kuzey ırak kürdü olması ayrı bir garipliktir. kendisi hakkında"I was born on a battlefield. Raised on a battlefield. Gunfire, sirens and screams... They were my lullabies..." demiştir Solid Snake'e
doğada sıradan bir şey olan eşcinselliği hala hastalık olarak algılayan dar kafalıların karaladığı cinsel yönelimdir. eşcinsellik ne hastalık ne de bir tercihtir. eşcinsellik bir yönelimdir doğduğunda seninle var olur sen nasıl heteroseksüelliği seçmediysen eşcinselde bunu kendi seçmez. şuan batıda hatrı sayılır bilim camiası tarafından hastalık olarak kabul edilmemektedir.
eşcinsellik ilk insanlardan beri var olsada 1869 yılında Macar yazar, Karl Maria Kertbeny, tarafından Almanca olarak türetilen eşcinsellik kelimesi 1892 yılında Charles Gilbert Chaddock tarafından ingilizceye sokulmuştur. Heteroseksüellik terimi de, doğan ihtiyaçtan, ötürü yaklaşık 8 yıl sonra dile girmiştir. Düşünülenin aksine önce eşcinsellik, daha sonra heteroseksüellik adlandırılmıştır. Yapılan araştırmalar 1950’lere kadar birçok insanın “eşcinsellik” kelimesini duymadığını göstermektedir. Oxford ingilizce Sözlük’te ise “eşcinsellik” kelimesi oldukça geç bir tarihte, ilk kez, 1976 yılında yer alıyor.
aralarındaki fark 2 olan asal sayılar. Örneğin 3-5, 5-7, 11-13 ikiz asallardır. 2-3 çifti hariç iki asal sayı arasındaki fark da zaten en az 2 olabilir.
yaklaşık 8 seans oldum. Bana koyulan teşhis psikozdu. ilk kayseri'de Kayseri Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı Merkezine yatırıldım. küçüklükten beri var olan ruh hastalığı bozukluğum sonunda hastahaneye yatacak kadar ilerlemişti. ilk yatarken annem baya ağladı
anne ağlama ben iyiyim desem de bir faydası yoktu ne yazık ki
benim çocuğum böyle mi olacaktı diyordu. sustum.
odalar iki kişilikti benim oda arkadşımda şizofren bir gençti. kafa gidip gelen bir hastaydı her gün birden anne diye bağırarak uyanır benimde korkudan altıma kaçıracak kadar korkmama neden olurdu.
ilk sabah beni sadece iç çamaşırlarıma kadar soydular ve hasta giysisini giydirip serum bağlandı. sırayı beklemeye başladım sıram geldiğimde yatağa uzadım doktor göğsümde ki yaraları sordu
- ameliyat mı oldun
- hayır ben yaptım neşterle
neşterler en büyük dostum olmuştu sürekli kendimi kesiyordum
yüzüme bir maske geçirdiler ve kafama elektrotları bağladılar
- lütfen nefes al ve 10dan geriye doğru say
yarısında uyuya kalmıştım uyandığımda hastahane odamda buldum kendimi yanımda gene annem
- beyrut iyi misin
- başım ağırıyor sadece
annem beni öpüp odadan dışarıya çıktı babam gelmişti
annem babamı hep suçlardı ve hala suçluyordu
- eşref senin suçun hepsi bırakıp gitmeseydin bizi bunlar olmazdı
babam hep susardı gene öyle yaptı
7 seans daha oldum sürekli baş ağırılarım ve hafıza kaybını yaşadım. anılarımın özellikle yakın geçmişte ki anıların çoğunu unutmuştum. oda arkadaşımı dahi unutmuştum.
sadece yaşımı ve yaşadıklarımı unutmadım 2012 şubat soğunu hiç unutmadım.
zaten kuran'ı okusa ve kafası az biraz çalışıyorsa kesinlikle müslümanlıktan vazgeçer
bir kaç nedeninden bahsetmek gerekliyse belirteyim:
- islamda kölelik vardır.
- kadını yerin dibine sokmak ikinci sınıf insan muamelesi yapılması
- bir çok nefret suçunun var olması eşcinsellerden, yabancılardan, nefret etmeyi onları öldürmeyi öğreten ayetler var
- dünyanın daha düz olduğunu söyler, güneşin bir balçıkta battığını sanır yani astronomi konusunda sınıfta kalır.
- Kuran’daki Çelişkiler
- muhammed'in sırf keyfi olsun diye ''inen'' ayetlerin olması
okumayı en çok sevdiği kitapları açıklayan punk müziğin kraliçesi
mikhail bulgakov‘dan usta ile margarita
hermann hesse‘den doğu yolculuğu
hermann hesse‘den boncuk oyunu
joseph conrad‘dan karanlığın yüreği
herman melville‘den moby dick
herman melville‘den billy budd
william blake‘ten masumiyet şarkıları
william burroughs‘tan vahşi oğlanlar
allen ginsberg‘ten uluma
arthur rimbaud‘dan cehennemde bir mevsim
arthur rimbaud‘dan illuminations
david edmonds ve john eidino‘dan wittgenstein’ın maşası
charlotte bronte‘den villette
brion gysin‘den the process
alexander trocchi‘den cain’s book
william shakespeare‘den coriolanus
oscar wilde‘dan mutlu prens
paul bowles‘ten ergenlik yaşı
susan sontag‘dan yoruma karşı
isabelle everhardt‘tan the oblivion seekers
gérard de nerval‘den the women of cairo
malcolm lowry‘den yanardağın altında
nikolai gogol‘den ölü canlar
fernando pessoa‘dan huzursuzluğun kitabı
hermann broch‘tan vergilius’un ölümü
j.d. salinger‘dan yükseltin tavan girişini ustalar
j.d. salinger‘dan franny ve zooey
nathaniel hawthorne‘dan kızıl damga
rené daumal‘dan a night of serious drinking
marcel proust‘tan swann’ların tarafı
albert camus‘den mutlu ölüm
albert camus‘den ilk adam
virginia woolf‘tan dalgalar
jack kerouac‘tan big sur (yol devam ediyor)
h.p. lovecraft‘in herhangi bir eseri
w.g. sebald‘in herhangi bir eseri
jean genet‘nin herhangi bir eseri
walter benjamin‘den pasajlar projesi
federico garcía lorca’dan a poet in new york
heinrich böll‘den katharina blum’un çiğnenen onuru
amos tutuola‘dan the palm-wine drinkard
anna kavan‘dan buz ya da herhangi bir eseri
h.e. huntley‘den the divine proportion
andré breton‘dan nadja
Gaia Dergi; ırkçılığa, cinsiyet ayrımcılığına, türcülüğe ve betonlaşmaya karşı, doğadan ve doğaldan yana yaşamı savunan alternatif bir platformdur. Ekoloji, sürdürülebilir yaşam, yeşil felsefe, kadın hakları, LGBTi hakları, insan hakları, hayvan hakları, kültür-sanat, dünya kültürleri ve bilim & teknoloji alanında haberler ve röportajlar yapan görsel ve yazılı bir haber kaynağıdır.
daha sağlıklı ve dinç olmak en temel neden olmalı onun dışında hayvan sömürüsüne karşı durmak hayvanların sırf zevkimiz için tüketilmesine karşı az da olsa bir çaba göstermektir. hayvanları yemek barbarlıktır.Hayvanlar da insanlar kadar acıyı ve korkuyu hissedebilir. Bunca katliama vicdanınız el veriyor mu?
din adına milyonlarca hayvanın kesilmesi ve onların, vahşice tüketilmesinin önünde durmak vicdanı olan her insanoğlununn görevidir. biliyorum linç edileceğim ama sizin tanrınız istiyor diye bir hayvanın bile kesilmesine sessiz kalamam. https://www.youtube.com/watch?v=eJwyAn_eC0M
insanoğlunun en büyük zaafı, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanması. Hatta bütün yiyecekleri, hayvanları ve doğayı kendine sunulmuş bir nimet sanıyor. Evren dediğimiz bütün içerisinde, kendisini diğer canlılardan ayrı tutuyor. Çevreyi istediği gibi kullanıyor. Yıkıyor, yok ediyor. Halbuki insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçası. Bunu reddederek aslında kendisine bir hapishane yaratıyor. insanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük. Tabii bu da tam olarak mümkün olmayabilir ama bu çabanın kendisi de bir özgürlük.
en iyisi hangisidir bilmem ama kamil koç'un tekli koltuklarından vazgeçemiyorum. diğer turlarda da tekli koltuk var mı hiç bilmyorum ama yüz yılın keşfi diyebilirim. rahatıma diyecek yok.