1963 yılında ilk olarak Hacettepe Üniversitesi bünyesinde açılan ve yaklaşık 2005 yılına kadar ülkedeki tek meslek elemanlarını yetiştiren bölümdür. 2005 yılından sonra tüm ülkede hızla sosyal hizmetler bölümlerinin sayısı artmış, bölüm hacettepeli mezunların ve öğretmenlerin tekelinden çıkmıştır. Hacettepe Üniv. bulunan bölüm meslek elemanlarının aşırı meslek şövenisti olması ile ünlüdür. Mezun olanların hepsi her şeyi bildiğini ve en iyinin kendileri olduğunu zanneder. Akademisyenleri çok ve boş konuşur, geçen yıllarda sosyal hizmet namına bir tane adamakıllı yazılmış kitap yoktur. Avrupa kültür ve medeniyeti üzerinden sosyal hizmet yapmaya çalışan bir zihniyet yapısı vardır, avrupa aile yapısı incelenir, özürlülelere, yaşlılara bakış açıcı yine türk toplumundan uzaktır. Merak edilen bu öğrencilerin okulu bitirmesiyle türkiye de mi yoksa avrupa da mı çalışacağı sorusudur.
bu okulda okuyan öğrencilerinin tipinde tip yüzünde meymenet bulunanı çok azdır.dine küfretmek ve her derste konuyu akp politikalarına getirip okuldan çok cami var tartışması yapmak oldukça popülerdir.
Sosyal hizmet uzmanlığı disiplin olarak çok güzeldir, insanlığa en faydalı olan meslektir şuan sayısı 15 i bulan üniversite sayısıyla şekillenip, ülkemize uyarlanıp, gelişip çok daha güzel olması umutla beklenmektedir.
nedense yenilmeyen hayvanlar grip yapmıyor, hiç duymadık yılan, çekirge, sinek gribini. rant nerde grip orda heralde. hayvanların katledilmesiyle hem gıda sektörü kazanıyor, hem geliştirilen aşıyla sağlık sektörü.
--spoiler--
Hollanda'da, Tarım ve Sağlık Bakanlıklarının aldıkları kararla hastalığa yakalanan keçilerin itlafına başlanmış.Brabant bölgesinde hastalığın tespit edildiği üç çiftlikte bulunan yüzlerce keçi iğneyle öldürülmüş.
--spoiler--
kuş gribiyle ülkedeki bütün tavukları katleden, domuz gribi-deli daha hastalığıyla ineklerin sağlıksız olduğunu ortadan kaldırılması gerektiğini iddia edenler sanırım daha amaçlarına ulaşamadılar. Koyun ve keçileri de bu spekülasyonla temizletip kendi mallarını 10 katına pazarlarlar artık. Merak ediyorum balıklar için ne bulacaklar gribini bahane etmeleri imkansız çünkü. Gerçi onu da ülkemizde kaçak avlanan troller yapıyor sağolsunlar denizin dibini süpüre süpüre yumurta yuva bırakmadılar.
dünyanın temel gıda tacirlerinin ve tıp-eczacı diktatörlerinin her yıl bişey icat edip bütün dünyaya (dünya sağlık örgütü kanalıyla) bunu yedirmesi bütün dünya ülkelerini dolaylı yönden sömürmesi ve bunu bizim görmemize rağmen hiç bir şey yapamamız çok tuaf.
oktay ekşiye bir kadının güzel bulduğu yerlerini illaki görmeyi isteme hakkını kim veriyor acaba bunu da sormak gerekli diye düşündüren haberdir. kadınlar güzel yerlerini sergilemeli erkeklerin göz zevkini tatmin etmeli mi, bu cümlelerden böyle sonuçlar çıkar.
ekşi, kapalı güzel kızlara değil bu yaşına kadar kalıplara çakılıp kalmasına beyninin örümcek bağlamasına üzülsün bence.
-osman kıyıda denize düşüyor fakat denizin ortasındaki balıkçı teknesi kıyıya en az 200-300 metre ilerisinde çocuğu çıkarıyor.
-evin bütün üyeleri osmanın gelmesiyle hoş beş yapıyor akşam vakti olmuş akşama kadar kimse farketmiyor, yatacaklar berrin babaannem nerde diye soruyor.
-cemilenin kızı sinemaya gidecek (yiyecek ekmekleri yok bakkal ekmeğinden ekmek tatlısı yiyorlar) osmanı da yanında götürmek istiyor annesi neyse hadi olsun diye izin veriyor zor bela hiç ayline paran pulun var mı neyle gideceksin diye sormuyor. tezatlıklar iç içe.
zall servetinin bir kısmını en sıkı yazarlarıyla paylaşmalı. avon dispratörlüğü gibi sözlüğe bulunan kaliteli her 10 yazar için hazineden para almalı, yoksa bu düzen böyle devam etmez diye düşündüren başlıktır.
--spoiler--
Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) hakkındaki istihbarat raporunda vakfın, "Atatürkçülük ve irticayla mücadele maskesi altında ABD mislyonerliği yaptığı" belirtildi. Ergenekon kapsamında ÇEV ve ÇYDD ile ilgili iddianamede ilginç belgeler çıktı.
raporda:
"Dünya Kiliseler Birliği'nden 20 milyar aldığı, 68'liler Vakfı ile yasadışı komiteler kurduğu, vakfın üst düzey yöneticilerinin burs adı altındaki yardımları kendi yakınlarına havale ettikleri ve yurtdışındaki yasadışı örgütlerden bağış adı altında para aldıkları" iddilarına yer verildi. Belgedeki "Değerlendirme" kısmında ise "Vakıf çalışanlarının ulusal kimlik ve üniter yapı anlamının bir değer taşımadığı fikrini yaydıkları, ABD kültürünü yayma misyonerliği yaptıkları, bu çalışmalarını Atatürkçülük ve irtica ile mücadele gibi konularla maskelemeye çalıştıkları değerlendirilmektedir.
--spoiler--
çağdaş eğitime destek verenleri sayın yüce insan türkan saylan gibi anma vakti geldi diye düşündüren haberdir. bu vakıfların bu amaca hizmet ettiğini zaten bilmeyen yoktu, bu haberle sadece kör göze parmak sokuldu.
filistinde israil tanklarına taş atan çocukları anımsatmış haberdir. Başlarına ne geleceğini düşünemeyen çocukların masumiyetinden farklı olarak bunlar 35 kişi öldürdüler. Çeçenistan nerede süper güç rusya nerede, zaten de intikamının acı olacağını bildirmiş putin. Bunun 100 mislinin tekrar kendilerine döneceğini akıl edemiyor mu bu insanlar. Yapılan eylemin müslümanlıkla bağdaşır ele alınacak hiç bir yanı yok; müslüman ne kincidir ne de akılsız.
bugün star gazetesinde çıkan haberdir. Haberin detayında geçen yıl 65 bin erin askeri sosyal tesislerde garsonluk, berberlik, aşçılık gibi asli görevlerinin dışında kullanıldığı tespit edildiği bu nedenle Ankara'daki orduevlerinde askerler garsonluk, aşçılık ve servis elemanlığı gibi bazı görevlerini sivil memurlara devrettiği yazıyor.
asli görevin dışında kullanılan erlerin yaptıkları bir çok meslek daha var aslında ama buraya yazılmamış. anlaşılan o ki paşalar ve komutanlar zor durumda kalacak. Veterinere köpeğinin pisliğini temizleten, bilgisayar mühendisine bilgisayarların tozunu aldıran, inşaat mühendislerine evlerini boyatan, çocuklarına şoförlük yaptıran komutanlar erleri ömür boyu askerliğini yakma ve askeri mahkemede sebepsiz yıllarca kalmayla göz korkutuyorlardı. Şimdi atanan memurlara yaptırsınlar da görelim özel işlerini. Kendi özel işlerinden de geçtik eşinin çocuğunun tüm özel işlerini. Egolarını tatmin edecek, kişisel hırs ve öfkesini başka bişeyden çıkaracak stres topu dağıtılmalı hepsine. Taşsız düz arazide at koşturmak kolaydı fakat bu kez sert kayaya rasladılar.
(bkz: rus erkeklerin türk kadınlarına sarmasıyla ters köşe olunması)
türk erkeklerinin ağzının suyu akarak beklediği vizeler kalkacak, kalktııı, kalkıyorrrr bekleyişleri ile heyacanın doruğa çıkmasıyla kalkacak vizenin türk erkeklerinden çok türk kadınlarına yaramasıyla ters köşe olunacak durumdur. bilinir ki heryerde her zaman farklılıklar makbuldür, daha fazla kabul görür. Sürekli sarışın, uzun boylu görmekten bıkan rus delikanlılarının ülkemizin esmer, kumral hatunlarını görmesiyle rus-türk dostluğunun yeni bir yönünü oluşturan tablo ortaya çıkabilir. yıllarca rus kadınları etrafında dolanan erkeklerinden intikam almak hem de değişiklik yapmak istiyen türk kadınlarının ise bu durumu kullanarak ileri götürmesi vizeler kalktı diye sevinecek tarafın sadece erkekler olmayacağının sinyallerini verebilir.
bu hafta ki öğrettiği tema
berrin üzerinden: bekaret çok önemli değil, yetişkin insanlarsak ve eğer istiyorsak herşeyi yapmaya hakkımız vardır.
ahmet üzerinden: solcu insan dürüsttür, güvenilirdir, yarı yolda bırakmaz.
ahmetin annesi üzerinden: akıllı, saygın, çağdaş bir iş kadını. Hoşgörülü ve çocuğuna karşı oldukça ilgili, anlayışlı ,bu kişi kim bir solcu annesi.
cemile üzerinden: temizlikçilik ve hizmetçilik yapmak hiç utanılacak bişi değildir, ama yine de kimse duymasın. konuştukları işveren, aracı ve onun arasında kalsın .( hayır da o..luk mu yapıyosun bu kadar kasıyosun üzerinde okadar durulmuş ki yoksa hizmetçilik utanılacak bişeymiydi diye düşündürtüyor insanı)
bu hafta verdiği mesajlardan son derece iğrilti olunan dizi olmuştur. alenen sol geçliğini korkusuz, mert, aşk adamı, dürüst gösterip, sağ grupları haydut, suikastçi, faşit gösterdikleri yetmezmiş gibi bu hafta berrinin muradına ermesi olayını da toplumun gözüne yine manipüle edilerek sokulmuştur. Ahmetin gün görmüş, saygın, karakterli, çağdaş annesi ahmetle berrinin birlikte olmasını " ikinizde yetişkin insanlarsınız, ne var bunda, sorun yok halledersiniz" demeçleri "cemile bir kız annesi öfkelenmekte haklı ama kabul edecektir ifadeleri gerçekten mide bulandırıcıydı. ahmetin anne rolünü oynayan karakter de özel olarak seçilmiş ağır başlı, güzel giyinimli, saygın bir iş kadını ne de olsa bir solcu annesi daha nasıl olcaktıki ama dimi. berrin yediği haltı annesine anlatırken sen karışamazsın, ne var bunda, herşeyi istediğim için yaptım demesi olayın meşruluğunu anlatmadaki seçtiği ifadeleri oldukça dikkat çekiciydi.
bu dizi türk aile yapımızı baltalamaya dönük birçok özellik barındırıyor. Çocukların babalarına düşman olması, babanın eşinden ve çocuklarından intikam alma yarışı, anne-babanın çatışmacı tutumu, bireyciliğin ön plana çıkması vb. geleneksellikten başlangıç yapıp millete yedirmeye çalıştıkları tablo belli. milli ve dini değerlerden eser yok. ahlaksal yapı, gelenek ve görenekler özellikle tersten işlenmiş. ayrıca bu ülkenin aydınlık insanları ve ülkenin bağımsızlığı ile mücadele eden tipler solcular, derin devlet bağlantısı olan, faşist ve terörist gibi gösterilen tipler sağcılar; sürekli bunlar vurgulanıyor.
vitrine sevimli ve acı çeken bir osman karakterini koymuşlar, bir de bizim bayılarak izlediğimiz dram senaryosunu, içini tamamen kendi istedikleri gibi doldurmuşlar, gerçekten de çok başarılılar.
aslantepe sonrası başbakanın stadın yapımında galatasaray yönetiminin "bir allah kuruş parası yok" ifadelerini kullanması üzerine kılıçdaroğlu'nun ekonomiden sorumlu devlet bakanı Mehmet ŞiMŞEK'i istifaya çağırması muhmemel bir haberdir . Ucube heykeller sözü üzerine kültür ve turizm bakanını istifaya çağıran kılıçdaroğlunun sütten ağzı yanmış olacak ki "alah kuruş" ifadeleri üzerinden saatler geçmiş olmasına rağmen halen Mehmet Şimşeki istifaya çağırmamıştır.
kabinenin en akıllı adamlarından biridir. dün kılıçdaroğluna söylediği sert sözler eminim yıldızını daha bir parlatacaktır. Başbakan, heykellere ucube dedi diye, kültür bakanının derhal istifasını isteyen kılıçdaroğluna kamera kazası demiştir. yalnızca kılıçdaroğluna özgü olacabilecek olan; Başbakan nasıl olumsuz bir açıklama ve gaf yaparsa konu ile ilgili bakan, milletvekili derhal istifa etsin mantığını eleştirmeden yalnızca muatap olamayacağını söylemiştir. Sözlerin içeriği her nekadar rencide edici olsada böyle zekadan yoksun bir söyleme bence en güzel cevabı vermiştir.
kültür ve turizm bakanının çok güzel değerlendirmede bulunduğu dizidir. Beğenmezlerse daha iyisini yapsınlar!Amerikan 1989 yapımı Kanuni Sultan Süleymanın anlatıldığı diziye benzerliği yani taklit olmasıyla eleştiriliyor dizi. Bunu eleştiren gerizekalı zihniyet acaba avrupanın bizim tarihimizi 1989 yılında bizimse kendi tarihimizi 2011 yılında anlatmasını neden eleştirmiyor. Evet mutlaka eleştirilecek, göz tırmalayan tarafları var dizinin fakat eleştiren daha doğrusunu yapmaya çalışsın. herzaman her konuda olduğu gibi laf çok icraat yok malesef.
samanyolu net habere göre;
--spoiler--
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars ziyaretinde "ucube" diyerek tepki gösterdiği sözde "insanlık anıtı" heykelinin 1 milyon 250 bin liraya mal olduğu ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan'ın heykel ile ilgili ucube benzetmesine tepkiler gelirken, heykelin inşasına karşı çıkarak durdurulması yönünde resmi girişimlerde bulunan MHPKars il Başkanı Oktay Aktaş, heykelin maliyetine dikkat çekti.
Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un, "Heykeli karın tokluğuna yapıyorum" dediğini belirten Aktaş, "Belediyenin kasasından Aksoy'a 350 bin lira yani şimdiki para ile 350 milyar lira verildiğini ben belgeledim. Heykelin yıkılmasını istediğim için uluslararasımedyakuruluşları beni sanat düşmanı ilan ettiler. 2010 Ocak ayında sinemacı Tarık Akan'ı getirip heykelin yıkılmaması için burada kampanya yürüttüler. Bu heykelin dikilmesini isteyen Ermeni lobisidir. Heykelin kendisi gibi adı da tuhaf, önce "barış anıtı" dendi, ardından "yurtta sulh, cihanda sulh" anıtı oldu, ardından "insanlık anıtı" yaptılar; diye konuştu.
--spoiler--
dün akşam NTV deki tartışmada heykeltıraş Mehmet AKSOY gerçekten ilginç açıklamalarlar yaptı. heykelleri sonuna kadar savununa sanatçımız bir başbakanın heykelime içinden geldiği gibi yorum yapması ilginç, mesela şuan benim içimden küfür etmek geliyo söylemelimiyim? gibi sanatsal bir bakışla söylemlerde bulunmuştur. Sanat eserleri bir şeyler anlatır, bunu herkes anlamaz derken, sanat sanat içinse halk sanatı ne yapsın sorusu akıllardan teğet geçişler yapmıştır.
yok böyle bir dans programının olması gerektiği ismidir. program dans yarışması kapsamında ülkedeki en ünlüleri toplamış günde 10 saat çalıştırarak izleyiciye her hafta şov hazırlıyorlar. izlemesi iyi hoş fakat bu dansçıların durumu çok vahim gibi geliyor. sadece 10 saatini çalışarak geçiren insan ,6 saat uyudu, 3 saat yemek yedi ,2 saat banyo ve tuvalet ihtiyacı diyelim kaldı 3 saati bunu ne yaparak geçiriyor merak konusu. Bir de vücutları fit oldu diye seviniyorlarmış günde 10 saat çalışmaya yağ mı dayanır, adamların işi bu tüm gün zıplamak ve kelebekler gibi dans etmek. Program zaten göz önünde bulunan ve çoğunun border line olduğu farkedilen ünlülerimizin iyice doğasını, mizacını bozmuş gibi. Nilgün belgün o yaşında neyi ispatlamaya çalışıyor, ben hırslı bir kadınım başaracam derken kiminle rtekabet yapıyor belki kendisi bile farkında değil. Defne zaten yarım olan aklını daha fazla yitirdi , izlerken bir insandan çok şempaze davranışları görüyoruz gibi oluyor. Burcu esmersoy partneri ile geçirdiği 15 saat sonucu aşk sorhoşluğu içinde nasıl dans ettiğini bilmiyor. ama bu kısmını eleştirmemek lazım günde 15 saat sürekli başbaşa geçiren hatta 10 saatini birbirinin kolları arasında hoplayarak zıplayarak sıçrayarak geçirmenin zorunlu bir sonucuydu aşk, bir şey hissetmemek aşık olmamamak tuaf olurdu. bu zavallı dansçılar öyle hırslanmışlar ve sonuca öyle odaklanmışlarki olumsuz bir eleştiriyi asla kabullenemiyorlar. özellikle bu hafta burcunun gerginliği resmen izleyeni de gerdi. pavlovun klasik koşullanması gibi dansçılar tamamen iyi dansa ve kazanmaya koşullamışlar kendilerini.
velhasılı kelam ; ünlüleri alıkoyup 10 saat kapalı bir odada dans çalışması yaptıran acun acımalı bu güzellere. altın kupayı kim kapacak diye insani vasıflarını yitirecek zavallılar iş dışında normal yaşama süreleri 3 saat çünkü.
her nekadar osmanlı dönemine ilişkin kurduğumuz hüsnü zanımızı az biraz yerinden oynatsa da izlenmeye değer gördüğüm bir dizidir. Osmanlı döneminde haremin olduğu bir gerçek, içinde cariyelerin olduğu ve hadım edilen erkeklerin bulunduğu da bir gerçek bilinenlerden ortaya ancak böyle bir kurgu çıkabilirdi. Kanuninin adaleti ve karizması eminim izlettirecektir bu diziyi. Ayrıca insanların kafasında nasıl bir kurmaca var bilemiyorum ama mirasını devraldığımız ihtişamlı imparatorluğun tarihini birçoğunun bilmediği malum bu diziyle birlikte insanların olayın aslı astarı ne öğrenmeye yönelecektir. Öğrenme de böyle değilm mi herkesin eleştirdiği freud boşuna psikolojinin babası olmadı, doğru da olsa yanlışta olsa ortaya bir şeyler koyabilmek önemli. ortada bişey olsun ki tartışacak, doğruyu bulacak şansımız olsun.
romantik filmlerde önemlidir evet fakat gerçekte hiç bir türk erkeğine bunu yaptıramazsınız, dizlerini timsah yürüyüşü için bile kullanır ama aşk için asla.
son bölümü biraz tezatlıklarla dolu geçmiştir. Nezarethanede suratı dağılan metenin ertesi gün yüzünde bir çizik bile olmaması gözden kaçmamıştır. Ayrıca evde diolog eksikliği ve kendi bildiğini okuma okadar abartılmıştır ki anne eşi ile yaptığı anlaşmayı çocuklarıyla paylaşmamakta bu durumun mantığını anlatmayı bile denememektedir. Kaldı ki nezarethenede metenin dağıtılmasına karşı, osmana bir zararı dokunmayacağı kesin olan babasına verilmesi anlaşması o zamanlamada oldukça mantıklı bir çözümdür. Babaanne de aynı şekilde sanki pandomim yapmaktadır, olayları anlatmak için ifade dilini değil jest ve mimiklerlerini kullanmaktadır. Osman nerde diyen babaannenin cevabı nerdeyse nerde bilmiyorum, annesiyle gitti şekilindeki panik davranışları insanı sıkıntıya sokmaktadır.
Evde herks birbirine çemkirmekte maşallah hepsinin dili papuç ama iş aile içi iletişime geldiğinde kimse birbirini konuşup ikna etme, kabullendirme yöntemini kullanmıyor. Hepsi keskin bıçak o yüzden osmanı bu kadar seviyoruz galiba içlerindeki en masum olanı diye.
bu önerme genellenebilir mi acaba. lahmacun yiyen kıro oluyorsa pide, kır pidesi, etli ekmek yiyen ne oluyor. Sanki hepsi lahmacungillere dayanıyor gibi. yoksa herkes kıro mu?
sülalesine sövene sabredip annesine bişey söyler söylemez kendinden geçme tamamen türklere özgüdür. Kendi annesine laf söylemesinden rahatsızlık duyan tip karşısındakini çoktan düzlemiştir ama o an beyni yerinde olmadığı için farkında değildir, dolayısıyla kendisi her zaman haklıdır.
