojisini bozup kazalara sebep olmaktadır. potansiyel bir trafik teröristi olmalarına rağmen henüz ülkemizde yaşlı kadınların ön koltukta oturmasını engelleyici kanun yok. dilerim yürürlüğe girer ve ön koltukta oturan ihtiyar kadınlar kodese tıkılır. burdan erkek evlatlara sesleniyorum, ananızı öne oturtmayın. bir kez daha söylüyorum! ön koltuk çıtır kızların yeridir, hortlakların değil.
ancak arkadaş gibi olan baba ve oğulların yapabileceği, hayatımdaki en mükemmel anılar listesinde ilk 5 te yer alan fantezi. bu zevkli ve samimi eylemi gerçekleştirebilmek için babanızla kanka gibi olmanız gerekir. babasıyla baba oğul olmaktan öteye geçememiş yobazların anlayabileceği bir olay değildir. benim de zaten hayattaki en büyük kankam babamdır.
sofistike bi mekana gidilir, evlattan 15 yaş büyük babadan 10 yaş küçük orta şekerli 35 lerınde sarışın lolita masaya çağrılır. içkiler içildikten sonra yandaki pansiyon odasına geçilir. renkli görüntüler vardır odada, baba oğul aynı baksırı giymiştir. sarışın lolita bunu görünce bi gülme tutar, taa ki ihtiyar kurt soluğu yanında alana kadar. önce baba yaklaşır sarışına, bunu gören oğlan feyz alarak diğer kanadına sokulur. sağlı sollu tıkıştırırlar barbiye. insana mükemmel bir tecrübe katacağı aşikar olan bu kutsal eylem bittikten sonra baba oğul birbirine sarılıp "ölümüne kankayız" diye bağırır.
lafa gelince herkes çağdaş, ilerde oğlum olursa bu işleri öğrenmesi için yukardaki yaşadığım paragrafı icra edeceğim kendisiyle.
sası bir kokuydu, sanki kötü adamlar yarın evlenecek olmamızı kıskanmış, saadetimizi engellemek için otel odasına kokulu fare zehri koymuşlardı.
gözlerimin feri kaçmış, görüş açım bulanmıştı. kokunun geldiği yöne yöneldim, kenefti.
kapının tokmağını 180 derece çevirdiğimde gördüğüm manzara ile sinir hücrelerimin tek tek ölmesi, burun kılımdan akciğere geçen oksijenin kesilmesi aynı anda gerçekleşti.
diz çöktüm, daha da ağır geldi kokusu. nasıl olur dedim, nasıl? benim kadınım nasıl?
karanlık...
göz bebeklerim güneş gibi açtığında, karşımda timsah gözyaşları döken bir kadın vardı. o artık benim için sadece \"bir kadın\" idi. üstüne üslük sifonu halen çekmemişti.
suyun içinde kulaç atan dışkıları peşimist gözler ile seyir eder iken geçmişten enstantaneler geliyordu irisimin önüne.
sonrası yoktu artık, her şey öncesinde kalmıştı.
tanım:
evlilik arefesindeki zevcenizle 5 yıldızlı otel odasında jakuziye girmeye hazırlanırken ansızın çıkan işiniz neticesinde onun pamuk ellerini öpüp özür dileyerek 1 saatliğine ayrılma iznini istedikten ve müsadeyi aldıktan sonra, yolun tam ortasında işin iptal olduğunu sevinçle öğrenmeniz, buna müteakip tabanları kuyruk sokumuna vura vura koşarken sevdiceğinize müjde verme hevesinin kursağınızda kalmasıdır.
sözlüğe girip istatistiklere baktığımda şok olduğum "fakir romantizmi". biz entrylerde yalılarımızdan bahsedip en kötüler arasına giriyorsak bu adam en iyi olamaz. lütfen oy dağıtırken biraz adil davranın.
birçok erkeğin içinde hapsettiği dürtülerin buharlaşıp dışarı çıkmasıdır.
artık banyo esnasında sabunlu keseyi popo kısmında daha çok gezdirmek, göğüs uçlarında daireler çizmek, geceleri zencilerle aşna fişna olup sabah ıslak donla kalkmaktır kimi zaman.
viyanalı efsane şair -ki kendisi akrabam olur- stevan gerrard ın mısralarından:
bir ılıma var bugün içimde
karar da senin seçim de
niye diye sorma, düşünsene!
bir şeyler yüzüyor içinde
kabul et bir titreme oldu
sakin ol şampiyon, libidoydu !
ılımak ayıp değildir kimi zaman
el mi yaman bel mi yaman?
bu tür tepkimeler yaşayan kardeşlerimize tabularını yıkıp "ben kimin için yaşıyorum" sorusunu kendilerine sormasını istiyorum.
babadır. şahsen benim kızım böyle bir mecraya fotoğraf atsaydı bilgisayarını balkondan aşağı atar telefonunu kafasına vura vura kırardım yine de onlara saygı duyuyorum herkesin yetiştiriş tarzı farklı. belki biz yanlış yapıyoruzdur, vesselam.
en fame özellikleri kendilerini adam sanmalarıdır. evet evet adam sanmaları. nerde bi bakir görsem, "kızlar adam gibi adamları bırakıp piçlere verdiniz" diyorlar. ulan dallama senin elinden kızı kerpetenle mi aldı "piç" diye nitelendirdiğin adam. bir başka özdeyişleri de "biz bakmaya kıyamazken elin oğlu si..iyor" be saftirik böyle maniler düzüp ramazan davulculuğu yapacağına niye kızın tokmak ihtiyacını gidermedin? ne biçim davulcusun sen şopar? yürü git hadi canımı sıkma benim akşam akşam.
küçükken saçak altına işemiş ya da cinci teyzeler tarafından büyülere mahsur kalmış özgüveni sönük insan profili. biyolojik olarak bir ayağı çukura girmiş, bir takım müstehcen yerlerinin kılı ağarmış bu şahısların acilen evden kovulması ve hayata atılması lazım.
babanemin tabiri ile aranan kızdır. bugün hayat tecrübelerinden kesitler dinlerken söz döndü dolaştı bu konuya geldi. yağmurlu havalarda genelde sapıklar yolda olurmuş, kendini bilen kız yağmurlu havada evde otururmuş. düşününce mantıklı geldi ve henüz üç gün önce telefonla napıyorsun diye aradığımda yağmurda yürüyorum cevabını aldığım kız arkadaşımı yaklaşık 1 saat önce terk ettim.
çocukluğunda cuma namazından sonra ışıklı esem sportunu çaldıran yazar sorusu-beyanı. hiç kimse kusura bakmasın ama ben cuma namazına falan gitmiyorum. hırkızlar utansın!
anadolu'nun ücra köşelerinde bulunan, maddi geliri dünya istatistiklerine göre "açlık sınırı"nda olan aile mensuplarının topluca sahip olduğu yetenek. 3 odalı bir evde 4 kişi oturabilenleri gördüm, vallahi diyecek bir şey bulamıyorum. tebrik ederim.
hayır biz 3 banyolu evlerde büyümemize rağmen ailemize isyan ediyorduk 500 metrekarelik yalıda 3 kişi yaşar mı diye. insan bunları görünce tövbe bismillah diyor.
biliyorum sözlükte de çok var ve aşırı duygusalsınız fakat kendimi tutamıyorum. vurucam, açılın.
öyle ki insanlardan köşe bucak kaçan, biri höyt dediğinde 40 km koşabilecek atlet özelliğine sahip, en ufak eleştiride yüzü düşen, karşı cinsle konuşurken yanakları köylü bir insanın 6 ay önceden hazırladığı zavallı salça gibi olan, tek başına bir seyahate dahi gidemeyen, arkadaşı olmayan- olanlara çamur atan, her daim arka sıraların aranan elemanı ve arkadaş ortamının bir numaralı dışlanan ismi, yolda yürürken başını kaldıracak özgüvene sahip olamadığı için kafasını direklere-otobüs duraklarına vuran, çaresiz, depresif kişi özelliklerine sahip anası-babasının her daim utanç duyduğu ve bazen sırf bu huyu yüzünden tartakladığı bir neslin acizliğinden sana sığınırım ey yaratan!
sözlüğün heykelini dikmesi gereken yazarlardır. bakmayın çoğul eki kullandığıma, bu sözlükte kendim dışında dahi olmadığını biliyorum.
o halde bir dahinin kaleminden hayata bakmanızı istedim.
arkadaşlar arasında "çılgın dahi" diye çağrılmaktır. henüz 3 yaşında başlayan "ters düşünme" yeteneğinin delice gelişmesinden kaynaklı okuldaki sizin yarı ıq nüze sahip olamayan öğretmenlerden ailenize şikayet gelmesidir.
iki elinizi de doğuştan kullanabilme, yaşıtlarınız masal okurken 563 sayfalık romanı 1 günde bitirebilmektir.
ağır bir yüktür çünkü henüz ufakken ilerde zekasından utanacağınız aileniz bunun farkında değildir. 6 tane enstrüman çalmak, yarım saatte 111 matematik sorusu çözebilmektir ayrıca.
bazen keşke dünya nüfusunun %95 i gibi aptal bir adam olsaydım da zeki insanların tutunamadığı hayata daha iyi tutunabilseydim demektir.
tüm gün iş başında ayakkabının içinde duran ayakların küflü çekirge bağırsağı gibi kokmasıdır. patronları genellememden ayırıyorum nitekim onlar işe terlik ya da sandaletle de gidebilirler. gel gelelim diğer her türlü emir eli işçiler eve geldiklerinde evin dört yanını lanet bir koku sarar. bu kokarcaların bazıları duşa girip kokudan bir nebze arınıyor fakat bazı yaratıklar var ki duştan bir haber. evinde işçi olan ailelere acıyorum, herkes birbirinin ayak kokusunu çekiyor. keşke herkes patron olarak doğsa ve kokarcaların nüfusu azalsa.