bu insanlar neden sadece müslümanların kötü yanlarını açığa çıkarmaktan zevk alıyorlar? hristiyanlık, yahudilik ya da bin türlü dini neden hiç eleştirmiyorlar?
bunların bilgisayar başında sabahtan akşama oturan, insan içine çıkıp iki kelam edemeyen, oturup kalkmasını bilmeyen asosyal tipler olduklarını biliyorum. çünkü güçleri ancak sosyal medya'da yetebiliyor.
bu konuyu tekrar hortlatıyorum ama üzgünüm kafamı çok kurcalıyor. Hz. adem şeytanın verdiği elmayı yediğinde Allah cezalandırmak için dünya'ya neden yolladı? cehennem o zaman yaratılmamış mıydı? yoksa dünya mı cehennem? biz günah işleyip buraya mı gönderildik?
internette bu konuyla ilgili bir şey bulamadım. bulduğum tek şey cennet nimetlerinden mahrum bırakılarak günahının daha doğrusu zellesinin bedelini ödediği.
"Doğrusu bundan önce Âdem'e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık." (Taha, 20/115)
"Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı." (Taha, 20/121)
Ancak, bazı peygamberler hata yoluyla, unutmak veya daha iyiyi terk etmek suretiyle bizim bildiğimiz şeklin dışında "zelle" denen bazı hatalar işlemişlerdir.2 Hz. Adem (as)'in cennette iken yasak ağacın meyvelerinden yemesi zelleye misal olarak verilebilir. Hz. Âdem (as), yasak meyvelerden yemekle bizim bildiğimiz mânâda bir günah işlememiş, daha iyi olanı terk etmiştir. Neticede de, bu hatalarından dolayı cennet nimetlerinden mahrum kaldılar. Cennette günah ve sevap mefhumunun olmaması bu günahın, bilinenden başka bir şeklinin olduğu da anlaşılır.
doktora şiddetli mide ağrıları, bulantıları ile gittiğimde koyduğu teşhis. stresli zamanlarımda ortaya çıktığını, çok zor durumda kalmadıkça kafama hiçbir şeyi takmamam gerektiğini söyledi. 30mg Lansor ve Gaviscon verip yolladı.
“13 Ekim 1987
Salı
Sevgilim
Her gün kötücül bir düşü kurmak ve onu taşımak artık kılgıyı gerektiriyor. Sana böyle bir yük bırakmak istemezdim ama sen akıllı ve güçlüsün, çabuk unutursun.
Bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini suçlu, sorumlu saymasın, çünkü suç yok. Yalnızca ırmağın akışına bir müdahele söz konusu!
Her anın niye'sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! Çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Ben'i bağışlayın! Bunu en çok annemden, babamdan ve Kağan senden diliyorum. Dostlarımdan da!
Nilgün Marmara Önal
Seni hep sevdim Kağan!
Hoşçakalın!
P.S.1 Cenaze töreni istemiyorum, mümkünse yakınız lütfen!
P.S.2 Kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara
3 Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum
4 Kağan arzu ederse ileride, daktiloya çekilmiş şiirleri bastırabilirsin”
Nilgün Marmara /Defterler /s.533”
asgari maasla calisan bir babaya sahipseniz gayet dogal olabilir. insanlarin parayla alip kenara atip okumadigi kitabi siz ic cekerek izlersiniz.
sonra kutuphanede ders calisirken arkadasinizla birbirinize bakip "nasil olsa kimse okumuyor, birkac tane alsak ne olacak?" demesiyle kitap hirsizi olursunuz.
ilerde yapsak mi ya biz de? ne dedikodu donerdi he. gelen herkes sigara paketleriyle gelsin. birbirimizi tanimak icin de giydigimiz renkleri soyleriz. ya da parola; safak.