kalabalıkta veya odanda; tek başına veya değil, yanlış hisse sığınmış külfet.
siz yalnızlığı yanlış anladınız. öyle dalıp gitmek değil. bir şarkıya takılıpta "kalabalığın içinde yalnızlık" falan da değil. yalnızsan içindeki benlikleri de bırakmışsın demek. bıraktıysan başkalarına değil kendine de küsmüşsün demek.
gözlerine aynada, sigarana kültablasında veda ederken artık üzülmemek. yok biz yalnızlığı yanlış anladık. yalnızlık öyle bir şey değil.
tırmanıyorum
çok yükseklerde bir şeyler var
bulutları tırnaklıyorum.
başka başka insanların hayallerine takılıyor tırnaklarım
kanıyorlar
böyle olsun istemedim.
hem korkuyorum yüksekten
hem canım istiyor.
düşmek değil beni ürküten,
aşağıda bıraktıklarım
ben ne kadarım ki
bütün dünyayı yukarıya taşıyayım?
ama eminim yukarıya çıktığımda
her şeyi aşağı indireceğim
toza çamura bulanıyor ellerim
yüzümde kara kara insan izleri
değmiyorum tenine kimsenin
uzaklar çoğalıyor bütün uçlara
ellerimi bıraksam düşmem
gökten yıldızlar çekiyor
yerden dünya
kaçıyorum nefesimi tutup
atmosferin daha adını telafuz edemediğim bir katmanına
-çok yüksek
ama kesinlikle en yüksek değil-
parmak aralarım kanıyor
avuçlarım ve dudaklarım sapasağlam
canım istiyor inmeye başlıyorum
aşağıda sandığım dünyam meğer benmişim
vucudüm ne kadar küçükse
kalbim o kadar büyükmüş ki sevdiğim herşey, herkes benimle
gururla iniyorum.
okyanuslara dalmaya gidiyorum.
çünkü canım böyle istiyor.
yüxexes karakalem'in yakın zamanda kırkaltı karakalem olmasıyla beraber, bünyesinde paneller, konserler, tiyatro, şiir dramatizasyonlarını barındıran etkinliğidir.
7 mart ankara da ilki gerçekleşen kumpanyada yer alanlar
edebiyat paneli:
altay öktem
deniz durukan
mahir karayazı
sesil sar
şiir performansı:
özge öztürk
deniz durukan
bendir de: mahir karayazı
konser:
vokal:gül ak
gitar deniz ağan
ikincisi istanbulda yer alan etkinlikte ise;
Kara Kısa Filmler:
David Lynch
Jan Svankmajer
Le Marche Des Sans
Doğumla Ölüm Arasındaki Muhtelif Şeyler ve Karakalem:
Altay Öktem
PANEL: 2000'li Yıllarda Şiir
Küçük iskender
Kadir Aydemir
Gonca Özmen
Kaan Koç
Nurhak Kaya
Yöneten: Deniz Durukan
PERFORMANS: Lirik Muhalif Şiir
Banu S. Samur - ümran kio
Bendir/Duduk: Mahir Karayazı
KONSER
Solist: Gül Ak
Gitar: Deniz Ağan
PERFORMANS
Rafet Arslan ve Şebekesi
PANEL: Geçmişten Bugüne Türk Rock Müzik
Nejat Yavaşoğulları (Bulutsuzluk Özlemi)
Ogün Sanlısoy
Deniz Durukan
Onur Özdemir (Sakin)
Yöneten: Melike Aslı Şahinsoy
GÖSTERi: Huzursuz Performans
Zinnure Türe
Ümran Kio
Çiğdem Gündüz
Suat Başkır
Mehmet Şeker
MEHMET TURGUT
FOTO DARK
KONSER: BAŞKA ŞARKILAR
Nilüfer Açıkalın
Gökhan Dabak
kendime buldum bir garip adam
üstüme gelmeyin bozuk kafam
kaderim mi garip ama gerçeğim mi
ya da öyle garip değil de garibim mi
yok ama belli olmaz
kollarını sararsın sarılmaz
ona güven olmaz seversin,
taparsın oralı olmaz
o hali inanılmaz
eğersin bükersin kırılmaz
yok ona ulaşılmaz
şu alemde tek kalsam
o benim olmaz
pamela'nın gerçek hayat isimli şarkısında nakarattan önce kullandığı söz öbeğidir.
şişenin dibinde kendini aradığını sanarken, başkaları için şişeyi tüketenlere söylenebilecek sözdür.
Kendi hakkımda hep olan şüphelerim
Bir bir geçiyor artık seni neden seveyim ?
Geçmiş yıllardan bu yana gelen o sen
şimdiki zaman üç renkli bir desen
Sen yerine koyduğum an
insanlık değerleri yerini erkekliğe bırakıyor
Seni kendimden ayırdığım an gelen resimler
Bir doğa belgeselinin içindeler
Hayat artık bana da güler istemesen de değiştin desen de...
Hayat hep en güçlüyü seçer istememsem de değiştim desem de yine
Sevgi dolu bir kalp işe yaramaz
Karşılıklı aşk diye hiç bir şey olmaz
Çok çok açık oyunun parçasıyız biz
Güç dengesi dir aslında tüm ilişkimiz
Seni sevmeye kalktığım an
içimdeki yaşam herşey seni yaşatma hissine yeniliyor
Seni gerçekten sevdiğim an gelen resimler
Bir doğa belgeselinin içindeler
çeşitli anakayalar ve anamateryaller üstünde coğrafi mevkiin, yeryüzü şeklinin,iklimin ve canlıların etkisi ile belirli bir sürede oluşan ve gene bu sayılan faktörlerin etkisi ile zaman içinde gelişen, değişik fiziksel ve kimyasal ayrışma olayları, yeniden teşekkül olayları ve yerdeğiştirme olayları ile kendine özgü bir çok özellikler kazanmış olan toprağı konu edinen orman mühendisiliği derslerinden biridir.
palmann'a göre toprak: katı yeryüzünün gevşemiş humus teşekkülü ve kimyasal ayrışma olayları ile değişmiş olan, humuslaşma ve kimyasal ayrışma ürünlerinin taşınması ile değiştirilmiş olan kısmıdır. **
üşüyorsan ve sırtını dayadığın sıcak duvarı hiçe sayıp bütün bu üşüme hissini ona yüklüyorsan
aşk böyle bir şey
internetin çalışmıyorsa ve bir tek onun için girmeyi deniyorsan, şans eseri sayfa açılıyorsa
aşk böyle bir şey
buz gibi havada çağırsa giderim diyorsan,
son otobüsün saatlerini hesaplıyorsan onun için
aşk böyle bir şey
o telefonun çalmayacağından eminsen
yine de gözün telefondaysa
aşk böyle bir şey
şarkılar dinliyorsan,
anlamları ona yıkıyorsan
aşk böyle bir şey
aklına gelmesin diye kendini filmlere, kitaplara hatta uzun süredir unuttuğun derslerine gömüyorsan
aşk böyle bir şey
susuyorsan,garip garip gülüyorsan,
yastığında, odanda, sokakta, otobüste yanında oturan adamda kokusunu arıyorsan
aşk böyle bir şey
dalıp dalıp gidiyorsan
hatta yalnızlığını sırf onu düşünebildiğin için seviyorsan
aşk böyle bir şey
makarnayı, telefonun çaldığında - o olmadığını bilmene rağmen belki bir haber vardır diye- altını açık unutup heder ediyorsan
aşk böyle bir şey
ve son olarak "aşk böyle bir şey" diye cümleler kuruyorsan -gereksiz-
herşeyden çok onu yazıyorsan
geçmişinden kurtulduysan.
böyle birşey işte.
temeli içine atılmış cümledir tanım gereği.
içimde biri var, hatta birileri. isimlerini tek tek sayamasamda, sıfatları daimi. içimde bir "siz" varsınız. içimde bir deli, birkaç kadın ve bir çocuk. içimde bir hiç var ve ben hiçliklerden binbir duyu yaratıyorum kendime. farkındalık kazandırıyor tıpkı üşümek gibi.
içimde biri var. kim ki? içimde bir boşluk var, yokluklara bağladığım anlamları emanet edebildiğim. içimde bir anne var, bir gün doğacak.
içimde uzaklar var, bir gün gideceğimi biliyorum. gittiğimde gülümseyeceğim biliyorsunuz. içimde gitmek varken, siz burda kalıp beni izlemeyi seçiyorsunuz. kalın öyleyse. ben tebessümleri tecrübe ederken, siz bana hikayeler anlattırırsınız.
içimde bir oyun ve bir oyuncu; siz bile bile buna kanıyorsunuz. sonra her yer kırmızıya bulanıyor, dönüp bana "neden? neden her şey kırmızı?" diyorsunuz. eş anlamlı kelimelerin oyununu oynuyorsunuz kalabalık bir kadroyla.
içimde bir sen varsın. bilinen bir çok şeyden farklı hisseden. içimdeki sizlere dersler veren. ama oyunum tek kişilik, her hayatta olduğu gibi.
bastırıp parmağımı boğazıma kusuyorum dünyamı. içimde bir hoşluk var; üstümden bir yük kalkmış gibi.